Dünyayı değiştirebiliriz!

Üretmenin dayanılmaz hafifliği…

türkay ürkmez
3 min readDec 18, 2016

Dünya, tam da bizim düşlediğimiz gibi eşit olabilir. Düşünen ve sorgulayan ama en önemlisi de üreten herkes bu dünyayı değiştirmek için bir şeyler yapabilir.

Belki de baktığın her şey bunun tam tersini söylüyor olabilir. İçinden çıkılmaz bir kaosun içinde olduğunu hissedebilirsin. Hatta belki de, entropi ilkesine göre düşünüp gidişatı kabul etmiş de olabilirsin. Ama bunun “böyle gelmiş, böyle gider” demekten ne farkı var ki?

Yapabilirsin. Bir insanın geleceğe yapabileceği en iyi yatırımın, sevgi biriktirmek olduğunu biliyorsun. Herkes biliyor. Biliyor da… Eyleme geçemiyor bir türlü…

Belki de daha kendisinin neyi sevdiğinden bile haberi olmayan insanlardır bu kaosa sebep olan ne dersin? Başka birinin gözyaşı üzerine temellenen bir cennet, hatırlayanın cehennemidir de aynı zamanda. Belki de bu yasayı unutanların yarattığı sıkıntıları görmektedir gözlerin.

Oysa iyi bak… Tam olarak “iyi” bak. “Güzel” bak, “doğru” bak. Gör ki, gelecekte ne olduğu şu an verdiğin karara bağlı. Mesela düşün; öğrenmek, bilgi edinmek ve araştırmak senin için neden bu kadar önemli? Neden içinde bulunduğun kültürde, en saygı duyulan kişiler hep bilgeler? Üstelik bu gelenek halen devam etmekte… Şu an yaşadıklarımız, bin yıl sonrasının efsaneleri arasında yer alacaksa eğer, kimler bizim bilgelerimiz olarak görülecektir?

Konuyu dağıtmayayım. Ne diyorduk? Dünyayı değiştirebiliriz. Onu daha iyi (kime göre, neye göre) bir hale getirmemiz mümkün. Tabii bu noktada, hemen şöyle bir direnç ortaya çıkacaktır: “Hah! Daha ‘iyi’ olma kriterini nasıl belirleyeceğiz ki?” Bu sorunun yanıtını, dünya tarihi zaten çok açıkça vermektedir. Büyük savaşların, küçük çıkarlar yüzünden başladığını görünce, insanın en büyük düşü savaşsız bir dünya olacaktır elbette. Ancak her mükemmel hayalin içinde bir de korkunç bir şüphe vardır. Ütopyadan distopya, coşkudan korku, iyilikten de maraz doğar. İşte size ilahi komedya!

Ama olsun. Yine de tekrar edeyim; dünyayı daha güzel bir hale getirmek mümkün. Yapman gereken tek şey üretmek. Olumlu duygularla, tutkuyla ve coşkulu hislerle bezenmiş bir üretim süreciyle üretmek.

Bana ulaşan tüm yapıtlarda; müzik ritimlerinde, şarkı sözlerinde, film senaryolarında, kitap sayfalarında hep aynı sürecin izleri var. Hep bir düzen aramaya meyilli insan zihni mi böyle görmemi sağlayan bilemiyorum. Ancak bu yapıtlar, beni etkiliyor ve değiştiriyorlar. Yine görüyorum ki yalnızca beni değil, eriştiği birçok kitleyi etkileme gücüne sahipler.

Bu eserler bana ulaşabilenler… Peki ya hiç ulaşamayanlar? Binlerce yıllık üreten insanlık tarihinde hiç eyleme geçmeyen, hayallerde kalan fikirler, uygulamalar ve aletler nelerdir acaba? Kim bilir bazı gözler neler görmüş, nelere tanıklık etmiştir ama bir türlü fırsat bulamamıştır insanlığın geri kalanına anlatmaya.

Sadece üretmek ve ürettiğini aktarmak… Ortaya ulaşılabilir, somut bir ürün çıkardığında dünyayı değiştirmek için bir adım atmış olacaksın.

Hele ki bu ürünün ortaya çıkış motivasyonu sevgi ile yoğurulmuşsa, geleceği değiştirme ve yayılma olasılığı çok daha fazla olacaktır.

Çok fazla cümle kalabalığı yapıp, aynı şeyi evire çevire tekrar etmemize gerek yok aslında. Dünyayı daha güzel bir yere çevirebilmek için dostum, olay sende başlıyor ve sende bitiyor. Etrafında olan her şeye inat, sürekli daha olumlu, daha üretken olmaya cesaret etmek zorundasın. Ne kadar zor olursa olsun, hoşgörüye, toleransa, iyi olan her şeye odaklanmak zorundasın.

Tüm bunları yaparken, nefret tuzağından uzak durmalısın. Çünkü nefret, uçurumdan aşağı düşmene sebep olur. Sevgi ise seni dağların zirvesine ulaştırır.

--

--

türkay ürkmez

Düşünen, düşündüğünü yazan, yazılım eğitimleri veren adam…