Yaşamı Sınırlandırmak

Gamze Gacaloglu
Türkçe Yayın
Published in
2 min readJan 10, 2022

Yargı — Olumlu ya da olumsuz düşünce, hüküm, karar yani bir nevi çerçeve. Bir çeşit tanımlama.

Zihnimizin en sevdiği şey. Bilmek istiyorum. Bileyim ki kendimi koruyabileyim, bileyim ki hazırlıklı olayım. Bileyim ki gafil avlanmayayım, hayal kırıklığına uğramayayım. Bileyim ki yine düşüp dizlerimi kanatmayayım. Oysa bu yolda tehlikeli bir sapak var; yargı. Bu kavrama iki farklı seçim üzerinden bakalım. İki farklı yaklaşım, iki farklı enerji ve dolayısıyla iki farklı yaşam üzerinden.

Halil bu düsturla yaklaşıyordu evrenindeki canlı cansız her şeye. Sürprizleri sevmeyişi de bu yüzden. Her günü planlayışı, rutinlerine sıkı sıkıya sarılışı da bu yüzden, hep bilme ihtiyacından. Bu gerçekten bir ihtiyaç mı bilinmez ama kendiyle ilgili tanımı buydu; bir arşivci, tanımlayıcı!

Oysa madalyonun iki yüzü var. Her şeyi bir tanımlamaya hapsederek yaşamak kendi zincirlerini de beraberinde getiriyordu. Öyle ya düşüp kanamaktan ölesiye korktuğu için gözünün gördüğü, zihninin dokunduğu her şeyi tanımlayarak kalıplara soktuğunda kendisini de o katı bakış açısına hapsetmiş oluyordu. Artık gözleri vardığı yargının dışındakileri göremiyor, kalbi o yargı ötesini hissedemiyor, zihni yargı bulutunda dolaşıyordu. Her geçen gün daralan, sıkışan bir alana kendini mecbur kılmak işte tam da böyle başlıyordu, yargıyla.

Bir kere her konu hakkında hüküm vermeye alışan ve bunu hayatta kalma gibi masum bir bahaneyle eşleştiren zihin de zamanla okları daha çok kendine çeviriyordu. İşte böyle böyle her geçen gün kendini daha çok yargılayarak hayatını sönükleştirdi Halil. Kendini korkak, endişeli ve kurban kıldı. Parlaklığını ve canlılığını yitirdi.

Selin ise gözlerindeki ışıltıyla çevresindeki her şeye hayranlık ve merakla bakıyordu. Sanki ilk defa görüyormuş, ilk defa hissediyormuş gibi. Oysa yıllanmış dostlukları var, yıllardır aynı ortamlarda yaşıyor, çalışıyor. Bu tanıdık bildik haller onu hayret duygusundan mahrum bırakmıyordu. Sürprizlere ve hayatın bilinmezliğine de neşeyle yaklaşıyordu.

Yargısız bir alandan bakıyor hayata Selin. Yaşadıklarını, karşılaştıklarını tanımlara hapsedip yaşayabileceklerini de sınırlandırmıyor. Biliyor ki ne zaman biri ya da bir şey hakkında hüküm versek onu o hükme bağlarız ve o hükmün dışına çıkan davranışlarına kör oluruz. İyi ya da kötü, o yargı çerçevesinin dışında kalan alanda, olanlara ve olacaklara kendimizi kapatırız. Yaşamımızı böyle böyle küçültürüz. Oysa her şeye yargısız bakmak, tanımlardan uzak, andaki halini deneyimlemek, onu ve onunla yaşayabileceklerini sınırsız kılmak, özgür bırakmak demekti.

Kendini ya da başkasını yargılayıp, verilen hükümlerin beraberinde getirdiği beklenti girdabına kapılmadan yaşamak... Özgürlüğün tanımı bu olabilir, canlılığın, neşenin.

--

--

Gamze Gacaloglu
Türkçe Yayın

Learning Experience Designer, Project Manager. Curious about life, expressing herself beter by writing...