Yüzlerce Bahaneye Rağmen Tarihi Değiştirmek

Barış Karakum
Türkçe Yayın
Published in
2 min readMay 5, 2021

--

Çoğumuzun, başarısızlık için onlarca, yüzlerce bahanesi mevcut. Yapamayacağımız yolları keşfetmek, çözümlerimizden daha etkili.

Ancak ben bu yazımda belki de çok yakından tanıdığımız birinin hikayesinden bahsetmek istiyorum. Hatta belki de bu hikayeyi yakından biliyorsunuz ancak yine de üzerine tekrar tekrar düşünmek gerektiğini savunuyorum. Bu hikaye bahanesiz bir devin hikayesi.

Yıllar önce, 3 lira maaşla ailesini geçindirmeye çalışan bir memur. Maaşı, ailesini geçindirmek için yetersiz kalıyor. Bu memur ise eşini, çocuklarını daha refah bir ortamda geçindirmek, büyütmek istiyor. Çocukları sefaletten hayatını kaybediyor.

Memur, bu kötü giden hayatına karşı bir karar alıyor. İşinden istifa ediyor ve ticarete atılıyor. Finansal bir ortaklıktan ziyade, mal sahibi olan bir adamla herhangi bir para sağlamadan iş ortaklığı yapıyor.

Başlarda oldukça güzel giden bir işi oluyor. Hatta bu işten kazandığı parayla yaşadığı yeri değiştiriyor, güzel bir ev yaptırıyor. Artık bu memur, bir tüccara dönüşüyor ve hayat mücadelesini bir nebze de olsa kazanıyor.

Ancak sonrasında işine bir eşkıya dayanıyor. Eşkıya başlarda, tüccarın mallarına zarar veriyor. Ticaretini yavaşlatıyor veya durduruyor. Tüccar, eşkıyayla uğraştıkça zararının boyutu büyüyor.

Kereste ticareti yapan bu tüccar, vilayetin güvenliğini sağlamakla sorumlu birisiyle iletişime geçip durumu anlatıyor. Vilayetin amirinin cevabı ise “en iyisi ormanı yakalım, hem eşkıyadan hem de kerestelerden kurtulmuş oluruz” oluyor.

Henüz orman yakılmadan, eşkıya tüccarın neredeyse bütün mallarını çalıyor. Tüccarın ortağı(malların asıl sahibi), bu basiretsizlik nedeniyle tüccarı işine son veriyor.

Bu olay, tüccar için oldukça büyük bir yıkım oluyor. Sonrasında tuz ticaretine girişiyor ancak satamıyor. Tekrar memuriyet arayışına giriyor ancak iş bulamıyor.

Sonunda kendisini alkole veriyor ve belli bir yaştan sonra hayatı bu şekilde son buluyor.

Tüccarın bizim için önemi şu; bu tüccarın yaptırdığı ev, 3 katlı pembe bir ev. Keresteden gelen parayla yapılan bu ev, tarihi değiştirmeye yetiyor. Bu evde Mustafa doğuyor.

Mustafa’nın doğduğu dönem, yaşadığı imparatorluğun en kötü yılları. İmparatorluk artık perişan durumda ve çöküşü çok yakın. Ailesinden gelen bir mal varlığı da yok.

Mustafa büyüyor ve yüz hatları, özellikle gözleri babasına şaşılacak derecede benziyor. Ancak şu farkla, babası Ali Rıza Efendi’de kendi halinde sakin bir memuru canlandıran bu gözler, Mustafa’da değil 1 eşkıyayı 7 devleti yıkacak derin anlamları canlandırıyor. Pes etmeden, yılmadan, geçmişine takılmadan, onlarca bahanesine ve 7 devlete rağmen, pembe evde doğan bu çocuk, Mustafa Kemal Atatürk olmayı başarıyor.

Kaynak: Tek Adam I. Cilt — Şevket Süreyya Aydemir

--

--

Barış Karakum
Türkçe Yayın

Etrafını güzelleştirmeye çalışanlardan. Bir şeyler dinleyip, anlatmak istiyorum.