Girişimciliğin “G”sinden bir takım ahkamlar

Güney Mermer
3 min readJan 7, 2017

--

Shutterstock indirme hakkına kıyamamak.

“Köy yanıyor, bunlar girişim mirişim kovalıyor!” diyebilirsiniz. Deyin efendim, sorun yok. Çünkü emin olun bu lafı, ben de kendime günde en az 3 defa söylüyorum! Fakat gelin görün ki onca olumsuzluğa, umutsuzluğa ve ekonomik belirsizliğe rağmen, hayata geçecek fikir de damarda durmuyor.

Benim hikayem de şöyle başladı: Bundan birkaç ay evvel kendimi -hiç aklımda yokken- el emeği ve tasarım odaklı bir butik tekstil markası yaratırken buldum. Pazar araştırması, marka kimliği çalışmaları bir yandan; ürün segmentasyonu, üretim ve e-ticaret bir yandan, forvete dönük orta saha oyuncusu misali hem çok yoruldum, hem de bu işin göründüğünden çok daha zor olduğunu anladım.

Bu yüzden, yıllardır girişimciliğe dair bir yığın başarı / başarısızlık hikayesi dinlemiş ve en önemlisi henüz hiçbir başarı elde edememiş “aşırı çaylak” bir girişimci olarak, daha yokuşun en başında öğrendiklerimden gaz alarak biraz ahkam kesmeye geldim:

Tatava yapma, kendi göbeğini kes!

Ben şaşırmıyorum şahsen.

Bence bu kısım ciddi manada “zurnanın zırt dediği” o yer! Çünkü taze bir girişimcinin -elbette ben başta olmak üzere- tahmin ediyorum ki en büyük hatalarından biri, çevresindeki insanlardan medet ummaktır.

İş fikrinizi bulursunuz, gecelerce heyecandan uyuyamazsınız ve yavaştan çevrenizle paylaşmaya başlarsınız. “Ohaaa oluuum çokiyi!” gibi tepkiler alıyorsanız elbette şanslısınız. Fakat emin olun, ilk anda fikrinize çılgınca destek verenler; bununla da yetinmeyip çeşitli konularda destek teklif edenlerin çoğu, kısa süre sonra ortalarda olmayacak. Bu yüzden siz siz olun, iş planınızı, müstakbel yardım ve desteklere göre şekillendirmeyin. Nasıl olsa günün sonunda her şeyi siz yapacaksınız :)

Çözüm ortaklarınla aşk-nefret ilişkisi kurma

Benim kendimle uzlaşamadığım en mühim noktalardan biri de 3. parti seçimlerim. “Kendinle uzlaşamamak nedir yahu?” demeyin çünkü bir yanım “eşinle dostunla çalış, aynı gemide olduğun insanlara para kazandır” derken diğer yanım “ver paranı, tanımadığın insanlarla seviyeli bir iş ilişkisi yürüt” diyor.

Peki ben ne yapıyorum? Tabii ki duygularıma ve sosyal hassasiyetime yeniliyor ve kendi çevremden insanlarla çalışmayı tercih ediyorum.

Şimdiye kadar, bazı küçük aksaklıklar olsa da her şey yolunda gidiyor. Ancak bu konuda kendime ve yokuşun başındaki diğer arkadaşlara notum şudur: 3. partilerini kişisel olarak çok sevsen de onlarla iş yaparken “aşırı” duygulardan kaçın! Çünkü birlikte iş yaparken her şey muhteşem giderken birden bire sarpa sarabilir. Olumlu / olumsuz tepkileri abartarak vermek, bu asla doğrusal ilerlemeyen yolculukta, hem ilişkilerinize hem de işe zarar verebilir.

Gerektiğinde dünyaya gözünü kulağını kapatmayı bil

İşte geldik beni en çok zorlayan bölüme! Ülkenin durumu düşük bütçeli bol kanlı bir Hollywood filminden farksızken, dolar almış başını gidiyorken ve her sabah yeni bir KHK ile şoklanıyorken “hayat devam ediyor”culuk yapmak elbette kolay olmuyor. Ama şunu söyleyebilirim ki, bu zor ve acılı günlerde beni ayakta tutan en önemli şeylerden biri de “ne olursa olsun bu işi başaracağım” motivasyonu oldu.

İşte tam da bu yüzden, tüm ruhunuzu işinize vakfederek oluşturacağınız fanusta; hem dış dünyanın kötülüklerinden izole olabilir, hem de varoluşun diyalektiği gereği mücadeleden güç alabilirsiniz.

Fikrine inanmaktan vazgeçme

Türkiye’yi tek cümleyle tanımla deseler, “istesem ben de yapardım yea insanlarının ülkesi” derim! Çünkü onlar her yerdeler. Fikrini, hayallerini, tutkularını paylaştığın anda enerjini emecek o illet cümleleri patlatmak için aportta bekliyorlar: “ne boş işlerle uğraşıyosun ya! Ayrıca istesem ben de yapardım da yapmadım”

Tahmin edeceğiniz üzere, ben de bu arkadaşlarla karşılaştım, karşılaşmaya da devam ediyorum. Bu noktada söyleyeceğim yegane şey şudur ki ne olursa olsun fikriniz ve yapabilecekleriniz hakkında şüpheye düşmeyin.

Çünkü, yokuşun ortasına doğru ilerlerken fazlasıyla ihtiyaç duyacağımız enerjiyi, mesnetsiz şüphelerle daha en başta tüketecek lüksümüz yok.

Motivasyonun para olmasın

“Hee tabi tabi kolaydı çünkü!” dediğinizi duyar gibiyim :) Öyle demek istemiyorum canım. Nihai amacımız elbette para ve başarı. Ancak kısa vadede paraya odaklanmak işin büyüsünü fena halde bozuyor.

Kabul ediyorum. Tek kuruş para kazanmadan -üstelik ileride kazanacağının da garantisi olmadan- çalışmak cidden yürek istiyor. Ancak “Bugün de para kazanamadım be usta” diye dramlara koşmak o yüreği içten içe yiyen bir parazitten farksız.

Şahsen bu kafalardan kurtulmak için, kendimi şu şekilde telkin ediyorum: İşini çok iyi yap. Fark yaratmaya çalış. Tüm bunları hayata geçirirsen zaten maddi olarak hak ettiğini alacaksın. Beklediğin parayı kazanamazsan da sorun değil çünkü hayatında ilk defa bir şeyi yoktan var etmiş olmanın hazzını yaşayacaksın.

Ahkamlarım şimdilik bu kadar. Umarım yokuşun ortalarına doğru tekrar görüşürüz!

--

--

Güney Mermer

new media consultant & instructor / intended digital nomad / a lefthanded entrepreneur 📩 guneydmermer@gmail.com