İSTİLA — BEN NASIL GÖRDÜM?

Kübra Tıraş
tiyatroco
Published in
3 min readAug 31, 2018

Henüz yaşımız küçükken imge kelimesinin basit açıklamasıyla karşılaşırız. Bir sandalye, bir elma ya da bir kalem üzerinden olur açıklama. Mesela kalem denince benim kafamın içinde kırmızı bir kurşun kalem beliriyor, sen ise simsiyah bir tükenmez kalemi düşlüyorsun, bunlar bizim imgelerimiz, derler. Kelimeler her birimizde başka çağrışımlar yapıyor, diye devam ederler. İmgelerimizin farklılığı bize bir şey daha söyler. Kelimeleri duyduğumuzda başka şeyler düşlemek, o şeyi belli kalıplara sokmamak da demektir. Öyle ya kalem ille de kırmızı değildir. Elbette ki konu kalem olunca biçimsizlik çok daha kolaydır. Mevzu biz insanlara geldiğinde ise imgeler ortaklaşmaya, tekleşmeye başlar. İstila, tek bir isimle başlar: Abulkasem. Ve ortaya yitirilen farklılık, kazanılan kalıplar konur. Her şey bir isimle başlar, herkes bir sözcüğe sığmayı başarır.

Bir piyesin içinde Abulkasem’i duyarız. Bu sözcük diyalogların arasına gizlenmiş haldedir. Piyesten geriye ise konuşulanların, olan bitenlerin değil de yalnızca Abulkasem’in izi kalır. Bu isim ağırlığı(!) ile akıllarda yer eder. Sonra da oradan oraya kılık değiştirerek yayılmaya başlar. Bize aktarıldığı gibi bazen bir sıfat, bazen bir fiil olur. Yalnızca bir kelimedir, hiçbir zaman daha fazlası olmaz. Fakat herkes bu ismi ciddiye almaya, ona düşman ya da dost olmaya meyillidir. Ona karakterler biçerler. Evet, imgeler başlangıçta farklıdır. Fakat zaman geçtikçe Abulkasem’in çağrıştırdığı şey sabitleşir. İsveç’te geçen hikâyede Abulkasem yakalanması gereken ve kim olduğu bilinmeyen bir tehlike haline gelir. Olmayan suçlarıyla gözümüze sokulur. Hal böyle olunca sözcük, varlığının ötesinde bir şeyler anlatmaya başlar. Bizim birbirimize olan bakışımızın sembolü oluverir. Yani; İstila, tam bir öteki anlatısıdır. Bizden farklı olana yabancılığımızı ve bu yabancılığın düşmanlığa evrilişini gösterir. Abulkasem ırk, din ve dil ile İstila’nın sunduğu insanlardan başkadır. Onu tanımayan insanlar bu yabancı kelimeden korkar. Tanımayı denemek yerine çoktandır biliyorlarmış gibi davranmayı seçerler. Çünkü böylesi çok daha az baş ağrıtıcıdır. Olmayan düşmanlık da var olur. Batı’nın Doğulu olana karşı önyargısını inceleyen oyun, insanların arasındaki uzaklığın büyük bir mantıksızlıkla çevrili olduğunu gösterir. Öyle ki insanlar dinlerken bile duymaz, seviyorum’lardan nefret çıkarır. Düşmanlığın kendisi ve Abulkasem’in etkisi korkutucudur. Fakat oyun tüm bunları mizahla işler. Sebebi, önyargıların ne denli anlamsız olduğunu mizahın gösterme yetisine dayanır. Mizah, bariz olanı açık etmede bire birdir. Oyun, seyirciye bir saçmalık verir ve güldürerek onları saçma olduğuna ikna eder. Daha sonra gülünenin gerçekliğiyle yüzleştirir ve düşünmeden geçilmesine engel olur. İstila, kelimelerin çevrelediği iletişimimizin yere basmayan adımlarınadır.

B Planı’ndan izlediğimiz İstila, Jonas Hassen Khemiri tarafından yazılmış. Babası Tunuslu olan yazar İsveç’te göçmen bir ailenin parçası olarak yaşamanın zorluklarını İstila’da seyirciye sunuyor. Oyun, belli temaların içinde ilerliyor. Yüksek tempoyla ilerlerken konseptlerin tekrarı sonlara doğru seyirciyle kurulan bağı biraz zayıflatıyor. Bu sebeple oyunu uzun bulan birçok insana denk gelebilirsiniz. Fakat bu küçük eleştiri dışında oyun; metni, çevirisi ve oyunculuklarıyla özel bir oyun. Bir kelimeye odaklanmak ve onun etrafında dönenleri yavaş yavaş kavramak oldukça güçlü bir fikir. Güzel bir anlatıyla da birleşerek tastamam oluyor.

Hepimiz bir suretle bir şehre doğarız. Yaşamımızın geri kalanında da bize benzeyen suretler, bizimkini andıran şehirlerarasında olmayı dileriz. Yalnız olmamaya olan açlığımızdan benzerlikleri ararız. Farklılık ise bir huzursuzluk sebebidir. Bizden olmayana karşı öfkemiz tümüyle kendimizle olan sıkıntımızdandır. Hissedilen nefret kusurumuzdur. İstila, bizi kusurlarımızdan arınmaya davet eder. Yargılarımızın üstünden atlayıp karşılıklı konuşmayı teklif eder. Bu, herkesin mustarip olduğu bir karmaşayı durdurma isteğidir. Abulkasem aşina olmadıklarımızdır. Abulkasemleri duyduğumuz, duymakla kalmayıp anladığımız günler olsun!

Originally published at www.tiyatro101.com.

--

--

Kübra Tıraş
tiyatroco

Tiyatro101 | BOUN “Sevip yaşayanlar oldu, sevdi yaşadılar.”