Yüksek Lisans — Giriş ve İlk Dönem

Umutcan Karakaş
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJan 30, 2022

Selamlar,

Nasıl gidiyor, her şey yolunda mı, keyifler yerinde mi?

2022 Ocak benim için inanılmaz bir yoğunlukta geçti; projeler, ödevler, sunumlar, finaller derken dönemin nasıl bittiğini bile anlayamadım. Hazır şimdi yeni döneme hazırlanırken ve ilk harf notlarımın açıklanmasını da beklerken hem önceden sözünü verdiğim yüksek lisansa girişteki komik anılarımı, hem de ilk dönemimi biraz anlatayım istedim. Hadi başlayalım.

Öncelikle beni tanımayanlar için, en azından yazının konseptine uygun bir şekilde, kendimi tanıtayım. Ben, Umutcan Karakaş. İTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümünde lisans eğitimimi tamamladıktan sonra halihazırda çalışmakta olduğum yazılım şirketinde 1 sene kadar daha tam zamanlı çalışıp sonrasında şirketin de desteğiyle yüksek lisansa başlamaya karar verdim.

Hadi yüksek lisans yapayım dediğinizde tabii ki üniversite “Ne olursan ol yine gel!” şeklinde kollarını açıp sizi beklemiyor. Başvuru için gerekli olan belgeler için buraya tıklayabilirsiniz.

Tüm bunları iyi kötü hallettikten sonra başvuru ve en sonunda da mülakata sıra geliyor. Başvurusu sırasında 3 farklı bölümü zorunlu kılmışlardı, ben de sırasıyla Bilgisayar, Bilişim ve Oyun & Etkileşim teknolojilerini yazmıştım. Bunların hepsinden de mülakat için birer Zoom linki gelmişti. Hangi saatler arasında hangi sırada alacaklarıyla ilgili liste de yayınlanmıştı. Her şey buraya kadar gayet güzel.

Bilgisayar mühendisliği yüksek lisansı için benden birkaç sıra önce mülakata girecek olan arkadaşım mülakata girdi ve çıktı, biraz muhabbet ettik, seni de birazdan alırlar dedi, ben de lobide bekliyorum zaten yapacak pek bir şey yok. 15 dakika, yarım saat, 1 saat derken diyorum ki bir sıkıntı var yani şimdiye kadar çoktan almaları lazımdı, arada o kadar fazla insan yok.

Yaklaşık 1.5 saat kadar sonra Bilgisayar yerine Bilişim yüksek lisansının lobisinde olduğumu fark ettim.

Sen aylarca uğraş sınavlar, referanslar, belgeler ile; gel burada yanlış linke girip neredeyse mülakatı kaçırarak bölüme gireme… Bir telaşla doğru linke girdim, hemen aldılar zaten içeriye. 5–6 tane profesör, gayet geciktiğimin de farkında olarak bakıyorlar, bir açıklama bekliyorlar.

O telaşla açıklamaya çalıştım, işte “Bilgisayar yerine Bilişim mülakatına girmişim orada bekliyormuşum.” diye. “Ha başka yerlere de başvurdun?” sorusu gelince dedim Umutcan iyice batıyorsun. “Yok hocam, başvuru yaparken zorunlu kılmışlardı 3 tane…” iyice azalan bir sesle sonlandırdım açıklamamı. Dediler neyse başlayalım.

Teknik bir mülakattan daha çok, işte lisansta neler yaptığım, bitirme projem, şu anda ne yaptığım nerede çalıştığım, lisans ortalamamın neden o kadar düşük olduğu, yüksek lisans derslerini verebilme konusunda kendime güvenip güvenmediğim (o ortalamayı görünce biraz soru işaretleri oldu sanırım) hakkında sorular sordular. Genel olarak kendimi güzel açıkladım, artık o stresle ne kadar güzel açıklanırsa fakat inanılmaz potlar da kırdım. Örneğin “Ortalaman tam sınırda yani ucu ucuna başvurabilmişsin yüksek lisansa, bu neden böyle?” sorusuna, “Eheh, yüksek lisansa başvurabilmek için o sınırda tutmuştum ya bilerek ehe…” diye cevap vermemeliydim mesela. Sonrasında biraz toparladım işte “Stajlarla, yarı zamanlı işlerle, gönüllülükle, kulüplerle uğraşıyordum; çok yönlü bir insan olmaya çalışıyordum” şeklinde, ki yalan da değil, ama en başından kendimi zora sokmasaydım çok daha iyi olabilirdi.

Sonuç olarak çok rahat geçebileceğim mülakatı kendim için zor hale getirdim, sonrasında sonuçlar açıklanana kadar onun stresiyle bekledim. Mülakatın ne derece etki ettiğini bilmiyordum, normal şartlar altında ALES ve YDS notlarım ile zaten lisans ortalamamın düşüklüğünü dengelemiştim, yine de uzun bir bekleyiş oldu. En sonunda da kabul aldığımı büyük bir sevinçle öğrendim.

Yüksek lisansta almam gereken 4 zorunlu ve 4 seçmeli ders olduğunu öğrendim, dolayısıyla danışmanım ile birlikte ilk dönem 3 zorunlu 1 seçmeli alarak derslerin yarısını vereyim, diğer dönem de kalan yarısını veririm; son sene de teze odaklanırım diye kararlaştırdık. Bu şekilde dönem başlamış oldu.

Dönemin başı dersler henüz yoğunlaşmadığından dolayı biraz daha tezin ana hatlarını çizebilmek için araştırma yapmak ile geçti. Derslerimin biraz daha yoğunlaşmaya başladığı zaman ise iş dışındaki odağımın tamamını derslerin ödevlerine ve sınavlarına verdim.

En başta da söylediğim üzere, her ne kadar her şeyi zamanında yapmaya çalışsam, son güne bırakmamaya çalışsam da dönemin son ayına, 2022 Ocak ayına çok fazla iş kalmıştı. 2 tane makale implementasyonu, sunumları ve raporları nasıl yetişecek diye kara kara düşünürken, bir yandan da 2 günde girmem gereken 3 finalime nasıl hazırlanacağımı düşünüyordum.

Sonuçta iyi kötü yetişse de yetişmese de bu yoğun süreç de sonlandı. Ne diyor müzik duayeni, gönül adamı Kanye West, Praise God şarkısında:

Even if you are not ready for the day, it cannot always be night. — Güne hazır olmasanız bile, her zaman gece olamaz.

Akademinin henüz girişindeyken edindiğim bu deneyim bile ister istemez bu yollardan geçen insanlara karşı olan saygımı katladı; insan aynı durumu yaşamadan o kadar bilemiyor, göremiyor. Empati bir yere kadar yani.

Yükseğe başladığım için pişman mıyım, asla değilim, yine olsa yine yapardım diye düşünüyorum. Öte yandan, zor mu, zor; hakkını vermek istiyorsanız ciddi mesai harcamanız gereken bir iş bu. Kendinizden ne denli ödünler verebileceğinizi düşünüp de girmeniz gereken bir süreç bu; başlayıp da dönem sonunda bununla uğraşılmaz diyerek bırakan çok arkadaşım oldu. Bu sadece bilgisayar mühendisliği özelinde de değil tabii.

Umarım eğlenceli ve yararlı bir yazı olmuştur, sorularınız olursa herhangi bir platformdan (Linkedin, Twitter, Email) ulaşabilirsiniz.

Görüşmek üzere :)

--

--

Umutcan Karakaş
Türkçe Yayın

İstanbul’da yaşayan bir yazılım geliştiriciyim. Üzerinde çalıştığım konularda ilginizi çekebilecek Türkçe kaynak oluşturmak için yazıyorum.