Tasarım Yaparken Hiç Genious Loci Mitinden Yola Çıktınız mı?
Eski Roma döneminde ortaya çıkan bu mit; yerin koruyucu ruhu, şimdiki zamanda ise daha çok o yerin bizde oluşturduğu genellikle tam kelime karşılığını veremediğimiz hisleri tanımlıyor.
Son zamanlarda birçok makaleye konu olan genius loci terimi yazarları tarafından çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. Biz tasarımcılar ise bu konuya daha çok ilham verici olarak bakıyoruz.
“Genious loci” terimiyle okuduğumuz okulun 3.sınıfında tanıştık. Projelerimize başlarken sık sık ürettiğimiz analizler ve mimari problemlere çözüm üretmeye çalışırken bir türlü istediğimiz etkiyi ve tutarlılığı yakalayamıyorduk. Çünkü araziye, yere bütüncül bakamıyorduk.
Bir yeri yer yapan sadece yer düzlemi ve duvar elemanları değildir. Yerin içinde insan faktörünün oluşturduğu eylemler, rutinler, duygular ve etkiler vardır. Tabiki bunları sadece insan faktörü oluşturmaz fakat altını çizdiğimiz kısım bütün bu faktörlerin bir kompozisyon oluşturması.
Bizde kendi projelerimizde etkilendiğimiz yerleri analiz ederek oradaki etkileri bulabilmek için faktörleri parçalara ayırdık. Bir nevi yerin, ters mühendislikle içine baktık. Böylece oradaki faktörleri, ürettiğimiz mimari problemlere çözüm ararken kullanıp, o yerin bir parçası olarak tekrar araziye koyuyoruz. Böylece yerin özüne, kimliğine, etkisine saygı duyarak tasarlamış oluyoruz.
Bunlar tabikide bizim mimarlığa dair naif yorumlarımızdan. Biraz fikirlerle, biraz görsellerle elimizden geldiği kadar beyin fırtınası yaptırmaya çalışıyoruz.
Günümüzde gelişen teknolojiyle, ülkeler, şehirler, ilçeler, mahalleler hatta sokaklar değişiyor. Peki özümüzü oluşturan kimliğimizden ödün vermeden değiştirmek mümkün mü?