Okul, gerçekten okul mudur?
Günümüzde tasarım yaparken çeşitli kısıtlamalar bahane edilerek kavramların özüne inilemiyor çoğu zaman. Okul tasarlarken okul örneklerine bakıyoruz, toplum merkezi tasarlarken yine toplum merkezi örneklerine bakıyoruz. Peki ya gerçekten cevap nerede saklı? Öz nedir?
Bunların cevabını yıllar önce bizim de çok sevdiğimiz ünlü mimar Louis I. Kahn vermiş. Aynı şekilde aktarıyoruz:
“Hadrianus, Pantheon’u zihninde canlandırırken, herkesin gelip ibadet edebileceği bir yer istiyordu. Ne mucizevi bir çözüm. Pantheon, yönü olmayan bir yapıdır; Kare bile değildir, öyle olsaydı köşelerde ister istemez yönler ve noktalar oluşurdu. Burada ya da şurada mabet olduğunu söylemek mümkün değildi. Hayır. Yukarıdan gelen ışık öyle ki yanına yaklaşmak mümkün değil. Altında durmak imkansız, sizi neredeyse bir bıçak gibi kesiverirken ondan uzak durmak istiyorsunuz.”
“Ben ısrarla, bir şeyin doğasını ararım. Okul yaparken tasarım problemini “okul” ile çözmeye çalışırım, okul ile değil. Önce okulun herhangi başka bir şeyden neden farklı olduğuna bakarım. Bir programı asla birebir anlamıyla okumam. Bu ikincil bir meseledir. Ne kadar paranız olduğu, okulun nereye yapılacağı, okulda olması gerekenlerin sayısı, bunların tasarım probleminin doğasıyla hiç bir ilgisi yoktur. O yüzden önce problemin doğasına bakarsınız, sonra da programla karşılaştırırsınız. Problemin doğasına bakarsanız programda örneğin bir kütüphane istediğinizi görürsünüz. İlk yapılması gereken programın yeniden yazılmasıdır. Bunu yaparken elinizde programı yorumlayacak bir şey olmalıdır. Mekanlarla uğraştığınız için programınız tek başına bir şey ifade etmez. Dolayısıyla, tasarım probleminin doğasının ne olduğu hakkında düşüncenizi kapsayan eskizlerinizle birlikte programı geri göndeririz. Her koşulda, daha fazla mekana ihtiyaç olur, çünkü mimar olmayan birisi tarafından yazılmış her program başka bir okulun veya başka bir binanın kopyası olacaktır. Eğer bir mimar istiyorsanız, mekanlarla uğraşırsınız… ilhamla dolu mekanlar… dolayısıyla o insan kurumunun etkinliğine ilham veren çevrenin doğasının gereksinimlerini tekrar değerlendirmeniz gerekir.
Bir okulda, bir ofis binasında, bir kilisede, bir fabrikada veya bir hastanede bir insan kurumu görürsünüz. Örneğin; okul, öğretmen öğretmen olduğunu, öğrenci öğrenci olduğunu bilmeden kendi gerçekliklerini paylaştıkları bir ağacın altında başladı.” Okulun özü de bu değil midir? Böyle baktığımızda formlara, örneklere bakmadan nasıl da farklı düşünmeye başlıyoruz değil mi?
Mimarlıkta öz, doğa kavramları bir önceki paylaşımımızdaki genious loci anlayışıyla da tutarlılık gösteriyor sanki.
Belki de tasarım yaparken aklımıza ilk gelecek soru “Bunun özü nedir?” olmalıdır.