Apollo 11 Mürettebatının Ay’a İnişi Sırasında Karşılaştıkları ve Sonrası
Ay’a ulaşan ilk Apollo mürettebatı, uçuşlarında inanılmaz zorluklarla karşılaştı, ancak hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı artık…
Apollo 11 mürettebatının uğursuz geçen uzay yolculuklarının ve 16 Temmuz 1969'da ayda gerçekleştirdikleri ilk başarılı yürüyüşlerinin üzerinden yaklaşık 54 yıl geçti.
Bu, insanların karşılaştığı en zorlu yolculuklardan biriydi. O zaman, Apollo programı 25,4 Milyar USD’ye mal olmuştu, bugün için 153 milyar dolara eşdeğer bir meblağ diyebiliriz. Birçoğu otoritenin finansal ve insani maliyetini sorguladığı pahalı bir çabaydı açıkçası.
54 yıl sonra, göterilen bu çabanın buna değdiği çok açık. Uzaya hususunda saha bilgimizi artırdılar, gıda güvenliği ve kullanımı konusundaki bilgilerimizi geliştirdiler ve hatta şarj edilebilir işitme cihazlarının geliştirilmesine dahi yardımcı oldular.
Ay’a ilk inişin bize getirdiği kazanımların hepsini düşündüğümüzde, Apollo 11 astronotlarının karşı karşıya kaldıkları ve daha önce hiç kimsenin yapmadığı şeye bir göz atalım, ne dersiniz?
Ay yüzeyine iniş
Apollo 11 fırlatıldığında, Satürn V fırlatma sistemi daha önce defalarca kendini kanıtlamıştı. Aslında, ay modülünün ayın yüzeyine gerçek inişi dışında, görevle ilgili neredeyse her şey daha önce planlanmış ve gerçeğiyle birebir simüle edilmişti.
Ayın yüzeyine modülün inişinin gerçekleşmesi, astronotların iniş modülünü ayın yörüngesinde kalacak olan komut modülünden ayırmaları gerektiği anlamına geliyordu. Apollo 11 astronotları bunu başlattığında, bağlantı geçidindeki artık basınç uzaya fırladı ve modüle fazladan bir itme gücü uyguladı.
Başlangıçta Neil Armstrong bunun bir sorun olacağını hiç düşünmemişti, ancak bir süre sonra planladıkları iniş alanını 3 mil kaçıracakları sonucuna vardılar. Fakat bu 4 mil olmuştu.
Öngörülemeyen bir bölgeye inişleri devam ederken, ay modülü alarm sinyalleri veriyor ve yer küreyle olan haberleşmesi akamete uğruyordu. Başka bir sorun da ortaya çıkmıştı ayrıca, çok fazla yakıt tüketiyorlardı.
Planlanan iniş alanını kaçırdıklarından, inmek için uygun yeni bir yer bulmaya çalışıyorlardı. Yeterince hızlı yapamazlarsa çok fazla yakıt yakacaklar ve planlandığı gibi ayın yüzeyine inişi başaramayacaklardı.
Armstrong ve Aldrin tüm bu zorlukların üstesinden geldiler ve 30 saniyelik yakıt kala aya indimeyi başardılar.
Ay yüzeyindeki tehlike
Artık astronotların güvenli bir şekilde ayın yüzeyinde olduğu ve tüm zor zamanların geride kaldığı düşünülüyordu, fakat Apollo 11 ekibi için durum hiç te öyle değildi.
Yere indikleri anda, yer kontrolü, iniş modülünden iniş aşamasında yakıt hattının basınç oluşturduğuna dair sinyaller almaya başladı. Ay yüzeyinden gelen aşırı soğukluk, yakıt hattında buz birikmesine sebep olduğu için tıkanmaya neden oldu. Bu en kısa sürede düzeltilmezse, çatlayabilir ve hatta patlayabilirdi.
Neyse ki, motordan gelen ısı yavaş yavaş yakıt hattını eritmeye başladığı ve tıkanıklığı giderdiği için şans o gün yüzlerine gülmüştü.
Ama dahası da vardı…
Artık herhangi bir alarm olmadığına göre, soru “Ayda yürüyor muyuz?” oldu.
Mürettebat, iyi planlanmış ve üzerinde çok çalışılmış iniş alanını kaçırdığı için, iniş aracının kapılarının ötesinde neler olabileceğini hiç kimse bilmiyordu. Görev kontrolörü, ay yüzeyinin kirin bataklık gibi davranabileceğinden yada astronotların kıyafetlerini delebilecek pürüzlü kayalara sahip olabileceğinden endişe duyuyordu.
NASA, daha önce Ay yüzeyini incelemeleri için Surveyor inişçilerini göndermişti, ancak ayın nasıl olacağından kesin bir şekilde emin olmalarının hiçbir yolu yoktu.
Son olarak, bir araç dışı aktivite veya EVA başlatmaya karar verildi. Artık aya ilk yürüyüşün başarılı olduğunu bildiğimiz halde, ay tozunun şaka olmadığı ortaya çıkmıştı. Ay yüzey parçacıklarının keskin pürüzlü doğasını aşındırmak için herhangi bir yetenekten yoksundurlar, bu nedenle ay tozu keskindi ve kesinlikle her şeye yapışmış vaziyetteydi. Daha sonraki görevlerde, sıkışmış fermuarlar ve valflerle ilgili sorunlar yaşandı ve bildirildiğine göre iniş modüllerinin içindeki her şeyi kaplamıştı.
NASA, uzaylılar olabilir
Apollo 11 ekibi güvenli bir şekilde dünyaya döndükten sonra, NASA onları iki hafta boyunca bir karantina odasında tuttu.
NASA, uzay görevinden önce ayı yoğun bir şekilde incelemiş olsa da, ayda yaşayan bir uzaylı süperböceği olmadığından %100 emin olmazdı.
Üç kişilik mürettebat, uzayda geçirdikleri süre boyunca ay tozuna maruz kaldıklarından, bilim adamları, dönüşlerinin dünyadaki insanlığı tamamen yok etmeyeceğinden emin olmak için onları izole etmek zorunda hissetti.
Ay’a inişin bize öğrettikleri
Apollo programını için geliştirilen teknolojiler, bilimsel ve finansal yatırımlar, sadece uzay yarışında Sovyetleri alt etmekle sonuçlanmadı. Tüm bu araştırmaların sonucunda ortaya çıkan teknolojiler, bugün hala dünyayı etkilemeye devam ediyor…
1| Bilgisayarlı Uçuş Kontrolü
Apollo uzay aracı, dünyanın ilk bilgisayarlı uçuş kontrol sistemine sahipti. Bu uzay görevinden önce tüm uçaklar mekanik bağlantılarla kontrol edilebiliyordu. NASA mühendisleri bunun uzay uçuşu sırasında gereksiz bir insan hatasına yol açabileceğini düşünerek, bilgisayarlı sistemlerin geliştirilmesine odaklandılar. Bugün neredeyse tüm büyük uçaklar bu şekilde kontrol edilebiliyor.
2| Gıda Güvenliği
Uzaydayken, astronotlar da yemek yemek zorundaydılar… ve eskiyen yiyeceklerden gıda zehirlenmesine maruz kalmamaları gerekiyordu. Bu, mühendislerin uzayda gerçekleştireceği bir takım görevlerden önce yiyeceklerle yoğun ve güvenli bir şekilde ilgilenmeleri gerektiği anlamına geliyordu. İlk testler, mevcut gıda güvenliği önlemlerinin bunu kesmediğini gösterdi, bu nedenle bilim adamları gıda biliminde yeni keşifler yapmakla boğuşmak zorunda kaldılar.
NASA ekipleri, ürünleri hammaddeden nihai dağıtıma kadar kontrol eden yeni bir gıda işleme yöntemi geliştiren Pillsbury ile çalıştı. Bu, Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktası (HACCP) sistemi haline geldi ve ilk olarak Apollo görevlerinde kullanıldı ve şu anda ABD’de üretilen tüm et, kümes hayvanları, deniz ürünleri ve meyve suları için zorunlu bir uygulama.
Sonuç olarak, NASA sadece uzaya adanmış bir organizasyon değil, tüm dünyaya fayda sağlamak için teknolojik gelişmelere adanmış bir organizasyondur. YouTuber Mark Rober’ın bu videoda da belirttiği gibi, NASA’ya yapılan yatırımların uzun vadede teknolojik keşiflerdeki artışla doğrudan bağlantılı.
İnsanlık aya geri dönmeye hazırlanırken, bu yeni uzay çağının insanlık için neler getireceğini kestirebilmek açıkçası pek mümkün değil…