Kırpmalar ve ahbapları
Toshi Omagari, 3 Nisan 2021
Geçenlerde Yves Peters’ın bir paylaşımında şu dikenleri (spike) nasıl adlandırmamız gerektiği sorusunu görmüş ve kısaca yanıtlamıştım (Spoiler vereyim: Cevap, ters kırpma [light trap] idi!). Bu konuda keşfedeceğim çok daha fazla şey vardı. Ben de sadece ters kırpma hakkında değil, benzer kavramlar ve şekiller hakkında da yazmaya karar verdim. Bilenler bilir, bazen öyle günler olur ki yazı tasarımcıları bu tür konularda uzunluğa hiç aldırış etmeden dört bin kelimelik yazılar kaleme almak isterler.
Kırpma
Kırpma (ink trap) genel olarak basılı grafiklerin iç köşelerindeki kenarların iyileştirilmesiyle ilgilidir. Yazıyüzlerinin yanı sıra baskı için hazırlanmış logolarda da görülebilirler. Geniş grafik alanlarında mürekkep dağılmalarına yol açabilecek yetersiz baskı şartlarına (örneğin çizgi kesişimleri) yönelik bir çözümdür. Bu etkiyi en aza indirmek için sorunlu kısmın etrafındaki yığın tıraşlanır. İşte bu tekniğin adı kırpmadır.
Yazıyüzleri arasında kırpmanın en bilinen örneği Matthew Carter tarafından tasarlanan Bell Centennial’dır. Bu yazıyüzü, 1978 yılında telefon rehberlerinde yazıyı olabildiğince küçük boyutta dizerek kâğıt ve baskı maliyetini azaltmak amacıyla oluşturulmuştu. Fakat sorun seçilecek yazı boyutunun küçüklüğü değildi, zira telefon rehberleri çok ucuz kâğıtlara çok düşük fiyatlara basılıyordu. Önlem alınmadığı takdirde ise harfler kolayca okunamayacak hâle gelebiliyordu. Carter’ın bulduğu çözüm içeride kalan köşeleri derinden kesmek olmuştu. Yazıyüzü, orijinal Bell Gothic’e kıyasla çok tuhaf görünse de 4 ila 6 punto gibi çok küçük boyutlarda basıldığında alınan sonuç göz alıcıydı. Taslak aşamasındaki kusurlu görüntüsü bilerek oluşturulmuştu ve mürekkebin kalitesizliğinden şikâyet etmek yerine ondan son dokunuşta yardım alıyordu. Pragmatik bir tasarımcının nasıl çalıştığını merak edenler için bu yazıyüzü tam bir başyapıt!
Bell Centennial hakkında daha fazla şey öğrenmek için Nick Sherman’ın makalesini okuyabilirsin.
Farklı bir örnek olarak Birleşmiş Milletler amblemini ele alabiliriz. Buradaki sorun dünya haritasının sıradan bir logo gibi kullanılması ve bu amblemin küçük boyutlarda iyi görünmeyecek olmasıdır. Eskiden ufak adaları işleyemeyen bilgisayarların çoğu tasarımcıyı gözyaşlarına boğuşunu zihnimde canlandırabiliyorum. Fakat bu amblemde böyle bir şey neredeyse hiç yaşanmadı çünkü kendisinin sadeleştirilmiş alternatif bir sürümü üretilmişti. Yazı tasarımcıları arasında Kiril yazı tasarımının elçisi olarak tanınan Maksim Zhukov, 1991 yılında BM logosunun küçük bir sürümünü tasarladı. Bu sürüm adaların sayısını azaltmasının yanı sıra boylam çizgilerini ve elbette kırpmaları ortadan kaldırıyordu. Tasarım konusunda daha kısıtlı bir anlayışa sahip insanlar, haritanın tam olmayışını eleştirebilirler fakat hiçbir zaman tek tek adaların sayılabileceği bir boyutta bu amblemin kullanılmayacağını lütfen unutmasınlar.
Aslında aynı logonun ölçeğe ve üretim yöntemine bağlı olarak sonsuz çeşitlemesi mevcut. Nitekim Wikipedia’daki sürüm bile elle yapılan bir rekreasyon gibi görünüyor. Bu haritayı gerçek temsilden ziyade bir fikir olarak düşünmek daha uygun olacaktır.
BM amblemli bu rozette anlaşılır ve son derece basitleştirilmiş bir harita görülüyor. Her ne kadar resmî bir materyal olmasa da resmî bir rozet de bundan çok farklı olmayacaktır.
Çeşitli biçimlerdeki kırpmalar
İkinci paragrafta şeklin değil, tekniğin kırpma olduğunu söyledim. Nitekim aynı amaçla oluşturulmuş sayısız şekil ve aynı şekle sahip sayısız amaç vardır. Ben bunları amaçlara göre kategorize etmeyi tercih ediyorum. Bu blog gönderisini kaleme almamın sebebi de bu. Hedef mürekkep lekesini azaltmak veya amaçlanan boşluğu mürekkeple doldurmak olduğu sürece bence hepsine şekilden bağımsız olarak kırpma diyebiliriz.
2009 yılında Hollandalı tasarım firması Spranq tarafından tasarlanan Ecofont, mürekkebi azaltmak amacıyla Vera Sans’ın ortasına delikler açılmış hâlidir. Büyük boyutlarda kullanıldığında metin biraz daha açık görünebilir veya boşluklar fark edilebilir, fakat aynı metni Vera’yla yazdırmak için gereken mürekkep miktarını azalttığı barizdir (bir dakika, daire boyutu değişken yazıtipi fikri olabilir belki). Bu yazıtipi mürekkepten ve paradan tasarruf sağladığını iddia ediyor, ancak ücretsiz değil. Yıllık abonelik ücreti olan 7 Avro’yu amorti edip tatmin edici bir kâr elde etmek için kaç baskı yapmanız gerektiğinden emin değilim. Galiba ortalama bir insanın ihtiyaç duyduğundan biraz fazlasına denk geliyor. O zamana kadar hiç baskı yapmamak muhtemelen daha ekonomik olacaktır. Her neyse, havalı bir tasarım fikri yine de.
Eski patronum Daniel Rhatigan’ın Monotype’ta çalışırken tasarladığı Ryman Eco da mürekkepten tasarruf etmek için aynı müşterinin isteğiyle tasarlandı, ancak amacı büyük boyutlarda harika bir görüntü oluşturmaktı. Mürekkep azaltma taktikleri, sıfırdan çizilen bu yazıtipinin tasarımının en önemli yanı. Ben sergi yüzü olarak daha kullanışlı olduğu kanısındayım. Bunun nedeni küçük boyutlarda kötü performans göstermesinden ziyade müşterinin isteklerinin muhtemelen çok iddialı olması.
Baskı mürekkebini azaltmayı amaçlayan bu ekonomik yazıtiplerinde, 2014 yılında ortaokul öğrencilerinin yaptığı, yazıtipinin küçültülüp inceltildiğinde daha az mürekkep harcayacağına dair meşhur keşifleri de dahil olmak üzere (daha ayrıntılı bir okuma için) aynı sorun göze çarpıyor. Bu sorunlardan birincisi, ev veya ofis ortamının, tasarımcının yazıyüzünün tam olarak ne şekilde kullanılacağını bildiği Bell Centennial’a kıyasla daha az kontrollü bir ortam olması. Yazıtipleri her türlü boyutta ve lazerin yanı sıra her türlü mürekkepli yazıcıda kullanılır (toner farklı bir işleyiş biçimine sahip kuru ve toz bir maddedir ve kırpmaların da işleyişi farklı olacaktır). Bu tür özel durumlarda kullanılan yazıyüzleri genellikle bu düzeydeki bir yanlış kullanımda iyi performans göstermez. Zaten çok geçmeden siz de kullanmayı bırakırsınız. İkincisi, baskı maliyetinden bahsederken, mürekkebin denklemin çok küçük bir parçası olduğu, kâğıdın azaltılmasının daha etkili olduğu unutulmamalıdır. Yazı tasarımında bu, sayfa başına daha fazla harf sığdırabilen daha okunur ve verimli bir yazıyüzünün tasarlanması anlamına gelir. Bell Centennial’ın yaptığı da nitekim buydu, amacı mürekkebi değil kâğıdı azaltmaktı.
Fakat Ecofont ve Ryman Eco’nun bize anlattığı mükemmel bir şey var: Sırf görüntüsü dikene benzemiyor diye bunları kırpma olarak nitelemeyi reddetmek zorunda değiliz. Önemli olan neyin amaçlandığıdır.
Kırpmanın Kökeni
Ngram Viewer’a göre, İngilizce ink trap teriminin tarihi yaklaşık 1860’lara dayanıyor. Fakat tipografi için değil, bir kalem patenti için alınmış. Bulabildiğim en eski sonuç, 1931 yılında Amerikalı basım endüstrisi dergisi Editor & Publisher’ın 64. cildinin 15. sayısının 26 ve 27. sayfalarındaki şu reklam oldu:
Bu noktada kırpmanın yeni bir terim olmadığını ve daha da önemlisi, çözüme değil soruna atıfta bulunduğunu görebilirsiniz. Bu her ne kadar ilginç bir açıklama olsa da ben okurun kafasını karıştırmamak için terimi kullanma şeklimize bağlı kalacağım.
Ters Kırpmalar
Hâlâ burada mısınız? Çok güzel çünkü nihayet Yves’in paylaşımını tartışmaya başlıyorum.
20. yüzyıl sonları, metal yazı kullanmayı bırakıp kamera, lens, film ve ofset baskı kullandığımız fotodizgi çağıydı (ne var ki bu çağ kısa sürmüş ve Batı’da bir süre sonra yerini bilgisayara bırakmıştı). Yeniden üretim süreci, mürekkebin yanı sıra daha çok film kısmından kaynaklanan yeni bozulmaları ortaya çıkardı. Bitmiş tasarımın resmi bir filme çekilir, filmin ışığa daha fazla tepki vermesini önlemek için özel bir sıvı içinde geliştirilir ve geliştirilen film grafiklerin basılacağı metal bir levhaya dönüştürülür. Metin, odak dışında kalan lensler veya az gelişmiş filmler nedeniyle bulanıklaşabilir ve yuvarlaklaşabilir (diğer bozulmalar arasında kırpılma ve eğrilme de sayılabilir).
Yuvarlaklaşmayı telafi etmek için yazıyüzlerinin köşelerini baskı öncesinde daha keskin hâle getirebilirsiniz. Neue Helvetica’da fotodizgi için bu beyaz sivri dikenlerin olmasının sebebi budur. Artık ana çizimi ölçekleyebildiğimize göre yazıyüzünün daha büyük boyutlarda kullanılmasıyla ilgili de bir sorunumuz var demektir. Geçmişte birden fazla optik boyut seçeneği sunan şirketler olmuştu. Fakat bu boyutta herhangi bir yazıyüzü kullanılacaksa dikenlerin fark edilebileceğini, dizgicilerin kesinlikle onlara anında rötuş yapabileceğini hayal edebiliyorum.
Yukarıdaki Neue Helvetica ana frisketinde (tam resim için Wikipedia’ya bakın) ilginç bir şekilde içeride dikenler bulunmuyor. Oysaki kırpmaların aksine hem içeride hem dışarıda bulunmaları gerekiyor. Simoncini gibi diğer şirketlerin hâlihazırda her ikisini de yaptığını unutmayalım. Bu durum bu ana numunelerin yapılışından kaynaklanan bir uzlaşmadır: Şeffaf bir filmi harfin negatif biçiminde kesilecek kırmızı bir maskeleme filmi olan Rubylith ile yapıştırırsınız. Bu sayede kırmızı ince parça kolayca çıkarılabilir. Numune üretmenin fotoğraf da dâhil başka yolları da vardı; bu yolda dikenler fiziksel bir plastik parça yerine basılı görüntülerdi. Bunlara görünüşüne göre diken ve sivri uç gibi pek çok isim veriliyor fakat benim favorim kesinlikle ısırılmış çatal!
Bu arada, dikenler sizce de serife benzemiyor mu? Bence benziyor. Eskiden gün ışığı altında görülen yazıtlara uygulanan seriflerin bile bir tür ters kırpma olduğu öne sürülebilir. Ne var ki Antik Romalılar böyle bir terminolojiye sahip değillerdi. Onların arzusu harflerin gün içinde mümkün olduğunca uzun süre okunur kalmasıydı ve serifler çeşitli ışık açılarında köşeleri karanlık tutmada serifsiz biçimlerden daha etkiliydi. (Bunun ne denli eski bir tartışma olduğunu bilmiyorum ama tartışmanın benimle başlamadığı kesin. Konuya tam anlamıyla vakıf olabilmek için Edward Catich’in “The origin of the serif” ve Stanley Morison’ın “Politics and Script” kitaplarını muhakkak okumam gerekiyor. İlkini okumayı daha önce denediysem de Linotype’ın Baskerville’ine dayanamamış ve kitabı yarıda bırakmıştım.)
Bu teoride bana katılıyorsanız Metodo Simoncini’nin W ilüstrasyonunda çift ters kırpma olduğunu söyleyebilirsiniz.
Fotodizgide ters kırpmalar konusuna geri dönecek olursak Japon fotodizgi şirketi Shaken de ters kırpma tekniğinden yararlanmıştır ve daha eski tasarımlarında bu daha belirgindir. Shaken bu taktiği dış köşelere uygulamadı, yalnızca Univers’i Haas’tan ayırıp yaşanan onca tartışmadan sonra orijinalinden çok daha küçük olmak kaydıyla ikisini muhafaza etmeye karar verdiklerinde uyguladılar. İç ve dış için iki ayrı terimleri vardı: Sumitori (隅取り/墨取り) ve Kadodashi (角出し). Kadodashi, muhtemelen Batılı yazıyüzlerini taşımak zorunda kalana kadar popüler olmamıştı.
Linotype Digiset adlı bir dijital fotodizgi sistemi için Demos ve Praxis’i tasarlarken Gerald Unger, “Peki ama yuvarlaklaşmayla neden mücadele ediyoruz? Neden bunu bir özellik hâline getirmiyoruz?” diye düşündü. Bu yazıyüzlerinde köşeler yuvarlanarak görüntünün tüm boyutlarda tutarlı olması sağlanır ve çentiğin (notch) derinliği küçük harflerde sürdürülmez.
Ekranda ters kırpmalar
Tüplü monitörlerde (CRT), renkli olarak yayın yapmak oldukça zordu zira beyaz konturları kalınlaştıran ışık lekelenmesi ve yatay konturları (yatay hareket bulanıklığına benzer biçimde) belirginleştiren tarama çizgisi bozukluğu sorunlarının yanı sıra yayın, izleyicinin ekranındaki manyetik bozulmalar nedeniyle sürekli olarak bulanıklaşıyordu. Amerikan yayın sektöründeki popüler yazıyüzü, ekrandaki iyi okunurluk oranı ve metin uzunluğuna bağlı olarak News Gothic idi. Amerikan yayıncılık ağı CBS’in Grafik Sanatlar Departmanı’ndan Rudi Baas bunu geliştirmek için 1967 yılında ekranda kullanılmak üzere serifsiz bir yazıyüzü oluşturdu (bkz. Visible Language dergisinin 4. sayısı, 23 sayılı makale). Özellikle köşelerde yapılan çok fazla denemeden sonra ekip, yuvarlak iç köşeler elde etti (Baas onlara lacnae adını verdi. Ayrıca daha belirgin oldukları için dış köşeleri de kaldırmaya karar verdi). Bu, siyah metin üzerine beyaz içindi ve siyah sürümde kırpma yoktu, ayrıca siyah üzerine beyaz baskıda olması gerekenin aksine daha kalındı.
Nick Sherman’ın Rudi’si (tasarımı devam ediyor), CBS News 36’in bir canlandırmasıdır ve bu makalenin yazıldığı tarih itibarıyla aslına sadık bir niteliktedir. Briefcase Yazıevi’nin Çekya TV’leri için hazırladıkları yazıyüzleri hakkındaki makalesi de bu konuda önerilenler arasındadır.
Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik, piksel ızgarasının hiç dik durmadığı ve harflerin neredeyse her zaman çapraz, çarpık ve hareket hâlinde olduğu vahşi ortamlardır. Niteesh Yadav’ın Reading MATD yazıyüzü ARone, hem iç hem de dış kısma keskin kenarlar ekleyerek bu sorunla savaşıyor (Unger ona Demos’u gösterdi, ancak Niteesh M.O.L. adlı yazıyüzünün konuyla daha alakalı olduğunu söylüyor. 1 2). Kenarı geliştirmeyi amaçladığı ve ışık içerdiği için teknik olarak ters kırpmaların tanımına uyuyorlar, ancak şekil ve ışık, fotoğraf ve LCD arasında farklı şekillerde etkileşime giriyor ve tüm dijital ekranlar ışık yaymıyor. Piksel kırpmaları daha kesin ve akıllıca bir tanım seçeneği olabilir. Bu terime bağlı kalmak zorunda değiliz, sadece tanım yapacak başka yollar öneriyorum.
David Jonathan Ross’un Input’undaki geniş çentik (notch), ters kırpmaya net olarak diğer bir örnektir. Düz ağırlığı, 100 birimlik kontur kalınlığı ile 11 piksel yükseklik ve 7 piksel genişliğindeki gövde üzerine çizilmiştir (UPM akıllıca 1100'e ayarlanmıştır). Ross, omuzlar, kâseler ve gövdeler arasında bir beyaz piksel çentiği olduğundan emin olmak istemiş ve tam olarak 100 birim derinliğindeki bu büyük kare çentiği bulmuştur. Sayılar, onun amacı hakkında çok az şüphe duymamın nedeni. Sanırım çentikler daha derine inebilir, ancak bu, konturları parçalamakla sonuçlanabilir.
Köşe Kesikleri
Bilgisayar ekranında Bézier eğrisi oluşturmanın henüz ilk zamanlarında bazen yazılımın (engine) yörüngeyi yeterince kesin olarak hesaplayamaması nedeniyle ana çizgilerin keskin köşelerden fırladığı durumlar olurdu. Yazı tasarımında bunun için bulunan çözüm köşenin ucunu kırpmaktı.
Bu tür hatalar artık geçmişte kalsa da kimi zaman sinir bozucu olabilen dış çizgi etkilerine karşı hâlâ etkili bir önlem olduğu için bu işlem kullanışlılığını henüz yitirmedi. Teknik terimlerle ifade edecek olursak yaptığınız şey esasen dış çizgiye gönye sınırını gömmektir. Akira Kobayashi’nin DIN Next, Akko ve Between gibi çalışmalarında görülebilen ince yuvarlama tüm yazıyüzüne uygulanan çözümün aynısıdır (Kendisi bana kontur etkisinin önemsiz olduğunu söyledi). Küt köşeler insan gözü için daha az rahatsızlık vericidir, özellikle de iğne fobisi olanlar için.
Genellikle kırpma olarak tanımlanıyor gibiler ama ben köşe kesimi demeyi tercih ediyorum çünkü olan şey aslında bu. Bu bir kırpma işlemi değil nitekim mürekkebi azaltmaya çalışmıyor. Köşeleri belirginleştirmediğine göre ters kırpma da diyemeyiz.
Yırtık kırpması
İnce kâğıtları büktüğünüzde, özellikle hâlihazırda bir çentik varsa yırtılmaları ve çatlamaları muhtemeldir. Bunu önlemenin yaygın yolu çatlağın ucuna bir delik açmaktır. Dolma kalemlerde ve kamış kalemdeki deliğin amacı, yarığın neden olduğu gerilimi rahatlatmaktır ve çatlağın büyümesini önlemektir. Daha sonra üretimde delinerek veya oyularak yapıldığından bu delik genellikle daire şeklindedir. Yırtık kırpması (tear trap) teriminin bu yazıdaki tutarlılığı korumak için benim ürettiğim bir terim olduğunu lütfen unutmayın.
Bu, kâğıt üstüne basılması pek beklenmeyen yazıyüzleri arasında en az yaygın olanlarıdır. (CBS News 36 yanlışlıkla da olsa buna uygundur). Aslında ben bir örnek biliyorum: Merhum Mitsuo Katsui tarafından tasarlanan Tokyo’daki Musashino Sanat Üniversitesi’nden bir logo. Küçük delikler iç köşelerde olup yapısal sağlamlık sağlar. Minoru Niijima’nın afişi, fikri etkili bir şekilde gösteriyor. Burada eleştiri getirmek bana düşmez çünkü eskiden ben de Katsui ve Niijima’nın bir öğrencisiydim ve çalışmalarına hâlâ büyük hayranlık duyuyorum.
Çağdaş kırpmalar
Bu kırpmaların farklı amaçları olmasına ve bu problemlerin birçoğu günümüzde geçersiz olmasına rağmen, ortaya çıkan şekiller kendi başlarına faydalı olabilir. M ve W gibi harfler, kütleleri nedeniyle gözle görülür şekilde daha ağır görünebilen çok sayıda birleşme noktası içerir. Konturların arasına aralık koyarak bu süreçte harfi daha geniş hâle getirerek veya birleşme noktalarını derinden keserek siyah yoğunluğunu azaltabilirsiniz. Saydıklarımdan sonuncusu tipik kırpmalarla benzerlik taşısa da çözmeye çalıştığı sorun, doğası gereği optiktir.
Kırpmalar pratik sorunları çözmesinin ötesinde çok havalı da olabiliyor. Bell Centennial, orijinal amacı farklı olsa da olağan dışı ayrıntılar nedeniyle bazen büyük boyutlarda kullanıldı. Bugün ise ekran kullanımı için beyaz şekillerin etkileşimini araştıran Minotaur Beef, GT Flexa, Whyte Inktrap, TT Trailers gibi (daha fazlası için şuraya bakınız: Fonts In Use) epeyce yazıyüzü mevcut. Bell Centennial’ın Gemeli Micro, Retina ve Trench gibi daha gerçekçi türevleri, ekran kullanımlarını da öngörüyor gibi görünüyor (kesinlikle son ikisi). Her ne kadar reklam hilesi gibi görünse de Rudi gibi alışılmadık şekiller ve Heavyweight Type’ın AVU için tasarladığı özel yazıyüzüne bayılıyorum 😍. Bir bakıma, kırpmalar iç kısımdaki serifler hâline geliyor ve yavaş yavaş serif kategorisinin ayna evrenini oluşturuyor diyebiliriz.
Sans-seriflerin bugünlerdeki popülerliği inkâr edilemez fakat geleneksel sansın cansız görüntüsü, ayrıntı arayan ama serif sevmeyen modern gözler için çok sıkıcı görünebilir. Ters kırpmalar ve serifler arasında çizdiğim analojiye benzer olarak kırpmaları da glifin iç kısımları için yeni bir serif biçimi olarak görüyorum. Alternatif evren serifleri fikrinin henüz emekleme aşamasında olduğu ve Latin tipi sınıflandırma sistemimizin kırpma şekillerinin bir alt sınıf tanımlayıcısına sahip olabileceği bu zamana bir gün geriye dönüp de bakabiliriz.
Sonuç
Tüm bu ukalalıklarıma rağmen (bu arada, buraya kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederim), bu ayrımlar çoğunlukla geçmiş örnekleri veya belirli bir niyeti tartıştığımız sürece önemli. Kırpmayı genel bir tabir olarak kullandığınızda size düşmanlık beslemeyeceğim ancak yaptığınız şeyleri, özellikle de popüler olanları, neden yaptığınızın farkında olmanızı istiyorum. Umarım size kafa yoracak bir şeyler ve gelecekteki yazı tasarımlarınız için birkaç fikir vermişimdir.
Bonus: Görkemli Kırpmalar
Beyazların üstünlüğünü savunan bir erkek olduğunuzu ve birleşik çeşitlilik ile ilgili sorunlarınız olduğunu düşünelim. Onları evinize davet ediyor ve kaçışlarını engelliyorsunuz. Ancak stratejiniz, Tibetçe konuşan bir grup oyuncak ayı tarafından bozuluyor.
Yazının orijinali:
Toshi Omagari, Ink Traps and Pals, 3 Nisan 2021.
Yazarın, izniyle Türkçeye çevrilmiş ve yayımlanmıştır.Yazar hakkında:
Londra’da yaşayan Japon yazı tasarımcısı Toshi Omagari, Japonya’daki Musashino Sanat Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde lisans ve İngiltere’deki Reading Üniversitesi Yazı Tasarımı Programı’nda yüksek lisans eğitimini tamamladı. Latincenin yanı sıra Yunanca, Kiril, Arapça, Tibetçe, Moğolca, Tengwar gibi alfabeler için yazı tasarlayabilen Omagari, 2012 ila 2020 yılları arasında Monotype’ta çalıştı.Çeviri: Rüstem Sayar
Çeviri Editörü: Murat Ertürk ve Oğuzhan Öçalan