Nereden Çıktı Bu Deyimler?

Tepetaklak Dergisi Editör
Tepetaklak Dergisi
Published in
4 min readJun 1, 2018

Geçmişten beri anlatımımızı daha etkili bir hale getirebilmek, daha güzel kılabilmek için kullandığımız söz kalıpları vardır. Bunlara atasözleri, bilmece, tekerlemeler, deyimler gibi örnekler vermek mümkün olabilir. Bu yazımda bazı deyimlerin hikâyelerini, nasıl bir olay ile cümlelerimize karıştıklarını araştırıp, bu yazımda sizlerle paylaştım. İyi okumalar dilerim…

1. Abayı Yakmak

Aba, yünden yapılan, farklı kalınlıklarda bir kumaş olup eski zamanlarda dervişlerin giydiği kıyafet anlamını da taşımaktadır. Bu deyim gerçek anlamı dışında, birilerine âşık olmak tutulmak anlamında kullanılmaktadır fakat gerçek anlamına gelecek olursak…

Zamanın birinde dervişler soğuk bir günde abalarına bürünmüş, dershanede halka şeklinde şeyh efendiyi dinlemektedirler. Şeyh efendi anlatımını kuvvetlendirince etrafında bulunan dervişler de kendilerinden geçecek derecelere gelmişlerdir. O sırada bir dervişin sırtına ocaktan bir kıvılcım sıçrayıp abasını tutuşturmuştur. Fakat dervişin içindeki aşk abanın sıcaklığını hissetmesine engel olmuştur. Şeyh efendi dumanı fark edip durur ve arkadaşları arasında mahcup olmasın diye dervişi “gerçek hak aşığı” diye tanıtıyor. İşte abayı yakmak deyimi buradan gelmektedir.

2. Afyonu Patlamak

Eski tiryakiler ramazan ayında afyonları alıp macun haline getirir ve yutarlarmış. Tabi ki macun haline getirirken iki, üç kat kâğıda sarmayı da ihmal etmezlermiş. Kâğıda sardıkları afyonları yutarlarmış ve yuttuktan birkaç saat sonra mide öz suyunda eriyen kâğıt, afyonu ortaya çıkarır ve kana karışan afyon birkaç saatlik de olsa keyif yapmalarına fırsat verirmiş. Fakat işlerin ters gittiği durumlarda, kâğıdın erimesinin zorlaştığı durumlarda, afyon kana karışamadığı için tiryakilerin kendilerinde olması pek mümkün olamaz, sorulan birçok soruya maalesef cevap verememektedirler. İşte günümüzde de afyonu patlamak deyimi buradan gelmektedir.

3. Ali Cengiz Oyunu

Zamanın birinde bir sihirbaz, sihir konusunda kendini o kadar geliştirmiş ki istediği şekle girebilecek duruma gelmiş yani istediği zaman bir kurt bir keçi. Sihirbaz bu marifetini isteyen her kişiye anlatırmış. Fakat anlattıktan sonra, farklı bir kılıkta onu öldürürmüş. Git gide yayılan bu olaya dönemin padişahı dur demek istemiş ve sihirbazı öldürene kızını verecektir. Sihirbazla herkes yarışmıştır kimisi kanarya olmuştur sihirbaz atmaca olup onu yakalamıştır, kimisi ateş olmuş onu su olup söndürmüştür fakat sıra Ali Cengiz’e gelmiştir. Ali Cengiz kurnaz davranıp sihirbazın olayı tam olarak anlatması için anlamamış gibi davranmış en ince detayına kadar öğrenmiştir. Bunun üzerine yarışma günü Ali Cengiz’e gelmiştir. Ali Cengiz öncelikle bir koç olup meydana gelmiştir, sihirbaz derhal kurt kılığına girmiştir, Ali Cengiz su olup kurdu boğmak istemiş, sihirbaz kendini ateşe çevirmiş… Bir süre böyle devam ettikten sonra sonunda Ali Cengiz bir çiçek olmuş sihirbaz arı, Ali Cengiz darı olmuştur sihirbaz tavuk. Ardından bir tilki olan Ali Cengiz tavuğu öldürerek sihirbazı alt etmeyi başarmıştır. Günümüzde de hile ile uğraşıp akla gelmeyecek planlar yapan kişilere karşı kullanılan tabirdir.

4. Hapı Yutmak

Bir olay üzerinde bütün çareler tükendikten, hiçbir çözüm yolu kalmadıktan sonra kullanılan deyimdir.

Zamanın birinde Sultan Murat, sarhoş edici ve keyif verici maddeleri kullanmayı yasaklamıştır ve bunun üzerine kullananları yakalamak için casuslar atamıştır. Bir gün saray casuslarından biri Hekimbaşı Emir Çelebiyi bu tür maddeleri kullanırken görmüştür ve kıskançlığından mı bilinmez Sultan Murat’a söylemiştir. Gelen ihbara göre Çelebinin kuşağında bir cürad vardır (içerisine bir yudumluk sıvı konulabilen yüzük, mühür). Emir Çelebi, Murat’ın sevdiği insanlar arasında yer almaktadır fakat bunun üzerine Çelebi’yi huzuruna çağırır ve beraber satranç oynarlar. Oyunun ortalarına doğru geldiklerinde Murat oyunu durdurur ve Çelebiye kuşağını boşaltmasını söyler. Çelebi İhbar edildiğini anlar ve direk cüradını masanın üzerine koyar. Cüradı inceleyen Murat, içerisinde birkaç tane afyon olduğunu görür ve sorar.

-Bre Çelebi nedir bunlar?

-Islah edilip, zararsız hale getirilmiş afyon hapları hünkârım.

-Ne yaparsın bunları?

-İlaç veya panzehir niyetine hastalara veririm.

-Peki, hastalara zararı yok mudur bunların?

-Hiçbir zararı yoktur hünkârım.

-o halde yutmaya başla.

Emir Çelebi bir avuçta bütün hapları yutarak masadan ayrılır ve Sultan Murat’a olan korkusundan kendisine yardım etmeye çalışanları reddeder hatta çabuk çözünmesi için bir bardak su içtiği söylenir. Neden öldüğünü soranlara ise hapı yutmuştur denmiştir.

5. İpe Un Sermek

Kısacası birilerine bir sorumluluk, görev verildiğinde yerine getirirken türlü bahanelere sığınan, çeşitli sebepler üreten kişilere karşı kullanılan tabirdir.

Rivayete göre Nasrettin Hoca’nın bir komşusu vardır ve Hocadan ihtiyacı olduğunda aldığı eşyaları geri vermez verse bile kırık, bozuk bir şekilde geri verirmiş. Hocanın bir gün canına tak etmiş ve komşusuna eşya vermeyecek, türlü türlü bahanelere sığınacaktır. Bir gün komşusu hocadan ödünç almak üzere yine kapısına gelmiş ve urgan istemiş. Hoca urganı vermemek için bir bahane üretmek istemiş fakat uyduramamış. O sırada mutfakta un eleyen karısını görüp,

-Kusura bakma komşu bizim hanım urgana un serecek.

-Aman hocam hiç urgana un serilir mi?

-Vallahi komşu vermeye gönlüm olmayınca ipe un da serilse yeridir!

Editör: Tarık Güneş

--

--