Kendine Ait Bir Oda

Memnuneay
Türkçe Yayın
Published in
2 min readFeb 29, 2020

Virginia Woolf ‘un “Kendine Ait Bir Oda” adlı eserini yakın zamanda okudum. Sayfalarının kısalığının aksine oldukça derin bir kitap. Beni oldukça düşündürdü ve yazmaya teşvik etti. Keşke kendisi hayatta olsaydı da sorularımı bizzat kendisine sorabilseydim.

Kurmaca yazmak isteyen her yazarın kendine ait bir odası yani mutlaka yalnız kalabileceği bir mekanı olmalı diyor. Ayrıca yıllık en az 500 pound civarında bir geliri olması gerektiğini savunuyor. Şimdilerde. “500 pound” ne kadardır neye tekabül eder hiç bilmiyorum. Yani yazar olmak isteyen bir kadının veya erkek de olabilir geçim sıkıntısı çekmemeli, eğer gerçekten yazmak istiyorsa rahat bir yaşama sahip olmalıdır diye diretiyor. Birçok Türk yazar biliyorum ki geçim derdiyle gece gündüz çalışmış; öğretmenlik, tercümanlık daha nice bin bir çeşit işler yapmış. Ama bu sırada vapurda, otobüste, her neredeyse durmadan, yorulmadan, dinlenmeden yazmış, okumuş. Hatta Virginia Woolf’ un kendisi de diyor ki Jane Austen yazılarını kendi evinin solonunda yazarmış ve birçok misafirleri olurmuş. Yeğeni hangi ara kitaplarını yazdığına hayret edermiş.

Kendi zamanının kadınlar açısından ne kadar şansız olduğundan dem vuruyor. Bir kadının refakatçisi olmadan üniversite kütüphanesine giremediğini anlatıyor. Günümüze bakarsak herhalde bizi çok kıskanırdı. Her kitap her yazar bizim emrimize amade, ulaşamayacağımız bir kaynak yok sayılır. Her şey elimizin altında ama yazmayı bırak, okuyan kaç kişi var ?

Kronolojik olarak İngiliz kadın yazarlardan bahsediyor. Onların iyi olduklarından, yazmayı denediklerinden ama hiç birinin bir derinliğe ulaşamadığını söylüyor. Hepsi bir yerde takılıp kalmışlar ve kendilerini geliştirmemişler. Ama bence daha o zamanlar iyisiyle kötüsüyle bu kadar çok yazarın olması Avrupa toplumu acısından ileri bir seviyede olduklarının bariz bir göstergesi. Birde eğer bir Shekspir’in bir kız kardeşi olsaydı o zamanda daha tiyatronun kapısına varamadan ölüp gideceğini iddia ediyor. Maalesef o günün şartlarına bakılınca doğru söylüyor gibi görünüyor. Ama şimdi modern zamanlarda durum bu şekilde değil ve herkes olmasa da birçok kişi birçok olağana sahip ama hala bir “Shekspirella” ortalarda yok. O zamanki kadınlar gibi dertlerimiz de mevcut değil Tek derdimiz aksama ne pişirsem olmuş. Mevzu çok derin, ama biz yüzeyseliz. Sanırım o zamanlardan beri pek bir şey değişmemiş. Bir çok şey değişmiş gibi görünse de, kadınlar hep şikayetçi ve memnuniyetsiz...

--

--