Ulaşabilmeye Bir Adım Uzakta

Aleyna
Türkçe Yayın
Published in
3 min readSep 30, 2021

Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur. Peki ya hiçbir şey ulaşılabilir değilse?

Günümüz dünyasında ulaşılabilirlik büyük bir sorun gibi duruyor. Ulaşılması muhtemel olan çok şey var. Buna rağmen ulaşılabilirliğin bir parçası olmak istiyorsanız önce bir şeyleri elde etmiş olmanız gerekiyor. Şu sıralar da bu elde etme yarışı pek bir anlam ifade etmemeye başladı aslında. Bazı şeyleri elde etseniz de hedeflerinizi bir bir gerçekleştirseniz de ulaşamadıklarınız gün geçtikçe büyüyor. Gelişen dünya sürekli yenilikler ortaya koyuyor ve sınırlarını genişletiyor. Bu hıza yetişebilmek de tahmin edersiniz ki epey bir zor. Özellikle üniversitede okuyan birisi olarak bu durumu çok iyi anlayabiliyorum. Ben mezun olup hayatın hızına yetişene kadar başkaları yanımdan koşup gidiyor. Kendini bir alana, bir ideale ait hissetmek çok güzel olsa da kendi hayatımı çizene kadar çok zaman kaybetmiş olacağımı biliyorum. Tahmin edersiniz ki bu süreçte de ulaşabildiğim çok az şey oluyor. Kendi zamanımın gelmesini beklerken benimle aynı yaşta olanların ulaşabildikleri gözümü korkutuyor. Kendimi tamamlayamadığımı ve hep eksik kaldığımı hissediyorum bu durumda.

Güzel şeyleri elde etmek zaman alır derler. Doğru ama herkes için her koşul için değil. Bazen akışta beklemek zorunda olmak; motivasyonumuzu, yaşama hevesimizi kırıyor bana kalırsa. Evet, bekliyoruz sabrediyoruz ama nereye kadar? Kimse bize ne zaman bizim sıramızın geleceğini söylemiyor. Hayatın ne zaman bizim için ulaşılabilir olacağını bilmiyoruz. Bekleyin diyorlar, sabredin ve elde edin. Sonu olmayan bir yolda ilerleyip çıkışı arıyor gibiyiz adeta. Hele bir de güzel şeyleri hala elde edemediysek vay halimize. Hem yola motivasyonumuz, hevesimiz olmadan devam ediyoruz hem de hala ulaşamıyor ve elde edemiyoruz. Yerimize saplanıp kalıyoruz. İlerlemek istesek de yol gitgide büyüyor ve attığımız adımlar bizi ileriye götüremiyor.

Gelelim baştaki söze; her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünya düşünün. Böyle bir dünyada her an dengeler tersine dönebilir. Herkes her şeye rahatlıkla ulaştığında, istediği her şeyi yapmaya başladığında tükenme başlar. Anlam yitirilir, hedeflerin ve hayallerin bir anlamı kalmaz. Bunda hemfikir olduğumuzu söyleyebiliriz. Ya her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeye ulaşamıyorsak? Ulaşmamız için sabretmemiz gerektiği söyleniyorsa? Böyle de her şey anlamsız olmaz mı? Beklerken hayatlarımızdan zamanı çalmaz mıyız? Diyelim böyle bir dünyanın içindeyiz. Kimi suçlayacağız bunun için? Yeterince fırsat yakalayamadığımız, yeterince çalışmadığımız için kendimizi mi yoksa içinde yaşadığımız sistemin bizim aleyhimize değişmesini mi? Her ikisini de belki. Belki de biz değişen dünyaya ayak uydurmalıyız suçlu aramak yerine. Yeni hedefleri kovalamalı, ideallerimizi korurken başka yollar da aramalıyız. Ya da dünya belki bize adil davranıp emeklerimizin karşılığını verir mi dersiniz?

Değişmeyen tek şey değişimin kendisiyse sıra bize gelmiş olabilir. Değişim bizi ulaşmaya götürebilir, kendi ulaşılabilir dünyamızı yaratmamızı sağlayabilir. Bazen hedeflerimiz, hayallerimiz bize istediklerimizi veremeyebilir. Gittiğimiz yol bizi çıkışa ulaştırmayabilir. Bu da sanırım bizi değişimin bir parçası olmaya itiyor. Değişmeyi reddetmek son zamanlarda pek kullanışlı olmasa gerek.

O zaman kozadan çıkmanın vakti gelmiş görünüyor. Madem yükseklere tırtıl olarak ulaşamıyoruz biz de değişir ve kelebek oluruz. Ne dersiniz değişmeyi denemeli miyiz?

--

--