Mimarlık Nedir? — Mimar Nasıl Olmalı? Ne Yapmalı?

Nejat Çankaya
Tasarım | Mimarlık
5 min readJan 5, 2022

Mimarlık bir yapı yapmaktan çok daha fazlasıdır.

Photo by Harli Marten on Unsplash

İlk insan, yağmurdan korunmak için bir ağacın gövdesine sığındığında,

Soğuktan, rüzgarlardan ve diğer tehlikelerden korunmak için bir mağaranın içine girdiğinde,

ve sığındığı doğal oluşumlara ilk defa güneş vurduğunda,

insanlığın mimarlık ile etkileşimi başlamış oldu.

İnsan, elindeki araçları alındığında çok zayıf bir canlıdır. Başlangıçta doğa, insan için tehlikelerle doludur. Düşünün, hiçbir kıyafetimiz yokken soğuk bir rüzgara 5 dakika maruz kalmak, bir insanı zatürre yapıp hayatını kaybetmesine yol açabilir. Eski zamanlarda mimarlık, bize şimdi basit gelen tehlikelerden korunmak, güvenli bir yaşam alanı yaratmak için yapılan eylemler bütünüydü.

İnsan geliştikçe, doğadaki tehlikelerin farkında olmaya ve bu tehlikeleri gelmeden önce tahmin etmeye başladı. Böylelikle mimarlıkta yeni bir katman oluştu:

Konfor.

Doğanın döngüsünü anlayan insan, tehlikeli anlarda bulduğu veya ilkel bir şekilde yarattığı yaşam alanında saklandı. Avladığı, topladığı yemekleri depoladı. Kalan boş zamanında (konforu sayesinde) ise, düşünmeye ve karşılaştığı yeni problemlerin üstesinden gelmeye çalıştı.

Bu süreç binlerce yıl sürdü.

İnsanların tarımı öğrenmesiyle birlikte yerleşik hayata geçmeleri, topluluk oluşturmaları, beraberinde farklı problemler getirdi. Tarım arazilerini ve dolayısıyla kendilerini vahşi hayvanlardan ve diğer topluluklardan korumak için yerleştikleri bölgenin çevresine koruyucu setler, duvarlar yaptılar. İnsanlar, çevreledikleri bu alanın içerisine de kendi yaşam alanlarını oluşturdular. Yani artık mağarada saklanmak diye bir şey yoktu. İnsan, kendi mağarasını yapmak zorundaydı.

Mimarlığın ortaya çıkmasını sağlayan, insandaki hayatta kalma içgüdüsüdür. Korunmak, hayatta kalmak ve onu sürdürebilmek.

Mimarlığın ortaya çıkışında, doğadaki döngülerin ne kadar önemli olduğunu, insanın doğa ile ne kadar ilişkili olduğunu görüyoruz.

Binlerce yıldan sonra bugüne geldiğimizde, mimarlık eskiden olduğu gibi korunma amacıyla yapılmak yerine, alanı çok genişleyen bir meslek dalı haline geldi.

Günümüzde mimarlık, insan yaşamı ile doğrudan veya dolaylı olarak etkileşim içerisinde olan her şeyi kapsayabilir. Bir bardak tasarlamaktan, köprü tasarlamaya kadar.

Yani artık günümüzdeki durum, eskiden anladığımız mimarlıktan, daha kapsamlı olarak tasarım ve üretim ile ilgili olmaya başladı. Hangi konuda uzmanlaşmak istediğiniz, tamamen size kalmış.

Genel anlamda mimarlık, bir hayalin, veya bir niyetin uygulanmasına klavuzluk eden bir mesleki pratiktir.

Mimarlık, genellikle ortaya hiçbir şey yokken bir şey üretme çabasında olduğu için, çok fazla enerji ve konsantrasyon gerektiren, yoğunluğu yüksek bir meslektir.

Yoğunluğuna ve zorluğuna rağmen, mimarlık çok güzel bir meslektir. Hatta meslekten öte, bir yaşam biçimidir. Mimarlık okuluna giren kişi, ilk seneden itibaren karakterinde olumlu değişimler geçirir. Olaylara, çevresine daha farklı bakmaya başlar. Empati duygusu olduğundan daha da gelişir. Çünkü başka birinin yerine kendini koyamayan kişi, mimar olamaz. Çünkü mimar projeleri kendisi için yapmaz. Kullanıcısı için yapar ve bazen kullanıcı insan bile olmayabilir. :) (https://www.arkitera.com/proje/tavuklar-evi/)

Muhteşem gösterişli bir yapı veya tasarım yapmadan önce, kullanıcısını ve tasarımının verimliliğini önceleyen, altı dolu, güvenli ve işlevsel bir mimari ürün, bütün o gösterişten, şöhretten ve alkışlanma isteğinden daha ön planda olmalıdır.

Her şehirde bir üniversite uygulaması ile, mimarlık eğitiminin de standartı düştüğü için, gelenekselleşecek bir mimarlık etiği oluşturulamıyor. Halbuki, her mimarlık öğrencisine okullarda ülkesine ve çevresine yararlı üretimlerin, yapacağı üretimin çevresine herhangi bir yararı doğrudan olmasa bile, en azından işini en iyi şekilde, layıkıyla yerine getirilmesi öğüt verilmeli ve alıştırılmalıydı. Herhalde ileride öğretim görevlisi olursam, öğrencilerimin projelerinde uçup kaçmasını istemek yerine, mimarlık etiğini ve disiplini öğretirdim. Proje kritiğinden önce öğrencilere bu bilinci yerleştirmek, tahmin ediyorum ki gelecekte ülkeme ve öğrencilerime daha çok yarar sağlardı.

O yüzden Nevzat Sayın’ın mimarlık hakkında düşünceleri beni çok etkilemişti. (Coğrafi Bir Mesele Olarak Mimarlık — Nevzat Sayın) Toplumun yararını ön planda tutan, mimarın kendi tarihini öğrenmesi için bizi sarsan ve bu gibi düşüncelerini her seferinde öğrencilere, mimarlara ve otoriteye karşı dile getiren, ilham aldığım usta bir mimar kendisi.

Mimarın çalıştığı coğrafyanın tarihini öğrenmesi ise, diğer en önemli konu. Çünkü bir yerin geçirdiği dönemleri, eski yapım tekniklerini, yaşayış biçimlerini vb. bilmeden o çevrede üretim yapmaya çalışan mimar, o yerin yabancısı olmaya ve oluşturduğu üretimi kullanacak insanları da yabancılaştırmaya mahkum edecektir. Aslında bütün bunlara baktığımızda, mimarlık ne kadar da toplumsal ve önemli bir konu değil mi? Bunların hiç farkında değiliz. Yine de bu farkındalığı yaratmak için kitaplarda, bunun gibi yazılarda ve söyleyebileceğimiz her platformda mimar olarak farkındalığımızı oluşturmalıyız.

Bir diğer konuşmak istediğim konu ise mimarın ruhsal durumu. Mimar çalışmalarını sürdürürken, her zaman olmasa bile, fiziksel ve sosyal çevresine karşı, müşterisine karşı, projesine karşı pozitif ve umut dolu olmalıdır. Umut dolu olmayan bir insan, yaşadığı zorluklara göğüs gerip üstesinden gelemediği sürece, üretim yapamaz. Çünkü mimarlık duygusal bir eylemdir. Genellikle negatif olan bir insan, başkası için bir yapı tasarlayabilir mi? Sanmıyorum. Farklı bir cevabınız veya bakış açınız varsa, yorumlarınızı bekliyorum.

Mimarlık pratiğinin yine en önemli noktalarından biri ise, mimar olacak veya olmuş kişinin, yaşamla ilgili deneyimleri çok önemlidir. Gezmek, mutlu olmak, eğlenmek, üzülmek, mücadele etmek, sorumluluk almak gibi yaşamın dönem dönem bizlere getirdiği zorluk ve mutlulukları deneyimlemesi gerekir. Bunların farkında olması gerekir. Çünkü bu deneyimler, yaşamın anahtarıdır. Başkası için bir yaşam alanı üretecek mimar, kullanıcıının deneyimleyebileceği hepsi olmasa da çoğu olayın farkında olmalıdır. Yani özetle, mimar normal bir insandan daha çok deneyim elde etmeli, kısacası hayatı dolu dolu yaşamalıdır.

Nevzat sayından önce ilk defa çok etkilendiğim bir mimarla sizi tanışırmak istiyorum: L.Kahn.

L. Kahn, projelerine öyle farklı bakıyor ki, her seferinde üreteceği o “şey”’in doğasını arıyor. Ona bir okul yapması için geldiklerinde, ilk önce bütçeyi sormuyor. Kendisine ilk sorduğu soru, “Okul nedir?”, “Okul nasıl ortaya çıktı?”, “Okulun doğası nedir?” gibi düşündürücü ve zihni birçok yaratıcı fikre hazırlayan sorular soruyordu. Bu bana o kadar doğru gelmişti ki, ilk defa bilinçli bir üretim yapılabileceğini L.Kahn’ın dialoglarının geçtiği kitaplarda anlamıştım. (Klasik müzik ıslıkla çalınmaz — Cengiz Yetken)(Öğrencilerle Söyleşiler — L. I. Kahn)

“Okul… diye söze başladı.

Okul, ağacın altında oturan bir adamla başladı.

Öğretmen olduğunu bilmeyen bu adam,

öğrenci olduklarını bilmeyen etrafındakilere

kendi kavradıklarını anlatıyordu.

Dinleyenler, bu adamı dinlemiş olmaktan memnundular.

Bir süre sonra, gereken mekanlar inşa edildi.

Ve ilk okul varlığına kavuştu.”

(“Klasik müzik ıslıkla çalınmaz”, Louis Kahn stüdyo ve atölyesinde birlikte üretmek — Cengiz Yetken)

Mimarlık bu bağlamda bakınca ülkemizdeki ortalama mimarlıktan ne kadar farklı bir düşünce ve anlayışta değil mi?

Bulunduğu çevrenin tarihini, yaşayış biçimlerini, yapım tekniklerini, sosyokültürel özelliklerini bilen bir mimar, tek bir yapısıyla bile, çevresine ne kadar çok yarar sağlacağını ön görebilmeli ve bunun bilincinde çalışmalarına devam etmelidir. Kendisine verilen konunun, özüne inebilmelidir. Ancak bu şekilde kendimizi anlamsız mimarlıktan kurtarıp, değerli ve iz bırakabilecek eserler üretebiliriz.

Mimarlık ile ilgili video içeriklerim:

--

--

Tasarım | Mimarlık
Tasarım | Mimarlık

Published in Tasarım | Mimarlık

Mimarlık & Tasarım & Üretim & Verimli ve Sürdürülebilir Çalışma Yöntemleri

Nejat Çankaya
Nejat Çankaya

Written by Nejat Çankaya

I am an architect whose special interests are Architectural Design, Psychology and Self Awareness. Mostly I am publishing architectural articles.