Yargı Dağıtmak

Gizem Açıl
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJan 20, 2020
Photo by Bill Oxford on Unsplash

Bilinçli veya bilinçsiz yine yargı dağıttığınız bir güne uyandım. Duygularım çok yoğun, karmaşık, biraz sinirli ve biraz da kırgınım. Hayatla olan mücadelemin hesabını size vermek zorundaymışım gibi, yine de zaman zaman hesap vermeye çalışırken yakalıyorum kendimi.
Çünkü siz kendinizden o kadar emin bu yolda ilerliyorsunuz ki; ben de ansızın yarattığınız bu duygu birikimine kapılıp siz haklıymışsınız ama ben de biraz haklıyım dercesine kendimi açıklamaya çalışırken buluyorum.

“Durun bir dakika, müsaadenizle; benim de söyleyeceklerim var kendi hayatım, yaşadıklarım ve hayallerim üzerine, bir dakika.”

Söz isterken buluyorum kendimi, oysa çok emindim bir kaç ay önce kimsenin hayatımla ilgili yorumda bulunmasına izin vermeyecektim.

Sanırım yargı dağıtanların ortak noktası olacak ki, edepsiz bir öz güveniniz oluyor. Kendi öz güvenimi sorgulamama sebep olduğunuz.

Aslında tam olarak şunu anlayamıyorum: hayatımın büyük bir parçasında bulunan insanların dahi böyle bir söz hakkı yokken, hayatımın ufacık bile bir parçasında es kaza bulunmuş ya da hiç bulunmamış insanların yapacak başka hiç bir işleri yok gibi ben ve benim hayatımda olan bitenler üzerine yorum yapmalarına anlam veremiyorum.

Mücadele verdiğim, hayallerimin peşinden koşmaya çalıştığım ve aynı zamanda güçlü durmaya çalıştığım bir dönemden geçiyorum. Zaman zaman kendi iç savaşımla; yıkıldığım, önümü göremediğim çok oluyor. Ancak, sonra tekrar toparlayıp savaşıma ve hayallerime doğru adım atmaya çalışıyorum. Tüm bu çalkantıların yaşandığı içimde bazen hiç tanımadığım birinin sözü ansızın her nasılsa kulağıma geldiğinde yıkılabiliyorum.

Aldırış etmediğim, kulaklarımı kapadığım çok olur, ama insanın doğası gereği bazen öyle zayıf bir anın olur ki ufacık saçma bir kelime seni yıkar.

Etrafa yargı dağıtırken ya da bilinçsizce konuşurken ağzınızdan çıkan saçma bir kelimenin; bir kişinin o an için hayatını mahvedebileceğini düşündünüz mü? Zayıf bir anında olabileceğini? Böyle etki göstereceğini bilseniz yine de yapar mıydınız? Kim bilir belki de yapardınız…

İşte böyle bir güne uyandım. Oysa bugün çok pozitif olduğuma kendimi ikna ediyor ve bugün için yapacak çok işim var diyordum ve kendimi günün planlamasını yaparak meşgul tutmaya çalışırken; kulağıma gelen saçma bir kelime sonucunda ansızın yıkıldım. Saatlerdir ağlıyorum, ne kimseyi görmek ne kimseyle konuşmak istiyorum. Sadece ağlamak, ve hayatımı sorgulamak yargılamak istiyorum. Tıpkı sizin sevdiğiniz ve yaptığınız gibi !

Ağlarken en sevdiğim şarkıyı açıyorum, biraz duygusal olanını. Daha kuvvetli ağlamamı sağlasın diye, içimdeki zehri atmaya faydası olacak gibi. Biraz sakinleşir gibi oluyorum. Kafam dağılsın diye kendimi sosyal medyaya atıyorum, o fotoğraftan o fotoğrafa derken, bir söz takılıyor gözüme.

O hiç tanımadığım kişinin sözü aşağı yukarı şöyle diyor : Biliyorum, kötü hissediyorsun. Ne kimseyle konuşmak ne de dışarı adımını atmak istiyorsun. Ancak, dışarı çık ve hiç tanımadığın insanların gözlerine bakarak selamlaş. Tanımadığın kişilerin gözlerine bakarak selam vermenin vücuttaki mutluluk hormonunu tetiklediğinden bahsediyor.

Camdan dışarı bakıyorum hava buz gibi, gri bir gökyüzü, hiç çıkmak istemiyorum. Ama bugüne hiç tanımadığım insanların sözlerine kulak asarak başlamıştım madem öyle devam etsin istiyorum. Üstüme ne giydiğime bakmadan, bilgisayarımı da alıp hatta biraz ince giyinerek dışarı çıkıyorum.

Buz gibi hava önce biraz sarsıyor ancak biraz sonra canlandırıyor, şimdi daha iyi hissediyorum. Kaldırımda karşı karşıya geldiğim kişilerin gözlerinin içine bakarak selam vermeye başlıyorum. Pozitif enerjileri bana çarpmaya başlıyor, daha iyi hissediyorum. Şimdi benden önce bana da selam verenlerle yolum kesişiyor. İyi hissettiriyor. Enerjim enerjileriyle buluşmaya başlıyor, hissediyorum.

Bir kafeye giriyorum, şiş gözlerim umarım ki kimsenin dikkatini çekmez diye gözlüğümün arkasına saklanmaya çalışarak. Kahvemi söyleyip, en köşede bir masaya oturup kelimelerin arkasına sığınmak için bir şeyler yazmaya başlıyorum. Kahvemi getiren kız ne yazdığımı soruyor, önce geçiştirmeye çalışıyorum. Ancak, ilgisini çekiyor ve geçiştirilmek istemiyor. O kadar içten ki başlıyorum o anki hislerimi bir yabancıya anlatmaya. O kadar yargısız dinliyor ki şaşırıyorum. En sonunda ise: bu senin hayatın, senin mücadelen, şu an hayalini kurduğun her şey çok kıymetli, kıymetli çünkü çoğu insan bunları hayal etmeye cesaret bile edemiyor. Yaşadığın ve yaşayacağın her şey sana özel olacak. Sadece bunun keyfini çıkar, günün güzel geçsin deyip ayrılıyor.

İyi hissediyorum, sakinleştim. Yazdığım kelimeleri daha kafa sakinliğiyle seçebilirmişim gibi hissediyorum şimdi. Kahvem biraz soğumuş, ancak hissetmeden içmeye devam ediyorum.

--

--

Gizem Açıl
Türkçe Yayın

UX/UI Designer — Urbanist — I write about lifestyle, foods, living in Germany, travel. In fact, I write whatever I enjoy. Check out: www.flavorofcities.com