Piyasalarda yangın an meselesi!

Semih Ardıç
Tr724
Published in
4 min readAug 16, 2019

YORUM | SEMİH ARDIÇ

Dünyada bir reel, bir de sanal ekonomi var. Reel ekonomilerin yekûnu 100 trilyon Amerikan Doları’na yaklaştı. Diğer tarafta “piyasalar” diye bilinen bono, tahvil ve hisse senetlerinin alınıp satıldığı bir ekonomi var.

Sanal ekonominin büyüklüğü 350 trilyon dolar civarında. Dünyada 200 küsür devletin senelik mal ve hizmet hasılatının üç-dört katı kâğıda yatırılıyor.

PİYASA LOBİSİ

Bu kadar hacimli bir ekonominin nişanesi kâğıtların normal kâğıttan farkı üzerlerinde bir değer atfedilmiş olması ve nispeten daha dayanıklı hamurdan imal edilmiş olmasıdır.

Ötesi al-sat yapanların halet-i ruhiyesine, risk hassasiyetine, siyasî ve iktisadî gelişmelere bağlı olarak inişli çıkışlı bir grafikten ibaret.

Piyasaların merkez bankaları kadar hükûmetler nezdinde giderek artan ağırlığı tek taraflı bir bağımlılık hâlini aldı.

Ne vakit işler aksamaya başlasa piyasacılar, “Merkez bankaları bize destek vermeli. Nakite sıkıştık.” diye feveran ediyor.

KUVVETLİNİN ZAYIFI EZDİĞİ BİR PİYASA

Amerikan Merkez Bankası (Fed) geçen ay sırf bu baskıları katmerli hale getiren Başkan Donald Trump’ın sözlü tacizlerinden kurtulmak için faizi indirmişti.

Faiz indirmek için makul gerekçe olmadığı halde günde yüz sefer tekrar edilen “resesyon (durgunluk)” nakaratı Fed üyelerini bile canından bezdirdi.

Milyar dolarlık fonlara hükmeden ultra-zenginlerin para kaybetmeye başladığında soluğu merkez bankalarının kapısında alması dünya ekonomisinin sıhhatli bir piyasa mekanizması tesis etmesine mani oluyor.

Kuvvetlinin zayıfı ezdiği adaletsiz bir sistemin dünyada açlık, sefalet ve fakirlik gibi meselelere dair kalıcı bir reçete sunması imkânsız.

BİR TARAF TOPARLANIRKEN DİĞER TARAF EZİLİYOR

Şefin işaretlerine göre aynı notayı çalan koro sanatçıları haliyle nevi şahsına münhasır bir beste icra edemiyor. Şefin keyfi yerindeyse nağmeler neşeli, aksi halde iç karartan ezgilerle devr-i âlem…

Bir taraf toparlanırken diğer taraf düşüyor, eziliyor. Sekülerizmin internet ve mobil iletişim asrında en ücra köşeye ulaşması fayda kadar zarar da getiriyor.

Fillerin tepişmesi esnasında çimlerin ezilmesi gibi para baronlarının isteklerini her daim emir telakki eden merkez bankaları alın teri döken çiftçiyi, fabrikadaki işçiyi, tezgâh başındaki esnafı zerre kadar hesaba katmıyor.

2008 krizinin akabinde Amerika’da “Yüzde 1'e hayır!” eylemleri başlatan yüzde 99'un talepleri yine geçiştirildi.

O günlerde sıfıra yakın faizle havaya saçılan dolarların kasaya geri konulması için 2016'dan itibaren başlayan faiz artışları bir şekilde yüzde 2,5'te durduruldu.

SERVETİN YARISI 26 ZENGİNİN ELİNDE

Amerika’da geçen ay faiz yüzde 2,25'e indirildi. Kimse inceldiği yerden kopsun diyemiyor. 7 milyar insanın yaşadığı dünyada toplam servetin yarısının niçin 26 zenginin elinde olduğu tahkik edilmiyor.

Böylesine vahşi bir taksimata son vermek yerine eldeki kaynaklar zengini daha ziyade zengin kılmak maksadıyla kullanılıyor.

Arjantin’den Japonya’ya, Rusya’dan Güney Afrika’ya her piyasada işlem yapan sıcak para baronlarının yeniden el açtığı bir dönemde piyasalarda istikrarsızlık artıyor.

Arjantin’de ön seçimi Uluslararası Para Fonu (IMF) ile imzalanan 55 milyar dolarlık anlaşmayı (stand by) gözden geçireceğini belirten adayın önde bitirmesi mevcut belirsizliklerin tuzu biberi oldu.

UZUN VADELİ TAHVİLLERE DİKKAT!

Amerika’nın 30 sene vadeli Hazine tahvillerinin faizi ilk kez iki sene vadeli Hazine tahvillerinin altına indi.

10 senelik Hazine tahvil faizi ise 2016 senesi ağustos ayından bu yana en düşük seviyeyi gördü ve yüzde 1,50'nin altına geriledi. Uzun vadeli tahviller yatırımcıların risk hassasiyetinin arttığına işaret ediyor.

Standard&Poor’s 500 Endeksi yılın en sert düşüşlerinden birinden dönerken. General Electric malî dolandırıcılık suçlamalarıyla yüzde 10'dan fazla düştü.

Dünyada oynaklığın artması son bir senedir krizle boğuşan Türkiye namına endişe vericidir. “Türkiye 2018 senesi ağustos ayından beri o kadar sert sarsıldı ki şerbetliyiz.” denilip geçilecek kadar basit bir dalgalanma değil.

Arjantin Pesosu bir günde yüzde 35 eridi.

KRİZİN ADRESİ FARK ETMEYECEK

Bir senedir dişe dokunur sermaye girişinin olmadığı bir ekonomi için krizin Arjantin’de ya da Endonezya’da patlak vermesi arasında bir fark yok.

Krizi “dengelenme” gibi garip bir izahatla geçiştirmeye çalışan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın mevcudiyeti başlı başına bir risk faktörü.

Arabayı duvara vuranın “ben zaten duracaktım” demesini hatırlatan tavır ve beyanlarının krize merhem olmayacağı ne vakit idrak edilecek?

Saray’ın talimatı ile faizi yüzde 24'ten yüzde 19,75'e indiren Merkez Bankası (TCMB), Türk Lirası’nın savunma kalkanlarını indirmek için ancak bu kadar hatalı bir tarih seçebilirdi.

30 MİLYAR DOLARI KİM SATTI?

Merkez Bankası’nın verdiği 30 milyar dolar da kamu bankaları tarafından bu büyük kaosun arefesinde satıldı.

Faiz indirirken arka kapıdan döviz satan bir merkez bankası ile yeni şoklara hazır olun!

Gelişen piyasalarda rüzgâr esse Türkiye’de fırtına biçeceğimiz unutulmasın. 457 milyar dolar borcun alacaklıları kapıda. “Devletin kefen parası” bile harcandı.

Ormanın bir kısmında yangın çıktığında öbür ucundaki hayvanlar dahi kaçışır! Türkiye’deki yatırımcı muhtemel en ufak dalgalanmada krizin adresine bakmadan çıkacaktır.

Yangından nasıl çıkarsan çık!

Fed’in faiz indirimi ile bahar geleceğini zanneden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükûmeti ne mali yangını söndürecek uçak ne de yangının üzerine serpilecek suyun alınacağı göl ya da gölet bıraktı.

Rüzgârın yangına karşı esmesi ya da kuvvetli sağanak yağış bir ihtimal hasarı azaltabilir.

İktidar medyasının “uçuyoruz” manşetlerini atarken benimki de iş olsun! Yangından, krizden bahsediyorum. Masal anlatmak varken…

Originally published at https://www.tr724.com on August 16, 2019.

--

--