Mimarlık Öğrencisiyken Kesinlikle Okunması Gereken 5 Kitap

Tasarım anlayışınıza çağ atlatmanın en iyi yöntemidir kitaplar.

Nejat Çankaya
Tasarım | Mimarlık
6 min readApr 16, 2020

--

Evet. Çoğumuz herhangi bir şeye sıfırdan başlayıp onda uzmanlaşmanın ne kadar zorlu bir süreç olduğunu mimarlık fakültesine girdiğimizde öğrendik. Belki bu diğer fakülteler için de böyle. Ama benim gibi siz de test neslindenseniz, ne demek istediğimi anlıyorsunuz demektir. Mimarlık hayatıma sürekli test çözerek öğrenmenin getirdiği zihniyet ile başlamak benim için çok dezavantajlı bir durum oldu. Anlamadığım kelimeler, hayal edip bir şeyleri anlamsızca kağıda veya maket haline, bir obje haline getirmeye çalışmak o kadar zordu ki. Yüzme bilmeyen bir insanın okyanusun ortasında mahsur kalması olarak nitelendirebilirim bu durumu. Fakat o okyanustan kurtulmam için bir cankurtaranım vardı; kitaplar. Bu yazımda size okuduğum, hatta bazılarında içinden örnekler ve alıntılar göstereceğim ve bana çok yararı dokunan kitaplardan bahsedeceğim.

İlk olarak, durumu iyi anlamanızı istiyorum. Kitaplar o kadar kurtarıcı oldu ki benim için, bunu size 1.sınıftayken kısa bir anımı anlatarak pekiştirmek istiyorum:

Hazırlığım ve 1.sınıfım İzmir Üniversitesi’nde geçti kısa süreliğine kapanmadan önce. O dönemdeki sıralamada okulun sınav puanı sıralamasında birinci ve tam bursluydum. Ne yaptığımı bir türlü anlayamadığım bir süreç ile geçen birkaç hafta sonrasında ilk kritiğime çıkacaktım, konu; “Soyutlama”. İlk başlarda içimden sürekli nedir bu soyutlama yahu? İnsan görünce çöp adam mı çizeceğiz yani nedir şimdi bu? gibi tepkiler veriyordum. Tabi böyle bir anlamsızlığın içinde kritiğe çıkınca hocanın karşısında geveleyip durdum elimde tuttuğum çalışmamla. Onlar dinledi, ben anlattım, ben anlattım, onlar anlamadı, sonra tabiki bende anlamadım… ve yaptıkları tek yorum: “Başarısız” oldu. Tabiki ben önceden edinilmiş sınav puanı birincisi egomla beraber herkesin gözü önünde umursamaz tavırlar sergilemeye çalışarak yerime oturdum. İşin aslı tabiki de öyle değildi, o gün benim dönüm noktam oldu mimarlıkta. Beni araştırmaya, öğrenmeye iten ve tetikleyen bu olaydan sonra, aradığım cevabı kitaplarda bulmaya başladım. Ve beni ilk etkileyen kitap “Mutluluğun Mimarisi” kitabı oldu. Bu kitabı da benden bir üst dönem olan çok değerli bir arkadaşım önermişti.

1. Alain de Botton — “Mutluluğun Mimarisi” :

Belki de mekanı en iyi şekilde anlatan değil ama, bize mimarlıkta mekanı en iyi tanıtan kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Mimarlığı hiç bilmeyen biri için bile anlaşılabilir ve mimarlığa ilgi duydurtan bir kitap. Benim aklımda kalan kısımlarından birinde, mekanın sadece bir duvar, bir düzlem veya üstünde bir tavandan oluşmadığını, o mekanı niteleyen bazı görünmeyen duyguları, anıları ve yaşanmışlıkları içeren katmanların da olduğundan bahsediyor Alain de Botton. Bize bu katmanları, örneklerle açıklayarak mekanın anatomisini çıkartıyor. Bence bu kaynak, mimarlıkta yaşam alanının, yani mekanın subjektif bir şekilde düşünülüp öğrenilmesinde çok etkili olabilecek seviyede. Yani kaba tabir ile “kafa açan” bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

Küçük Bir Tüyo: Bir kitabı ondan bir şeyler öğrenme amacı ile okuyorsanız, bir kere okumak yeterli olmayacaktır. Çünkü onun hakkında düşünüp not alsanız dahi, bir şeyler gözünüzden ve aklınızdan kaçmış olacaktır. O yüzden birçok kitap okumak yerine, yararlı bulduğunuz bir kitabı birkaç defa okuyun. Farkı göreceksiniz.

2. Martin Heidegger — “Mimarlar İçin Heidegger” :

Evet. Mimarlığa karşı bakış açımı daha doğru bir yöne çeken kitaplardan biri olmuştur “Mimarlar İçin Heidegger”. İçinde, okuduğumda etkilendiğim, mimarlığın diğer katmanlarını da anlamamı sağlayan önemli bölümler var. Kitabın bir bölümünde, insan — nehir — köprü arasındaki somut ilişkiden çok mimarlığın verilen örnekteki köprü çözümüyle insan akışını bir anda nasıl değiştirdiğinden bahsediyor. İşte o kesit:

“Heidegger’e göre, köprünün mevcudiyetinin, varlığının insanların dolaysız deneyimi üzerindeki etkisi ilk bakışta göründüğünden çok daha fazladır. Teknoktratik dünya kavrayışında köprü yapımı çok da önemli bir mesele değildir: Yapısal, lojistik ve ekonomik zorluklar içerebilir, ama bunlar nispeten kolayca çözülebilir. Ancak Heidegger için köprü yapımının teknik çözümlerin hepsinden çok daha önemli olan fenomenolojik bir anlamı vardır. Mesafe matematiksel olarak ölçüldüğünde kıyılar birbirinden çok uzakta değildir. Oysa geçişin günlük hayattaki yansımaları açısından bakıldığında öyledir. İnsanlar köprü olmadan karşı yakaya geçmek için yürüyerek ya da arabayla çok daha fazla yol katetmek zorunda kalacaktır. İnsanların o noktadan suyun öte yakasına geçmesine izin vererek, köprü onların günlük hayattaki davranış kalıplarını geri dönülmez bir biçimde değiştirmiştir: Kişiler işlerini daha kolay görebiliyor, yeni ticari bağlantılar kurabiliyor ve aşıklar birbirlerine kavuşabiliyordur. İnşa nesnesi ile inşa edilmiş şey arasındaki ayrım burada ortaya çıkar. Köprü öncelikle görsel bir nesne olarak hayran olunası bir şeydir, ne var ki Heideggerci anlamda bir şey olacak köprünün önemi, onun fiziksel varlığının insanların günlük hayatındaki koşulları ne şekilde değiştirdiğine bağlıdır.”

Kitap okuma kitim, tabletten okumadığım sürece, önemli gördüğüm yerleri işaretleyip notlar alıyorum. Ve evet, kitaplara işaretlerim genelde, bence bir kitabın içinde aklınızdan izlerin olması güzel bir şey.

Kitabın içerisindeki bu bölüm beni açıkcası etkilemişti. Çünkü bizler, mimarlar olarak, bağlama uygun bir yapı tasarlamaya çalışırız, bazen de tam tersini yaparız fakat genellikle uyarız, ama burada kullanıcı perspektifinden bakarsak, o bölge üzerinde nehir — köprü — arazi bir bütün oluyor. Ve o bütünlükten de yeni bir bağlam, belki de zamanla kolektif bir bellek oluşuyor. Aslında bizlerin tasarlamak ve yapmak istediklerimizden biri de bu değil mi? Örnek verecek olursam, Frank Gehry’nin Guggenheim Müzesi bir şehrin bağlamını değiştirmiştir. Araştırmanız için buraya bırakıyorum. :)

Şimdi, bütün kitabı yazmadan 3. önerime geçiyorum…

3. James Tait — “The Architecture Concept Book” :

Mimarlıkta kendinizi kavramsal açıdan geliştirebileceğiniz, neredeyse stüdyoda öğrendiğimiz çoğu kavram ve tasarım anlayışı bu kitapta mevcut. Soyut ve somut mimari elemanların özünü açıklayan öğretici bir kitap. Konu başlıkları altında L. Kahn, J. Pallasmaa gibi çok değerli mimarlardan da alıntılar içeriyor. Mimarlık öğrencilerinin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri.

4. Francis D.K. Ching — “Mimarlık, Biçim — Mekan — Düzen”

Bu eski ve tozlu kitap genellikle bize birinci sınıfta tavsiye edilir hocalarımız tarafından. Ama aslında her sene sınıf atladıkça tekrar tekrar okunup bir sürü anlamlar çıkarabiliriz bu kitaptan. Benim görüşümce mimarlık dilini okuyup anlamamıza yardımcı bir çeviri kitabı gibi “Biçim, Mekan ve Düzen”. Mimari elemanlarla bir şeyler anlatmak istiyorsanız, bir fikri mimari olarak aktarmak istiyorsanız, bu kitap o amaca ulaşmanızda ilk adım olabilecek bir nitelik barındırıyor. Şiddetle tavsiye ediyorum. Birkaç kez okumanızı da daha büyük bir şiddetle tavsiye ediyorum…

İnsanları bir yerden bir yere götürmeyi amaçlayan bir mekan tasarlamak isteseydiniz bu mekanın genel hatları nasıl şekillenirdi? Bir mekanı, bir insanı veya bir statüyü büyük ve ulu göstermek isteseydiniz nasıl bir tasarım yapardınız? Bunun gibi birçok sorunun cevabını bu kitabı okuyarak ve kendi tasarım anlayışınızla harmanlayarak verebilirsiniz.

5. Öğrencilerle Söyleşiler: Louis. I. Kahn

Bu kitabımı bir süredir bulamıyorum. Fakat aklımda çok iyi yer ettiğini söyleyebilirim. 3.sınıfta 1.dönem projemi yaparken bana çok yardımı dokundu. O dönem yaptığım proje mimarlık okuluydu. Bu kitaptaki söyleşiler de genel olarak stüdyoda geçiyordu. Mimarlık ve mimarlık öğrencileri ile ilgili beyin fırtınaları, mekanın ve fonksiyonun özüne inen söylemleri vardı Louis I. Kahn’ın. Kitapta geçen birkaç konuşmayı aslında önceki yazılarımdan birinde alıntılamıştım. Tasarım anlayışımı belki de Kahn’ın birkaç cümlesine borçlu olduğumu söyleyebilirim.

Kitapta geçen alıntıyı merak edenler için diğer yazımın linki:

“Okul gerçekten okul mudur?”

Evet. Bu kitapların bende gerçekten etkisi büyük oldu. Bazılarını bir defa, bazılarını birkaç defa üstünden geçtim ve her seferinde etkilendim. Mimarlık, düşünerek yapıldığında gerçekten çok büyüleyici bir meslek. Kendimizi sürekli geliştirmeli ve okumaya devam etmeliyiz. Çünkü sahibi olduğumuz bu disiplin binlerce yıldır var ve hala keşfedilmeye, gelişmeye devam ediyor.

Evde kalmaya ve okumaya devam. :)

--

--

Tasarım | Mimarlık
Tasarım | Mimarlık

Published in Tasarım | Mimarlık

Mimarlık & Tasarım & Üretim & Verimli ve Sürdürülebilir Çalışma Yöntemleri

Nejat Çankaya
Nejat Çankaya

Written by Nejat Çankaya

I am an architect whose special interests are Architectural Design, Psychology and Self Awareness. Mostly I am publishing architectural articles.