Olcayto, Stefan, Evgeni, Christian. Gamewheel ekibinin gönül telleri.

dmexco 2016'dan Ne Öğrendim?

Olcayto Cengiz
6 min readSep 29, 2016

--

Bu sene ilk kez Gamewheel ekibinin bir parçası olarak “sergileyici” (exhibitor) unvanıyla dmexco (Digital Marketing Exposition & Conference / Dijital Pazarlama Sergi ve Konferansı) 2016’ya katıldım. Böylesi bir etkinliğe ziyaretçi olarak değil de katılımcı olarak dahil olmak benim için gerçekten farklı bir deneyim oldu. Ben de bu deneyimi fırsat bilip sadece standın başında durmadım, gezdim dolandım biraz bilgi topladım.

Bu yazıda da kendimce neler öğrendiğimi sizlerle paylaşmaktır amacım!

Katılımcı mı Ziyaretçi mi?

  • Her şeyden önce şunu söyleyerek başlamalıyım, böylesine hem fuar hem de konferanslar olan bir etkinliğe katılımcı olarak katılmak, ziyaretçi olarak katılmaktan kat be kat daha zorlu. Üstüste 2 günü sabahtan akşama kadar ayakta ya da koşturarak ya da konuşarak yani es vermeden geçirmek gerçekten ciddi enerji isteyen bir olay. Tüm fuar katılımcılarına artık saygım çok daha artmış durumda.
  • En ciddi farklardan birisi; bir fuara ziyaretçi olarak gittiğinizde orada arkadaş edinmek gibi bir derdiniz olmaz, olsa da edinmek pek olası olmaz. Ama eğer katılımcıysanız, 2 günde asker arkadaşı gibi arkadaşlıklar ediniyorsunuz. O standların arkasında duranlar var ya, işte onlar birbirlerini nasıl kolluyorlarmış aklınız almaz.

Pure Business (Saf İş)

  • dmexco’nun bu yılki sloganı “Pure Business” idi. Ve gerçekten 2 günün sonunda bu sloganı kullanmayı akıl eden adamı alnından öpesim geldi zira daha doğru özetlenemezdi. dmexco tamamen gerçek anlamda işin, paranın konuşulduğu bir ortamdı.
  • Fuarın hakim olan duygusu “deneyim”di. Son zamanların popüler çocukları VR ve AR tabi ki tüm seksilikleri ile ortadaydılar ama gerçek hayatta olduğu gibi başarıyı bulanlar popüler olan değil çalışkan ve akıllı davranan PaaS(Product as a Service)ve SaaS(Software as a Service) sağlayıcılarıydı.
  • “Ad block” (Reklam engelleme) ve “Bunun etrafından nasıl dolaşırız?” sorusu belli ki bir çok startup’ın doğmasına sebep olmuş. Hemen hemen hepsinin “adblock’a karşı son derece farklı ve yeni bir çözüm”ü vardı ve açıkçası bu çözümlerin hepsi birbirinin aynısı olacak kadar özgündü...
  • Cloud sahadaki diğer büyük oyuncu gibi gözüküyordu. Her köşeden farklı türlü paketler sunan Cloud şirketleri pırtlamış haldeydi. Hem bildiğimiz isimler, hem kendine yer edinmeye çalışan yeniler hepsinin gözü yükseklerdeydi(!).

Yaratıcı Ajanslar Nerede?!

  • Benim yaşadığım en büyük şoklardan birisi 4 salona yayılmış devasa bir etkinlikte, hiç bir yaratıcı ajans ya da dijital ajans görmeyişim oldu! Ortada bir adet “Agency Lounge”(Ajans Locası) bulunuyordu ve belirtmem gerek ki bu 4 bölümü bulunan locanın bir tarafını komple kapatarak konuya bir nebze ağırlığını koyan bir HAVAS vardı ama yine de, etrafta hiç bir dijital/yaratıcı ajans olmadığını farkettiğim anda kafamda bir şeyler aydınlanmaya başladı.
Ajanslar Locası? Loncası?
  • Dentsu da sahadakilerden biriydi, ve açıkçası her ne kadar medya taraflarını öne çıkartsalar da görüntü olarak en ajans duruşunu sergileyen şirket onlar oldu. Standlarında duvarlarına yazdıkları yazı ise 2 günün sonunda benim için aslında tüm dmexco’nun özetiydi.
dmexco’nun kısa özeti.
  • “Pazarlama ajansı” olarak duran ise sadece Digitas LBI idi. Yaratıcı olmaktan dem vuruyor, medya tarafını yaratıcı çözümler ile göstermeye çalışıyordu.
  • Ne kadar çok “medya” dediğimi farkettiniz mi? Sebebine birazdan daha detaylı olarak da geleceğim ama özetle sahada YÜZLERCE medya ajansı vardı. Büyük abiler de dahil olmak üzere hepsi yeni dijital çağı kucaklıyorlardı.
  • Beni ajansların bulunmayışından sonra en fazla şaşırtan ve geleceği ciddi olarak düşündürten konuya gelelim şimdi de. Olağan şüpheliler, yani Facebook, Google, Twitter, Yahoo, Bing, Vice, Spotify, Tumblr gibi “abiler” tabi ki oradaydılar. Ancak şaşırtıcı ve düşündürücü olan kendilerini bir sosyal ağ ya da arama motoru ya da işte herhangi bir platform olarak değil; bir medya şirketi, medya platformu olarak konumlandırmaları idi. Öyle ki; Adobe bile oradaydı ve “bile” deme sebebim, kendilerini medyanın taşıyıcı sütunlarından birisi olarak konumlandırmışlardı.
“Olağan Şüpheliler”
  • Ve kaçınılmaz olarak, WPP, Publicis gibi büyük abiler de oradaydı ancak yeri gelmişken tekrar etmek gerekirse, bu abilerin yaratıcı ajanslarından hiç biri yoktu. Medya ajansları sahada, yaratıcı ajansları kulaklarının üstüne yatmış durumdaydı. Bunun ne kadar absürd olduğunu şöyle anlatmak isterim, konferansın her iki gününün de açılış konuşmaları Sir Martin Sorrell’e aitti. İlk gün Vice’ı konuk eden Sorrell, ikinci gün Jack Dorsey’i konuk etti. Jack Dorsey’de bir gece önce hayata geçirdikleri twitter üstünden canlı NFL maçları verileceği haberini detaylı olarak anlatıp -evet doğru bildiniz- twitter’ın da hepten bir medya mecrası olarak ilerlediğini anlattı. Bütün bunlar olurken ortada bir tane bile reklam ajansı yoktu.
  • Benim kendi adıma en sevindiğim ve tabiri caizse gaza geldiğim konulardan birisi de bizden başka sadece 1 tane daha oyunlaştırılmış mobil reklam yapan şirketin dmexco’da yer alması idi. Ki onların ürününe baktığımda bir platform bile olmadıklarını görmek, aramızdaki farkın büyüklüğünü anlamama yetti de arttı. Zaten o arkadaşları görmemiş olsam bile, genel olarak dmexco’ya hakim olan “Satalım, medya alanı alalım, rakamlar konuşsun, sadece rakamlar, allahım sana geliyorum!” havası bir noktada o kadar monotonlaştı ki; bizim lansmanını yaptığımız Gamewheel Creator ziyaretçiler üstünde mıknatıs etkisi yarattı. Bu da bir kez daha yaratıcılığın havalı afilli süsler ve püslerden ziyade probleme sıkıcı olmadan çözüm üretebilmekte gizli olduğunu gösterdi. Sektörel anlamda bu kadar yalnız ve rakipsiz yola çıkmış olmamız da açıkçası ilerisi için büyük motivasyon sağladı.
#GamifyYourself

Sonuç olarak,

Evet bu benim, bu da benim “Sonuçlar” fotoğrafım.

Benim tüm gördüklerimden vardığım çıkarım, eğer bu süreç böyle ilerleyecek olursa, geleceği yazanlar medya satın alma şirketleri, servis sağlayıcılar ve yazılım çözüm ortakları olacak. Pazarlama anlamında bu yazdığımın çok numerik ve bu yüzden de sıkıcı geldiğinin farkındayım ve biliyorum yaratıcılıktan bahsetmek daha seksi ancak dürüst olmak gerekirse iş hayatı kırmızı gece kıyafeti değil gri takım elbise giyiyor. Ve kırmızı elbisede ısrar etmek yerine takım elbiseyi daha seksi nasıl gösterebilirizin peşine düşmek en doğru hareket olacağa benziyor.

Gelecekte kendi yerini sağlama almak isteyen her şirketin, her markanın kendini yeniden konumlandırması gerektiği ve iletişimin yeni yüzünü kucaklaması gereken bir zamanı yaşıyoruz. Reklamcı egosu büyük patlamak üzere.

Mad Men çağı güzeldi, havalıydı evet ama şimdi Code Men çağına girmiş bulunuyoruz.

Haberiniz olsun.

--

--

Olcayto Cengiz

Father, idea vending machine, respirator, keynote speaker, educator and advisor. Passionately curious.