Hakikat-sonrası dönemde hakikat anlatıcılığı

İsmail H. Polat
3 min readDec 19, 2016

--

Toplumların gerçeklerle bağlarını koparmaya başladığı hakikat-sonrası (post-truth) dönemde, medyanın gerçekleri anlatma gibi bir derdi olmalı mı?

21. Yüzyıla kadar geniş kitlelere sesini duyuramamaktan şikayetçi olan sokaktaki insan, bu yüzyılın başında yeni medya üzerinden ses vermeye başlayınca, bu kitlesel devinimi, sınırları ortadan kaldıracak güçte katılımcı bir küresel demokrasinin ilk adımları sanmıştık. Ancak bireyler için “bir hakkı ve hakikati arama talebi” olarak düşündüğümüz sesini duyurma çabası, meğer bağırıp-çağırmak ve kendini dinletmek (ve çoğunlukla kimseyi dinlememek) üzerine kurulu bir statü kazanma uğraşı imiş. Farklı tonları dışlayıp sadece bizim tondan ses verenlerden oluşan topluluklara konuştuğumuz sosyal medya ekranlarımızın baş döndürücü akışında yitip giden ise, hakikatin ta kendisi oldu. Bundan tam 84 yıl önce Aldoux Huxley’in distopya başyapıtı “Cesur Yeni Dünya” kitabında yazdığı üzere, bu yeni çağın bireyleri olarak, gerçeği arama talebimiz yok denecek kadar az artık. Onun yerine duymak istediğimiz ‘gerçekleri’ arayıp buluyor ve yoldaşlarımıza/yandaşlarımıza onaylatıyoruz ‘sosyal’ medyalarda. Tabii böyle bir ortamın, ‘kendi’ gerçeğini topluma benimsetmek isteyen her milletten siyaset erbabının oldukça işine geldiğini söylemeye gerek yok.

İşte son dönemde Oxford Sözlüğü tarafından yılın sözcüğü seçilen ve Brexit ile ABD Başkanlık seçimlerinde çıkan sürpriz sonuçlar vesilesiyle gündeme gelen post-truth, yani hakikat-sonrası kavramı da, manipülatif ve gerçeği bağlamından kopartan niteliklerine karşın yeni medyanın bunlara elverişli yapısından yararlanan siyasetin dünyayı nereye getireceğini tartışmak amacıyla ortaya atıldı ve halen yoğun biçimde tartışılmakta.

Öte yandan, bu hakikat-sonrası ortam, insanlığın hakikat anlatıcılarına (parrhesiastes) ne kadar ihtiyacı olduğunu da bir kez daha gözler önüne serdi. Oysa bu hakikat anlatıcılığının en önemli örnekleri, çok uzak olmayan bir geçmişte gazeteler ve gazeteciler tarafından verilmekteydi. Zamanla giderek zayıflayan bu refleks, yeni medyanın gelişiyle birlikte iyiden iyiye azaldı ve gazeteler de ‘çağa ayak uydurarak’ asli işlevlerini yitirdi. Kuşkusuz içinde bulunduğumuz bu gerçek ötesi ortam, tüm dünya toplumlarına giderek egemen olan bir kutuplaşma hali içinde yerküreyi ciddi bir istikrarsızlık ve çatışma sarmalına doğru sürüklemekte. Hakikat odaklı gazetecilik ise, bu kötü gidişatı engelleme potansiyeline sahip en önemli fırsatların başında geliyor. Bu potansiyelin başarılı bir biçimde hayata geçebilmesi ise, gazeteciliğin yeni medyaya ve bu ortamdaki yeni kuşak yayıncılık anlayışına ne kadar uyum sağladığıyla doğru orantılı. Gazeteciliğe yeniden itibarını yeniden kazandıracak bu ulvi görevin başarısı için 3 temel koşul var; Öncelikle, gazetelerin kağıda odaklı anlayışı terk ederek yeni medyanın ruhuna uygun bir dönüşüm yolculuğuna çıkmaları ve bu yolculukta gazeteciliğin en önemli silahı olan güvenilirliğin kağıttan değil yayıncılık anlayışından kaynaklandığını yeniden hatırlamaları gerekiyor. Bundan sonraki adım ise, söz konusu güvenilirliğin üzerine inşa edilecek çevrimiçi muhtesip (online fact-checker) oluşumlar, ki bunlar yayıncı kurumun içinde de yaratılabilir ya da halihazırda yeni medya üzerinde bu misyonu üstlenen kimi sivil toplum odaklı oluşum ile de işbirliği yapılabilir. Yeni medya ile birlikte baş gösteren bilgi kirliliğini azaltmak ve gelişmeleri nesnel kriterler çerçevesinde doğrulamak misyonuyla yola çıkan bu oluşumların yaşaması ve bağımsızlıklarını koruması için de kitlesel fonlama gibi yeni kuşak gelir modelleri kullanılabilir. Bizdeki muhtesip.com (yeni adı Malumatfuruş), teyit.org, Dijital Haklar, Doğruluk Payı gibi sitelere bu alandaki yerli örnekler olarak göz atmanızı öneririm. Anlaşılan o ki, bu tarz oluşumlar ülkemizde ve dünyada yeni dönemin yükselen yıldızları olacak.

Ve nihayet gazeteler, yeni medya üzerinden okuru bilinçlendirmek ve okur kitlesini de bu hakikat arama sürecinin birer parçası yapmak için onlarla kesintisiz bir etkileşim içine girmeliler. Özellikle son madde bağlamında gazetecilik, insanlığın gerçeklerden kopmasına karşı adeta bir panzehir işlevi görebilir ve rayından çıkmak üzere olan kamunun gerçeklerden haberdar olma hakkını da, yeni medya üzerinden tekrar yoluna koyabilir.

--

--

İsmail H. Polat

Lecturer @ Kadir Has University Department of New Media Contributing Writer for Bloomberg BusinessWeek Turkiye