Sepya / I — Başlangıç

Medeni Baykal
tozlu mavi defter
Published in
1 min readSep 18, 2012

Sessizliğe bürünüyor dünya. Tüm renklerini yitiriyor hayat, günleri sepya yaşıyorum. Yağmur bile zift yağıyor. Hep birilerinin üzerine düşüyor yıldırımlar. Tüm trenler birbirine zıt gidiyor. Şehir susuyor, farkına varamıyor yokluğunun; olmamıştı, olmuyor…

Anla Sepya; peşinde koşuyorum. Yükselttikçe yükseltiyorum seni. Anla Sepya, şimdi o kadar yüksektesin ki; ben, hiç ulaşamıyorum sana. Seni övmek istiyorum, övemiyorum. Sana güzel şeyler söylemek istiyorum, söyleyemiyorum. Anla Sepya, seni niteleyecek sıfat bulamıyorum.

“Gül gibisin Sepya,” diyorum; dikenlerin batıyor elime. “Ay gibisin Sepya,” aydınlatsan gecemi… Anla Sepya, solgun bir resim gibisin elimde; gücüm yetmiyor seni elde etmeye. Yine de ağır ağır kesiyorum seni camekândan.

“Gün gibisin Sepya,” istesen de, istemesen de ışığınla yaşatıyorsun beni. Gün gibisin. Hayat gibisin, yaşatılacak… Alınacak nefes gibisin…

Ellerimi uzatıyorum, ulaşamıyorum… Neden bu kadar ulaşılmazsın Sepya? Tam da kapının aralığından içeri girecekken; sen tüm kapılarını kapatıyorsun hayatının. Denemeye değmez miydi Sepya? Güneşte kar tutacaktık oysa…

Çekiliyorum şimdi Sepya. Zifir karanlığa gömüyorum tüm ışıklarımı. Bir daha açmamacasına mühürlüyorum, seni. Çekiliyorum şimdi. Her zaman ki gibi… Daha ilk adımdan sonra, korkup kaçıyorum…

Anlamadın Sepya. Gün gibi sevmiştik seni. Hep bizi fark etmen umuduyla, belki görürsün diye, bir an bakarsın diye; her gece hiç bıkmadan Ay doğdum. Bülbül gibiydim Sepya, hiç kavuşamadım sana. Sen her gün tüm ihtişamınla Güneş doğarken, ben farkedilmemişliğin acı ezikliğiyle Ay batıyordum.

Tüm yüreğimi sana veriyordum; ama “Seni seviyorum, Sepya!” demeye kalmıyordu hiç. Yol gibiydin Sepya, ne kadar hız yaparsam yapayım; sana hiç ulaşamıyordum.

--

--