Virginia Woolf’un İntihar Mektubu

Plaktaçalankelimeler
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 11, 2021

“Dünyanın herhangi bir anlamının olmayışı bana mümkün gözüküyor.”

Adını çoğumuzun bildiği yazar İngiltere’nin Londra kentinde dünyaya geldi. Babası dönemin tanınmış yazarlarındandı. O dönemde etkili olan kızlar okula gidemez düşüncesinden Virginia da nasibini almıştı. Yine de babası evde eğitim almasını sağlamıştı. Maddi yönden sıkıntı çekmedikleri için Latince gibi dillerin eğitimini de almıştı.

Virginia, ufak yaşlardan itibaren babası gibi yazar olmak istiyordu. Daha 9 yaşındayken abisi ile birlikte çıkarttıkları dergi bile vardır.

Virginia, ailesine çok bağlı biriydi. Ailesi onun için her şeydi. 13 yaşındayken annesi hastalık sonucu vefat eder. Ve bu durum Virginia’nın hayatını değiştirir. Bu onun için çok büyük bir darbeydi. Yaşadığı bu travma ağır depresyon, bunalım, sanrılar görmenin başlangıcıydı.

Yeni yeni toparlanmaya başlayıp annesinin yokluğuna alışırken 22 yaşında bu sefer de babasını kaybetti. Ve artık geri dönüşü olmayan bir hasar almıştı. İlk intihar deneyimi bu kaybın ardından gelmişti. Kendini çokta yüksek olmayan bir yerden bırakan Virginia Woolf bu girişimle ölümü arzulamıştı. Babasının ölümünden bir yıl sonra ilk kitabını da yazmaya başlamıştı. Bu kitap Dışa Yolculuk adındaki kitabıdır.

Gel zaman git zaman derken Virgina Woolf Leornard adında biriyle tanıştı. Bu kişi Virgina’nın ömür boyu yanında olmuştur ve içinde bulunduğu ruhsal durumdan kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştır. Ancak evlilik bir noktaya kadar Virgina’ya yaradı. O her zaman intihara meyilli biriydi. İkinci kez intihara kalkıştı bu ilkinden daha ciddiydi. Ama eşi sayesinde tekrar hayata tutundu. Yeni bir eve taşındılar ve Virgina artık daha iyiydi. Yazmaya başladı, bir sürü eser üretti.

Ancak bu sefer de savaş baş göstermişti. Arkadaşlarının ölüm haberini alıyordu birer birer. Maddi durumları artık eskisi kadar iyi değildi. Tekrar bunalıma girdi, intihar düşünceleri durmak bilmiyordu. Bunların üzerine doktor olan kardeşi Hitler’in elinden ölmektense intihar daha iyidir düşüncesiyle zehir hazırlamıştı. Ayrıca Virginia ve eşine de bu zehirden verebileceğini söylemişti. Virginia Woolf bu durumla ilgili şunları söylemiştir.

“Sonumun garaj olmasını istemiyorum, bir on yıl daha yaşayıp kitabımı yazmak istiyorum.”

Ancak böyle olmadı. Günlerden bir gün Virgina Woolf bir mektup yazdı;

Sevgilim,

yine delirecekmişim; bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. ve sanki giden zamanı geri çeviremeyeceğim. sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum. bana verebileceğin en büyük mutluluğu verdin. kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptın. iki insanın birlikte daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. ben artık savaşamayacağım. Biliyorum, senin hayatını mahvediyorum, bensiz daha mutlu olacaksın. görüyorsun bu mektubu bile doğru düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçlu olduğumu söylemek isterim. bana karşı inanılmaz sabırlısın ve iyisin. şunu söylemek istiyorum -aslında bunu herkes biliyor- eğer biri beni bu durumdan kurtarabilecek olsa bu sen olurdun. her şey beni terk edip gitti ama senin iyiliğin hep benimle kaldı. artık senin hayatını mahvetmeyeceğim. kimse, seninle mutlu olduğumuz kadar mutlu olamazdı.

v.”

Bir Cuma günü eşi bahçeyle uğraşırken Virgina, yürüyüşe çıktı. Nehire kadar yürüdü. Ceplerini taşla doldurarak kendini soğuk sulara bıraktı.

“Kendimi sana doğru savuracağım yenilmeksizin ve boyun eğmeden. Ey ölüm!”

20. yüzyıl edebiyatında çok önemli bir yere sahip olan yazar kendi canına kıymıştı.

--

--