Söyleşi: İbrahim Kaçtıoğlu

Element Type’ın kurucu ortaklarından İbrahim Kaçtıoğlu ile okul yıllarından başlayıp EsadType’ta eğitim almaya uzanan kariyer yolculuğunu konuştuk.

--

İbrahim Kaçtıoğlu’nun çalışma ortamından bir görüntü.

Marmara Üniversitesi GSF Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olduğunu biliyoruz. Yazı tasarımına ilgin ne zaman ve nasıl başladı?

Lisans döneminin başında yazı tasarımına dair az bilgiye sahiptim. Ciddi mühendislik bilgisi gerektiren, görsellikten çok teknik bir problem çözmeye odaklı bir disiplin olduğunu düşünüyordum. Her nedense yine de, beğendiğim ve okulda üretmeye çalıştığım işler tipografi ağırlıklıydı. Sanırım kelimelere ve dillere olan ilgimle bir bağlantısı var.

Okulun sonlarında doğru grafik tasarımın diğer dallarına ilgim giderek azaldı ve mezuniyet projesinde yazıyüzü tasarlamaya karar verdim.

EsadType’ta yüksek lisans yapmaya ve yazı tasarımında uzmanlaşmaya nasıl karar verdin? Biraz Esad’daki eğitim hayatından, eğitim programından ve eğitimcilerden bahseder misin?

Grafik tasarımcı olarak çalıştıkça bu meslekten kopmaya başladım. Boş bulduğum fırsatlarda yazı tasarımını öğreniyordum. Bu disiplinin gerektirdiği estetik fikri zanaat ile geliştirmekten keyif aldıkça enerjimi yazı tasarımına yönlendirdim. Önce yüksek lisansta Onur Yazıcıgil danışmanlığında yazı tasarımı projesi, daha sonra Fontfabric’te staj ve çalışma derken, meslek geçişini neredeyse tamamlamıştım. Yine de yazı tasarımında kapsamlı bir örgün öğretimde yer almayı istiyordum ve böylelikle son saniyede de olsa EsadType’a başvurabildim.

EsadType, yazı tasarımı alanında, on sekiz ay süren, bir post-diploma programıdır. Her sene dünyanın çeşitli yerlerinden beş (çok nadir altı) öğrenci kişisel mezuniyet projesi önererek programa katılıyor. Bir seneden uzun sürdüğü için bir önceki dönem, yeni dönem öğrencilerle beraber altı ay geçiriyor. Yeni öğrenciler ilk altı ay çeşitli çalıştaylar, kısa projelerle mezuniyet projelerini kavramsal olarak geliştirip son bir senelerinde bu projeye odaklanmak için hazırlanıyorlar. Tabii bu sırada bir önceki dönem öğrencileri ise mezuniyet projelerinin son altı ayını geçiriyor.

Öğretmenlerimiz: Patrick Doan, Hugues Gentile, Hélène Marian, Sébastien Morlighem, Frederik Berlaen oldukça bilgili ve enerjikler. Her biri çeşitli yönlerden projelerimizi takip ediyor ve geliştirmeye yardım ediyor. 2024–2026 dönemi başvuruları başladı. Detaylı bilgiyi Ésad Amiens’in internet sitesinden elde edebilirsiniz.

Kaçtıoğlu’nun EsadType’ta mezuniyet projesi olarak Latin ve Arap alfabelerini içeren Wierd’in yazı numunesinden örnekler

EsadType’ta mezuniyet projesi olarak Latin ve Arap alfabelerini içeren Wierd adlı bir yazıyüzü tasarladın. Proje açıklamasında “Doğu ve Batı görsel kültürleri arasında sıkışmış hisseden bir kişi olarak benim tipografim nedir?” sorusunu temel aldığını söylüyorsun. Bunu biraz açar mısın?

Türkiye’de konu görsel sanatlar ve tasarım olunca akla (neredeyse) sadece Batı’daki pratikler geliyor. Haliyle örgün öğretimde aldığımız eğitim de bu yönde ve grafik tasarım öğrencisi olarak hep Batı’ya ait örneklere bakarak tasarımcıları takip ederek pratiğini geliştiriyorsun. Bunun yanı sıra Doğu’daki sanat ve tasarım merkezlerinden biri olan İstanbul’da doğup büyüdüm. Bilindiği gibi Doğu sanatında tipografi, resimlemedeki kısıtlamalar nedeniyle birçok alanda yoğun olarak kullanılmış. İstanbul’da da bunun varlığını hissetmek oldukça kolay.

Bir tarafta maruz kaldığım Batı estetiği bir tarafta örtbas edilen Doğu estetiği arasında bir görsel kimliğe sahip olup olmamam gerektiğini uzun zamandır sorguluyordum. “Bir yere ait olmalı mıyım?” veya “Sadece bir yere mi ait olmalıyım?” gibi soruların bir şekilde işlerime etki ettiğini düşünüyorum. Bu projede de pratiği üzerine böyle soruları olan biri olarak benim yazı tasarımı yapma biçimimi, üretmekten keyif alabileceğim, ne tür şekilleri çizmeyi sevdiğimi bana gösterebilecek bir yazıyüzü üretmeyi denedim.

Wierd’in tasarım sürecindeki eskizlerden bir örnek

Wierd, küçük boyutlarda kullanım için hazırlanmasına rağmen oldukça radikal biçimlere sahip. Wierd’in tasarım sürecinde temel biçimsel özelliklere nasıl karar verdin? Biraz Wierd’in tasarım sürecinden bahseder misin? Yayımlanmış halini ne zaman göreceğiz?

Projemin belirleyici unsurlarından birisi deneysel ve kişisel olması. Bu durumda bilimsel veya pratik bağlamda küçük boyutlarda okunurluk sorunlarını çözmek zorunda olması geçerliliğini kaybediyor. Yani küçük boyutlar konusunda çığır açan çözümler sunma gibi bir iddiası yok. Daha çok kendimi katı sınırların içine yerleştirip rahatlık alanımın dışına çıkarttım.

“Bütün süreç boyunca eskiz defterim, ekranda çizdiklerim ve aldığım çıkışlar arasında gidip gelerek uygun formları ve ahengi buldum.”

Küçük boyutlar mefhumuna odaklanmamın sebebi, harflerin çizileceği veya basılacağı alanı fiziksel olarak çok küçültmek. Harfleri detaylı çizmeyi imkânsızlaştırarak yazıyüzünü kişisel ve ilginç kılan harflerin ahengine ve yapısına odaklandım.

Projeye iki milimetre yüksekliğindeki satırlara çeşitli yazı araçlarıyla eskizler yaparak başladım. Böylelikle biçimlerin bu boyutta ne kadar işlevsel olup olmadığını sayısal ortamda font dosyası haline getirmeden değerlendirebiliyordum. Bütün süreç boyunca eskiz defterim, ekranda çizdiklerim ve aldığım çıkışlar arasında gidip gelerek uygun formları ve ahengi buldum.

Henüz yayımlanma tarihine dair bir fikrim yok açıkçası. Her yazıyüzü projesinde olduğu gibi birazcık demlenmesine zaman tanımam gerekir.

Dilerseniz detaylar için Wierd’in süreç kitabını okuyabilirsiniz. Maalesef sadece İngilizce dilinde mevcut.

Wierd’in tasarım sürecindeki eskizler

Bazı yazı tasarımcılarının ilhamını efemeralardan bazılarının da sokaklardaki yerel yazılardan aldığını biliyoruz. Senin ilham kaynakların neler?

Çok özel bir ilham alma biçimimin olduğunu düşünmüyorum. Herkes gibi ilham her yerden gelebiliyor. Neye göre değişiyor bilmiyorum ama dönemsel olarak bazen eski yazı numunelerinden, bazen sokak tabelalarından, bazen üzerinde yazı olan herhangi bir şey zihnimde bir şeyler canlandırıyor. Sanırım bütün bu kaynakların ortak teması olarak matraklığı söyleyebilirim. İçinde bana komik gelen bir şey varsa bir şekilde fikir veriyor.

Element Type kütüphanesinde yer alan yazıyüzleri

Yakın zaman önce harika bir tanıtım animasyonuyla Doğukan Karapınar ve sen, Element Type adlı bir yazıevini hayata geçirdiniz. Bir yazıevi kurma fikri nasıl gelişti?

Doğukan ile Marmara Grafik’ten arkadaşız, iki sene önce Doğukan’ın tasarladığı Terrain hakkında fikir alışverişi yapıyorduk. Bir noktada ikimizin de aklında olan yazıevi kurma fikrini filizlendirmeye karar verdik. Uzun ve meşakkatli bir süreç oldu ama çıkan üründen memnunuz. Yazı tasarımına kişisel yaklaşımlarımızı zanaat ile birleştirerek yansıtabileceğimiz bir mekân çıktı ortaya. Harika animasyonun yönetmenliği ve hayata geçirilmesi için Ahmet Fahri Küçük’e, sanat yönetmenliği için Özge Kepenek’e teşekkür ediyoruz.

Ahmet Fahri Küçük ve Özge Kepenek tarafından hazırlanan Element Type’ın tanıtım videosundan görüntüler

Kütüphanenizde Terrain, Intern, Node, Rolanti ve Host Grotesk olmak üzere beş yazıyüzü bulunuyor. Kütüphanenizde yakın zamanda yeni yazıyüzlerini görecek miyiz? Bir yazıevi olarak gelecek planlarınız neler?

Şu anda açık kaynak olan Host Grotesk için bir güncelleme yapıyoruz. Belki de Google Fonts ile yayımlayabiliriz, şimdilik sitemizden veya Github sayfası üzerinden indirilebilir. Kataloğumuz için, çalıştığımız grotesk yapıda bir sans serif yazı ailesi var. İlk onu yayımlayacağız. Kısa vadedeki planımız yeni yazıyüzlerini bitirdikçe yayımlamak, orta vadede Latin dil desteğini genişletmek ve teknolojik açıdan gelişime devam etmek, uzun vadede ise Arap ve Kiril alfabesinde destek ve yeni yazı aileleri tasarlamak diyebilirim.

“Çeşitli elektronik cihazlara yüklenebilen bu ufak yazılımların [fontların] rastgele oluşturulmadığını, estetik kaygılar ile uzun zamanlar boyunca işlendiğini bilmek önemli bir başlangıç.”

Yazıevini Türkiye’den yürütmek ile yurtdışından yürütmek arasında ticari açıdan farklar var. Bu konu hakkında deneyimlerin neler?

Bunu etraflıca konuşabilmek daha iyi olurdu. Maalesef Türkiye’de font satın alma refleksi yok denecek kadar az. Bu refleksin ülkelerin ekonomik olarak gelişmişliğiyle de güçlü bir bağlantısı var ancak yazıyüzlerinin arkasında insanlar olduğunun bilinmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Çeşitli elektronik cihazlara yüklenebilen bu ufak yazılımların rastgele oluşturulmadığını, estetik kaygılar ile uzun zamanlar boyunca işlendiğini bilmek önemli bir başlangıç.

Element Type olarak lisanslama modelini oldukça basit tutarak satın alma refleksinin gelişmesine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Aynı zamanda alım gücü Batı’daki ülkelere göre az olan ülkelerdeki küçük veya orta boyuttaki organizasyonlara yerel fiyatlandırma imkânı sunuyoruz. Böylece bir nebze de olsa bu bilinci geliştirebiliriz.

Senin gibi yurtdışında veya Esad’da lisansüstü eğitim almak isteyen ilgililere, genel olarak ise yazı tasarımında uzmanlaşmak isteyenlere ne önerilerde bulunabilirsin? önerilerin nelerdir?

Maalesef akademik düzeyde bu alanda eğitim veren yer sayısı hâlâ çok az ve birçoğu Avrupa’da. Türkiye’deki bir adayın halihazırda çok rekabetçi olan bu ortamda bir de kur farkıyla mücadele etmesi işleri zorlaştırıyor açıkçası. Yine de her geçen gün yazı tasarımında yeni çevrimiçi eğitim programları çıkmaya devam ediyor. Önerilerimden birisi bu alanda uzmanlaşmak için örgün bir eğitim almak zorunda hissetmemeleri olur. Vasat bir bilgisayar ve internet bağlantısı ile bu konuda birçok kaynağa erişmek mümkün.

Öğrenmeye açıklık, sürekli Neden ve Nasıl’ı sorgulamak ve güzel bir yazı ailesinin işledikçe süreç ile geleceğini bilmek ilk aklıma gelenler. Aynı zamanda yazı tasarımıyla ilgilenen insanlarla iletişime geçmek, yardım istemek veya etmek de çok kıymetli.

EsadType programı veya bu konuda soru sormak isteyen olursa iletişime geçmekten çekinmeyin.

Son olarak TTT okurlarına ne söylemek istersin?

Çok uzun zamanlar birçok yazı sistemine ve dile ev sahipliği yapmış olan İstanbul’un tipografi kültürümüzün canlanmasında çok önemli bir payı olmalı. Bu çok kültürlü ortamın eskisi gibi şenlendirmenin TTT gibi hareketlerle mümkün olabileceğini düşünüyorum. Okumak ve soru sormak ilk adımlar sanırım. Daha sonra yazı tasarımı yapan ve bunları kullananların iletişimde olduğu etkinlikler ve topluluklar oluşturmak renkliliği canlandıracaktır. Sanat veya tasarımın dünyayı kurtarabileceğini düşünmesem de insanlık var oldukça yazı, kültürlerin en büyük parçalarından biri olmaya devam edecektir, haliyle yazı tasarımcıları da harfleri eğip bükerek bu çeşitliliğe katkı sağlayacaktır.

Söyleşi: Murat Ertürk
Editör: Oğuzhan Öçalan

Her türlü görüş ve önerini e-posta ile gönderebilir, sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsin. Yazı tasarımcılarıyla yaptığımız söyleşilere buradan göz atabilir, Tipografi Bülteni’ne abone olmadıysan buradan olabilirsin.

FacebookTwitterInstagramYouTube

--

--