Dünyanın En Cool Adamı

Emre Ergin
24 min readJul 25, 2015

Elon Musk

Tim Urban’ın Wait But Why’daki harikulade yazısının, kendisinin de izniyle gönüllü olarak yapılmış çevirisidir.

Sayfalarca uzunlukta bir blog yazısını (ister istemez kalitesini de düşürecek bir şekilde) Türkçe’ye çevirmenin ne gibi bir sebebi olabilir?

Cevap basit: Eğitim sistemimizin İngilizce konusundaki performansı ortada. İngilizce olmayınca da gençliğin büyük bir kısmı, dünyada olup bitenin derinlemesine anlaşılmasını sağlayacak kaynaklardan mahrum kalıyor.

Elon Musk, dünyada (ve muhtemelen pek yakında dünya dışında) oluşturabileceği etki açısından Thomas Edison veya Henry Ford seviyesinde, hatta belki de daha ileride bir girişimci. Hikayesini bir kaç bin kişiye daha ulaştırabilir, bir kaç gencin Acun Ilıcalı ya da Ali Ağaoğlu’ndan değil de, Elon Musk’tan ilham almasını sağlayabilirsek ne mutlu bize :)

Sadece bu yazıyı değil, Wait But Why’daki tüm Musk serisini çevirmeyi hedefliyorum. Daha sonra gelecek olan ve nispeten daha uzun ve karmaşık yazıların anlaşılması için bu ilk yazının okunması önemli. Aslolan ana hikayenin doğru şekilde aktarılması, o yüzden detaylara çok fazla vakit harcamayacağım. Kullanılan tarz, çeviriyi biraz zorlaştırıyor, o yüzden hatalar, eksikler şimdiden affola. +18 ifadeleri çevirirken elimi korkak alıştırmadım, onu da baştan belirtelim. Çeviriyi geliştirme önerileriniz için de şimdiden teşekkürler.

Wait But Why hakkında, kendi ağızlarından: “Wait But Why düzenli olarak yayın yapan bir blogdur. Her post’u email ile 170,000'den fazla kişiye yolluyoruz — emailinizi buraya girebilir ve listeye kendinizi de ekleyebilirsiniz (her ay sadece bir kaç email yolluyoruz). Wait But Why’ı ayrıca Facebook ve Twitter’dan da takip edebilirsiniz.”

1. Telefon Görüşmesi

Geçen ay, beklemediğim bir telefon aldım.

“Alo?”
“Merhaba Tim — telefonu açıp vakit ayırdığın için teşekkürler. Elon Musk için çalışıyorum. Kendisi Wait But Why’ı seviyor, ve faaliyet gösterdiği sektörlerde olup bitenlerle alakalı bir kaç yazı yazmakla ilgilenip ilgilenmeyeceğini merak ediyor.”
“Eminim oldukça yoğunsun, ama eğer böyle bir şey yapmakla ilgilenirsen, Elon bir zaman ayarlayıp konuyu telefonda konuşmak istiyor.”
“Eğer yoğunsan kesinlikle anl..” “Bİ SANİYE”
“Pardon telefonumu düşürdüm. Tabi, öyle bir şey yapabiliriz. Takvimime bir göz atayım hmm tamam bu geceyarısı ve yarın geceyarısı arası veya hayatta olduğum herhangi bir gün müsaitim.” “Süper, eminim bir şeyler ayarlayabiliriz.”

Tanımayanlar için, Elon Musk, dünyanın en ‘cool’ adamı.

Bu yazıda onun nasıl tamamen kendi kendine milyarder olduğunu ve nasıl Iron Man’deki Tony Stark karakteri için ilham kaynağı haline geldiğini anlatacağım, fakat şimdilik, kısa bir açıklamayı Richard Branson’dan dinleyelim(1):

Şüphecilerin “yapılamaz” dediği ne varsa Elon gitti ve yaptı. 1990’larda tanımadığımız insanları arayıp kredi kartı numaralarımızı verdiğimiz günleri hatırlar mısınız? Elon PayPal denen küçük bir şeyin hayalini kurdu. Şirketleri Tesla Motors ve SolarCity temiz, yenilenebilir enerji üzerine kurulan bir geleceği gerçeğe dönüştürüyor. SpaceX, uzay keşif faaliyetlerini tekrar gündeme sokuyor. Elon’un bir taraftan gezegeni iyileştirmek için çalışırken, diğer taraftan gezegeni terk etmemiz için uzay gemileri inşa etmesi bir paradoks.

Görüldüğü gibi, pek de beklediğim bir telefon görüşmesi değildi.

Bir kaç gün sonra kendimi telefonda, pijamalarımla, evin içinde kontrolsüzce tur atarak Elon ile konuşurken buldum. Tesla, SpaceX, otomotiv sanayii, uzay ve havacılık, güneş enerjisi hakkında konuştuk, ve bana insanların bu konularda kafalarını nelerin karıştırdığını anlattı. Eğer üzerine yazmaya ilgi duyduğum konular bunlarsa ve yardımı olacaksa, Kaliforniya’da, yüz yüze ve daha uzun bir sohbet etmeyi önerdi.

“Tabi tabi yaparız.”

Benim için bu karar, tarihte verilmiş en kolay kararlardan biriydi. Sadece Elon Musk, Elon Musk olduğu için değil, aynı zamanda “Gelecek Post Konuları” dökümanımda aşağıdaki iki konu kelimesi kelimesine yer aldığı için:

- elektrik vs hibrid vs akaryakıtlı araçlar, tesla konusu, sürdürülebilir enerji

- spacex, musk, mars?? füze yapmak nasıl öğrenilir??

Yapay Zeka ile alakalı yazma sebebim ve bu konularla alakalı yazmayı isteme sebebim aynıydı — bu konuların gelecekte inanılmaz önemli olacağını biliyordum fakat olup biteni iyi anlamadığımın farkındaydım. Ve Musk bu iki konuda bir devrimin öncülüğünü yapıyordu. Siz yeryüzüne şimşek fırlatma süreci hakkında yazmak isterken bir gün aniden Zeus’un sizi araması ve ona istediğiniz her konuda soru sormak isteyip istemediğinizi sorması gibi bir şeydi.

Olay başlamıştı. Plan şuydu: Kaliforniya’ya gidiyorum, Tesla ve SpaceX fabrikalarını görüyorum, her iki fabrikada da bazı mühendislerle buluşuyorum, ve Musk’la uzuuun uzun oturup muhabbet ediyorum. Heyecan!

İşin olmazsa olmazı tabi ki paniklemekti. Bahsettiğim insanlarla — dünya çapında mühendisler ve roket bilimcilerinden bahsediyorum — hiç bir konu hakkında hiç bir şey bilmeden oturup konuşmam düşünülemezdi. Çok çabuk öğrenmem gereken bir çok şey vardı.

Elon-fucking-Musk (Çevirmenin Notu: Nasıl çevrilir ki bu? “Mına koduğum Elon Musk’ı”?)ile alakalı problem, aşağıdaki sektörlerden tamamının içerisinde olması:

· Otomotiv

· Uzay ve Havacılık

· Güneş Enerjisi

· Enerji Depolama

· Uydu

· Yüksek Hızlı Kara Taşımacılığı

· Ve..ehm..Gezegenler Arası Yerleşim

Muhtemelen Zeus’un daha az stresli bir yaşamı vardı.

Telefon görüşmesi ve Kaliforniya ziyareti arasındaki 2 haftada okudum, okudum, okudum, ve okudukça bunun birden fazla yazı gerektireceği daha da açık hale geldi. Değinilmesi gereken çok fazla şey vardı.

Musk’ın şirketleri ve içinde bulunduğu sektörlere gelecek yazılarda detaylı olarak değineceğim, fakat şimdilik bu abinin kim olduğu ve neden bu kadar taşşaklı olduğunu anlatarak başlayalım.

2. Elon Musk’ın Sahneye Çıkışı

Not: 19 Mayıs’ta Elon Musk’ın teknoloji yazarı Ashlee Vance tarafından yazılmış mükemmel bir biyografisi piyasaya çıkıyor. Erken bir baskıya erişme şansım oldu ve kitabı bu yazılar için temel kaynak olarak kullandım. Burada Musk’ın hayatının kısa bir özetini geçeceğim, eğer hikayenin tamamını istiyorsanız, kitabı buradan sipariş edebilirsiniz.

(ÇN: Kitabı okudum, eğer bu yazıda burnunuza bir PR kokusu geliyorsa kitabı daha objektif bulacağınızı söyleyebilirim.)

Musk 1971 yılında Güney Afrika’da doğdu. Pek de mükemmel bir çocukluk geçirmedi –sıkıntılı bir aile yaşamı oldu ve okul ortamına hiç bir zaman uyamadı. Fakat, diğer sıradışı insanların biyografilerinde de okuyacağınız gibi, daha erken yaşlardan itibaren tutkulu bir şekilde kendi kendine öğrenen birisi oldu. Kardeşi Kimbal Elon’un çoğu zaman günde 10 saat okuduğunu söylüyor — genellikle bilim kurgu ve ister istemez bir çok güncel kitaptan bahsediyoruz. Dördüncü sınıfı genelde Encyclopedia Britannica’ya gömülmüş bir şekilde geçirdi. Bu yazıları okudukça Musk hakkında öğreneceğiniz bir şey şu: Kendisi insanları bir bilgisayar olarak görüyor, ve aslına bakarsanız gerçekten de öyle. Vücut ve beyin, bir insanın donanımı. Yazılımı ise düşünme tarzı, değerler sistemi, alışkanlıkları, ve kişiliği. Musk için öğrenme ise basit bir şekilde “beyne veri ve algoritma download etme” (2)süreci. Geleneksel sınıf eğitiminin Elon’u hayal kırıklığına uğrattığı noktalardan biri sınıfta oturup öğretmeni bir şey açıklarken dinleme eyleminin sunduğu “kabul edilemez yavaşlıktaki download hızı”. Bugüne kadar öğrendiği çoğu şeyi kendi kendine, okuyarak öğrendiğini söylüyor.

Dokuz yaşında, ilk bilgisayarı Commodore VIC-20 eline geçtiğinde hayatına ikinci bir takıntı da girmiş oldu. Bilgisayar 5 kilobyte’lık bir hafıza ve bitirilmesi genelde 6 ay süren “Programlama Nasıl Yapılır?” rehberiyle birlikte gelmişti. Dokuz yaşındaki Elon bu rehberi 3 günde bitirdi. 12 yaşında, edindiği yetenekleri “basit bir oyun.. fakat Flappy Bird’den daha iyi” dediği Blastar isimli oyunu yapmak için kullandı. Bu oyun, 1983 yılında bir bilgisayar dergisine 500 Amerikan dolarına (bugünün değeriyle 1200 dolar) satılacak kadar iyiydi. 12 yaşındaki bir çocuk için hiç fena değil.

Musk Güney Afrika’ya hiçbir zaman güçlü bir bağlılık hissetmedi. Sporu aşırı önemseyen, beyaz Afrikalı kültürüne pek uymadı, ve ülke potansiyel bir girişimci için kabus gibiydi. Silikon Vadisi’ni “vadedilmiş topraklar” olarak görüyordu ve 17 yaşında Güney Afrika’yı bir daha dönmemek üzere terk etti.

İlk olarak, annesinin Kanada vatandaşı olmasından kaynaklanan vize kolaylığı sebebi ile Kanada’ya gitti. Bir kaç yıl sonra ise Pensilvanya Üniversitesi’ne geçiş yaparak ABD’ye giriş yaptı.

Üniversitede, hayatta ne yapmak istediğini düşünmeye başladı ve şu soruyu başlangıç noktası olarak kullandı: “İnsanlığın geleceğini en çok ne etkileyecek?”. Cevap 5 maddelik bir listeydi: “internet; sürdürülebilir enerji; uzay keşfi, özellikle dünya dışında kalıcı yaşam alanları; yapay zeka; ve insan geninin tekrar programlanması.”(3)

Son iki maddenin olumlu bir etki oluşturacağı konusunda biraz şüpheciydi, ilk üçü konusunda her ne kadar olumlu olsa da, uzay keşfi konusunda bir şeyler yapmak o zaman aklında bile değildi. Böyle olunca, geriye internet ve sürdürebilir enerji opsiyonları kaldı.

Sürdürülebilir enerjiye odaklanma kararı verdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra, yüksek enerji yoğunluklu kapasitörler (geleneksel pillerden daha efektif enerji depolama yöntemleri geliştirmeye odaklanan bir teknoloji) üzerine çalışmak üzere Stanford’da bir doktora programına kabul edildi. Bu teknolojinin sürdürülebilir enerjinin geleceği olacağını ve elektrikli taşıt sektörünün ortaya çıkışını hızlandıracağını biliyordu.

Fakat programa başladıktan sonra, bir şeyleri kaçıracağını hissetti. Çünkü yıl 1995’ti ve “internetin gözleri önünde geçip gitmesini izleyemezdi — bir şeyler yapıp onu daha iyi hale getirmeliydi.” (4)Doktorayı bıraktı ve internet seçeneğini denemeye karar verdi.

Yaptığı ilk iş, 1995 internetinin canavarı Netscape’de işe girmeye çalışmak oldu. Bunun için tam olarak şöyle bir yolu takip etti: Şirkete git, davetsiz bir şekilde lobiye yürü, garip bir şekilde ortalıkta dikil, herhangi biriyle konuşmaya utan, ve geri dön.

Musk bu pek etkileyici olmayan kariyer başlangıcını kendisini takip ederek ABD’ye gelen kardeşi Kimbal’la kendi şirketlerini kurarak geride bıraktı: Zip2. Zip2 Yelp ve Google Maps’in (bu ikisi ortaya çıkmadan çok çok önce) ilkel bir kombinasyonu gibiydi. Hedef, işyerlerini sarı sayfaların artık işlemediğini ve online bir rehberde yer almanın iyi bir fikir olduğuna ikna etmekti. Kardeşlerin parası yoktu, ofiste uyuyorlardı ve YMCA’de (ÇN: Bizim KYK yurtlarını hayal edin) duş alıyorlardı. Elon, ana programcı olarak, saatlerce takıntılı bir şekilde bilgisayarın başında çalışıyordu. Yıl 1995’ti ve işyerlerini internetin önemli olduğuna ikna etmek zordu — bir çoğu internette reklam vermenin ”duydukları en salakça şey” olduğunu söylüyordu. Fakat sonunda, yavaş yavaş müşteri çekmeye başladılar ve şirket büyüdü. 90’lardaki internet patlamasının en sıcak zamanlarıydı. Startuplar kapanın elinde kalıyordu ve 1999’da Compaq, Zip2’yu 307 milyon dolara satın aldı ve 27 yaşındaki Musk, bu satıştan 22 milyon dolar kazandı.

Daha sonra tekrar tekrar yaşanacağı üzere, Musk bir girişimi tamamladığı gibi yeni, daha zor ve daha karmaşık bir girişime başladı. Eğer “Dotcom Milyoneri Kural Kitabı”nı takip etseydi, 90’lardaki patlamada voleyi vurduktan sonra gün batımına karşı tatlı bir emeklilik sürüp melek yatırımcılık yapabileceğini, veya hala hırsı varsa, bir başkasının parasıyla yeni bir girişim başlatabileceğini bilirdi. Fakat Musk normal kural kitaplarını veya kalıpları takip etme eğilimi göstermiyor. Servetinin dörtte üçünü yeni, aşırı cesur bir fikre gömdü: Vadesiz hesapların, tasarruf ve komisyon hesaplarının yerini alabilecek online bir banka, X.com. Şu an bu fikir daha az çılgın gözükebilir, fakat 1999’da büyük bankalarla rekabet etmeye çalışan bir startup duyulmamış bir şeydi.

X.com’un bulunduğu binada, Peter Thiel ve Max Levchin tarafından kurulmuş bir başka online finans şirketi bulunuyordu: Confinity. X.com’un bir çok özelliğinden biri kolay para transferiydi ve bir süre sonra Confinity, benzer bir hizmet geliştirdi. Her iki şirket de para transfer hizmeti için ciddi bir talep olduğunu farketti ve bu durum, bu iki şirketi amansız bir rekabet içerisine soktu. Bir süre sonra birleşmeye karar verdiler ve bugün PayPal olarak bildiğimiz şey ortaya çıktı.

Bu durum aynı zamanda bir çok ego ve fikir çatışmasına da yol açtı. Peter Thiel ve (bugün inanılmaz başarılı olan) bir kaç kişi Elon Musk’a katıldı ve şirket her ne kadar hızlı bir şekilde büyüse de, ofisteki ilişkiler pek kolay bir şekilde ilerlemedi. Bu çatışmalar 2000’lerin sonunda, Musk’ın yarı yatırımcı ziyareti, yarı (ilk eşi Justine ile birlikte) balayı olan bir seyahatinde zirve yaptı. Musk karşıtı bir grup, bir darbe organize ederek Musk’ın yerine CEO olarak Thiel’ı getirdiler. Musk bu durumu şaşırtıcı derecede iyi karşıladı, ve bugün hala o kararı onaylamadığını fakat kararın neden alındığını anladığını söylüyor. Şirkette önemli bir pozisyonda yer almaya, şirkete yatırım yapmaya devam etti ve PayPal’ın 2002’de eBay’e 1.5 milyar dolarlık satışında önemli bir rol oynadı. Musk, bu satıştan, şirketin en büyük hissedarı olarak vergi kesintilerinden sonra 180 milyon dolarla ayrıldı.

Kurallar ve kalıplar ile olan ilişkisinden bahsetmiştik. 2002 yılında, ultra varlıklı bir şekilde 31 yaşına giren Musk’ın, karar alırken takip ettiği, kurallar bütününe benzer bir şey varsa bile, tam olarak bu noktada bunun tamamen yok olduğunu söyleyebiliriz.

Bugüne kadar takip eden 13 yılda ne yaptığını bu seride detaylı olarak inceleyeceğiz. Şimdilik kısa bir özet:

2002 yılında, PayPal’ın satışı daha gerçekleşmeden, Musk durup dinlenmez bir şekilde roket teknolojisi hakkında okumaya başladı. Aynı yılın sonlarına doğru, 100 milyon dolar sermaye ile tarihin en akıl almaz girişimlerinden birini başlattı. Uzay seyahatinin maliyetini devrimsel bir şekilde düşürüp, gelecek yüzyılda Mars’a en az bir milyon insan yollayarak insanlığı birden çok gezegende yaşayan bir tür haline getirmeyi amaçlayan bir uzay şirketi: SpaceX.

Hmm. Evet.

Daha sonra, 2004’te, bu “proje” yol alırken, Musk tarihteki en akıl almaz girişimlerinden bir diğerini başlatmaya karar verdi: Elektrikli taşıtların sahneye çıkmasını hızlandırıp, otomotiv sektörünü dünya çapında tamamen değiştirerek, insanlığa sürdürülebilir geleceğe doğru sıçrama yaptıracak bir elektrikli taşıt şirketi: Tesla. Musk, bu şirketi de 70 milyon dolarla kişisel olarak fonladı. ABD’de otomotiv sektöründe en son başarılı olan startup, 1925’te kurulan Chrysler’di. En son başarılı olan elektrikli taşıt startup’ı ise.. öyle bir startup hiçbir zaman var olmamıştı.

“Koy götüne rahvan gitsin“ diyerek, bir kaç yıl sonra, konutlara kurulacak güneş panelleriyle enerji üretimini kökünden değiştirmeyi, fosil yakıt kaynaklı elektrik üretimini, çok daha düşük maliyetli bir yöntemle ikame etmeyi ve günün sonunda sürdürülebilir enerjinin kitlelerce benimsenmesini hızlandırmayı amaçlayacak bir firmayı, kuzenleriyle birlikte kurdu: SolarCity. Bir 10 milyon dolar da buraya gömdü. (5)

PayPal satışını takip eden yıllarda olup bitenleri izliyor olsaydınız, muhtemelen bunun kötü biten bir hikaye olduğunu düşünürdünüz. Sanrıların peşinde koşan, gerçekleştirilmesi imkansız projelerin bataklığına geri dönülmez şekilde batmış, servetini eritmek için yapabileceği her şeyi yapan bir internet milyoneri.

2008’de bu senaryo harfi harfine gerçekleşiyordu. SpaceX roket inşa etme işini çözmüştü, tek sıkıntı çalışan roket inşa etme işini çözememiş olmalarıydı. Üç fırlatma denemesi yapıldı ve tüm denemeler, roketlerin yörüngeye ulaşamadan parçalanmasıyla sonuçlandı. Dışarıdan yatırım çekmek ve yük taşıma (ÇN: Uydu fırlatma, Uluslararası Uzay İstasyonu’na taşınabilecek yük ve insan) ihaleleri alabilmeleri için yörüngeye başarıyla ulaşabildiklerini göstermeleri gerekiyordu — ve Musk kalan parasının sadece bir denemeyi daha finanse edebileceğini söyledi. Eğer dördüncü deneme de başarısız olursa, SpaceX’in hikayesi sona erecekti.

Bu arada, San Fransisco Bay Area’da, Tesla da boka batmış durumdaydı. Hala ilk arabaları Tesla Roadster’ı pazara sürmeye uğraşıyorlardı, o da kamuoyu tarafından pek olumlu karşılanmıyordu. Silikon Vadisi’nin dedikodu blogu Valleywag Tesla Roadster’ı 2007’nin bir numaralı sıçışı seçmişti. Tüm bunlar bir şekilde halledilebilirdi; eğer ekonomi beklenmedik bir şekilde çakılıp, en sert darbeyi otomotiv sektörüne vurarak otomotiv firmalarına gidebilecek tüm yatırımları kesmeseydi. Özellikle yeni ve kendini kanıtlamamış firmalara. Ve Tesla, nakit stokunu her geçen gün daha da tüketiyordu.

Kariyerindeki bu çifte hengame esnasında Musk’ın hayatını çekilebilir kılabilecek tek şey 8 yıllık evliliği olabilirdi…Eğer o evlilik insanın ruhunu bunaltan, çetrefilli bir boşanmayla paramparça olmasaydı.

Karanlık.

Fakat işin aslı şu — ne kurduğu şirketler kötü şirketlerdi, ne de Musk aptaldı. Musk çok, çok iyi şirketler yarattı. Sıkıntı, bir uzay şirketi ile bir otomotiv şirketi inşa etmenin dipsiz zorluğu, ve dışarıdan aşırı iddialı ve başarısızlığa mahkum gözüken bu iki şirkete kimsenin yatırım yapmak istememesiydi. Özellikle global ekonomik krizin ortasında. Musk kendi kişisel servetini kullanmak durumundaydı. PayPal onu zengin etmişti, fakat bu iki şirketi uzunca bir süre fonlayacak kadar değil. Dışarıdan gelen yatırım olmadan, hem SpaceX, hem de Tesla’nın çok kısa bir zamanı vardı. Bunun sebebi SpaceX ve Tesla’nın yetersiz şirketler olması değil, başarılı olmaları için daha uzun bir “kalkış pistine“ ihtiyaç duymalarıydı, ve zamanları kalmamıştı.

Tam bu noktada, en dehşetli günde, her şey tersine döndü.

İlk olarak, Eylül 2008’de, SpaceX dördüncü — ve yörüngeye ulaşamaması durumunda son — denemesini yaptı. Ve başarılı oldu. Kusursuz bir şekilde.

Bu başarı NASA’ya “Ya herro ya merro, Musk’a bi şans verelim“ dedirtmek için yeterliydi. SpaceX’e 1.6 milyar dolarlık, 12 fırlatmalık bir bir kontrat önerdiler. “Kalkış pisti“ uzatılmıştı. SpaceX kurtulmuştu.

Ertesi gün, 2008 Noel arifesinde, Musk elindeki son parayı Tesla’yı kurtarmak üzere şirkete yatırırken, yatırımcılar Musk’ın yatırdığı kadar parayı Tesla’ya yatırmayı kabul ettiler. Kalkış pisti uzatılmıştı. Beş ay sonra, işler yoluna girmeye başladığında, bir kritik yatırım daha geldi — Daimler Chrysler 50 milyon dolar yatırdı. Tesla kurtulmuştu.

2008, Musk için yolun sonundaki son tümsekleri ortaya koyarken, gelecek yedi yıl Elon Musk ve şirketlerinin herkesi gölgede bırakan, limitleri parçalayan, dünyayı sallayan hikayesine tanıklık edecekti.

İlk 3 denemeden sonra SpaceX 20 fırlatma daha yaptı, ve tamamı başarılı oldu. NASA artık bir çok devamlı müşteriden bir tanesi. SpaceX’in ortaya koyduğu inovasyonlar, şirketlerin uzaya tarihin en düşük maliyetiyle bir şeyler yollayabilmesine imkan tanıdı. Bu 20 fırlatma esnasında ticari bir uzay şirketi için her türden bir çok “ilk” yaşandı — bugün dahi, tarihte dünyanın yörüngesine bir uzay aracı yollayıp dünyaya geri döndürmeyi başarabilmiş sadece dört kuruluş bulunuyor: Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, ve SpaceX. SpaceX şu an insanları uzaya taşıyabilecek bir uzay aracını test ediyor. Ayrıca tek seferde Mars’a 100 kişiyi taşıyabilecek bir roket üzerine çalışıyorlar. Google ve Fidelity’den gelen yatırımlardan sonra şirketin değeri 12 milyar dolara ulaşmış durumda.

Tesla Model S inanılmaz bir başarı yakaladı. Consumer Reports’tan (ÇN: Bir tür tüketici organizasyonu) 99/100 ile, Ulusal Karayolu Güvenliği İdaresi’nden ise 5.4/5 ile tarihin en yüksek notlarını alarak otomotiv endüstrisinin aklını aldılar. Şu an, geçen her gün asıl “piyasa dağıtıcı” ve çok daha ekonomik olan Model 3’ün piyasaya sürülmesine daha da yaklaşıyorlar, ve şirketin değeri buna rağmen 30 milyar doların hemen altında. Bunun yanı sıra dünyanın en heybetli pil şirketi haline geliyorlar. Halen inşa edilen Nevada’daki devasa “Gigafactory”, dünyanın yılda ürettiği toplam lityum-iyon pil miktarından daha fazlasını tek başına üretecek.

2012 yılında halka açılan ve mevcut değeri 6 milyar doların hemen altında olan SolarCity, Amerika’daki en büyük güneş paneli şirketi haline geldi. Şu an Buffalo’da ülkenin en büyük güneş paneli fabrikasını inşa ediyorlar, ve muhtemelen Tesla ile yeni tanıtılan ev bataryası Powerwall ile ürünlerini kombinleyerek bir partnerliğe başlayacaklar.

Ve tüm bunlar yetmediği için Musk, boş zamanında tamamen yeni bir ulaşım yöntemini gündeme sokmaya çalışıyor: Hyperloop

Bir kaç yıl içinde, inşa ettikleri fabrikalar tamamlandığında, Musk’ın fabrikaları 30.000 kişiyi çalıştırıyor olacak. 2008 yılında neredeyse iflas edip arkadaşına, kendisi ve eşinin, kayınpederinin bodrumuna taşınabileceğini söylerken, şu an Musk’ın kişisel serveti 12.9 milyar dolar civarına ulaşmış durumda.

Tüm bunlar Musk’ı bir tür yaşayan efsane haline getirdi. Başarılı bir otomotiv şirketi kurması ve dünya çapında Supercharger şarj istasyonları ağını kurması, Musk’ın Henry Ford ve John D. Rockefeller gibi vizyoner sanayiciler ile karşılaştırılmasına yol açtı. SpaceX’in roket teknolojisinde çığır açan çalışmaları, adının Howard Hughes ile birlikte anılmasına sebep olurken, farklı sektörlerde ortaya konan mühendislik başarıları, bazılarının Musk ve Thomas Edison arasındaki paralelliklerden bahsetmesini sağladı. Musk’ın tüketicilerin ihtiyaç duyduğunun farkında dahi olmadığı ürünleri ortaya koyarak dev, uzun zamandır gelişmeyen sektörleri alt üst etmesi ile alakalı eşsiz yeteneği, onun belki de en çok Steve Jobs ile karşılaştırılmasına yol açtı. Teknoloji yazarı ve Musk’ın biyografisini kaleme alan Ashlee Vance, Musk’ın inşa ettiği şeylerin potansiyelinin Hughes veya Jobs’ın ürettiği şeylerden çok daha büyük olduğunu düşünüyor. Musk, uzay & havacılık ve otomotiv gibi Amerika’nın vazgeçtiği sektörleri alıp, onları fantastik bir şekilde yeniden şekillendiriyor.

TED Talks’ın başındaki Chris Anderson, Musk’ı “yaşayan en önemli girişimci” olarak adlandırıyor. Diğerleri ise onu “yaşayan Iron Man” olarak biliyorlar. Bu tanımlananın altı boş değil. Filmin yönetmeni Jon Favreau, ilk Iron Man filmi öncesinde Robert Downey Jr.’ı, oynayacağı karakteri Musk üzerinden modellemesi için SpaceX fabrikasına gönderiyor. The Simpsons’ta dahi gözükmüşlüğü var.

Evin içinde, pijamalarımla, kontrolsüzce ileri geri giderken telefonda konuştuğum adam, işte bu adamdı.

Konuşma esnasında beni şirketlerinin reklamını yapmak için aramadığını net bir şekilde belirtti. Sadece şirketlerinin içinde bulunduğu ekosistemlerde neler olup bittiğini, elektrikli taşıt, sürdürülebilir enerji üretimi ve uzay & havacılık sektörlerinde yaşanan ilerlemelerin neden meydana geldiğini ve bunların neden önemli olduğunu açıklamak istediğini söyledi.

Sadece kendisiyle alakalı yazan insanlardan sıkılmış gibiydi. Faaliyet gösterdiği sektörlerde kritik öneme sahip bir çok şeyin olup bittiğini düşünüyordu. Ne zaman birisi onun hakkında bir şeyler yazsa, yazılanların kendisi hakkında değil de fosil yakıt arzı veya pil teknolojisindeki ilerlemeler veya insanlığı birden çok gezegende yaşayan bir tür haline getirmenin önemi ile alakalı olmasını umuyordu. (Musk’ın biyografi yazarı, kitapta Musk’ın biyografisinin yazılmasına ne kadar kayıtsız kaldığını anlattığında, bu nokta daha da net anlaşılıyor.)

Bir başka deyişle, bu yazının başlığının onu kızdıracağından eminim.

Fakat bunu yapmak için sebeplerim var. Bana göre bu seride keşfedilmeye değer iki alan var:

1) Musk’ın yaptığı şeyleri neden yaptığını anlamak: Musk insanlığa iyi bir gelecek sağlayabilecek en acil hedefler üzerine çalıştığına derinden inanıyor. Bu hedefleri ve neden bunlara bu kadar ilgi duyduğunu derinlemesine keşfetmek istiyorum.

2) Musk’ın yaptığı şeyleri nasıl yapabilir hale geldiğini anlamak: Her jenerasyonda dünyayı önemli ölçüde değiştiren bir kaç insan olur, ve bu insanlar üzerine çalışılmaya değer. Bu insanlar yaptıkları işleri diğer herkesten daha farklı biçimde yaparlar, ve ben onlardan öğrenilebilecek çok fazla şey olduğunu düşünüyorum.

Kaliforniya seyahatim için kafamda iki hedef vardı: Musk ve ekiplerinin üzerinde ateşli bir biçimde çalıştığı şeyleri ve bunların neden önemli olduğunu en iyi şekilde anlamak, ve onu dünyayı bu kadar değiştirebilir hale getiren özellikler hakkında bazı izlenimler edinmeye çalışmak.

3. Fabrika Ziyaretleri

Kuzey Kaliforniya’daki Tesla üretim merkezi ile Güney Kaliforniya’daki SpaceX üretim merkezi arasında, başta devasa ve “tarz“ olmaları olmak üzere bir çok benzerlik var.

Her iki üretim merkezi de aydınlık, temiz, parlak, beyaza boyalı, ve her ikisinin de tavanları oldukça yüksek. Her iki üretim merkezi de bir fabrikadan çok bir laboratuvarı andırıyor. Her iki mekanda da, beyaz yaka işlerini yapan mühendislerle, mavi yaka işlerini yapan teknisyenler özenli bir şekilde aynı çalışma alanlarında çalışacak şekilde yerleştirilmişler. Böylelikle daha yakın çalışıp, birbirlerine hızlı geri dönüm verebiliyorlar. Musk, makineleri dizayn edenlerin, makineler üretilirken onların etrafında olmalarının çok önemli olduğuna inanıyor.

Geleneksel bir fabrika ortamı, bilgisayar başındaki bir mühendis için, geleneksel ofis ortamı da bir teknisyen için ideal çalışma ortamı olmadığından, temiz, fütüristik bir laboratuvar her iki kesime de kendini rahat hissettiriyor. Her iki alanda da etrafı duvarlarla çevrili bir ofis neredeyse yok — tüm çalışanlar ortalıkta, herkesin görebileceği bir şekilde çalışıyor.

Tesla üretim merkezine gittiğimde beni ilk etkileyen şey binanın boyutu oldu. Üzerine biraz araştırdığımda, kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük ikinci binası olduğunu görmem beni şaşırtmadı.

Fabrika, 2010 yılında Tesla’ya satılmadan önce GM ve Toyota’nın ortak mülkiyetindeydi. Güne, araba yapan kırmızı, şapşal robotlardan oluşan bir denizi andıran fabrikayı turlayarak başladık.

Ve diğer muhteşem şeyler; içinde sadece araç pilleri üretilen uçsuz bucaksız bir bölüm, veya içerisinde kesilip, preslenip, Tesla’lara dönüşen 9 tonluk alüminyum saç rulolarını barındıran bir diğer bölüm.

Veya 50 milyon dolar değerinde, 4500 tonluk kuvvet (üzerinize 2500 araba istiflendiğinde maruz kalacağınız baskıya eşit) uygulayabilen bu devasa pres.

Tesla fabrikası, üretim kapasitesini yıllık 30.000 araçtan yıllık 50.000 araca, bir başka ifadeyle haftalık 1.000 araca çıkarıyor. Görünüşe göre arabalar genel olarak inanılmaz hızlı bir şekilde üretiliyor. Toyota bu fabrikada faaliyet gösterirken günlük 1000 araç ürettiğini öğrendiğimde aklım başımdan gidiyordu.

Tesla dizayn stüdyosunu da ziyaret etme şansım oldu (resim çekmeme izin verilmedi). Bir tarafta tasarımcılar, bilgisayar ekranlarında yeni araçların dizaynını yaparlarken, diğer tarafta araçların gerçek boyutlu, balmumundan yapılmış modelleri duruyordu. Yakında piyasaya çıkacak olan Model 3’ün gerçek boyutlu bir modelinin etrafında uzmanlar, ellerindeki küçük bıçaklar ve aletlerle milimetreden bile daha hassas traşlamalar yapıp, ışığın kavislerden nasıl yansıdığını inceliyorlardı. Ayrıca ayakkabı boyutunda 3D modelleri “yazdıran“ bir üç boyutlu yazıcı da vardı. Böylelikle tasarımcı, dizaynına anında dokunabiliyor, farklı açılardan nasıl göründüğüne bakabiliyordu. 10 numara!

Ertesi gün SpaceX günüydü, ve ilk günden daha bile güzel olabilirdi. Fakat üretim merkezi devlete göre “silah teknolojisi“ sayılan gelişmiş roket teknolojisi barındırıyordu, ve görünüşe göre ne idüğü belirsiz blogger’ların, silah teknolojisinin fotoğraflarını çekmesine izin verilmiyordu.

Her neyse. Turlardan sonra, her iki şirketten de üst düzey mühendis ve tasarımcılarla oturup konuşma fırsatım oldu. Onlar bana alanlarındaki önde gelen uzmanlardan biri olduklarını söylüyorlardı, ben onlara az evvel binanın ne kadar kocaman olduğunu ve tüm insanları içine alabileceğini söylüyordum, ve böylelikle sohbetimize başlıyorduk. Onlara genelde işleri, şirket ve sektör hakkında ne düşündükleri, Elon’la ilişkileri ve onunla çalışmanın nasıl bir şey olduğuyla alakalı sorular sordum. İstisnasız bir şekilde, hepsi sıcak kanlı, arkadaş canlısı, akıl almaz bir şekilde zeki olmalarına rağmen bunu gözünüze sokmayan insanlardı. Musk bana “no asshole“ (ÇN: “G*tler giremez“?) işe alım politikasından bahsetmişti, ve bu sohbetlerde bunu uygulamalı bir şekilde görebiliyordum.

Musk bir patron olarak nasıldı?

İlk önce internet ne diyor, ona bakalım. Quora’da açılmış bir başlık şu soruyu soruyor: “Elon Musk için çalışmak nasıl bir şey?”

İlk cevap SpaceX’de uzun yıllar çalışmış ve daha sonra ayrılmış birinden. 3. denemenin başarısızlığa ulaştığı günü, hem şirket, hem de projede yıllarca çalışmış herkes için mahvedici bir gün olarak tarif ediyor.

Elon’un görev kontrol merkezinden çıkıp, tüm çalışanlara coşkulu bir konuşma yaptığı anı tasvir ediyor. Elon’un “sonsuz bilgeliğine“ atıf yaparak şöyle diyor: “O konuşmadan sonra, sanırım her birimiz onu elimizde güneş kremiyle cehennemin kapılarına kadar takip edebilirdik. Hayatım boyunca tanıklık ettiğim en etkileyici liderlik örneğiydi. ”

Bu cevabın hemen altındaki bir başka cevapta, anonim bir SpaceX mühendisi, Elon için çalışmayı şöyle betimliyor:

“Birinin Elon’la olan bir toplantıdan çıktığını her zaman anlayabilirsiniz; yenilgiye uğramışlardır. Yapacağınız hiç bir şey, yeteri kadar iyi değildir, o yüzden, 80 saat çalıştığınız -ve görünüşe göre yetersiz olan — haftaları çekilebilir hale getirebilecek övgülere değil, kendi katacağınız değere odaklanmalısınız. ”

Musk hakkında internette yazılanları ve Vance’in kitabını okudukça, bu iki Quora yorumunun Musk hakkındaki her iki fikir kampını da temsil ettiğini fark ettim. Musk için çalışmak, büyük bir hayranlık ve — çoğu zaman hüzünlü bir tonla — büyük bir hiddeti bir araya getiriyor, ve daha da ilginç bir şekilde, çoğu zaman bu ikisinin aynı kişi tarafından dile getirildiğini görüyorsunuz. Örneğin, Quora’daki ilk yorumun devamında şu ifadeler yer alıyor: “ Onunla çalışmak kesinlikle huzur veren bir tecrübe değil. Kendisinden hiç bir zaman tatmin olmuyor, dolayısıyla etrafındaki hiç kimse de onu tatmin edemiyor… Sıkıntı şu; o bir makine, biz ise değiliz.” Nispeten daha öfkeli ikinci yorumcu ise Elon’un davranışlarını, gerçekleştirmeye çalıştığı şeylerin devasa boyutuna atıf yaparak “anlaşılabilir” buluyor ve ekliyor, “çalıştığım şirket mükemmel bir şirket ve işimi gerçekten seviyorum.”

Mühendis ve tasarımcılarla yaptığım sohbetlerde de aynı hikaye karşıma çıktı. Birisi: “Elon her zaman bilmek ister: ‘Neden daha hızlı ilerlemiyoruz?’. Her zaman daha iyisini, daha büyüğünü, daha hızlısını ister.” Aynı kişi, bir kaç dakika sonra Musk’ın henüz işten çıkarılan birinin çıkış şartları için ne kadar adil ve düşünceli davrandığını vurguluyordu.

Aynı kişi, bana “bir çok uykusuz gece” geçirdiğini söyledikten sonra, aynı cümle içerisinde şirkette ne kadar mutlu olduğunu ve hiç bir zaman ayrılmak istemediğini de söyledi.

Üst düzey bir yönetici, Musk’la iletişim kurmayı şöyle tarif ediyor: “Onunla yaptığınız her konuşma risklidir çünkü Elon’un fikirleri oldukça sabittir, beklediğinizden daha derine gidebilir ve daha hazırlıklıdır. Herhangi bir konuda, sahip olduğunuz bilgi birikiminden daha fazla bilgiye sahiptir. Kısacası onunla olan herhangi bir etkileşim, yükseğe gerilmiş bir ip üzerinde yürümeye benzer, özellikle (yutkunuyor) teknik bir anlaşmazlığa düştüğünüzde.” Daha önce büyük bir teknoloji şirketinde çalışan aynı yönetici, Musk’ı “şimdiye kadar çalıştıklarım arasında işini en iyi bilen milyarder” olarak tanımlıyor.

Hikayenin her iki tarafının nasıl birlikte işlediğini anlamaya başlamıştım. Bariz bir cehennem gibi gözüken bir tempoyu devam ettirmek adına ortaya konan hınç dolu bir irade ve kültvari bir yaltaklanma, saygıda birleşiyordu. Musk için çalışan insanlar, yönetim tarzıyla alakalı düşündüklerinden bağımsız olarak, onun zekasına, çalışma etiğine, cesaretine, kendine biçtiği, geriye kalan tüm çabaları ve inisiyatifleri önemsiz ve eften püften gösteren misyonların ağırlığına saygı duyuyorlardı.

Bunun yanı sıra, konuştuğum bir çok insan Musk’ın dürüstlüğüne duydukları saygıyı da dile getirdiler. Bu dürüstlüğü temelinde yatan şey onun tutarlılığı. On yıllardır, verdiği tüm röportajlarda aynı şeyleri söylüyor. Çoğu zaman aynı cümlelerle. Durum ne olursa olsun, neyi düşünüyorsa onu söylüyor. Musk’a yakın bir çalışan, bir kaç defa bir basın toplantısı veya bir iş toplantısından sonra ona gerçekten ne düşündüğünü sorduğunu söyledi. Musk’ın cevabı her zaman sıkıcı olmuştu: “Ne düşünüyorsam tamamen aynısını söyledim.”

Konuştuğum bazı insanlar Musk’ın doğrulukla olan takıntısına atıf yaptılar. Eğer söylenenlerin doğru olduğuna inanıyorsa, negatif eleştirilerle alakalı herhangi bir sıkıntısı olmuyor, hatta bunu memnuniyetle karşılıyor. Fakat basın kendisi veya şirketleriyle alakalı doğru olmayan bir haber yaptığında, kendini müdahale edip onları doğrulamaktan alıkoyamıyor. Genellikle akıl vermeyi amaçlayan, “araştırmalara göre”, “bilim adamlarının karşı çıktığı .. ” gibi muğlak ifadelerden nefret ediyor. Diğer otomotiv şirketlerinin tahayyül bile edemeyeceği bir şekilde, Tesla’nın reklamını yapmayı reddediyor, çünkü reklamların manipülatif ve aldatıcı olduğunu düşünüyor.

Musk’ın çalışanlarına yönelik zalimce isteklerinde dahi dürüstlüğünü açıkça görebiliyorsunuz. Musk bir tiran olabilir, fakat kesinlikle bir ikiyüzlü değil. Haftada 80 saat çalışmaya zorlanan çalışanlar, CEO’nun 100 saat çalıştığını görünce şikayet etme eğilimleri azalıyor.

CEO demişken, gidip kendisiyle bir hamburger yiyelim.

3. Elon’la Öğle Yemeği

Şöyle başladık:

“Şimdi sen Elon Musk’sın” “Ben Elon Musk’ım”
“Biraz acayip di mi?” “Aynen”
“İçinde bulunduğumuz roket fabrikası senin… — Senin sahip olduğun bir ‘şey’”.
“Dün devasa bir araba fabrikasındaydım…O da sahip olduğun bir başka ‘şey’”.

Bundan yaklaşık 7 dakika sonra, muhabbeti açma babında en son fırlatmanın (füzeyi fırlattıktan sonra yere kontrollü bir şekilde indirmeye denedikleri çok zorlu bir deneme yapmışlardı) nasıl gittiğini sorduktan sonra, ilk ciddi sorumu sorabildim. Verdiği cevap şu kelimeleri içeriyordu: hipersonik, seyreltilmiş, yoğunlaşma, süpersonik, Mach 1, Mach 3, Mach 4, Mach 5, vacum, rejim, düzenleyici roket, nitrojen, helyum, kitle, momentum, balistik ve geri itme. Tüm bunlar olurken, durumun sürrealitesi beni gerçeklikten koparmıştı. Kendime geldiğimde ise, ”ya ben dalıp gittiğimde cevabını verdiyse” korkusuyla söyledikleriyle alakalı soru sormaya korkuyordum.

Bir süre sonra yetişkin bir insan gibi sohbet edebilme yeteneğimi geri kazandım, ve başladığımız konuşma 2 saatlik, oldukça ilginç ve heyecanlı bir sohbete dönüştü. Adamın çok fazla konu hakkında, çok fazla bilgisi vardı. Sadece bu öğle yemeğinde şu konuları konuştuk: elektrikli taşıtlar, iklim değişikliği, yapay zeka, Fermi paradoksu, bilinç, tekrar kullanılabilir füzeler, Mars’ın kolonizasyonu, Mars’ta bir atmosfer oluşturmak, Mars’taki demokratik seçimler, genetik programlama, Elon’un çocukları, nüfus azalması, fizik vs. mühendislik, Edison vs. Tesla, güneş enerjisi, karbon vergisi, şirket tanımı, uzay zamanı bükmek ve bunun neden yapamayacağın bir şey olduğu, kandaki nanobotlar ve bunun neden yapamayacağın bir şey olduğu, Galileo, Shakespeare, Amerika’nın kurucu babaları, Henry Ford, Isaac Newton, uydular, ve buzul çağı.

Yukarıdaki şeyler hakkında neler söylediğinin detayına takip eden yazılarda değineceğim, şimdilik bir kaç not düşmek gerekirse;

— Kendisi oldukça uzun ve iri kıyım bir abimiz. Fotoğrafının çekilmesi pek kolay olmuyor.

— Bir burger söyledi ve burger’i iki üç ısırıkta, 15 saniye bile olmadan bitirdi. Ben böyle bir şey görmedim.

— Yapay zeka hakkında çok ama çok endişeli. Yapay zeka üzerine olan yazımda onun süperzeki yapay zeka ile alakalı “bunun üzerine çalışarak şeytan çağırıyoruz” sözünü alıntılamıştım, amakonu hakkında bu kadar çok düşündüğünü bilmiyordum. Yapay zeka güvenliği konusunu, sürdürülebilir enerji (Tesla) ve insanı birden çok gezegende yaşayan bir türe dönüştürme (SpaceX) konularıyla birlikte üzerine en çok düşündüğü 3 konudan biri olarak belirtiyor. Musk’ın kafası it gibi çalışıyor, yapay zeka hakkında da çok fazla şey biliyor, dolayısıyla bu olay hakkındaki ciddi endişesi beni korkutuyor.

— Fermi Paradoksu da onu endişelendiriyor. Bu konu hakkındaki yazımda Fermi üzerine düşünenleri iki kampa ayırmıştım — Bir “Büyük Filtre”den dolayı (ÇN: Büyük Filtre hakkında daha fazla bilgi için buraya alalım.) bir başka zeki yaşam formu olmadığını düşünenler, ve bir çok zeki yaşam formu olduğunu fakat bizim onların izlerini bir şekilde göremediğimizi düşünenler. Musk hangi fikrin daha olası olduğu konusunda emin değil, fakat bir Büyük Filtre durumun olabileceğinden şüpheleniyor. Paradoksun çok mantıklı olmadığını ve gün geçtikçe daha da endişe verici hale geldiğini düşünüyor. Bu Büyük Filtre’yi bala göte geçmiş, ender bir medeniyet olabileceğimiz ihtimali, Musk’ı SpaceX’in misyonuna olan inancını daha da artırıyor: “ Eğer gerçekten çok nadirsek, hızlı bir şekilde birden fazla gezegene ulaşmamız lazım. Çünkü medeniyetimiz güçlü değilse, zaten zayıf olan hayatta kalma şansımızı dramatik bir şekilde artırmamız için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.” Bu konuda olan endişeleri de beni pek iyi hissettirmiyor.

Elon’la üzerine anlaşamadığımız bir konu bilincin doğası oldu. Ben bilinci yassı bir spektrum olarak düşünüyorum. Bana göre, bilinç olarak tecrübe ettiğimiz şey, insan seviyesinde bir zekaya sahip olmanın verdiği his. Bir şempanzeden daha akıllı ve “daha bilinçliyiz”, o da bir tavuktan daha bilinçli, vs. vs. Bizden daha zeki olan bir uzaylı karşısında, bir şempanze (veya karınca) bizim için neyse biz de onun için o olabiliriz. Bunun hakkında konuştuğumuzda, Musk insan bilincini siyah-beyaz bir şey olarak düşünüyor gibi gözüktü, evrim sürecinde bir noktada aktif hale gelen, diğer hayvanlarda bulunmayan bir özellik gibi. “Karınca : insan :: insan : [çok daha zeki bir uzaylı]” örneği ona pek mantıklı gelmiyor. İnsanların zayıf birer bilgisayar olduğunu, insandan daha akıllı bir şeyin daha güçlü bir bilgisayar olduğunu düşünüyor, varlığını dahi anlayamayacağımız bir şeyin değil.

— Genetik programlama hakkında da konuştuk. Tipik yaşlanmayı önleyici teknoloji üzerine olan çalışmaların verimli olacağını düşünmüyor, çünkü insanların bir son kullanım tarihi olduğunu ve kimsenin bunu değiştiremeyeceğini düşünüyor. Pozisyonunu şöyle açıklıyor: “Sistem bir bütün olarak çöküyor. 90’lı yaşlarında, çok hızlı koşabilen fakat gözleri çok iyi görmeyen birini göremezsiniz. Sistem bir bütün olarak kapanıyor. Bu durumu ciddi bir şekilde değiştirmek için, genetiği tekrar programlamalı ya da vücuttaki tüm hücrelerin yerine yenilerini koymalısınız.” Eğer bunları bir başkası söylüyor olsaydı, mantıklı bir şey söylediği için çok üzerinde durmadan onaylar ve devam ederdim. Fakat bunu söyleyen kişi Elon Musk’tı ve Elon Musk, insanlık için bir çok problemi çözüyor.

Bu noktada ne yaptım?

Ben: ..ama bu konu en azından denenecek kadar önemli değil mi? Dikkatini üzerine yoğunlaştıracağın bir şey bile değil mi?

Elon: Durum şu ki tüm genetikçiler insan DNA’sını tekrar programlamamak konusunda anlaştılar. Dolayısıyla teknik değil, ahlaki bir mücadele vermen lazım.

Ben: Bir çok mücadele veriyorsun. Kendi şeyini başlatabilirsin. İlgili olan genetikçileri buraya çekebilirsin. Bir laboratuvar kurup, her şeyi değiştirebilirsin.

Elon: Biliyor musun, ben buna Hitler Problemi diyorum. Hitler’in tüm olayı üstün bir ırk ve genetik saflık oluşturmaktı, ama şimdi — Hitler Problemi’nden nasıl kaçarsın? Bilmiyorum.

Ben: Bence bir yolu var. Henry Ford’un her engelin etrafından bir yol bulduğunu söylemiştin, ve sen de aynı şeyi yapıyorsun, her zaman bir yol buluyorsun. Ve ben bunun üzerine çalıştığın diğer şeyler kadar iddialı ve önemli bir misyon olduğunu düşünüyorum, ve bu mücadelenin bir şekilde, ahlaki problemler veya diğer problemlerin etrafından dolaşıp verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Elon: Bir yolu olduğunu düşünmüyorum…Bu problemleri temelinden çözmemiz için DNA’mızı yeniden programlamamız lazım. Bunu yapmanın tek yolu bu.

Ben: Ve aslında, DNA sadece fiziksel bir madde.

Elon: [Kafasını onaylar bir şekilde salladı, şaşırmış bir şekilde bana bakarak] O bir yazılım.

Yorumlar:

1) Musk’ı yapılması imkansız gözüken bir başka işi yapması için yüzsüzce sıkıştırmak, ve hali hazırda insanlık için dünyadaki herkesten daha fazla şey yaparken bahsettiğiniz işi yapmadığı için hayal kırıklığına uğramış gibi davranmak gerçekten çok eğlenceli.

2) Genetik programlama hakkında “bence bir yolu var” diyerek tüm ahlaki problemleri bir çırpıda görmezden gelmek veya ne konuştuğumdan haberim olmamasına rağmen DNA’ya en küçük ve en karmaşık cisme“aslında sadece fiziksel bir madde” demek de çok eğlenceli. Çünkü bunları çözmek onun problemi, benim değil.

3) Galiba başarılı bir şekilde eşşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürdüm. Eğer bundan 15 yıl sonra Musk insan genetiğiyle uğraşmaya başlarsa ve hepimiz 250 yıl yaşarsak, hepiniz bana bir içki borçlusunuz.

Musk’la yapılan mülakatları izlediğinizde, bir çok insanın, Chris Anderson’un 2013 TED konferansında ona sorduğu sorunun farklı varyasyonlarını sorduğunu görebiliyorsunuz: Bunu nasıl yaptın? Bu projeler — PayPal, SolarCity, Tesla, SpaceX — bunlar birbirinden çok farklı. Hepsi çok iddialı projeler, ve çapları çok büyük. Bir insan nasıl işleri nasıl bu kadar değiştirebilir — senin olayın nedir? Gizli sosundan biraz da biz alabilir miyiz?

Musk’ı başarılı kılan bir çok şey var, fakat yine de Musk’ı zamanımızın şöhretli milyarderlerinden bile farklı bir lige taşıyan gizli bir sos olduğunu düşünüyorum. Bunun Musk’ın düşünme, problemlerle uğraşma ve dünyayı görüş tarzıyla alakalı olduğuna dair bir tezim var. Ben seriyi devam ettirirken siz de bunun hakkında düşünün, gelecek yazılarda bunun üzerine konuşmaya devam edeceğiz.

Şimdilik, sizi elinde bir Panic Monster tutan Elon Musk’la başbaşa bırakıyorum.

Serinin İkinci Yazısı: Tesla Dünyayı Nasıl Değiştirecek?

Kaynaklar

Bu yazıda yazdıklarımın çoğunu Musk ve çalışanlarıyla olan sohbetlerimde öğrendim. Fakat daha önce belirttiğim gibi, Ashlee Vance’in yeni çıkacak biyografisi Elon Musk: Tesla, SpaceX, and the Quest for a Fantastic Future gayet harikulade ve benim bazı boşlukları kapamama oldukça yardımcı oldu. Daha detaylı bilgi ise aşağıdaki kaynaklardan:

Documentary: Revenge of the Electric Car
TED Talks: Elon Musk: The mind behind Tesla, SpaceX, SolarCity
Khan Academy: Interview With Elon Musk
Quora: What is it like to work with Elon Musk?
SXSW: Interview with Elon Musk
Consumer Reports: Tesla Model S: The Electric Car that Shatters Every Myth
Wired: How the Tesla Model S is Made
Interview: Elon Musk says he’s a bigger fan of Edison than Tesla
Interview: Elon Musk gets introspective
Business Insider: Former SpaceX Exec Explains How Elon Musk Taught Himself Rocket Science
Esquire: Elon Musk: The Triumph of His Will
Oxford Martin School: Elon Musk on The Future of Energy and Transport
MIT Interview: Elon Musk compares AI efforts to “Summoning the Demon”
Documentary: Billionaire Elon Musk : How I Became The Real ‘Iron Man’
Reddit: Elon Musk AMA
Chris Anderson: Chris Anderson on Elon Musk, the World’s Most Remarkable Entrepreneur
Engineering.com: Who’s Better? Engineers or Scientists?
Forbes: Big Day For SpaceX As Elon Musk Tells His Mom ‘I Haven’t Started Yet’

--

--