Türk Tarihinde Bir Mitolojik Karakter: “Köroğlu”

Kimi zaman halk kahramanı kimi zaman ozan kimi zaman ise özel güçleri olan mitolojik bir savaşçı

Aras Diler
Türkçe Yayın
10 min readApr 26, 2019

--

Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türkiye için “ulus-devlet” planları oluşturuldu. Bunlardan biri de Türk Tarih Kurumu’nun kurulması oldu. Böylece oluşturulmak istenen yeni ulus-devlet kavramında Osmanlı’dan ziyade daha eski Türk Devletleri ve toplulukları da araştırılmaya başlandı. Türk Destanları’nın araştırılmaya başlanmasını böyle kabul edebiliriz. Bu destanlar oluşturulacak kültürel birikimin tarihsel kökler bölümünü oluşturuyordu.

Köroğlu Destanı da bu destanlar arasında en önemlilerinden biridir. Ayrıca bu destan günümüzde de birçok Türk Devleti’nde ve Topluluğu’nda değişik şekillerde yer almaktadır. Azeriler’de, Altaylar’da ve Anadoluda hala farklı biçimlerde anlatılmaktadır.

Bu hikayeleri özetleyecek olursak, Köroğlu ismindeki kahramanı anlatan hikayeler bütünüdür. Kendisi Göroğlu olarak da bilinir. Asıl adı Ruşen (Ürüşan) Ali olan Köroğlu Bolu Beyi’nin seyisi olan Yusuf’un oğludur.

Köroğlu kelime anlamı olarak Kör ve oğul kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Kör; ateş, yer altı anlamına gelir. Aynı zamanda kör göremeyen anlamına da gelmektedir.

En yaygın anlatılara göre Köroğlu’nun annesi ışıktan hamile kalır ve diri diri gömülerek öldürülür. Babası ise Bolu Beyi’nin seyisidir. Bir gün Bey kahyalarından bir at ister ve Köroğlu’nun babası seyis de Bey’e zayıf bir kır tayı sunar. Bey atı çelimsiz bulur ve seyisin gözlerini kör eder. Burada seyisin gözlerinin kör edilmesinde önemli rol oynayan ‘’at’’da anlatının akışını etkileyen en önemli detaylardan biridir. Hikayenin akışında ve günümüzdeki temsili resimlerde Köroğlu hep atıyla beraber sunulur, gösterilir. Kör olan seyis atı ve oğlunu alarak köyüne geri döner ve baba-oğul Bey’den intikam almak isterler. Bengisu’dan da içen Köroğlu, yenilmezlik, ozanlık ve ölümsüzlük gibi üç önemli özelliklik kazanır. Bolu Bey’ini bozguna uğratan Köroğlu, Bey’in kızını kaçırıp onunla da evlenir. Daha sonraları tüfeğin icadı üzerine ortalıktan kaybolduğu söylenir. Günümüzde anonim bir söz olan;

Tüfek icad oldu mertlik bozuldu.

Sözünün Köroğlu’yla ilişkilendirilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Bir rivayete göre de Köroğlu’nun ölümü şu şekilde olmuştur: Köroğlu tüfekli bir çobana rast gelir, elindekinin ne olduğunu sorar. Çoban izahat verir:

Kurtları öldürmek için silah.

Der. Köroğlu eline bir kurşun alır, eziverir ve bunun bir insanı öldürebileceğine inanamaz. Tüfeğe göğsünü gerer ve çobana ateş etmesini söyler. İşte Köroğlu böyle ölür (Boratav, 1931, s. 61).

Sözlü kültürün ürünlerinden olan destanlar, genellikle halk arasında kulaktan kulağa yayılarak sonraki nesillere aktarılırlar. Kulaktan kulağa aktarıldığı için zaman zaman değişime uğraması ve bazı bölümlerinde farklılıklar görülmesi çok normaldir. Böylece sözlü kültürün edebiyat ürünleri modern edebiyatımızda da var olmayı başarmıştır. Fakat tabi ki modern edebiyatın ve dönemin koşullarında bir takım değişiklikler göstererek. Bununla birlikte günümüz edebiyatında var olan birçok destanın da eski dönemdeki destanlardan izler ve benzerlikler taşıdığı görülmektedir. Buna örnek olarak Nazım Hikmet’in yazmış olduğu Şeyh Bedrettin anlatısıyla Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal gibi kahramanların anlatılarıyla benzerlikler göstermektedir.

Tarihsel kaynaklarda sıradan bir Celali isyancısı olarak adı geçen Köroğlu, sözlü kültürde halk kahramanı konumuna yükselmiştir. Benzer şekilde tarihî kaynaklarda Osmanlı iktidarına isyan ettiği anlatılan Şeyh Bedreddin, Nâzım Hikmet’in metninde sosyal isyancı rolündeki bir halk kahramanı olarak kurgulanmıştır (Melek, 2012, ss. 129–136).

Bu örnekten de görebileceğimiz gibi sözlü edebiyatın yazılı edebiyat ile etkileşim içinde olduğunu düşünebiliriz.

Köroğlu’yu sosyal açıdan inceleyince kendisi mesleğine bir suç işleyerek değil, bir adaletsizliğin kurbanı olarak ya da halkın göreneklerine göre bir suç oluşturmayan, ama otoritelerin suç kabul ettiği bir eylemde bulunmaktan dolayı zulüm görmekle başlar. Bunun en belirgin örneği olarak Köroğlu’nun macerasının, Anadolu-Azeri rivayetlerinde babasının yöneticiler tarafından haksız yere kör edilerek cezalandırılmasıyla başladığını gösterebiliriz (aktaran Boratav, 104).

Bir başka örnek olarak da Köroğlu’nun zenginden alıp fakire veren bir özelliği olduğundan bahsedebilir. Boratav, Azeri rivayetinde Köroğlu’nun Çamlıbel etrafında büyük bir şehir kurduğunu ve mahalli idarenin zulmünden kaçan fakir halkı himayesine aldığını belirtir (Köroğlu Destanı, 110).

Bu gibi sosyal hayatta yaptığı, halk tarafından saygı görmüş hareketleri Köroğlu’nun halk arasında büyük bir saygısı olması ve kahraman olarak hatırlanmasına neden olmuştur. Çünkü kendisi halka baskı uygulayan ve zulmeden bütün oluşumların karşısındadır. Kendisinin sözlü kültürdü adalet temsilcisi olması da bu yüzdendir.

Türk destanları zaman, konu, tema, şekil, motif ve yayılma alanları dikkate alınarak değerlendirildiğinde üç Türk destanının yüzyılların ötesinden kollar ve daireler halinde muhtelif devirlerin olay ve kahramanlarını da içine alarak zamanımıza kadar ulaştığına ve Türk boylarının sözlü edebiyatlarında esaslı roller oynadığına tanık oluyoruz. Epos’tan farklı olarak “epope” şeklinde adlandırılan bu büyük eserler dünya edebiyatında pek fazla değildir. İlyada ve Odessa, Şehname gibi sayılı destanlar “epope” seviyesine ulaşmış eserlerdir. Türk edebiyatında ise Oğuz Kağan, Köroğlu kolları ve Manas’ın bu özelliğe sahip ve hatta hacim, motif ve olay yoğunluğu bakımından söz konusu destanlardan daha zengin olduğunu görüyoruz.

Yapılan araştırmalara göre Köroğlu anlatısının Orta Asya kolları, daha ziyade epik karakterli metinler olup, Köroğlu daha çok alp tipi, at ise neredeyse bir destan kişisi olarak daha çok mitolojik bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlatının Orta Asya kollarının şekillenmesinde mitolojik unsurlar ve epik karakter etkindir.

Köroğlu Destanı’nın Batı (Anadolu, Balkanlar ve Kırım, Kafkas ötesi) rivayetleri ile Doğu/Türkistan (Uygur, Türkmen, Özbek, Tacik, Kazak ve Karakalpak) olmak üzere iki ana rivayeti ve bu rivayetler etrafında teşekkül eden yüzü aşkın kolu bulunmaktadır (Yıldırım, 1983, ss. 103–114; Türkmen,1983, ss. 83–90; Özkan,1997, ss. 223–233).

Destanın içeriğinde detaylıca bahsedecek olursak, Anadolu ve Azerbaycan rivayetlerindeki Köroğlu adının gözlere mil çekme motifinden kaynaklandığını, aslında bunun âşıklarca kahramanın ünvanının makul bir izahından başka bir şey olmadığını, ayrıca bazı Batı rivayetlerinin sözlü dolaşım sırasında Doğu (Orta Asya) rivayetlerine de karıştığını, ancak destanda kahraman ve atıyla ilgili olay ve motiflerin Orta Asya kaynaklı olduğunu, dolayısıyla Köroğlu destanının Orta ve Yeni Çağ’ın kahramanlarıyla zenginleşmekle beraber, teşekkülü bakımından İslâmiyet’in Türklerce kabul edildiği dönemlerden önceye gittiğini belirtmektedir (Özkan, 1997, s. 233).

Sözlü anlatılarda ve yazılı halk edebiyatında farklı Köroğlu tipleriyle karşılaşılmaktadır. Bu tiplerin başında “destan kahramanı” olan Köroğlu gelmektedir. Diğerleri ise; “hikâye kahramanı” ve “masal kahramanı” olarak görülen Köroğlu figürleridir. Bunlara ek olarak da “ozan tipi”ni oluşturan “Âşık Köroğlu” yer almaktadır ki; destan, hikâye ve masal kahramanı olan Köroğlu tiplerinin de önemli özelliklerinin başında âşık oluşları, ifade edecekleri konuları şiirle anlatmaları gelmektedir (Yakıcı, 2007, s. 113).

Çetin, Köroğlu hikâyelerinde âşık tipini ve bu tipin fonksiyonlarını ele aldığı yazısında, Köroğlu’nun bazen destan, bazen hikâye, bazen masal, bazen destanî hikâye olarak isimlendirildiğini, yazılı ve sözlü kaynaklardan, başka edebi ürünlerle de beslenerek günümüze kadar ulaşan bir klâsik olduğunu, eski dönemlerde destan formunda olan Köroğlu’nun Türkiye sahasında hangi isimle isimlendirilmiş olursa olsun halk hikâyeciliği geleneği içinde benimsenip kahramanlık konulu bir hikâye olarak anıldığını belirtmektedir (Çetin, 1998, s. 353).

Sakaoğlu, Âşık Köroğlu’nun yaşadığı dönemle ilgili;

Özdemiroğlu Osman Paşa’nın İran seferi ile ilgili olarak söylediği iki şiirinden hareketle onun 1585 yılında hayatta olduğu ve bu sefere katıldığı görüşüne varmaktayız.

Çıkarımlarda bulunmuştur. Bir ordu şairi olan Köroğlu, Evliya Çelebi’ye göre:

Bir çöğür şairidir.

Sözüyle tanıtılmıştır (Sakaoğlu, 2006, s. 29).

Çöğür

Köroğlu’nun yaşadığı dönem de önemli tartışma konularından biridir ve bu konuyla alakalı da birçok tez öne sürülmektedir. Bu tezler içerisinde en yaygın olarak bilineni Köroğlu’nun bir Celâli isyancısı olduğu görüşüdür. Bu görüş, ilk olarak Köroğlu’nu Celali isyanlarıyla ilişkilendirerek tarihî bir zemine taşıyan Pertev Naili Boratav tarafından ileri sürülür (Boratav, 1931, s. 99). Bir diğer araştırıcı Mustafa Akdağ, Celâli İsyanları 1550–1653 adlı çalışmasında tarihî belgelerden hareketle 1580’lerde Bolu ve Gerede civarında yaşayan 200 kişilik bir grupla soygunculuk yapan ve Köroğlu efsanesinin kahramanı olduğunu ileri sürdüğü Ruşen Köroğlu’nun varlığından söz etmektedir (Akdağ, 1963, s. 122).

Seyidoğlu:

Bir varmış bir yokmuş, zamanın birinde bir Köroğlu varmış…

Biçiminde başlayan ve Köroğlu çevresinde anlatılan masalların sayısının az olmadığını ifade etmektedir (Seyidoğlu 1999, s. 242).

Ago, efsanevi kahraman Köroğlu çevresinde masallar oluştuğunu, Köroğlu Masalı’nın Makedonya Türk halkının masalları arasında ilk sırayı tuttuğunu, popüler bir masal olan Köroğlu’nun Türk halkının kopmaz bir parçası olduğunu vurgulamaktadır (Ago, 1998, s. 260).

Köroğlu mitolojik açıdan incelendiğinde karşımıza birçok mitolojik motif de çıkmaktadır. Bunları kronolojik olarak ele alacak olursa Köroğlu’nun doğumuyla başlayabiliriz. Türkmenistan rivayetinde Köroğlu, Çardağlı Çandıbil denilen yurdun sultanı Cıgalı Beg’in Torunu Adıbeg’in oğlu olarak “gor/gur” (mezar)da dünyaya gelir. Bu sebeple de ona mezar oğlu anlamındaki Göroğlu adı verilmiştir. Metinde Köroğlu’nun doğumu şu cümlelerle anlatılmıştır:

Bir gece yatarken, Hızır Aleyhisselam gelip rüyasına girdi: “Ey Cıgalı bey, sen üzülüp yatma, sen gelininin mezarına git, gözün ne hikmet görür?” dedi. Bu düşü görüp keyfi hoş oldu, sabah namazını kıldıktan sonra, gidip gelininin mezarını gördü. Baktı ki, bir erkek oğlan olmuş, annesinin ciğerini yalayıp yatıyor. Onu kucağına aldı da mezarı gene muhkem edip dönüverdi getirdi evine” (Nurmemmet 1996: I: 7).

Annesi hamileyken ölen Köroğlu’nun olağanüstü bir doğumla dünyaya geldiğini görüyoruz. Bu doğum ona daha doğduğu anda farklı özellikler yüklendiğini göstermektedir. Doğumundan sonra adının konma kısmında da Türk mitolojisinde gök sakallı koca, ak sakallı koca gibi isimlerle de anılan Hızır (Ögel 2002: 89–99), Türkmen versiyonunda ak sakallı baba olarak geçen Köroğlu’nun adını ak sakallı baba (Hz. Hızır) koyar. Bu isim babası aynı zamanda Köroğlu’nun her başı sıkıştığında onun yardımına koşan kişidir.

Türkler için gerek sosyal hayatta gerek savaş zamanına sürekli faydalandıkları ve destanlarda da sürekli yer alan atın da Köroğlu için ayrı yeri olmuştur. Bu at Türk Destanlarında alışılmışın dışında uçabilen ve bazı insani özelliklere sahip olarak betimlenmiştir:

“Hayvancağız, Göroğlu’nun omzuna kafasını koyup, gözünden sel gibi yaş dökerek ağladı. Kırat gözyaşını döküverdi. Bir müddet sonra Kırat, mıhı dişi ile çekip çıkardı. Bir silkinip, çift kanat çıkararak al asumana kalktı. “Nerdesin Türkmen sahrası?” diye yıldırım gibi fırlayıp gidiverdi. Gelip Göroğlu’nun meyhanesinin önüne konup üç defa kişnedi. Baktı ki, Göroğlu başsız leş olup kan içinde yatıyor. Kırat onun el ayaklarına kadar koklayıp çıktı da sanki adam gibi gözünden yaş döküp korkunç korkunç kişnedi. Çırpınmaya başladı. Kanını akıtıp dört bir tarafa koştu, dağların başına çıkıp kişnedi, derelere inip kişnedi, koşup gelip kellesiz yatan Güroğlu’nun başucunda öyle bir ağladı ki, onun sesi dağları dereleri yankılandırdı, sesinden dağdaki böcekler bile duramadı. Kırat, korkunç korkunç bağrıp Güroğlu’nun başucunda vurunup can verdi” (Nurmemmet 1996: V: 363, 421, 447, 449).”

Türk tarihinde birçok önemli komutan atlarıyla beraber gömülmüştür. (Bu örnekleri Karacaahmet Mezarlığı’nda görmek mümkündür.)

Bir periyle evli olan Köroğlu’nun Ağayunus isimli bu kişiye ulaşması ve yolda da efsanevi bir hayvan olan ejderha ile mücadele etmesi de mitolojik açıdan önemli ayrıntılardan biridir.

Ağayunus peri, Kaf Dağı’ndadır. Köroğlu’nun buraya ulaşması ise yine rüyasına giren ihtiyar adamın sayesinde olmaktadır. Kaf Dağı, Türk masallarında da çok geçen, insanüstü varlıkların yaşadığı, mitolojik bir dağdır. Ağayunus, üç yüz altmış perisiyle bu dağda yaşamaktadır. Mitolojilere göre, perilerle meleklerin bulundukları yerler, gökler alemi ile dünya üzerindedir.

Ağayunus ateşten yaratılmış olmakla birlikte, topraktan yaratılan Köroğlu ile evlenir. Ağayunus peri, istediği zaman kumru kılığına girip, uzak mesafeleri aşabilmekte, olabilecek şeyleri de önceden bilmektedir. “Ağayunus peri asumana kalkınca bir döndü de gene aşağıya inip Çandıbil Kalesi’nin duvarının yüksek kulesine kondu. Ağayunus, cadı duasını okuyup tırnağına baktı ki, bu yalancı dünyada ne iş olup bittiyse biliyor. Abdestini tazeleyip iki rekat namaz kıldı. Cadı duasını okuyup tırnağına baktı.”

Böylece Köroğlu’nun evlendiği kişinin de mitolojik melekelere sahip olduğunu görüyoruz (Nurmemmet, 1996: III: 15).

Köroğlu’nun kullandığı silahların da özel güçleri olmuştur. Destanda geçen ok ve yay İsfahan’da dört usta tarafından üç yılda bitirilip, ağır mercan, altın ve gümüşten yapılmıştır. Ustaların şartı; onu çeken adam olursa bir kuruş vermeden alacak, çekemeyen ise dört yüz altın kaybedecektir. Ayrıca bu yay, kırk peygamberin gücü birikse çekilemeyen bir yaydır. Onu ancak duasını bilenler çekebilirler.ü (Nurmemmet 1996: I: IV: 37, 189). Ayrıca Köroğlu, dokuz kat derinden kılıfı olan yayı alıp çatırdatarak çeker; fakat ustalar ok-yayı vermezler. Eğer oku yedi filden geçirirse vereceklerdir. Köroğlu bu işi başarır, ok ve yayı alır. Böylece Köroğlu silahını insanüstü bir performans göstererek almıştır. Köroğlu’nun gücünden bahsetmeye devam edersek kendisinin iki parmağıyla at nalı bükebilecek kadar kuvvetli olduğu ve ölmüş bir deve bacağıyla kırk kişiyi öldürebildiği anlatılmıştır.

Ana karakter olan Köroğlu birçok bakımdan olağanüstü özelliklere sahiptir bunun yanında kullandığı bazı araçların da (at, mızrak, vs) doğaüstü güçleri vardı ve bu güçler o araçların sadece Köroğlu’na özel kılınmasına neden oluyordu.

Kaynakça ve Ek Okumalar

  • Ago, A. (1998). Makedonya Cumhuriyetinde Yaşayan Türk Halk Edebiyatında Köroğlu Masalı. Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslar arası Sempozyumu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayınları, Bolu.
  • Akdağ, M. (1963). Celâli İsyanları, 1550–1603. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
  • Akdik, Hazal Melek. (2012). Sözlü Kültürden Modern Edebiyata Bir Köroğlu Anlatısı: Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı. Milli Folklor, 129–136.
  • Alptekin, A. B. (1997). Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı. Ankara: Akçağ Yayınları.
  • Beyaz, H. (1986). Köroğlu Antep Rivayeti. İstanbul: Karacan Yay.
  • Boratav, P. N. (1931). Köroğlu Destanı. İstanbul: Evkaf Matbaası.
  • Boratav, P. N. (1988). Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği. İstanbul: Adam Yay.
  • Çetin, İ. (1998). Köroğlu Hikâyelerinde Âşık Tipi ve Fonksiyonları. Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu, Bolu: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayınları, 353–360.
  • Çobanoğlu, Ö. (2003). Türk Dünyası Epik Destan Geleneği. Ankara: Akçağ Yayınları.
  • Çobanoğlu, Ö. (1992). The Relationships Between Oral Forms of Folklore and Mediated Performances in the Cult of Çakıcı Mehmet Efe. Indiana University.
  • Collingwood, R. G. (1990). Tarih Tasarımı (Kurtuluş Dinçer, Çev.). İstanbul: Ara Yay.
  • Çiğdem, A. (2001). Taşra epiği: “Türk” İdeolojileri ve İslamcılık. İstanbul: Birikim Yay.
  • Degh L. (2003) Halk Anlatısı, Halkbiliminde Kurallar ve Yaklaşımlar (Z. Karagülle, Çev.), G. Öğüt Eker vd. (Haz.). Ankara: Milli Folklor Yay., 97–127. Eagleton, T. (1996). İdeoloji. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Ekici, M. (2004). Türk Dünyasında Köroğlu. Ankara: Akçağ Yayınları.
  • Hacı Ali Özturan. (2009). Maraş Ağzı Köroğlu. Ukde Kit. Yay: Kahramanmaraş.
  • Kaftancıoğlu, Ü. (1979). Köroğlu Kol Destanları. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yay.
  • Kasımoğlu, Handan. (2011). Türkmen Halk Destanı Göroğlu Üzerine Mitolojik İncelemeler.
  • Kaya, Doğan. Köroğlu Kollarının Yeni Varyantları.
  • Kaplan, M. (1985). Türk Edebiyatında Tipler 4: Köroğlu. Hareket, 4 Haziran 1979, 29- 34, / Tip Tahlilleri İstanbul:101–111
  • Kaplan, M., Akalın, M., Bali, M. ve Anlatan, B. M. (1973). Köroğlu Destanı. Ankara: Yayınevi.
  • Kaplan, M. (2004). Dede Korkut Kitabında Hayvanlar. Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar I, İstanbul: Dergâh Yayınları, 51.
  • Koçak, S. (1992). Köroğlu’nun Erzincan Varyantı. Erciyes 19 (227) ,28–30.
  • Köprülü, M. F. (1986).Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul, Ötüken Yay.
  • Nurmemmet, Annagulı. (1996). Türkmen Halk Destanı Göroğlu, C, I, II, III, IV, V, Ankara.
  • Oğuz, M. Ö. (2000). Folklorda Yeni Yöntemler ve Köroğlu. Türk Dünyası Halk Biliminde Yöntem Sorunları. Ankara: Akçağ Yayınları, 43–50.
  • Ögel, Bahaeddin. (2002), Türk Mitolojisi II. Ankara.
  • Oğuz, M. Ö. (2000). Destandan Hikâyeye Bozkır Medeniyetinden Yerleşik Medeniyete Geçiş Açısından Manas. Türk Dünyası Halkbiliminde Yöntem Sorunları, Ankara: Akçağ Yayınları, 51–59.
  • Özkan, İsa, (1997). Köroğlu Destanında Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin Tahlili. Türk Dili Dergisi, 549,223–233.
  • Recepoğlu, A. S. (1998). Makedonya’da Derlenmiş Köroğlu Masalında Yer Adları ve Kişiler. Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayınları, Bolu.
  • Seyidoğlu, B. (1999).Erzurum Masalları. Erzurum Kitaplığı, İstanbul.
  • Tehmasıb, M.H. (1975). Köroğlu. Bakı: Gençlik Yay.
  • Türkmen, F. (1983). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara, 83–90.
  • Yakıcı, Ali, (2007). Halk Anlatılarında Yer Alan Köroğlu Tipleri ve Âşık Köroğlu’nun Bu Tipler Arasındaki Yeri. Milli Folklor, Yıl 19, S. 76, Ankara, 113–123.
  • Yıldırım, D. (1983). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara, 103–114.

--

--