İlkokulda türkçe hocamız tarafından hep günlük tutmamız öğütlenirdi. Günlük tutun mutlaka… O zaman daha genç olan beyinlerimiz kavrayamazdı bunun önemini. Yaşanacak o kadar çok vaktimiz vardı; ama bir kısmını bile günü yazmaya ayıramazdık.
Son lise başladı, lise ile birlikte artık bir benliğimiz oldu ve biz artık ben olduk. — Aşık oldum, düşman oldum, arkadaş oldum, dost oldum, çalışkan oldum, tembel oldum… İz bırakmak amacıyla sırayı kazıdım ağaçları deştim; ergendim belki biraz fazla.
Başkalarının okuması umuduyla günlük tutar sonra, kimse okumasın diye sıkı sıkı kilitlerdim. Çantamın en derinlerine saklar öte yandan sakladığımı insanlara gösterirdim. Merak etmelerini sağlar ve o günlüğü okumalarını umardım. Bu, kendimi anlatmanın basit bir yoluydu; ancak sadece kardeşim okurdu günlüğümü…
Şimdi çok zaman sonra, tekrar bir günlük tutuyorum ve bu sefer herkese açık yazıyorum, kendimi gizliyorum sadece. İnsanları yerleri…
Ben Mavi. Bu da benim günlüğüm…