Freelance hakkında bilmeniz gereken 7 acı gerçek

Erhan
5 min readJan 14, 2017

--

Görsel Kaynağı: Shutterstock

Bugün bir güvenlik ya da bir resepsiyon görevlisinin freelance olarak evden (home office) çalışması ne kadar tuhaf geliyorsa, gelecekte de bütün işi e-posta gönderip Word metinleri veya InDesign tasarım dosyalarıyla cebelleşmek olan insanların sabah 9 akşam 6 aynı iş yerinde çalışmaları sıra dışı gelecek. Üstelik bu gelecek o kadar uzakta değil. Mesai saati kavramı her geçen gün daha da belirsizleşiyor, salı günü bitmeyen iş salı akşamı evde devam ediyor ve insanların aynı işe haftanın her günü gecelere kadar bağlılık göstermesini beklemek hayalcilik olur.

İşi editörlük, metin yazarlığı ya da tasarımcılık olan pek çok insan refah seviyesi yüksek ülkelerde freelance düzene geçiyor, evden ya da rahat ettiği herhangi bir yerden iş yapıyor. Eğer çalıştığı ülkede refah seviyesi yüksek değilse, örneğin Doğu’dan esen terör ve Batı’dan gelen dolar rüzgarları arasında cereyanda kalıp hasta olduysa bu ülke, o zaman insanlar tam zamanlı işini kolaylıkla terk edemiyor. Yine de bu bitmeyen mesai düzeni içinde “ofisin işini evde yapıyorsam, kendi işimi de ofiste yapabilmeliyim” diyor ve gerek iş yerinde gerekse hafta sonları yapabilecekleri freelance işler kovalıyorlar. Çünkü bu hayali ve hastalıklı ülkede tek bir maaş, çoğu zaman tek bir ailenin masraflarını karşılayamıyor.

Fazla mesai ücreti yok, freelance var!

Metin yazarlığı, editörlük ve bunlarla dirsek temasında çalışan grafik tasarımcılar bazında freelance, asla fazla mesai ücreti alamayan insanların yeni nesil fazla mesai ücreti halini alıyor. Bu çalışma türünün ne kadar etik olduğu, ülkenin çalışma politikalarından asgari ücrete kadar pek çok zeminde incelenebilir ve eleştirilebilir. Bunlar beni aşan konular.

Ancak ortada bariz bir gerçek var; mobil cihazlarda yapılabilen işlerin ve çalışmaya elverişli ortak ofis/Starbucks gibi mekanların hızla yaygınlaşması sayesinde sıradan ofis çalışanları için yeni bir iş yapış şekli ortaya çıkıyor. Freelance ya da evden çalışmak, yoğunlaşan metropol trafiği ve iş yerinde geçen ölü saatlerle kıyaslandığında gittikçe daha cazip görünmeye başlıyor.

Hayaller yeşil doğa, gerçekler “revize edilmiş halini bekliyor olacağız”

Hal böyleyken, bu yeni nesil çalışma disiplininin, geleneksel usulde çalışan pek çok beyaz yakalı için adeta bir kurtuluş umudu olarak görüldüğünü endişeyle izliyorum. Endişemin sebebi, sekiz yılı aşkın süredir ana çalışma düzeni olarak benimsediğim freelance düzeni hakkında çoğu profesyonelin, amatörce hatalar yapması Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma tehlikesiyle karşı karşıya kalması. Kendi iş ve arkadaş çevremde de bunu görebiliyorum; insanlar bir freelance işi “aldıkları” zaman, banka hesaplarına havale gelmiş gibi kendilerini salıyor.

Bu gibi senaryoları sesimin ulaştığı noktaya kadar engelleyebilmek için, 8 yıllık freelance deneyimi olan, her ölçekte ajans/kurum ile bu tür ofis dışı işler yapmış, geç de olsa ödeme almayı her seferinde başarmış ve en önemlisi kimseye eyvallahı olmayan biri olarak, freelance dünyasının nahoş gerçeklerini dümdüz yazmak istedim.

Aldanma çocuksu mahsun yüzüne, mutlaka terk edip gidecek bir gün

1. Hiçbir freelance iş kalıcı değildir

Tam zamanlı işlerde işvereniniz size kolay kolay “önümüzdeki ay gelme, bu iş bitti” diyemez. Büyük bir kriz olmadıysa, şirketiniz batmadıysa, mevcut çalışma kanunları sizi bu açıdan korur. Ancak freelance çalışma düzeninde böyle bir durum yok. Aldığınız her ödeme, son ödeme olabilir. Bir şirket kurup, sözleşme yapmadığınız sürece parayı aldığınız yerin (tabii alabilirseniz) gerçekte size karşı hiçbir yükümlülüğü yoktur (ödeme yapmak dahil!).

2. İş, ilk ödemeyi aldığınız an başlar

İlk ödemeyi almadan önce yaptığınız tüm çalışma sizin o iş için riziko ettiğiniz, emek bazında yatırımınızdır. Özellikle düzenli (olacağı söylenen) bir freelance işte, ilk ay hep aynı tedirginlikle geçer; “ya ödeme yapmazlarsa?” Bu yüzden işverene yeterli güveni verdiyseniz, ödemeyi işin başında almaya çalışın. Bir ay boyunca çalıştıktan sonra ilk ödemeyi bile yapmadan “Filan bey, biz bu projeyi şimdilik askıya aldık, desteğiniz için teşekkürler” dediklerinde bir bardak soğuk su içebilir ya da bileklerinizi ısırabilirsiniz.

3. “Diğer projelerimiz” diye bir pazarlık unsuru yoktur

Ajanslarla çalışırken bazen şöyle bir pazarlık duyarsınız, “bu projeyi şu fiyattan yapalım, bir açılış olsun, diğer projelerimizde de sizinle çalışırız daha sonra.” Bu iddia doğru olsa bile, ölü fiyattan yapacağınız işi, ölü fiyattan yapacağınız diğer işler takip edecek demektir. Birkaç ay sonra kendinizi junior grafiker ücretiyle 7/24 aynı yerin işlerini yetiştirmeye uğraşırken bulursanız şaşırmayın.

4. Aynı işi daha ucuza yapacak biri her zaman vardır

Bana gelen bir maili hiç unutmuyorum; “Erhan bey günde 10 özgün makaleyle ayda 100 TL kazanmaya ne dersiniz?” İnsanlar böyle bir şey sorabiliyorsa, demek ki bu düzende… hadi iyi ihtimalle buna yakın düzende çalışan insanlar var. O yüzden yaptığınız iş her ne olursa olsun, sunduğunuz ana fayda asla düşük maliyet olmamalı. Eğer bugün ucuz olduğunuz için tercih edilirseniz, yarın mutlaka sizden daha ucuza çalışacak birini bulurlar. Bionluk, fiverr gibi platformlarda sunulan fiyatlarla baş etmek zaten mümkün değil. Siz işinizi kaliteli yapın, hızlı yapın ve karşılıklı güven sağlayın ki insanların sizi tercih etmek için kalıcı bir gerekçesi olsun.

5. Freelance dünyasında dostunuz yoktur

Bir freelance işin iki muhatabı vardır; işveren ve işi yapan. Araya hiç kimseyi sokmayın, “şöyle bir iş varmış sence nasıl yaparım” dediğiniz kişi bir hafta sonra aynı iş için sizden daha makul bir teklifle şirkete gidebilir. Tam zamanlı işe girerken kullanacağınız torpillere freelance işte başvurmayın. Çünkü herkes freelance iş yapmak ister ve konu ekmek kavgası olunca her şey mubahtır.

6. Emeğinizin yüzde 80’ini, kazancınızın yüzde 20’si için harcamaya hazır olun

Aylık geliriniz 5 bin lira olduğunda, sizi en çok yoracak olan iş 4 bin liralık olan kısım değil, bin liralık olan ama garanti para olduğu için bırakamadığınız o sinir bozucu iş olacaktır. Bu psikolojiye şimdiden alışmanızda fayda var.

7. Freelance işte hata yapmak ya da gecikmek gibi bir lüksünüz yoktur

Tam zamanlı işinizde bir görevi geciktirmek, eksik ya da yanlış yapmak size en kötü ihtimalle biraz fırça, birkaç gün müdür tribi olarak geri döner. Freelance çalışanın böyle bir lüksü yoktur, her an yapacağınız hatanın aylık gelirinizin bir kısmına mal olabileceğini bilirsiniz. Çünkü çalışanlar freelance düzeni benimsemiş olsalar da, işverenlerin (ya da dışarıdan hizmet alan yöneticilerin) çoğu yanlış bir algıya sahip. Freelance çalışanları 7 gün 24 saat bilgisayar başında duran, kendilerinin işini yapmak dışında hiçbir yaşamsal fonksiyonu olmayan varlıklar sanıyorlar. Bu algı kırılana kadar sabretmekten başka bir çare yok şimdilik.

Bu konu ilk olarak bir YouTube videosunda ele alındı.

Bu yazıyı faydalı bulduysanız, aşağıdaki ❤ tuşuna tıklamayı ihmal etmeyin! :)

Yazar Hakkında

Erhan Kahraman, nitelikli içerik ihtiyacınız için Twitter, LinkedIn ve YouTube üzerinden ulaşabileceğiniz, serbest (freelance) çalışan bir metin yazarıdır.

--

--