Sağlık Yanılgısı
İdeal bir sağlık durumuna ulaşmak mümkün değildir zira her şey sürekli bir değişim halindedir…
Fransız mikrobiyolog René Jules Dubos (1901–1982) 1959 yılında Mirage Of Health (Sağlık Yanılgısı) başlıklı bir kitap yazdı. Bu kitap, 62 yıl önce yazılmış olmasına rağmen günümüzle o zamandan olduğundan çok daha bağlantılı. Dubos bu kitapta sağlık, germ teorisi ve hastalıkların etiyolojisi ile ilgili oldukça önemli şeyler ortaya koyuyor. Mirage Of Health; biyologlar (özellikle mikrobiyologlar), tıp alanında çalışan bilim adamları ve doktorlar tarafından okunması gereken bir kitap.
René Dubos’un Biyografisi¹
René dubos, 1901 yılında bir Fransız köyünde doğdu. on üç yaşında ailesi ile birlikte Parise gitti ve orada büyüdü. Ulusal Agronomi Enstitüsünden 1921 yılında mezun oldu. 1924 yılında toprak bilimi ile ilgili bir konferansta Selman Waksman (Amerika'da bulunan Rutgers Üniversitesinde çalışan seçkin bir bakteriyolog) ile tanıştı ve Amerika'ya gitme isteği neticesinde Rutgers Üniversitesinde doktoraya başladı. Çevresel koşulların topraktaki selüloz ayrıştırıcı organizmalar üzerine etkisini çalıştı. Waksman, biyokimyasal ve biyolojik süreçleri anlayarak ekolojik bir mikrobiyoloji konsepti geliştirmesinde Dubos’a yardımcı oldu.
Dubos 1927 yılında Rockefeller Enstitüsünde çalışmaya başladı. Burada toprak mikrobundan bir enzim izole etti. Bu enzim, zatürre yapıcı virülent suşların selülozsu yapıda olan kapsüllerini ayrıştırıyordu (bu durum beyaz kan hücrelerinin kapsülsüz kalmış olan bakteriyi yok etmesini ve enfekte olmuş hayvanın iyileşmesini sağlıyordu). Mikrop, bu enzimi tek besin kaynağının selüloz kapsül olduğu bir besiyerinde bulunduğu zaman üretiyordu. Dubos, bu bulgunun onu ekolojinin en önemli prensiplerinden biri ile karşılaştırdığını söyledi: Hücreler, kullanılmalarını gerekli kılan bir çevreye yerleştirildikleri zaman kullandıkları birçok potansiyele sahiptir. Bu bir tür biyolojik adaptasyon yasasıdır.
Dubos’un laboratuvar kariyeri üç ana döneme bölünebilir:
1. Mikrobiyolojik Dönem (1927–1944)
Dubos, bu dönemde en önemli başarılarından birini elde etti: Bacillus brevis isimli toprak bakterisinden elde edilen tirotrisin ve gramisidin adlı iki madde ticari olarak büyük çapta üretilen ve klinik olarak kullanılan ilk antibiyotiklerdi.
2. Tüberküloz ve Deneysel Patoloji Dönemi (1944–1960)
Dubos, 1942 yılına eşini tüberküloz nedeni ile kaybetmesinin etkisiyle tüberküloz üzerine yoğunlaştı. Bu dönemde Dubos’un çalışmaları sadece mikrobiyoloji ile sınırlı değildi. Deneysel patoloji üzerine de çalıştı ve hatta klinik çalışmalar da yaptı. Dubos’un laboratuvarı, mikobakteri ile ilk defa isabetli ve niceliksel çalışmalar yapılmasını ve tüberkülozun virülans bakımından ve bağışıklık açısından çalışılmasını sağlayan bir kültür ortamı oluşturdu.
3. Çevresel Dönem (1961–1971)
1961 yılında Dubos laboratuvarının ismini “Çevresel biyotıp” olarak değiştirdi. Metabolik faktörlerin, beslenmenin ve çevresel stres faktörlerin konakçı direncine ve çeşitli enfeksiyon hastalıklarına olan etkilerini araştırdı. Ayrıca, çevresel faktörlerin normal gastrointestinal floranın bileşimi üzerindeki etkisine ve bunun konakçının gelişimine ve hastalığa olan direncine odaklanıldığı bakteriyolojik çalışmalar da yaptı.
1971 ve ölümüne kadar olan 1982’ye kadar olan dönemi Dubos sağlık ve hastalıkların çevresel ve sosyal olan belirleyici faktörleri üzerine yazdı ve dersler verdi.
Mirage Of Health²
Hastalıklarn ve zorlukların var olmadığı bir yaşam, yaşamın işleyişiyle bağdaşmaz. — René Dubos
Bu kitabın en önemli yönü mikrobiyoloji, hastalık ve sağlıkla ilgili değişimi temel alan ekolojik bir perspektif ortaya koymasıdır. Ben kitapta bulunan ve önemli gördüğüm birkaç noktadan bahsetmek istiyorum:
İdeal Sağlık ve Mutluluk Düşüncesi
Dubos kitabının ilk bölümünde kalımlı ve ideal olan sağlık ve mutluluk düşüncesinin çok doğru olmadığından bahsediyor. Medeni ülkelerdeki insanlar ideal olan sağlık ve mutluluk durumuna inanmaktadırlar ve bunu felsefi teorilerle rasyonelize etmektedirler. Sağlıklı bir zihin ve sağlıklı bir bedene doğa ile uyum içinde yaşayarak ulaşılabileceğine inanmaktadırlar. Özellikle Jean-Jacques Rousseau; insanın aslında iyi, sağlıklı ve mutlu olduğunu ancak medeniyetin onu fiziksel ve mental olarak bozduğunu iddia etmiştir. Ona göre ideal yaşam doğa ile direkt bir ilişki gerektiriyordu. Bu ilkel toplumları övme durumu Rousseau’nun yazılarıyla veyahut 18. Yüzyılda ortaya çıkmadı. Çok eski zamanlardan beri insanlığın bütün hastalıklarının doğa yasalarını anlamamaktan kaynaklandığı defalarca her türlü formda dile getirildi. Coğrafi keşifler döneminde ilkel kültür ile temas edilmişti ancak ilkel yaşamın kusurları fark edilememişti. İlkel toplumlar sanıldığı gibi sağlıklı, mutlu ve huzur içinde yaşamıyorlardı.³
Sağlık, Değişim ve Adaptasyon
Dubos, doğa ile ahenkli bir dengenin platonik bir güzellik içeren soyut bir konsept olduğunu ancak hayatın gerçek doğasını yansıtmadığını söylüyor çünkü bu konsept “değişim” isimli parametreyi göz ardı etmektedir. Kalıcı bir mutluluk ve sağlık durumu ancak insanoğlu stabil bir çevrede durağan kalırsa mümkün olabilir ama gerçekte çevre de insanlar da değişir. Bu yüzden sağlık ve mutluluk mutlak ve kalıcı değerler olamaz. Dubos hayatı hiç bir şeyin durağan olmadığı, üstesinden gelinmesi gereken ön görülemez ve iyi anlaşılmamış olayların yaşandığı bir macera olarak tanımlıyor. Sürekli değişmekte olan çevre hiç bitmeyen bir adaptasyon çabası gerektirir. Tüm tezahürlerinde biyolojik başarı uyum sağlamanın ölçüsüdür.
Germ Teorisi
Dubos, germ teorisinin (hastalıkların sebebinin mikroorganizmalar olduğu görüşü) ortaya çıktığı sırada dönemin (19. yüzyılın ikinci yarısı) sosyal durumundan ve yaygın olan kanılarından bahsediyor:
Germ teorisi, darwinizmin (canlılar arasındaki ilişkiler bir yaşam mücadelesi olarak görülüyordu. Bir canlının ya dost ya da düşman olması gerekiyordu) baskın olduğu bir dönemde ortaya çıktı. Bu tutum, mikroplara karşı agresif bir savaşa neden oldu. Topluluktaki ve hasta bireyde bulunan mikropların yok edilmesi gerekiyordu. Mikroplar ve onların potansiyel kurbanları arasında bir tür ekolojik denge oluşabileceği görüşü doktorlar ve tıbbi bilimciler arasında popüler olmadı. İlk bakışta hastalığa sebep olan mikrobiyal ajanlar ve bu ajanların avladıkları bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasında olan ekolojik bir dengeden bahsetmek absürt durabilir. Tarihe baktığımızda görünen huzurlu bir birlikte varoluş durumu değil, korkunç salgınlardır.
Hâlbuki birçok mikroorganizma bedenimizde hastalığa sebebiyet vermeden barınmaktadır. Dubos bununla ilgili güzel bir örnek veriyor:
Dünya, poliomyelitin her yıl bir kaç yüzbin insanı öldürüp zarar vermesinden endişe duyar ama milyonlarca genç insan tüm dünyada polio virüsüne yakalanmaktadır ve buna rağmen zarar görmemektedirler.
Özellikle son 20 yılda mikrobiyom ile ilgili edinilen bilgiler mikroplara olan bakış açısını büyük ölçüde değiştirmiştir. Bağışıklık sisteminin sadece mikropları yok etmeye programlı olan bir sistem olmaktan ziyade mikroplar ile çok daha karmaşık bir ilişki içersinde olan bir sistem olduğu ortaya çıkmıştır. Mikrobiyom, bağışıklık sisteminin gelişimi ve fonksiyonu açısından majör bir rol oynamaktadır. Ayrıca mikrobiyom metabolik açıdan da önemli roller üstlenmektedir.
Dubos, germ teorisine dayanılarak gerçekleştirilen eylemlerin etkinliğini de sorguluyor:
19. yüzyılda enfeksiyonların sebep olduğu mortalitede ki belirgin düşüş mikropları yok etmeyi hedefleyen önlemlerin ne kadar etkili olduğunu doğruluyor gibi görünebilir ama gerçekçe bu önlemler inanıldığı kadar efektif olmayabilir. Enfeksiyonların sebep olduğu insan ölümleri, germ teorisi baz alınarak uygulanan kontrol önlemlerinden yıllar önce ve antimikrobiyal ilaçların ortaya çıkmasından neredeyse yüzyıl önce azalmaya başlamıştı. Bu azalmanın sebebi ise yaşam kalitesinin artması ve sanitasyondu.
Dubos, Pasteur ve Koch’un kullandığı metodoloji ve yaklaşımı eleştiriyor:
Louis Pateur, Robert Koch ve onların takipçileri hastalıklara dair daha basit bir bakış açısı ortaya koydular. Laboratuvar deneyleri yaparak tek bir spesifik faktör (virülan bir mikroorganizma) ile sağlıklı bir hayvanda hastalık meydana gelebileceğini gösterdiler . . . Pasteur ve koch doğal olaylara uğraşmaktan ziyade deneysel yapay olgularla uğraştılar. Doğayı laboratuvarda taklit edemezsiniz. Deneyi yapan kişinin asıl icraatı ilgilenilen faktörün özelliklerini ve aktivitesini gözlemleyebileceği modeller yaratmaktır. Pasteur ve Koch mikroorganizmaların belirli hastalık göstergelerine sebep olabileceğini göstermek istedi. Asıl maharetleri ise kendi hipotezlerini destekleyen deneysel durumlar planlamaktı. (konağı ve paraziti hastalık meydana gelmesini sağlayacak durumlara soktular). Bu yaklaşım hastalık ajanlarını keşfetmek açısından oldukça etkili oldu ama bu durum doğal dünyada hastalık yapıcı diğer bütün faktörlerin anlaşılmasını geciktirdi.
Spesifik Etiyoloji Doktrini
Dubos, hastalıkların nedenini açıklayan belirli bir tek sebebin olmadığını belirtiyor:
Spesifik etiyoloji doktrini, tıbbi araştırmalar açısından ve teorik ve pratik başarıların elde edilmesi açısından olumlu bir güç olsa da bu doktrinin sunduğu durumların çok azı hastalığın nedenini açıklayabilmektedir. İnanılmaz çabalara rağmen kanserin, mental sorunların, aterosklerozun ve diğer tüm ciddi tıbbi problemlerin sebepleri günümüzde hala tam olarak anlaşılamamıştır. Tek bir sebep aramak umutsuz bir arayıştır çünkü bir çok hastalık tek bir belirleyici faktörün direkt sonucundan ziyade farklı koşulların kümelenmesiyle ile meydana gelen endirekt bir neticedir.
Dubos çevrenin hastalıktaki rolüne ilişkin güzel bir örnek veriyor:
İrlanda’da 1845 yılında bir patates kıtlığı başladı. Bu durum ortaya çıkmadan önce hava durumu kötü durumdaydı. Bir kaç hafta boyunca hava sisli ve yağmurluydu ve güneş neredeyse hiç görülmüyordu. Hava sıcaklığı ise son 19 yılın bir kaç derece altındaydı. Botanikçi olan John Lindley, kötü hava koşullarından dolayı patates bitkilerinin suyla satüre olduğu teorisini ortaya attı. İyi hava koşullarında bitkiler hızla büyüyorlardı ama yağmur ve sis geldiği zaman bol miktarda nem emiyorlardı. Güneş ışığının olmayışı ise terlemelerini engelliyordu. Bu durum, fazlalık olan suyu atmalarını engelliyor ve sonuç olarakta ödeme sebep oluyordu. Çürüme ise bu fizyolojik hastalığın sonucuydu. Mantarlar hakkında çok fazla bilgiye sahip olan tabiîyeci Miles Berkeley farklı bir teori ortaya attı. Berkeley, patates hastalığını hastalıktan etkilenen dokularda bulunan bir tür küf mantarına bağladı. Lindey, mantarın ancak patates bitkisi sağlıksız koşullar nedeniyle zayıfladıktan sonra bitkiye yerleşeceğini düşündü. Berkeley ise büyümesini ve yayılmasını destekleyen koşullar ile birlikte mantarı hastalığın asıl sebebi olarak gördü. Şunu belirtmek gerekir ki, 1845’te yaşanan durum phytophthora infestans nedeniyle olan yeni bir enfeksiyon değildi. Bu mantar Orta Amerika'dan giriş yaptığından beri bitkideki varlığını sürdürüyordu ama alışılmadık hava koşulları nedeniyle bitki enfeksiyona yatkın hale gelmişti.
Sonuç
Dubos’un kitabında temel olarak aldığı nokta değişimdir. İdeal bir sağlık durumuna ulaşmak mümkün değildir; zira her şey sürekli bir değişim halindedir. Değişim ise adapte olma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Özellikle patojen kavramının mutlak bir kavram değil, göreceli bir ekolojik kavram olduğunu söyleyebiliriz çünkü organizma ve çevre statik değil, aksine sürekli bir değişim halindedir. Dolayısıyla, bir organizmanın patojen olduğunu belirttiğiniz zaman bir referans noktanız olmak zorundadır (Örneğin belirli bir çevresel koşul/koşullar). Bu nedenle, hastalıklara patojen merkezli ve tek neden-tek hastalık gibi dar bir perspektif ile bakmamamız gerekmektedir.
Kaynaklar ve Notlar
¹ Bu kısım büyük ölçüde Dubos’un biyografisini yayınlamış olan Ulusal Bilimler Akademisinden alınmıştır. Dubosun daha ayrıntılı bir biyografisi buradan okunabilir: Hirsch, J. G., & Moberg, C. L. (1989). René Jules Dubos. In Biographical Memoirs (Vol. 58, pp. 133–161). National Academy Press. http://www.nasonline.org/publications/biographical-memoirs/memoir-pdfs/dubos-rene.pdf
Biyografide kullanılan diğer bir kaynak: Moberg, C. L. (2017). René Dubos: Wooing the Earth, from Soil Microbes to Human Ecology. Human Ecology Review, 23(2), 65–74. https://doi.org/10.22459/her.23.02.2017.07
² Dubos, R. (1959). Mirage of Health: Utopias, Progress, and Biological Change. Rutgers University Press.
³ Bu konuda daha ayrıntılı bilgi antropolog Robert Edgerton’ın 1992 yılında yazmış olduğu Hasta Toplumlar: İlkel Düzen Efsanesine Bir Meydan Okuyuş adlı kitabından edinilebilir.