Yaşamınızdaki Korku ve Kaygı Durumu Anksiyete’ye Dönüşmesin!

NAZAN AY
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 29, 2018
photographer Yadigar Berkay Zengin

İnsan olarak daha küçük yaşlardan itibaren “korku” duygusu ile tanışırız. Bunlar genelde ani gelişen olaylar, durumlar veya çeşitli nesneler karşısında verdiğimiz tepkiler şeklinde açığa çıkar. Yaşımız büyüdükçe korktuğumuz şeylerin neler olduğunu, zihnimizde anlamlandırmaya başlarız. Çocuk ve yetişkinlerde gelişen korkunun sebebi bellidir ve geçicidir.

Genellikle küçük çocukların karanlıktan korktuğuna şahit olursunuz. Öncelikle ona bu durumun korkulacak bir durum olmadığını, sizin de aynı karanlık ortamda, kendisiyle birlikte olduğunuzu açıklayabilirsiniz. Birlikte şarkı söylersiniz, masal anlatırsınız, dua edersiniz. Sonra ışığı açarsınız ve ortamın karanlıkta da aynı olduğunu ve güvenli olduğunu ispat edersiniz. Işığı açtığınızda korkusu geçen çocuk, zamanla karanlığa alışır. Sadece lambanın sönük olduğunu zihninde anlamlandırır ve karanlıktan korkmamayı öğrenir.

Ancak neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz zamanlar, gidişatın ne olduğunu bilemediğimiz durumlar ya da sonucunu çözümleyemediğimiz belirsizlikler; “kaygı” duymamıza neden olur. Bu durum sıkıntılı ve huzursuz bir ruh hali yaşamamıza neden olur. Ölçüsünü kaçırdığımız kaygı yani endişe durumu “ruh sağlımızı”, biz farkında olmadan bozar.

Bu durumda yine küçük çocuk örneğimizi verelim. Zaten karanlıktan korkan küçük bir çocuğa “Öcü geliyor! Köpek ısıracak buraya gel! Bööö…Vuuu…vb.” sözcük eklemeleri yaptığınızda ise korkusunu kaygıya dönüştürmüş olursunuz. İlk başta sadece karanlıktan korkan çocuk, artık karanlıkta ne olacağını bilmediği bir takım belirsizlikleri, zihninde kaygı ve endişe durumu olarak yaşamaya başlar.

Korku durumunun nedenin belirli olduğuna değinmiştik. Birer yetişkin olsak da bizlerin de bir takım korktuğu durumlar vardır. Örneğin, “otobüsü kaçırma korkusu, işten kovulma korkusu, vb. gibi” durumlar bizi korkutur. Birincisi otobüsün kaçmayacağını hepimiz biliriz. Biz uyuya kalmışızdır ya da evden çıkmakta geç kalmışızdır genelde. Bu durumda otobüsü kaçırma korkusu hissedilmesi gereken bir duygudur. Mesela, patronun bizden yapmamızı istediği işi vaktinde yapmadıysak; bu çok mühim bir iş de olabilir, bizim için önemsiz ancak bir kaç defa tekrar ettiğimiz ve ikaz aldığımız bir ihmalkarlık da olabilir. Böyle bir durumda hissettiğimiz, işten kovulma korkusu da gayet doğaldır.

Diyelim acil yetişmemiz gereken bir yere gideceğiz. Neredeyse hayat memat meselesi yani kaçırmamamız gereken bir randevu belki de. O zaman, otobüsü kaçırma endişesi, yol bozuksa veya trafik sıkışık ise gerginliği, lastik patlarsa ya da kaza olursa gibi kaygılar aklımızda sıralanmaya başlar. Bu durumda 10 dakikalık durağa yarım saat önceden gideriz. Bu çok normaldir. Biraz fazla evham gibi görünse de aslında yerinde alınmış bir tedbirdir diyebiliriz.

Bir de belirsizlikleri takıntı haline getirmeyi alışkanlık edinmişsek ne olacak? Korkular kaygıya dönüşecek ve kaygı durumu aşırıya kaçacak. Aşırı endişeli olduğumuz durumlar ve anlamsız tedirginliğimiz istemsiz olarak hareketlerimize, yani dışarı yansıyacak. İşte korkunun getirdiği kaygı durumu ve aşırı kaygı durumunun önlenemez hale gelmesi ve bir ruh hastalığı olan Anksiyete!

Anksiyete Bozukluğu ya da Hastalığı hiç istemediğimiz bir durumdur ki; hiç bir korkumuzun ve kaygımızın ileri seviyeye geçmesine izin vermemeliyiz. Sinir tahribatının söz konusu olduğu bu durumda, aşırı kaygı duyan kişiler, bu hislerini gizleyemez. Kalp atışı nabız artar, kan akışı hızlanır, hızlı soluk alıp verme başlar, zihin bulanır, çözümleme kabiliyeti kontrolden çıkar, terleme, el ve ayaklarda titreme, kıpkırmızı olma, mide bulantısı, kusma hatta kriz geçirme ve bayılma gerçekleşebilir. Hastanın moralinden eser kalmamıştır. Neredeyse her olayı, en olumsuz tutum ve davranışlarla değerlendirmeye başlar.

Böyle üzücü bir sonuçla karşılaşmayız hiç birimiz istemeyiz. Bunun için bir takım önlemleri baştan almalıyız:

  • Öncelikle pozitif olmayı öğrenmeliyiz,
  • Korkularımızın üstüne gitmeliyiz,
  • Yersiz endişelerimiz varsa kurtulmalıyız,
  • Yerinde kaygılarımızı dizginlemeliyiz,
  • Korkularımızın üzerine gitmeliyiz,
  • Kaygılarımızın olumlu ve olumsuz sonuçlarına hazırlıklı olmalıyız.

Şunu hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız ki; işler her zaman istediğimiz gibi gidecek diye bir kural yok!

  • Bir işte başarısız olmak ya da iflas etmek,
  • Bir sınavı kazanamamak,
  • Otobüsü yada uçağı kaçırmak,
  • Sağlığımız dikkat etmemize rağmen hasta olmak,
  • Patronumuzdan, öğretmenimizden, ailemizden, okurlarımızdan eleştri almak,..

Bu sıraladığımız örnekler ve daha nice korku ve kaygılarımıza sebebiyet veren durumlar, Dünya’nın sonu değil!

Olumsuzluk olarak değerlendirdiğimiz korku ve kaygı sonuçları; hayat dersi niteliğinde yeni birer başlangıç, izlediğimiz rotayı değiştirmemiz gerektiğini gösteren ayrıntılar, almamız gereken tedbirler şeklinde bizi aydınlatan ve olumlu yönlendiren bir süreç olarak kabullenilmelidir.

Korku ve kaygı seviyenizin minimum düzeyde olduğu bir yaşam sürmeniz dileğiyle, sevgiyle kalın!

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--

NAZAN AY
Türkçe Yayın

SEO uyumlu içerik yazarı. Seçkin markalar, web siteleri, dijital ajanslar ve bireysel hizmet sağlayıcıları için kaliteli ve özgün içerikler üretiyorum.