Hemen Döneceğim

Serdar İhsan Çetintaş
TechSheet
Published in
4 min readJan 18, 2023

Son zamanlarda çok popüler olan Black Mirror dizisini çoğunuz duymuş veya izlemiştir. Peki nedir bu Black Mirror?

Black Mirror, her bölümünün oyuncuları, senaryosu ve konusu birbirinden farklı olan ama genel konu bütünlüğü bakımından aynı amaca hizmet eden distopik bir bilim kurgu dizisidir. Black Mirror her bölümünde “Ya teknoloji çok ilerleseydi?” sorusunu sorar ve hem olumlu hem de olumsuz cevaplarını düşündürür.

Ben de bu yazımda Black Mirror’ın 2. sezon 1. bölümü olan Be Right Back (Hemen Döneceğim) bölümünden bahsettim.

Hayatımızdaki en insanları kaybettiğimizde yerini başka bir şey veya başka birileri doldurabilir mi, sevdiğimiz en insanları neden seviyoruz? Bu bölümü bu tarz soruları düşündürttüğü için seçmek istedim. O hâlde bölüm hakkında konuşmaya başlayalım.

Spoiler Alert

Ash ve Marta, birbirine deli gibi aşık olan iki kişidir yani birbirlerinin enleridir de diyebiliriz. Ama bir gün Ash hayatını kaybeder. Marta bir türlü bu gerçekle yüzleşemez veya yüzleşmekten kaçar. Zaten hangi birimiz bizi acıtan gerçeklerle ne kadar yüzleşiyoruz ki ? Bu gerçeklerle yüzleşmek gerçekten acı verici, bir yandan da insanı büyüten bir durum değil midir ?

Marta bir yapay zeka uygulamasını telefonuna indirip Ash’le konuşmaya başlar. Bir süre yazıştıktan sonra birbirlerini aramaya başlarlar. Marta gittiği her yere telefonunda onu da götürür ve eski yaşadıkları her şeyi: güzel anılarını, kötü anılarını ona anlatır. Acaba Marta’nın özlediği şey, onunla zaman geçirdiğinde mutlu olması mı ? Yoksa Ash’in kendisini mi özlüyor?

Bir gün Ash ile Marta telefonda konuşurken Marta, Ash’le gerçekten konuşmak istediğini söyleyip “Keşke sana dokunabilsem” der.

Be Right Back

Ash de bunun mümkün olduğunu ama pahalı olduğunu söyler, bunun üzerine Marta hiç düşünmeden onaylar. Ve birkaç gün geçtikten sonra Ash’in bedenine sahip olan yapay zekâ ile çalışan bir robot eve gelir. Marta bu olay karşısında donakalır. Çok sevdiğiniz, kaybettiğiniz bir insanı yapay zeka olarak geri getirebilme imkanınız olduğunu düşünün. Nasıl hissederdiniz ? Gerçeklik algınızı koruyabilir miydiniz ?

Be Right Back

Onun aynı Ash gibi konuştuğunu gördüğünde gerçek olduğuna inanmak ister çünkü artık eskisi gibi mutlu olabilecektir. En sevdiği insanı kaybetmemiştir ve onunla eskisi gibi olabilecektir. Aslında belki de özlediği şey Ash ile beraberkenki “kendi”si, nasıl bir insan olduğu olabilir. Peki, sizce insan gerçekten bu kadar da bencil bir varlık mı?

Derken zaman geçer, beraber birçok şey yaparlar. Marta çok mutludur. Veya hâlâ Ash’in gerçek olmadığının farkındadır ama kendini kandırmaya çalışıyordur çünkü mutlu olmaya ihtiyacı vardır ve şu an onu mutlu edecek olan tek şey Ash’in öldüğü gerçeğiyle yüzleşmemektir. Tıpkı her insanın her gün yaptığı gibi. Gerçeklerden kaçmak… Bize acı veren gerçeklerle yüzleşmemek veya kaçmak bizi de mutlu ederdi değil mi?

Derken bir gün kafası karışık olan Marta, Ash’e aşırı sinirlenir ve onu evden kovar. Ash de bunun için programlanmadığını, Marta’yı mutlu etmek için programlandığını söyler. Aslında Marta ilk başta mutlu olduğunu sansa da aklının bir köşesinde, içten içe mutsuz olduğunun farkındadır. Bu cevaptan sonra duyguları karmakarışık olan Marta öfkesine hakim olamaz ve Ash’i bir uçurumun kenarına götürür, ardından ona atlaması gerektiğini söyler. O atlarsa çok mutlu olacağını da ekler. Bunun üzerine Ash atlamak için uçuruma yönelir.

Be Right Back

Marta da “Gerçek Ash” olsaydı bunun bir saçmalık olduğunu anlayıp atlamaya çalışmazdı der. Ve Ash sosyal medyasını tarayıp hafızasına attığı videolardan “Gerçek Ash” tepkilerini analiz edip ağlamaya, hayatım özür dilerim affet beni demeye başlar. O kadar gerçekçidir ki Marta’nın duyguları iyice karışmaya başlar. Gerçek hisleriyle sürdürülebilir sandığı ancak anlık olan mutluluğu arasında kalmıştır…

Yazımı bir öneri ve birkaç soruyla bitirmek isterim.

Bence sevdiğimiz insanlara her fırsatta onları ne kadar sevdiğimizi belli edip söylemeliyiz çünkü bazı zamanlarda bunu söyleyebilecek bir fırsatımız olmayabilir ve o insanları bir daha göremeyebiliriz…

Sizce gerçekten bir insanı neden seviyoruz? Kişisel özelliklerini sevdiğimiz için mi, eğer öyleyse aynı özelliklere sahip olan başka insanları neden sevmiyoruz? Yoksa onunla olduğumuz zamanki kendimizi sevdiğimiz için mi? Yani insan bencil olduğundan mı durumlar veya kişiler değişse de sadece kendini seviyor? Gerçekte sevgi diye bir şey var mı? Yoksa sevgi, bencillik dışında bir şey değil mi?

Peki siz en sevdiğiniz insanı kaybetseniz onu taklit eden bir yapay zeka sanki gerçekten oymuş gibi hayatınıza devam edebilir miydiniz?

Düşününce kaybettiğimiz kişinin özlemi öyle bir hal alabilir ki insan koşa koşa bu sanallığa gidebilir. Ama insan o sanallığın gerçek olmadığını anladığında, özlediği kişiyi gerçekten kaybetmiş gibi hissedip tekrar aynı acıyı yaşayabilir. Böyle bir teknolojinin bir gün gerçek olması ihtimali bile tüyler ürpertici değil mi?

--

--