Amerika’dan bir ‘su’ hikayesi…

umami
3 min readFeb 7, 2017

--

(Photo: unsplash.com)

Yaşadığımız şehirde, bizim de hiç alışkın olmadığımız, daha önce duymadığımız bir uyarı yayınlandı birkaç gün önce. Yapılan ölçümlerde sudaki klor seviyesinin düşüklüğü tespit edildiğinden, şebeke suyu dağıtım tesislerinde mikroskobik bir bakteri türemiş olabilir, sağlığımıza zarar verebilir ; bu yüzden önlem olarak ikinci bir emre kadar çeşme suyunu birkaç dakika boşa akıttıktan sonra kaynatıp içmelisiniz, bulaşıklarınızı bu kaynamış sularla yıkamalısınız dendi. Duş almakta sıkıntı yok, özellikle belirtmişler…

Yine belirttikleri başka bir nokta da, şu an için herhangi bir bakteri kanıtı bulamadıkları, hastanelere herhangi bir vakanın ulaşmadığı…

Zaten içme suyunu alışkanlığımızdan dolayı paketli satın alıyor olduğumuzdan, uyarı sonrası eve ilave su almak için markete gittiğimizde (evet, biz de isterdik buzdolabımızda bir su firmasının magneti olsun ama, buralarda o Ahmet ağabeylerden yok malesef) kasalarda metrelerce sepetleri sularla dolu insan kuyrukları; talan edilmiş raflar gördük.

Olay kriz boyutunda ve bizden ciddiyeti saklanıyor, işin sonunda bizi karantinaya mı alacaklar; yoksa insanlar gerçekten panik atak mı geçiriyor anlayamadık. Çünkü genlerimizde ‘bir şey olmaz yahu’ adlı tedbirin yüzlerce pratiği var…

Su meselelerine dair teknik hiçbir bilgim yok; klor seviyesi öyleyken ne olur, su yataklarındaki algler böyleyken ne olur hiç bilmem. Ancak kesinlikle riskli durumlarda insan sağlığına dair en yüksek tedbirleri almanın akıllıca ve olması gereken bir uygulama düşünüyorum elbette. Niyetim de asla buralara güzelleme yapmak değil; zira su kirliliği konusunda ciddi problemleri olan eyaletler var. Belki bu tecrübelerinden ve diğer eyaletlerin bu tip gündemlerinden ötürü inanılmaz önlem ve örgüt faaliyetleri gerçekleşti. Asıl konumuz da bu…

Önce belediye başkanı açıklama yapıp kamuoyunu bilgilendirdi; bakteri kanıtı olmadığının altını çizdi ve tedbir amaçlı okullar tatil edildi; üniversitelerin tüm kampüslerine paket su sağlandı.

Bizim örgütlülük denince aklımıza gelen tek platform sosyal medya olduğundan, konuyu oradan takip ettiğimizde, belediye başkanını “trollemek” için değil, bizzat sorun teşkil ettiğine inandığı için kendisine yöneltilen “evdeki balığım, evcil hayvanlarımız ne olacak?” sorularını gördük. Hayvan barınaklarına su sağlamak için de gönüllü gruplar kuruldu. (hayvanları tartışmasız çok seviyorum tabii ki ama kabul edin, olanlara şaşırmama engel değil)

Uber; su satın almamıza, ulaşım ve toplu taşımanın bizim için bir sorun teşkil etmemesi gerektiğine inandığının altını çizip yerel yönetim tarafından güvenli ve stoğu olduğu açıklanan, su alabileceğimiz marketlere ücretsiz servis sağlayacağını açıkladı…

Starbucks; kapılarında kısa süreliğine kapatmak zorunda olduklarının notu ile birçok şubede hizmet vermedi…

Riskli bölgelerdeki tüm restoran ve işletmeler ya kapattı ya da halihazırda kaynamış su kullandıklarını, müşterilere pet şişe su ikram ettiklerini açıkladı…

Sokaklardaki yangın vanaları açılarak, şehrin riskli olduğu düşünülen suyu sokaklara boşaltıldı…

Walmart; ücretsiz su dağıtımı yaptı…

Ertesi gün katılacağım bir organizasyon, bir gece öncesinde e-posta gönderip çay kahve ikramı yapamayacaklarını belirten özürlerini sundu. Atıştırmalık ikramlarda sorun yoktu ama, onlar yine olacaktı!

Velhasıl, bu sıkıcı listeyi uzatmayacağım, konu hiç eğlenceli değil. Eğlence dediğiniz, geçenlerde haberini okuduğum; köyde inşaat sırasında musalla taşı ve tabut kırıldığından ikinci bir emre kadar ölmeyi yasaklayan muhtardır benim için. Yeni tabut sağlandığında da, ilk ölen kişiye çeyrek altın hediyesi vereceğini açıklayan; “ben tabuta koyacağım altını artık gideceği yere mi götürür ailesine mi kalır orasını bilemem” diyen anlayıştır.

Belediye başkanının haberlerde su içmesini bekledim ama o da olmadı…

Açıklama üstüne açıklama yaptı, bu sırada konuyla ilgili tüm yetkililer yanında başları öne eğik şekilde tek sıra durdu (mahçubiyetleri başkana saygıdan ya da korkudan değil, halka sunulması gereken görev ödevindendi). Çünkü, bu süreçte onlarla işbirliği yaptığımız için teşekkürlerini sunarak bundan sonra daha dikkatli olacaklarını belirttiler ve önlem alarmını kaldırdıklarını; suda bir sorun olmadığını, normal hayata dönebileceğimizi açıkladılar. Kriz toplam iki gün (rakamla da belirtelim: 2) sürdü ama yine de eyalet yetkilileri tarafından soruşturma açıldı, ilgili birimlere hizmet kalitesini arttırma amacıyla yeni ekipler görevlendirildi…

Politik anlamda kıta geneli ve dünya bambaşka söylem ve eylemlerle çalkalanırken, yerelden bir su hikayesi aktarmak istedim ben de. Yoksa buralarda her gün gittikçe şenlenen, aradığımız eğlence kıvamına yaklaşan genel yönetim eğilimleri var ki, onlar ayrı bir ‘hikaye’…

--

--