“Zeytinyağlı Yiyemem” Türküsü (Sözde) Hikayesi

Tevfik Uyar
Türkçe Yayın
Published in
5 min readFeb 16, 2018

Aşağıdaki tweet, araştırmacı gazeteci Soner Yalçın’a ait.

Soner Yalçın’ı severim. Kitaplığım kitaplarıyla doludur. Türkiye’nin siyasi tarihi konusunda da belgeli ve titiz çalışmalarıyla her daim kaynak kitap olarak kullanabileceğimiz güzel kitaplar yazmıştır.

Ancak son kitabı siyaset arenasından biraz dışarı çıkıyor gibi görünüyor. Keşke bu yazıyı kitabı tamamen okuduktan sonra yazsaydım da elim daha güçlü olsaydı. Ancak kitabın tamamını eleştirmeyeceğim zaten. Özellikle, tek bir argümanı (ya da iddiayı demek daha doğru) incelemek istiyorum.

Yukarıdaki Tweet, son kitabı “Saklı Seçilmişler” için tanıtım mahiyetinde ve kitapta değindiği bir konuyu özetliyor. Maalesef kitapla ilgili gördüğüm ilk komplo teorisi değil. Günlerdir makul olmayan bir çok argüman görüyorum kitap kaynaklı. Görünen o ki kitapta epey safsata ve komplo teorisi örnekleri var. Okumakla vakit kaybedip kaybetmemek konusunda hâlâ kararsızım; ancak yukarıdaki mantık azabını görünce dayanamadım artık.

Bu mantık azabı yeni değil; zaten internette yıllardır dönen bir mevzu. Yayıldı, türedi ve işte bugün Soner Yalçın gibi saygın, sevilen bir araştırmacı gazetecinin kitabında, karşınızda (maalesef). Herhalde halkımızın zihninden bi 40 sene silmek mümkün olmaz artık. Korkunç bir tahribat! Son gerçeklik çağındayız diye boşuna demiyoruz.

İddiaya göre ABD Marshall planı kapsamında mısırözü yağı ve margarin satmak istiyordu Türkiye’ye (ve aynı plan dahilindeki diğer uydu ülkelerine). Bu yüzden de halkı zeytinyağından soğutmak için zeytinyağının kanser yaptığı yalanı uydurulmuş, bir de BÖYLE BİR TÜRKÜ SİPARİŞ EDiLMİŞTİ! (Evet, tam olarak böyle: İddiaya göre sipariş edilmiş… En azından parası ödenmiş demek ki…)

Şimdi… Argüman o kadar sorunlu, o kadar eksik ki nereden başlasam bilemiyorum. Bakalım, bu argüman örtük olarak hangi kabulleri içeriyor?

  1. Türkünün derlendiği kaynak kişi İhsan Kaplayan ABD adına çalışan bir ajandır! (Ya da farkında olmadan alet olmaktadır).
  2. Değerli müzikolog, binlerce türküyü derleyerek yok olmaktan kurtarmış, THM repertuarına katmış değerli araştırmacı Muzaffer Sarısözen da komplonun bir parçasıdır (ya da o da farkında olmadan alet olmaktadır).
  3. Türkü derlendiği gibi yayımlanmaya başlamış, tüm halkın sevgisini kazanmış ve ebe dedelerimiz türkünün etkisiyle zeytinyağından soğumuş ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmiş.
  4. Zeytinyağı tüm Türkiye’de yaygın biçimde kullanılıyor ve margarin satabilmek için esas hedef. Dolayısıyla da o hedef seçilmiş.
  5. Dünya’nın her yerinde margarin tüketiminin artış nedeni endüstriyel olması nedeniyle daha ucuz olması… Ama Türkiye’de bu türkü.

Argüman güçlendirilmek için o dönemdeki süt tozu konusu da yanında sunuluyor. “Sonuçta ABD bize süt tozu sattıysa, böyle bir türkü de sipariş etmiştir” gibi bir safsatayla birlikte sunuluyor yani. ABD’nin soğuk savaş döneminde ekonomik tetikçilik yaptığı malum; hatta ve hatta kitapta da bahsedilen “zeytinyağı ihracatı sınırlaması” vs. doğru da olabilir, ama “zeytinyağı türküsü sipariş ederek halkımızın tüketim alışkanlıklarını değiştirdi. Bu türkü ANONİM değil, SİPARİŞTİR VE YAPAYDIR” demek için yetmez!

Peki bu türkü argümanını bir deli saçması haline getiren, tipik bir komplo teorisi formuna sokan nedir? Şimdi biraz akıl yürütme, biraz bilgiyle iddiayı değerlendirelim:

Tarihler uyumsuz

Marshall planının uygulandığı tarih aralığı 1947–1951. Türkünün derlenme tarihi ise 2 Kasım 1954. (TRT THM repertuar numarası 1133).

ABD türküyü 3 sene geç mi sipariş etmiş yani? Pek öyle süper komplo planına benzemiyor bu haliyle.

Yoksa burada bir teyit önyargısı mı mevcut? Sanki iddiayı ilk ortaya atan tarihlerdeki bu benzerliğe sarılmış gibi görünüyor. “Ooo Marshall planı mı? Alırım bi dal!”.

Amaç uyumsuz

Hadi 3 senelik gecikmeyi önemsemeyelim… Türkünün “tüketiciler” üzerindeki olası etkisi bugünün bakış açısıyla yorumlanmış. 1954'te Youtube filan mı var sanılıyor acaba? Tamam; o zaman yegâne yayın devlet radyosu tarafından yapılıyor ama yenice derlenmiş bir türkü ne ara çalınacak, yayımlanacak, milyonların sevgisini kazanacak ve insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirecek kadar etkili olacak yahu! Üstelik radyo kullanımı hâlâ sınırlıdır ve 1950–1964 yılları arası tek bir radyo vericisi bile kurulmamıştır Türkiye’de.

Etkisiz bir propaganda aracı diyemem ama türkülerin böylesine etkili olduğunu iddia etmek makûl değil. Türküler madem bu kadar etkili, “gurbete gelin verilen kızların acılarını” ifade eden türkü sayısı misli misli fazla. Türkülerin yaşam tarzını şekillendirmedeki gücü bu kadar yüksekse, sadece zeytinyağından değil, bazı adetlerden de vazgeçilmesini beklerdik değil mi? (Yazı sonunda mizahî bir takım örneklere yer verdim).

Hem zeytinyağı tüketimini azaltmak için türküye ne hacet? İddiaya göre hükümet üzerinde (sözde) zeytinağaçlarını kestirecek kadar etkili olan güç, zeytinyağına vergi koydurmak yerine türkü mü sipariş etmiş? (İddia sahipleri bu konuyla ilgili kanıt olarak veri paylaşmıyor bu arada farkındaysanız.)

Zeytinyağı — Margarin İlişkisi

Zeytinyağının o dönemde Türkiye’deki yaygınlığı ne kadar ki? Karadeniz’de, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bile zeytinyağı mı kullanılıyordu ki, zeytinyağı bir hedef seçilmiş olsun?

Zaten margarin zeytinyağının değil, tereyağının alternatifidir! Hayvansal yağ yerine ucuz bitkisel yağ sayesinde hem katı hem de süt katkılı bir yağ eldesi ve bu sayede tereyağın taklit edilmesi amacıyla icat edilmiştir. Ucuzdur! İnsanlar zeytinyağı yerine margarine yöneldiyse bile türkü etkisiyle değil, doğal olarak UCUZ olduğu içindir. Hadi Türkiye’dekini türkü ile açıkladık. Diğer ülkelerdeki margarin tüketim artışını neye göre açıklayacağız? Onların ebe dedeleri rasyoneldi, bizimkiler akılsızdı da, fiyat ya da lezzet motivasyonuyla değil de türküyle yönlendirildi?

Peki bugün niye margarin satılıyor hâlâ? Türkünün etkisi geçmedi mi?

Ve evet! Ebe dedelerimizi aşağılıyor bu teori. Yapmayın ya… Farkında olmadan ABD’yi yüceltiyor, milletimizi aşağılıyorsunuz. Akıllı amarigalılar bu türküyü icat edip saldı içeri, bizimkiler de hemen yemi yuttu öyle mi? Yapmayın ya… Ayıptır.

İftira

İhsan Kaplayan adlı vatandaşımıza ajan suçlaması yapılıyor… Hadi o ajan olsun. Ya Muzaffer Sarısözen? O da mı ajan?

Diyelim ikisi de birer kurban. Muzaffer Sarısözen kıymetli bir müzikologdur. Bir türküyü derleme yöntemi gereği, tek bir kaynak kişi kullanılsa da aynı yörede bir kaç kişiden teyit edilir. İlla ki bunda da öyle yapmıştır demiyorum ama sipariş türküyle, yörenin özelliklerini gösteren türküleri birbirinden ayırt edemeyeceğini beklemeyiz. Bu argüman Sarısözen’e en iyi ihtimalle özensiz, en kötü ihtimalle de “komploya destek veren bir işbirlikçi” yaftası yapıştırmaktadır.

HAKİKAT?

Peki… Ockham usturası çalıştıralım. Alternatif argüman ne? (Ve muhtemelen hakikat olan).

Türkü, gurbete gelin giden bir kızın oranın yaşam şartlarına alışamamasını anlatıyor. “Zeytinyağlı” yiyemiyor ablamız, çünkü tereyağına (ya da kendi yöresinin yağı neyse ona) alışmış. Basma fistan giyemiyor, çünkü geldiği yerde başka türlü giyiniliyor. “Zalime efendim diyemiyor”, beyinden pek memnun değil. “Kalmış duman içi dağlarda, sevgili (esas) yâri nerelerde?”. Burçak tarlasında burçak yolan ya da “yüksek yüksek tepelere” gelin giden ablamızla derdi aynı. O da derdini böyle ifade etmiş.

Sonuçta her gelin “aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem” deme lüksüne sahip değil! (Amanın! Yoksa bu türkü de kızlarımızı lükse alıştırmak için tapınak şovalyeleri tarafından mı sipariş edildi!!!)

Kültürümüzden çıkmış, böyle tatlış bir türkü işte… Bence komplo teorileriyle uğraşmak yerine Marshall Planı ve DP döneminin bu politikalarının Türkiye’ye neler kaybettirdiğini rasyonel tez ve verilerle tartışsak daha yararlı olur.

Madem öyle…

Zeytinyağlı yiyemem aman…

Sözleri buraya tekrar yazıp, gönülsüz gelin ablamızın derdine ortak olalım:

Zeytinyağlı yiyemem aman
Basma da fistan giyemem
Senin gibi cahile ben
Efendim diyemem aman

Kaldım duman içi dağlarda
Sevgili yarim nerelerde

Kara üzüm asması
Ah yeşil olur yazması
Ben yarimden ayrılmam
Ah mevlam kara yazı yazmasın

Kaldım duman içi dağlarda
Sevgili yarim nerelerde

Asmadan üzüm aldım
Sandıkla çeyiz sardım
Verin benim yarimi
Annemden izin aldım

Kaldım duman içi dağlarda
Sevgili yarim nerelerde

Haydi bir de dinleyelim:

Sponsor | Podcast| Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--