İki ölümcül hata

Vehbi Şahin
Tr724
Published in
5 min readDec 5, 2016

Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin korkunç bir zalimdi. 1979'un ortalarında saray içi darbeyle elde ettiği koltuğunu bırakmamak için her türlü mezalimi gerçekleştirdi.

Muhaliflerini ezdi, sürgüne gönderdi. Yakaladıklarını zindana attı. Onlara inanılmaz işkenceler yaptı. Kimini hapiste kimini sokakta öldürdü.

Yetmedi, Halepçe örneğinde olduğu gibi kimyasal gazla kitlesel imha bile yaptı.

Gücünün zirvesindeydi. Ülkenin tek hakimiydi. Kudretliydi. Herkes ağzından çıkacak bir cümleye bakıyordu. Söyledikleri kanundu.

Irak’ı demokrasi ile yönetiyordu. Ama sandıktan yüzde 100'e yakın bir oy oranıyla hep o birinci çıkıyordu.

PETROL GELİRİNİ SARAYLARA HARCADI

Zengin petrol yataklarına sahipti. Buradan elde ettiği paraları halkının refahı yerine ihtişam içinde yaşayacağı saraylara harcadı.

Sonsuza kadar yaşayacak ve hiç yıkılmayacak bir siyasi sistem kurduğunu düşünüyordu. Veliaht olarak oğlunu hazırlıyordu yerine geçmesi için.

Peki ne oldu da Saddam ömrünü darağacında sona erdirmek zorunda kaldı?

Onun ve kurduğu rejim için sonun başlangıcı ne zamandır?

Osirak nükleer santralini Fransızların yardımıyla inşa etmeye başladığında mı?

Yoksa…

Saddam’ın bu girişimini kendisine karşı ciddi bir tehdit olarak algılayan İsrail’in sözkonusu santrali hava operasyonu ile yerle bir ettiğinde mi?

Bağdat’taki iktidarın koltuğunu sallamaya başlayan hadise hangisidir?

Soğuk Savaş biterken uluslararası sistemdeki boşluğu değerlendirip 1990'da Kuveyt’i işgal etmesi midir mesela?

Bir yıl sonra Irak askerlerini Kuveyt’ten çıkarmak için ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyona karşı yenilmez armada zannettiği ordusunun savaşı kaybetmesi midir?

Bunların hepsi iktidarından bir parça alıp Saddam’ı zayıflatmış olabilir. Ama Bağdat düşmemiştir netice itibariyle…

İSRAİL’E FIRLATILAN SCUD’LARIN BEDELİ

Bana göre Saddam’ın ölümcül iki hatası oldu. Onlardan ilki, Körfez Savaşı sırasında İsrail’e Scud füzeleri ile saldırmasıdır.

ABD ile savaşırken 100'e yakın uzun menzilli füzenin İsrail topraklarına ulaşması Ortadoğu’daki dengelerin değişmesini sağlayan en önemli ve birinci faktördür.

Neden?

Çünkü Batı desteği ile elde ettiği silahları, ABD’nin ve Avrupa’nın güvenliği için milyar dolarlar harcadığı İsrail’e karşı kullanmıştır.

Daha da önemlisi Irak topraklarından ateşlenen füzelerin İsrail topraklarına ulaşmasıdır.

O tarihten sonra ne olmuştur?

İsrail, uzun menzilli füzeleri havada imha edecek yeni silah teknolojilerine yönelmiştir. Demir Kubbe adını verdiği hava savunma sistemini hayata geçirmiştir.

İlginç olanı da bundan sonra Ortadoğu’da hava gücü yüksek güçlü ordulara sahip ülkeler, Irak başta olmak üzere sırasıyla hedef haline gelmiştir.

İran, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan vs…

Türkiye’de 15 Temmuz sonrası askeriyede, özellikle Hava Kuvvetleri’nde yaşanan ve savaş pilotlarına yönelik tasfiyelere bu gözle de bakmakta fayda var.

Peki Saddam etkilendi mi bu ölümcül hatadan?

Elbette…

Öncelikle ülkesinin tamamına hakim olma vasfını kaybetti. 32'nci ve 36'ncı paraleller arasına sıkışıp kaldı.

Irak’ın güneyinde ve kuzeyinde oluşturulan özerk alanlara müdahale etme imkanını tamamen kaybetti. Önce Bağdat’a, sonra da muhteşem saraylarına hapsoldu.

HALKIN DESTEĞİNE GÜVENDİ

Saddam, bedelini ağır ödemesine rağmen bu hatadan ders çıkardı mı peki?

Hayır…

Ne yaptı?

Meydan okumaya devam etti.

Kime güveniyordu?

Halka…

“Saddam’ın askerleriyiz” diyen kalabalıkların verdiği destek onu hipnotize ediyordu adeta. “Saddam için ölürüz” diyorlardı mesela.

Olanların hepsi dış güçlerin oyunuydu. Bu oyunu bozarız düşüncesi hakimdi sarayda.

Güç sarhoşluğu Saddam’a ikinci ölümcül hatayı yaptırdı.

Tekrar güçlenip palazlanmasın diye Irak’a ağır bir ambargo uygulandı. Hatta petrol satış gelirleri Birleşmiş Milletler denetimi altına alındı.

Buna rağmen Saddam çılgınca bir girişimde daha bulundu.

Petrol sattığı ülkelerden ödemelerini dolarla değil, euro ile yapmalarını istedi.

RUSYA VE ÇİN’E GÜVENİNCE…

Şüphesiz Saddam Hüseyin kendisine ölümüne destek veren halka güvenmiyordu sadece. Onu bu kararı almaya sevk eden başka sebepler de vardı.

Bunlardan ilki BM’nin beş daimi üyesinden ikisi olan Rusya ve Çin ile geliştirdiği iyi ilişkilerdi.

Saddam, Kasım 2000'de petrol satışını dolar yerine euro ile yapalım demeden önce Rus ve Çin şirketlerine petrol ayrıcalığı vermişti.

Irak’ın sattığı petrolün yüzde 40'ı Rus şirketleri üzerinden gerçekleşiyordu.

Ayrıca ABD, BM’de Irak aleyhine her karar çıkartmak istediğinde Rusya ve Çin’in veto engeli ile karşılaşıyordu. Bu da Saddam’ın hareket alanını genişletiyordu.

Diğer önemli faktör ise 1999'da piyasa sürülen euro idi.

BM’nin beş daimi üyesi arasında olmayan Almanya’nın öncülüğünde uluslararası sistemde başat olmaya çalışan AB, rezerv para birimi dolara alternatif olarak euro’yu çıkartmıştı.

İşte Saddam, petrol satışını dolardan euro’ya çevirerek hem ABD’ye meydan okudu hem rakibi Avrupa’ya destek çıktı.

EURO DEĞER KAZANDI

Nitekim bu karar sonrası euro ciddi değer kazandı. Irak, dolarlarını euro ile değiştirmek için piyasaya sürdüğünde 1 euro yaklaşık 0.82 dolar değerindeydi. Irak, değiştirme işlemlerini tamamladığında euro’nun değeri 1.08 dolara çıktı.

Saddam’ın bu ölümcül ikinci hatası kendisi için sonun da başlangıcı oldu. 30 ay sonra Nisan 2003'te Irak, Amerikan ordusu tarafından işgal edildi. Baas rejimi yıkıldı.

Saddam, saklandığı bir inde yakalandı. Bağdat’ta kurulan yeni rejim kendisini yargıladı ve idam etti.

SADDAM’IN İZİNDEN GİDEN LİDERLER

Aslında Saddam bu konuda yalnız değil.

1979'dan beri ABD’nin ambargosuna maruz kalan İran, petrol satışını dolar yerine başka para birimleri ve euro ile yapıyor mesela.

Venezuela’nın vefat eden lideri Chavez de Saddam gibi davranmıştı. ABD’nin kendisine darbe yaptığını iddia etmiş, ardından petrol satışını dolar yerine euro ile yapacağını açıklayarak Washington’a meydan okumuştu.

Libya lideri Kaddafi de 2011'de öldürülmeden önce dolara savaş açmıştı. Afrika ülkeleri arasındaki ödemeleri altın standardına bağlayan bir düzenleme için Libya Merkez Bankası harekete geçmiş ve Altın Dinar’ı dolaşıma sokmuştu.

2004'te Libya öncülüğünde Afrika Ülkeleri Parlamentosu, 2023'te Afrika Ekonomik Birliği’nde tek altın paraya geçecek bir planı kabul etmişti.

Amaçları, petrol üreten Afrika ülkeleri olarak petrol ve doğalgaz bedellerinin altınla ödenmesini sağlamaktı.

Böylece petrol ve dolar üzerine kurulu Amerikan hegemonyasına önemli bir darbe vurabilecekti. Ama olmadı, Kaddafi’nin ömrü bu hayali gerçekleştirmeye yetmedi.

Konu münbit…

Yazacak çok ayrıntı var, ama bu kadarı yeterli sanırım.

ERDOĞAN, PERİNÇEK VE BAHÇELİ

Peki nereden çıktı bu konu?

Geçen gün Cumhurbaşkanı Erdoğan dolara meydan okudu. Rusya, Çin ve İran’a “Alışverişimizi yerli parayla yapalım” çağrısında bulundu.

Daha önce dolar saltanatına meydan okuyanların tamamına yakını petrol ve doğalgaz üreticisi ülkeler.

Türkiye’nin ise böyle bir lüksü yok. Ancak ürettiğini satarak ayakta durabiliyor. İhracatının yarısını da Avrupa ülkelerine yapıyor.

Bu açıdan Erdoğan’ın yaptığı çağrı pek rasyonel görünmüyor.

14 yıldır her seçim öncesi şapkadan farklı tavşan çıkarıp iktidarda kalmayı başaran Erdoğan’ın bizim bilmediğimiz başka bir stratejisi yoksa eğer, bu çağrısı onun yaptığı en önemli siyasi hatalardan biri olabilir.

Serbest piyasa rejimi çöker, ekonomi krize girer, Türkiye şimdiye kadar elde ettiği tüm kazanımları kaybeder.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, geçenlerde “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra en zorlu dönemden geçiyoruz” derken neyi kastetti bilmiyorum.

Fakat tarih okumalarımdan öğrendiğim tecrübe şu…

Enver, Talat, Cemal Paşa liderliğindeki İttihat ve Terakki, bir macera uğruna Osmanlı Devleti’ni paramparça etmişlerdi.

Şimdi de Erdoğan, Perinçek ve Bahçeli üçlüsü Türkiye’nin geleceği ile oynuyorlar.

Umarım hatalarından tez dönüş yaparlar da aklı selim galip gelir ve başkalarının yaptığı ölümcül hataları onlar da tekrarlamaz.

--

--