Türk Kültürü Coğrafyası

Türk kültürünün kökleri ve kısa Türk Dünyası tarihi

Aras Diler
Türkçe Yayın
3 min readApr 27, 2019

--

Türkler’in yaşadığı coğrafya

Türk kültürü denilince akla geniş coğrafya gelmekle birlikte birçok karmaşık detay da bulanmaktadır. Bu yüzden öncelikle Türk kültürünü ve coğrafyasını tanımlamamız gerekir çünkü dünya üzerinde Türk’ün yaşadığı her alanı Türk kültürü coğrafyasına dahil edemeyiz.

Dünya genelinde yaklaşık 150–200 milyon civarı Türk yaşadığına göre ve bu sayının hepsi bizim konumuza uygun olmayacağına göre öncelikle sınırları iyi belirlemek, kavram karmaşası yaşamayı engelleyecektir. Bu yüzden çalışmaya dahil edeceğim Türk topluluklarını seçerken herhangi bir bölgede nesiller boyu Türk kimliğini taşıyan ve birçok farklı ögenin bir araya gelerek oluşturduğu Türk kültürüne sahip toplulukları seçtim. Özet olarak Türk soylu halkları konuya dahil ettim.

Coğrafi açıdan baktığımızda Türk cumhuriyetleri, özerk Türk cumhuriyetleri ve Türk topluluklarının bulundukları alanı harita üzerinde göstermek istediğimizde bu bölgeler doğuda Baykal Gölü’nün batısından ve kuzeyinden başlayıp Avrupa’da Polonya’ya (Karaylar) kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Böylesine geniş bir coğrafyaya yayılmak günlük pratiklerden dil yapısına birçok alanda farklılıklar olmasına neden olmuştur.

Bu çalışmamda Türklerin bulundukları ilk bölgelerden başlayıp göç yollarını ele alarak yayıldıkları yerleri ve bu yerlerde ön plana çıkan toplulukların başlıca karakteristik yapılarını birbirleriyle karşılaştırarak ele almaya çalışacağım.

Türk kültür coğrafyasını incelemeden önce Türkler’in tarihsel olarak kökenine bakmamız gerekir. Türklerin tarihte nasıl varoldukları, ne gibi süreçlerden geçtiklerini bilmek günümüzdeki birçok değişik coğrafi alana yayılıp varolmaya devam eden Türk kültürünü her yönüyle anlamızda yardımcı olur.

“Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının milletleşme süreci avcı toplayıcılıktan çiftçi-çobanlığa geçmesiyle başlar.”

(Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik)

Türklerin ise çiftçi-çobanlığa başlaması ise ilk olarak MÖ 6000'lerde koyun yetiştiriciliğiyle başlar (Mirfatih Zekiyev).

Türk halkları milattan önce başlayarak birçok devlet, beylik, imparatorluk, özerk devlet ve günümüzde de bulunan cumhuriyetler kurmuştur. Bununla birlikte zamanla Türkleştiği kabul edilen halklar da vardır (Kırgızlar, Soğdlar gibi). Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın kullandığı simge olan cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız tarih boyunca varolmuş 16 Türk imparatorluğunu simgelemektedir.

Cumhurbaşkanlığı Forsu

Bilinen ilk Türk topluluğu İskitler’dir, ilk Türk Devleti ise Hunlar olmuştur (Sina Akşin) fakat Türk ismiyle ilk devlet Göktürkler’de karşımıza çıkıyor. Fakat Göktürkler’den önce de Türkçe konuşan topluluklar bulunmaktadır ve bu topluluklarla ilgili birçok hipotez vardır. Bu topluluklara “Ön-Türkler’’ denmektedir. Bu bağlamda dilin çok önemli olduğu da ortaya çıkıyor.

Türkçe’yle ilgili yazılı kaynaklar karşımıza ilk olarak Sümerce tabletlerde çıkmaktadır (Osman Nedim Tuna). Bu dilin başlangıcının Altay Dönemi’nden kaynaklandığı söylenir. Günümüzde de Türk Coğrafyası olarak belirttiğimiz bölgedeki halkların konuştuğu dilin kökeni buradan gelmektedir (Ahmet Bican Ercilasun). Türkçe’nin Altay dil ailesinde bulunmasının nedeni de yine bu sebeptendir.

Türk Dilleri

Türklerin inanç sistemi de üzerinde durulması gereken bir başka önemli ayrıntıdır. Çünkü kültürü ele alırken bütüncül perspektiften uzaklaşıp inanç sistemini incelemezsek hata yapmış oluruz. Kaldı ki Türkler inançlarına çok önem vermekle birlikte inançları sosyal ve siyasi alandaki birçok pratiği etkilemektedir (Yaşar Kalafat). Sonraki dönemlerde de Türkler yeni inanç sistemlerini benimsemekle birlikte yeni inançlarının getirdiği yeni pratiklere de kolay adapte olup öncü denebilecek düzeyde de bu inançları sahiplenmiştir.

Türklerin bilinen ilk inanç sistemine baktığımızda “tengricilik” karşımıza çıkar. Tengricilik özet olarak yer-gök gibi alanları temsil eden kutsal ruhlardan oluşan bir yapıdır. Tengriciliğin yanında “şamanizm” de bir din olmasa da inanç öğretisi olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda şamanlar bu iyi ve kötü ruhlar arasında iletişim kurabilip insanlar ile ruhlar arasındaki bağlantıyı da sağlıyorlar.

Kimi Türk halkları çeşitli göçler veya savaşlar neticesinde yeni kültürlerle tanışma fırsatı bulmuş, farklı coğrafyalara yerleşmiş hatta yeni dinler benimsemiştir. Bu dinlerin içinde Semavi dinler de bulunmaktadır. Bu dinler benimsenmiş olsa da kökeninden gelen inanç sistemleri de toplum içinde yok olmadan devam etmiştir. Buna en güzel örnek günümüzde “batıl inanç” olarak bilinen birçok davranışın kökeninin binlerce kilometre uzakta oluşmuş geleneksel inançlardan gelmiş olmasıdır.

--

--