Başarılı Bir Freelancer Olmanın Yolunu Buldum, Toplanın Anlatıyorum

Öznur Doğan
9 min readJul 23, 2016

--

Aslında her şey üniversitede kendi paramı kazanmak istememle başladı. Kariyer’de CV’mi doldururken henüz hiçbir şey yoktu, orada yalnızca koca bir Amerikan Kültürü ve Edebiyatı öğrencisi olduğumun dışında bir tecrübem yoktu. Zaten okulun, özellikle İstanbul Üniversitesi’nin nasıl tecrübesizliklere gebe olduğunu okuyanlar bilir. Okul ile pek bir alakam olmasa da derslerimi sevdiğim için üzerinde durup kitap okumayı sevdiğim için blog yazmaya başladım.

İlk iş teklifimi de bu yüzden aldım. Yabancı bir yatırım şirketinin Türkiye ayağı olan ve online tasarım ürünleri satan bir şirkette çalışmaya başladım. Size tabii ki burada CV’min bugüne gelmesini anlatmayacağım. Hikaye burada başladı, o yüzden lafı buraya getiriyorum. Minik bir sabır istiyorum.

Kendi harçlığımı kazanmak için çalışmaya başlamıştım ama açıkçası para tatlı gelmişti. Neden başka fırsatları değerlendirmeyeyimdi ki? Sonrasında biraz araştırınca freelance bir iş mantığının olduğunu, okuldan ya da işten bağımsız olarak evde yapabileceğim işler olduğunu öğrendim. İlki ile başladım. Bir astrologun editörlüğünü yaparak hem de. Az mı yazdım burç yorumları, az mı belirledim atılacak tiwitleri :)

Freelance’in içine bir kez girdiniz mi bir daha çıkmanız oldukça zor oluyor. Ben zaten çıkmak istemedim. Okul bittiğinde elimde hala bir tam zamanlı işim, bir de freelance işim vardı. Okul biteli tamı tamına 3 yıl oldu, son tam zamanlı işimden ayrılalı ise 1 yıl ve benim şu anda tam zamanlı işlerden daha fazla gelir elde ettiğim freelance işlerim var.

Tamam ama yıllar boyunca freelance çalışmak kolay değil. İnsanın kendinin patronu olması geyiği bir yana disipline edebilmek oldukça zor. Malum, bir gün geç kalktınız mı hemen karışıveriyor beyin, ayyy yarın da geç kalkayım diye. O yüzden kulağınızı bana verin. Anlatacağım şeyler “Aman, sakın ha hak ettiğiniz parayı söylemeyin, altına söyleyin ki insanlar sizinle çalışmaktan vazgeçmesin”den çooook uzan.

Haydi, yelkenler fora!

Mutlaka kağıt kalem kullanın

Evet, eveet. Dijital günlerde kağıt kalem de neymiş, eveet eveeet hep aynı şeymiş. Kağıt kalem kullanmak diye bahsettiğim şey illa Tiyatroya Giriş dersi notları gibi inci dizimi olmasına gerek yok. Aslında tam olarak bahsettiğim şey kalem ile gerçekleştirdiğiniz not alma, çizimlerle hatırlama ya da karalama.

Her şeyi çılgınlar gibi not almak zorunda değilsiniz tabii ki, karalama yaparak da çalışabilirsiniz. Bir fikir üzerinde çalışıyorken severek karalayabileceğiniz o deftere o sevdiğiniz renkteki kalemle yazın, çizin. Bırakın kalemin ucundan çıksın her şey.

Yapılacak listeleri hazırlayın

Sanıyorum bu konuda biraz kafayı kırmış birisi olabilirim ancak to-do listler sizin bir işten alnınızın akıyla çıkmanıza yardımcı olacak en önemli noktadır. Çünkü ufak tefek işleri dahi unutmaz, yapar hale gelirsiniz.

En basit şekilde her hafta LinkedIn üzerinden bir marka için 2 paylaşım yapmanız gerekiyor diyelim ve bu düzenli bir şekilde oluyor. Ancak bazen unutuyor, panik oluyorsunuz. Hemen yapılacaklar listesine ekleyin, hem de “Paylaşım 1”, “Paylaşım 2” şeklinde. İlk paylaşımdan sonra o tick işareti sizi rahatlatıcaktır. İkincisi ise saf mutluluk.

Ben şimdiye kadar en çok Wunderlist ve Evernote’tan faydalandım bu konuda. Evernote daha çok geniş geniş yazmak istediğim şeyler, konseptler ya da ana fikirler ve açıklamaları için kullandığım servis. Wunderlist ise bir işi yapmanın asıl hazzını duyduğum yer. Klasörler altında markalar/projeleri toplayıp içine o iş ile alakalı her yapılacak işi yerleştiriyorum. Şimdiye kadar kendime bir zamanlama vermedim Wunderlist üzerinde ancak dakik birisi daha efektif bir şekilde de kullanabilecektir.

Raporlamayı unutmayın

Gözden ırak gönülden de ırak maalesef. Eğer işverenlerinizle çok sık görüşemiyorsanız bir süre sonra yavaş yavaş gözlerinde değeriniz düşmeye başlıyor. Maalesef ki gerçekten işveren o ofiste yer alan çalışanı daha çok seviyor. Freelance çalıştığı ise bir süre sonra yüke dönüşebiliyor.

Dönüştürmeyin. Bunu da aylık, haftalık raporlarla sağlayın. Sadece yaptığınız işin performansını değil kendi performansınızı da raporlayın.

Diyelim ki bir reklamverensiniz, reklam setlerinin nasıl gittiğini, ne kadar harcadığınızı haftalık olarak raporlayın.

Diyelim ki bir dijital iletişim uzmanısınız, yalnızca dijital performansı değil aynı zamanda kendi performansınız da ölçün. Yöneticinize haftanın belirli bir gününde geçtiğimiz hafta neler yaptığınızı anlatan bir Excel ya da Word gönderin. Bilsinler ki siz de en az ofis çalışanları kadar çalışıyorsunuz.

Şirket ve fatura konusunda net olun

Bir işi alırken en büyük problemlerden bir tanesi de freelancer olarak fatura kesip kesemediğinizdir. Eğer kesebiliyorsanız marka/şirket sizi gider olarak gösterecektir. Tabii ki home-office çalışan olarak sigortalı bir şekilde almadığı sürece.

Eğer bir fatura kesme durumunuz söz konusu değilse bunu mutlaka önceden işveren ile paylaşın. Bazen onlar sizin için bir çözüm üretebiliyor, bazen bu konunun üstünde durulmuyor çünkü farklı bir yöntemle maaşınızı yatırıyorlar. Bu nedenle paranızın size gelmesini istiyorsanız, bunları konuşmaktan ve önden belirtmekten sakın çekinmeyin.

Ayrıca eğer yapabiliyorsanız tarafları bağlayıcı bir sözleşme de oluşturun. Bu sözleşme sizin maaş günlerinizi ya da maaş durumunuzu da kapsayan çok detaylı olmasa da sağlıklı bir iletişimin yürümesini sağlayacak seviyede olsun.

Hizmet satın almaktan çekinmeyin

Genel olarak Windows’u dahi crackli kullandığımızı düşünürsek hizmet ya da bir program satın almak dünyanın en uzak şeyi gelebilir ancak aslında öyle değil. Eğer bir tasarımcıysanız ve hala Creative Cloud üyeliğiniz yoksa çok fazla şey kaçırıyorsunuz demektir.

Eğer bir içerik editörüyseniz ve sosyal medya paylaşımları yapıyorsanız hala Buffer’ın bir üst servisini satın almadıysanız yanılıyorsunuzdur.

Bunu yalnızca kendi cebinizden çıkan bir para olarak görmeyin, bu sizin gelişiminiz için attığınız ekstra bir adım. Eğer bu hizmetleri işverenlerinize aldırabilirseniz ne kadar güzel olur bir de. Çünkü onlar için çalışırken kullanacağınız yardımcılar bunlar.

Son olarak Shutterstock ya da GettyImages gibi fotoğraf ve video servislerini satın almak için markanızı ikna edin. İşte o zaman daha iyi bir iş çıkardığınızı hissedecek, yaptığınız ise sağladığınız yatırım ile motive olacaksınızdır.

Toplantı yapamasanız da mutlaka iletişim halinde kalın

Amerika’dan bir iş aldınız diyelim, hatta çok uzağa gitmeyelim İstanbul’un Anadolu yakasında yaşıyorsunuz ancak aldığınız iş Avrupa yakasında yürüyor. Bazen iki yaka arasında geçiş yapmak dahi dünyanın en zor işi olabilir. Ancak bu hiç görüşmeyeceğiniz, toplantı yapmayacağınız anlamına gelmiyor.

Sık sık toplantı yapamasanız da mutlaka telefon ya da görüntülü konuşmalar düzenleyin. Haftada minimum 1 kez bu iletişimi kurun. Bu da tıpkı raporlama yapmak gibi işveren ile birebir kontakta kalmanızı sağlayarak kendinizi işe daha ait hissetmenize yardımcı olacaktır.

Size gelen bir iş eğer zaman/performans tablonuzun dışına çıkacaksa arkadaşınızla paylaşın

Belki de genel olarak freelancerların en yapmadığı şeydir bu. Evde çalışmak her zaman için ofiste çalışmaktan daha iyi geldiği için gelen yeni işleri daimi bir şekilde kabul etme kafasında olabilirsiniz. Yapmayın. Eminim ki yakın arkadaşlarınızdan bir tanesi mutlaka ve mutlaka freelance bir işe açıktır.

Eğer referans verebilecek derecede o arkadaşınıza güveniyorsanız hemen paslayın. Bu yalnızca arkadaşınızı mutlu etmez, aynı zamanda geleceğe yatırım yapmış olursunuz. Kendi elinizi rahatlamanın yanı sıra işveren ya da müstakbel işvereninizin gözünde de ekiple çalışmaya yatkın olduğunuz onanır. Yardım etme duygusunun verdiği haz: Paha biçilemez.

Verilen işe bir katma değer katıp gönderin

Dünyanın en monoton freelance işine de sahip olsanız maalesef ki freelancerlar olarak her zaman daha fazla çalışmak ve katma değer katmak zorundayız. Aksi halde sizden daha ucuza ve sizden daha ofissevici birisini pıt diye yerleştirebilirler.

Amaç aslında işimi kaybeder miyim acaba korkusuyla hareket etmek değil, vizyonerliği ve işbilirliği ortaya çıkarabilmek. Eğer işi biliyorsanız üzerine bir değer katmak sizin için problem olmayacaktır. Bilmiyorsanız ise 1 istenirse sizden de hep 1 döner. Ancak sizden 1 istendiğinde siz 1,5 olarak geriye döndürürseniz işte o anda başka bir noktada yer alırsınız. Artık işveren size yalnızca bir uzaktan çalışan değil değerli bir çalışan olarak bakacaktır.

Tabii ki emeğinizin karşılığını almamaktan bahsetmiyorum, o zaten konunun ilk başı. Emeğinizi sömürebilecekleri bir fiyata asla onay vermeyin. Maalesef ki hayat kolay değil, işleri kabul edip hayatınızı idame ettirmek zorunda olabilirsiniz ancak biraz palazlandıktan sonra (yani maddi açıdan) kendi değerinizi düşürebilecek fiyatlarla çalışmayın.

Rakip markaları/şirketleri daima takip edin

Yalnızca rakip analizi için arada bir bakmaktan söz etmiyorum. Acaba neler yapmışlar, ben herhangi bir şeyi eksik yapıyor muyum, yöneticimi bu konuda bilgilendirmeli miyim gibi pek çok soru aklınızda olarak haftalık olarak kurcalayın. Bu size bir sonraki madde için de ön çalışma sağlayacaktır:

Proje oluşturun, geliştirin ve sunun

Dünyanın en basit işinden bahsetmiyorum, biliyoruz ki proje oluşturma süreci oldukça zorlu ancak iyi bir analiz ve aklınızdaki fikirlerle harika projeler oluşturabilirsiniz.

Bu projeyi sadece fikir aşamasında bırakıp yöneticinize iletmeyin, bunun yerine boşa kalan zamanlarda projenizi geliştirin, sunumlaştırın ve hatta projenizi satın. Kendi yöneticinize dahi satabilirsiniz ancak geliştirme ve sunumlaştırmayı yaptıktan sonra projeden gerçekten emin olduğunuz sürece bunu yapın. Geniş ve çepeçevre düşünün, sektördeki arkadaşlarınızdan mutlaka destek alın ve sonlandırın. Bu aynı zamanda sizin yaratıcı ya da üretken tarafınızı da daima destekleyecek ve besleyecek bir şey.

Ayrıca projenizi sadece çalıştığınız sektörle alakalı oluşturmak zorunda da değilsiniz, belki de fikriniz o kadar güçlü, geliştirmeniz o kadar iyidir ki başka bir sektörde dahi fark yaratabilirsiniz.

Çalışma ve uyuma saatlerinizi düzenleyin, zor olacak biliyorum ancak deneyin

Kendimi en çok eleştirdiğim nokta tam olarak bu. Noktürnal bir insan olarak benim için neredeyse imkansız bir şey sabah erkenden kalkıp çalışmaya başlamak çünkü sabaha karşı 6'da yatmış oluyorum ancak imamın dediğini yap, yaptığını yapma misali bu öneriyi sunabilirim.

Bunun nedeni ise siz uyurken pek çok şey olabilir, hatta kriz yönetimi dahi gerektirecek bir sorun yaşanabilir.

Aynı zamanda sizinle iletişime geçmek isteyen yöneticiniz o anda size ulaşamazsa sizin çalışmadığınız hissine kapılabilir.

Eğer uyku ile ilgili bir probleminiz varsa ona da bir önerim var: Tüm işlerinizi o kadar iyi bir şekilde planlayın ki sabah ayakta olmanıza gerek kalmasın. Yani başkaları çalışırken siz rahatlıkla uyuyabilin. Ancak her zaman aklınızda olsun, bu işin biraz daha riskli yönü.

Paranızı yalnızca kendinize ayırmayın, hediyeler alın

Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim ancak freelance çalışmak eğer fazlasıyla sosyal ve gezici bir tip değilseniz sizi daha da içe dönük birisi haline getirebilir. Bir süre sonra kendinizi büyük bir loop’un içinde bulabilirsiniz. Bu nedenle kazandığınız paradan minik minik parçalarla hediyeler alın. Sevdiklerinize hediyeler verin. Ruhunuzun heyecan ve mutluluk ile dolmasına izin verin. Çünkü her ne kadar dünya üzerinde birey olarak tek başımıza olsak da sosyal varlıklar olma durumumuz söz konusu.

Tek başına hayat oldukça sıkıcı.

Kendinize vakit ayırın, kitap okuyun, film izleyin, dizilere dalın, eleştiri yapın

İşte en güzel kısım bu. İşin özü kendinize yatırım yapmak. Hangi sektörden olursanız olun içi boş bir beyni kafa içinde taşımak kolay gibi görünse de zamanla zorlaşacaktır.

Sadece iş ve uyku döngüsüne girdiğiniz an ise bittiniz demektir. İş planlaması yapmanın önemi burada bir kez daha ortaya çıkıyor. Kendinize ve sevdiklerinize vakit ayırabilin. Kendinizi daima besleyin. Yabancı kaynakları takip edin, kitaplarla haşır neşir olun, zihninizi bir süngerin suyu çektiği gibi güzel şeylerle doldurun ve eleştirin.

İşin içine biraz sosyoloji katıp değerlendirmeler yapın, fikirlerinizi paylaşın. Vücudunuza egzersiz yaptırmak oldukça kolay, yürüyüş egzersizlerin en güzeli ancak zihin egzersizi hiç de o kadar kolay değil. Düşünmeyi ve beslemeyi bıraktığınız an maalesef bir süre sonra tabiri caizse tık tık oluyor. Gidici yani.

Tabii bir de oyun oynayın. Oyun size yepyeni bir dünya açmakla kalmayacak aynı zamanda zihinsel fonksiyonlarınızı da en üst seviyeye çıkaracaktır. Ben oyun sevmem ki de demeyin, herkesin sevebileceği bir oyun mutlaka vardır. Belki de bulmaca tarzı bir oyun seviyorsunuzdur ancak hiç oynamamışsınızdır. Belki de 2D oyunlara aşıksınızdır, belki de sandbox, belki de indie. Keşfedin ve oynayın.

Son olarak: Kaynaklarla destekleyin

Yaptığınız işi, öne sunduğunuz fikirleri ve projeleri kaynaklar ve verilerle destekleyin. Aksi halde kolonu olmayan bir ev gibi olacaktır. Özellikle Türk tipi evlerde kolonun ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz, hepimizin evinde en alakasız noktada bir koca kolon vardır. İşte o kolon bizde kaynak.

Yeter ki destekleyin, havada bırakmayın ve tahminlerle iş yürütmeyin. Ayakları yere sağlam basan her fikir uçmaya daha fazla hazırdır.

Yeni gelen edit: Freelance iş nasıl bulunur? sorusunu da cevaplamış oldum.

Sevgilerden bir demet,

Öznur Doğan

--

--

Öznur Doğan

Content creator, digital marketing addict, gamer, atom ant. Strategist.