Zincir Medya: Dakikalıklar

Üveys Karaağaç
Türkçe Yayın
Published in
2 min readOct 8, 2022

Dikkati dağınık bir nesiliz. Aşağı sürükleyerek, sürekli yenilenen içerikleri tüketerek dakikalarımızı harcıyoruz. Bunun sonunda bitkin düşmüş beynimizle üretmeye gücü kalmamış, yalnızca daha fazlasını tüketebilir medya müşterilerine dönüşüyoruz.

Beynimiz tamamlamaya ve devam ettirmeye yatkın bir biçimde çalışıyor. Günümüz medyası ise bunun tam tersi yönde bir biçimi kendisine düstur ediniyor. Birbirinden ayrık onlarca içeriği arka arkaya tüketiyoruz. Peki bunu neden bu kadar çok yapıyoruz?

Film izlemek ya da güzel bir roman okumak güzeldir değil mi? Zihni çok yormaz ve bittiğinde asla tanımadığınız ve de tanıyamayacağınız bir sürü karakterin hayatına ortak olmuşsunuzdur. İzlediğiniz şeylerden kendinizce çıkarımlar yaparsınız ve hayatınıza devam edersiniz.

Ortalama bir film doksan dakikadır. Peki doksan dakikalık yekpare bir hikaye izlemek mi sizi daha çok tüketir yoksa doksan dakika boyunca ekranı aşağı doğru kaydırarak izlediğiniz videolar mı? Aynı örneği yazınsal içerikler için de verebiliriz ama ben video bazlı içerikler üzerinden akıl yürütmeye devam edeceğim zira devamında vereceğim örnekler video ile daha bâriz örtüşüyormuş gibi geliyor bana.

Kısa ve ayrık içerikler elbette daha çok yoruyor zihnimizi çünkü her seferinde yeni bir içeriğe maruz kalıp bunu anlamlandırmaya çalışan beynimiz başarısızlık üstüne başarısızlık yaşıyor. Üstüne üstlük bize hitap etmemesine rağmen algoritmanın bize sunduğu -ya da dayattığı- içerikler de bu bitmek tükenmek bilmeyen kaydırmalarda bize eşlik ediyor.

Zihnimizi bir hiç uğruna yoruyoruz. Gerçeklikten uzaklaşıp eğlenmek ya da sadece bir ön amaç olmadan uzaklaşmak istiyoruz ama bunu en kalitesiz ve avam biçimde yapıyoruz. Açıp bir kitap okumak ya da dizi-film izlemek de bunu sağlayabilecekken kolaya kaçıyoruz ve kendimize zulmediyoruz. Bütün kitaplar ya da filmler de çok kaliteli değil ama bu gibi şeylerin kötü olduğunu anlayıp bırakmak bile bu dakikalıklar kadar yorgunluk ve anlamsızlık barındırmıyor. Bir kitabı yarıda bıraktığımızda en azından eleştirel bakışımızı devreye sokup düşünmeye fırsatımız oluyor ve bu içeriğin bizim için olmadığına karar veriyoruz.

Bu dakikalıklarda ise farklı bir amaç var: Bizi içerde tutmak. Dakikalarımızı hatta kimi zaman saatlerimizi o sosyal mecraya armağan edip reklamlarına maruz kalmamız. Platformun bizim vaktimizi başka birine satmasına müsâade etmek. Bu bana, nasıl desem, çok ahmakça geliyor. Bana hediye edilmiş bir armağanı; tekrar bana satması için birine karşılıksız vermek kadar ahmakça geliyor.

Sonuç olarak nasıl yalnızca ticari sıradanlık barındıran zincir restoranlar ve filmlerden uzak durmak gerekiyorsa hayatımıza son birkaç senedir giren bu dakika, zihin ve odak düşmanlarına karşı dikkatli olmalıyız. Bir kere yaşayacağımız bu hayatta vaktimizi ve aklımızı ne için harcayacağımızı iyi seçmeliyiz.

Bir sonraki yazı ne zaman gelir bilmem ama o yazıda görüşmek dileğiyle.

--

--