Yaşam Mimarı Olmak - Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Kubilenga
Türkçe Yayın
3 min readJul 15, 2019

--

Yaşam mimarı olmak. Ne demek? Nasıl olunur? Gelin nereden başlayacağımıza dair muazzam fikirler veren ve benim de bu ‘yaşam mimarı’ ifadesiyle ilk karşılaştığım kitaptan yararlanarak başlayalım bu konuya.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Ne muhteşem bir kitap. Size içinden hikayesine dair ipucu vermeden, okuma zevkini elinizden almadan, bazı hikayelere de dokunmamaya çalışarak küçük alıntılarla ne kadar muazzam bir kitap olduğunu ve neden herkesin okuması gerektiğini, öneminin büyüklüğünü anlatmaya çalışacağım.

Bu kitabın Finlandiya’yla bağlantısından, bu ülkenin gelişiminde rol oynayan -kitapta bahsedildiği gibi- 3 önemli insanından çok, bizim neler kazanmamız gerektiğine, nelere odaklanmamızın bizim için fayda sağlayacağına odaklanacağım.

Hepimiz birçok şeyi seçemiyoruz doğarken. Dünyaya geleceğimiz ülkeyi seçemememiz gibi. Aslında çok da farketmiyor şu açıdan baktığımızda, nerede doğarsak doğalım kapladığımız yerin hakkını vermemiz gerekir, bulunduğumuz konumu her yönden geliştirmemiz gerekir. Varlığımızın borcunu en doğru şekilde, yapabildiğimizin en iyisini yaparak ödemeliyiz. Sahip olmak için değil, büyümek, gelişmek, geliştirmek, dönüşmek, dönüştürmek için doğduk biz. Bunu ülkemiz için de yapmalıyız. Kitaptan şu alıntılar bize bunu nasıl yapacağımızı çok güzel tarif ediyor:

Gençler! Yorulmadan kötülükle mücadele edin ve geçiş döneminde oluşan elverişli koşullardan yararlanarak daha iyi bir hayat kurun. Siz nasılsanız ülkeniz de öyle olacaktır. İşe önce kendinizden başlayın, binayı daha sonra inşa edersiniz.

Vatanı gerçek anlamda sevmek, hayatın mimarı, toplumsal yaraları iyileştiren bir tabip ve halkın eğitilerek, kültürel gelişmişlik düzeyinin artmasına katkıda bulunacak bir öğretmen olmaktır. Bunu da nasıl yapacağımızı şöyle anlatalım;

  • Her şeyden önce anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. Atalarımızın dili yok olursa, halk da tükenir ve yok olur. Fakat başlıca konu dili korumakla yetinmeyip, daha da geliştirmek, en önemlisi, statüsünü yükseltmeliyiz.
  • Bir ulusun doğuşu ve şekillenmesi için olmazsa olmaz koşul, halkın tarihi ve kültürel değerlerini benimsemesi ve bunlara sahip çıkmasıdır.

Şiirler destanlar gibi edebiyat ürünleri, halkın söylediği türküleri (Türklerin söylediği şarkılara Türki demişlerdir ve oradan türemiştir), ebrusu, resmi, sporu, tiyatrosu, sineması yani kısacası sanatıdır halkın kültürü. Sanatımıza sahip çıkmalıyız.

  • Eğitimli kesim halkın okumamış kısmının manevi ve fiziki açıdan gelişimine ilgi göstermelidir. Yönetici konumundaki kişiler halkın fakirliğinden etkilenmeli ve bunu dert edinmeli, akademisyenler yani eğitimde kanaat önderleri halkın kültür ve eğitim düzeyini yükseltmek üzerine kafa yormalı ve bu konuda bir şeyler yapmak istemelidir.

Bakın burada henüz yapmalı denmiyor istenmeli diyor. Neden? Çünkü henüz isteme aşamasını dahi aşmak bir mesele. Bu konuda kendimizi geliştirmeliyiz. Sadece akademisyenler olarak değil, temel ihtiyaçlarını gideren ve belirli oranda kendine yetebilen tüm insanlarımızın bu konuda kendini sorumlu hissetmesi gerekir.

  • Ekonomik ve kültürel atılımın gerçekleşmesi için, her şeyden önce ,bir ülkede tutarlı ve iyi düşünülmüş devlet politikalarının uygulanmaya konması gerekmektedir. Aksi taktirde, gayretli insanlar tarafından kişisel çabalar ve emek sonucu elde edilen başarılar, tıpkı suyun kumda kaybolması gibi yok olup gidecektir.tarih bu konuda sayısız örnekle doludur.

İnsanlar ülkelerinin geleceğine dair taşıdıkları kişisel sorumluluğun bilincine varmazlarsa, ülkelerin kalkınması ve refaha kavuşması da mümkün olmayacaktır. Her bir insan gerçek vatandaş, ‘’yaşam mimarı’’ olmalı.

  • Milli servetin, halk vicdanı ve millet aklının kurucusu olabilmek için çaba gösterin. Hayatta istediğiniz mesleği seçebilirsiniz; örneğin profesör, doktor, işçi, bilim insanı, tüccar, subay veya memur olabilirsiniz, bu sizin yeteneklerinizle ve şartların uygun olup olmamasıyla ilgili bir durumdur. Fakat şunu hiçbir zaman unutmayın: Vücudunuz, aklınız ve ruhunuzun sahip olduğu bütün gücü vatanınıza ve halkınıza adamalısınız.
  • Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir. Halkın sahip olduğu değerler nelerdir? Zekası, iradesi ve vicdanı gelişmekte midir yoksa zehirli otlar sarmış gibi, çürüyerek yok mu olmaktadır? Veya zavallı, utanç verici bir mevcudiyet için mi sarf edilmektedir?

İşte bu noktalarda algılarımızın farkında olmalı, geliştirmeli, doğruluğunu kontrol etmeliyiz. Her şey algıdır. Eğer doğru algılar, doğru anlar ve doğru yorumlarsak kendimizi ve ülkemizi geliştirebiliriz.

Yaşam mimarı olmaya ve bu kitaba bu şekilde giriş yapmış olduk. Görüyorsunuz ki her vatandaşın okuması ve içindeki fikirleri özümsemesi gerekmektedir. Kullandığın bilgi senindir. Bilgilerini kullan ve yay. Devamı gelecek.

Destek olmak ve daha fazla yayılmasını sağlamak adına alkış verirken cömert olacağınızı umuyorum akıllı insanlar.

Beni Instagram, twitter ve soundcloud’ta da takip etmeyi unutmayın :)

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--