Utanmanın Felsefesi Üzerine

Muhammet Ayal
Türkçe Yayın
Published in
3 min readDec 12, 2020

Utanma hep hislerle ilişkilendiriliyor ve sanki aklın dışında bir ahlâk terimi gibi bahsediliyor. Yanlış.

Trabzon, Çaykara, Şur Köyü — Kendi çekimim

Utanma kelimesinin anlamını şöyle bir araştırdığımızda (araştırma derken lügatlere baktığımızda), kötü bir şeyin yapılması veya iyi bir şeyi yapmamaktan doğan çekince, mahcubiyetlik, korku gibi ifadelerle karşılaşıyoruz.

İngilizce’de “embarrassment” olarak geçen utanma kelimesinin eş anlamlı kelimelerinden biri de “self-consciousnes — farkındalık bilinci” olarak geçiyor.

Yani bu utanma hissi ister kötü ister iyi bir hâlden türesin, kişide tezahür edince irkilme, şaşkınlık, kendinin farkına varma gibi insanî refleksler akıl ile ilişkiye giriyor. Haliyle bu duygu kişiyi doğru “şey”i yapmaya iten bir akis gibi kişide beliriyor. Bazılarının yüzüne kızarıklık , bazılarının el kol hareketlerine tedirginlik olarak yansıyabilir.

Utanma duygusunu çekingenlik veya başkaları ne der diye değerlendirmek evvelâ kişinin kendisine zarar verir ve belki de bu duygu bu minvalde çok fazla ilerlerse kişiyi depresif yapabilir veya sosyal hayattan izole olmasına zemin hazırlar. Aksine utanma duygusunu , kişinin kendi hatalarını görüp onları iyileştirmek adına kullanması daha mantıklıdır. Yani duygu tezahür etti, aklı tetikledi, sonra aklımızı kullanarak kendimizi iyileştirdik.

Bu duygunun olması kişiler arasında birbirine zarar verme noktasında da toplumsal tansiyonu ideal seviyede tutmaya da katkı sağlar.

Utanma kişilerden olabileceği gibi Tanrı’dan da olabilir.

Utanma neticede bir insalık hâlidir. Ama utanmazlık ise bu hâl’in yokluğu demektir. Bazen insan utanmaz olmalı! Adaleti dillendirirken meselâ. Utanıp da kötü olana göz yummak artık bu güzel duygunun da ötesine geçmek demektir.

Utan kelimesinin derininde “ot, od, (ot)anmak” olduğu için -utanan kişinin yüzü kızarır — buradan geliyor sanki. Yüz’den kasıt da karakter, ahlâk, kişilik gibi yüksek mertebe terimlerdir.

Utanan kişi esasında daha çok şey biriktirmiştir kendinde. Utanmaz insanların bu hisse sahip olan kişileri tanımaları pek düşünülemez. Ama tersi, yani utanmazları tanıyabilirsin, yaptıkları şeyler apaçık ortadadır. Utanan kişi bir şeyleri örter ve onunla mücadele eder aynı zamanda. Mücadele, kişiye düşünme ve çalışma azmi de verir. Çalışmak kişiyi fena işlerden uzaklaştırır ve topluma katkı sağlayıp üretim bandına destek olur bu güzel duygu.

Biraz örneklendirelim;

  • Kapıyı neden çalarız? Sadece içerideki rahatsız olmasın diye mi? Kapıyı çalmazsanız siz de neticesinde utanabilirsiniz?
  • Neden giyiniriz? Sadece örtünmek için mi?
  • Kötü bir söze daha kötü bir sözle karşılık verdiniz mi?
  • Perde neden var?
  • Neden herkes her halini bir yerlerde paylaşıyor? Çocuğumun en güzel fotoğraflarını başkaları da görüyor. Kendine saklasan da daha değerli olsa o güzel fotoğraflar. Veya başkasının almaya imkânı yoksa o kişiyi neden üzüyorsun istemeden?
  • Siz de dışarıdaki masalarda yemek yemekten çekinir misiniz?
  • Elinizde dondurma yalayarak yürür müsünüz?
  • İç çamaşırlarımızı dışarı asarken neden kimsenin görmeyeceği arka tarafa asarız?
  • Yerde para bulduysanız o parayı ne yaparsınız?
  • Başkası sizi övdüğünde utanır mısınız?
  • Aşırı mutluluktan utandınız mı hiç?
  • Hamile kadınların bazıları neden şişmiş olan karnını belli etmemek ister veya bazıları neden açıkça gösterir?

Utanmayan kişilerin başka insanlara olan tesirini de unutmamak lazım. Her şeyi apaçık insanların içinde yaşamak ne kadar doğru olabilir?

Çokça ezberden söylenen, “biz utandık bir şey yapamadık çocuğumuz utanmasın da bizim gibi olmasın” , “sakın başkası ne der diye düşünme ne istersen onu yap”gibi akıldan yoksun cümlelerle zaten kendisinin hâlâ daha utanmaz olduğunun farkına bile varamayan kişiler her zaman etrafımızda olacaktır. Belki de bazen başkası ne der diye düşünmek lazım. Esasında başkası için değildir buradaki vurgu. Düşünmektir. Düşününce akıl seni yüksek ihtimal doğruya götürür çünkü mantığı sever akıl. Düşünemiyorsan, bilemiyorsan güvendiğin kimselere sor.

Gazzâlî’ye göre çocukta temyiz melekesinin ilk alâmetlerinden biri hayâ duygusunun belirmesidir. Çocuğun mahcubiyet duyup bazı fiilleri terketmesi onda akıl ışığının parlamaya başladığının göstergesidir. Böylece çocuk, kendi muhakemesiyle bazı şeyleri çirkin görmeye ve onları yapmaktan çekinmeye başlar. Gazzâlî, bu noktadan itibaren çocuğun eğitimiyle ilgilenmenin önemini belirterek bu eğitime yemek ve sofra âdâbıyla başlanmasını tavsiye eder. (https://islamansiklopedisi.org.tr/haya)

Aklımız olmasa ne yapardık? Yapılanları akılla izah edemiyoruz? İşte bu aradaki mücadelede nereye yakın olacağımız mühimdir. Utanma duygusu da akıl tarafına yakınlığıyla bilinmelidir.

--

--

Muhammet Ayal
Türkçe Yayın

Matematik Mühendisi | Süreç ve Dijital Dönüşüm Danışmanı | Atlassian Jira Mütehassıs’ı | Rebabi