Koronavirüs, Uzaktan Eğitim, Whatsapp
Yazmak, içimde uzun zamandır var olan bir istek olsa da ama bazen her istediğimizi icraata geçirmek kolay olmuyor. Ayın başı, nisan birde düşünüyordum ki takvime baktığım zaman ayın beşi olduğunu fark ettim. Ama olsun, geç değil, bazı anlar oluyor ki bir bakıyorsunuz haftanın ilk günü, birde son günü, arası sanki hiç yok. Eminim ki bu hisleri birçok kişi yaşıyordur. Çünkü bu duygularımı kiminle paylaşsam oda kesinlikle “bende bu haldeyim” diyor. Aslında nisanın birini önemli bir olayla yakalamıştım. Kısaca anlatmak istiyorum; bir arkadaşım erken doğum yaptı, hem de yedi aylık. Annesini aradıklarında şaka olmadığını kabul etmeleri biraz zaman almış. Bu zamanda her şeyin hayırlısı, er ya da geç o çocuk dünyaya gelecekti. Bugün aldığım habere göre solunum cihazından çıkmış.
Korona virüs ile bizimde hayatımız tabi ki oldukça büyük bir değişikliğe uğradı. Evlerdeki insanlar ikiye ayrıldı. İşlerinden ayrıldıkları için boşta kalan, canı sıkılan, ekmek yapmaya başlayan, kendini sanal alemlere adayan bir grup. İkincisi ise zaten yoğun olan hayatında “bir oh çekemeyecek kadar” bardağın dolduğu bir koşturmaca içindekiler. Ben ikinci gruptanım. Nasıl anladım derseniz ayda dört, beş belki altı kitap okuyan ben, sadece bir kitabı bitirmemden. Gece olup günün yorgunluğu çökünce, Sevgili Martin Eden’i anmadan edemedim. Bravo sana, inan ki benim yorgunluktan yazmayı bırak, iki satır okumadan geçirdiğim günler oldukça çoktu.
Orta okul, ilkokul, kreş ve ayrıca İngilizce gibi branş öğretmenliğini de görevlerimin arasına girdi. Okulların tatil değil, uzaktan eğitim olduğunu derslerin başladığı ikinci hafta bizzat yaşayarak kanaat getirdim. İlk hafta boş geçti, ikinci hafta ilk kez ekrandan eğitim görmenin verdiği heyecan ve merakla pek bir şey anlamadık. Ama üçüncü hafta bizim evde film koptu. Her öğretmen (sağ olsunlar) ayrı ayrı videolar, ödevler, deftere geçirilmesi gereken sayfalarca yazılar, online deneme sınavları, sesli eğitimlerle üzerine düşen görevi yerine getirmekte yarıştılar. Tabi, bütün bu eğitim sürecini organize etmek, uygulama ve teorik kısımları benim üzerimdeydi. Ayrıca evdeki ahali için yemek, temiz çamaşır, yaşayacak kadar temizliği de unutmamak lazım. Bir çamaşır katlama seansım yaklaşık dakikalık bir filme denk düşmektedir. Durum analizi buradan basitçe yapılabilir. Son olarak basketbol koçunun egzersiz videosuyla yapılacaklar listemizi tamamladık. İstikbalime bakıp mücrim gibi titrememek elde değildi. Ama benim oturup ağlayacak vaktim yoktu. Eşimin de yardımlarıyla, sıkı bir planla işleri oldukça yoluna koyduk. Aslında bu işine koyma cümlesi, asla bir cümleyle anlatılamaz, sadece yaşayarak tecrübe edilir. Mesela ortanca kızımla “İngilizce” çalışırken, benim “he” veya “she” deyince onun “şi, hi” yazması halimize güzel bir örnek olabilir.
Bu dönemde, Whatsapp’taki korona virüsle ilgili her türlü komik veya bilgilendirici videolar, korona virüs şifalı otları veya duaları, sesli-sessiz, yazılı-yazısız sayısız doküman ile beni yalnız bırakmayan az önce bahsettiğim, birinci gruba giren, kendine bu içimizde olduğumuz boşluğu doldurmayı görev bilen herkese buradan teşekkür ederim. “Hayırlı cumalar” resimlerini haftada bir kere bile silmek bana eziyet olurken, korona virüs medyasını telefonumdan boşaltmak kabusa dönüştü. Ülkemizde nasıl bir ağ oluştuğunu görmek mucize verici. Ben şimdi falanca üniversitesi profesör dedi ki “maydanoz” yiyene korona virüs asla gelmezmiş desem, bunu bir maydanoz resmiyle taçlandırsak. Benim bu asparagas haberim inanılmayacak kadar kısa bir sürede ülke çapında, hatta yavru vatan Kıbrıs, Türk Cumhuriyetleri ve Türkçe bilen tüm üyelere ulaşması mümkün olduğunu kanıtlamak isterdim. Ayrıca dünya çapında maydanoz borsasının tavan yapması da mümkün görünüyor. Ama kul hakkından çekindiğim için, hayal kurmakla yetindim. Çıkmakta mümkün değil, silmeyi birçok kez düşündüm. Ama öğretmenler ile tüm irtibatımız buradan olduğu için bu seçeneği de eledim. Tek yapabildiğim tüm grupları en uzun süre sessize almak oldu. Korona virüsün hayatımıza etkilerinin bunların daha başlangıç olduğunun kanaatindeyim. Toplumda ortaya çıkan anksiyete bozukluğuna hiç girmeyelim, çıkamayız.