Photo via FP Advance

Hayatı planlamak mümkün mü?

Gürcan Öztürk
8 min readJan 20, 2017

--

Kabul edelim hepimiz yarın ölmeyecekmişizcesine yaşıyoruz. Her gece gözlerimizi ertesi gün işimizde, okulumuzda, sporda ya da herhangi başka bir etkinlikte ne yapacağımızı düşünerek kapatıyoruz. Sabah oluyor ve hayat tüm olasılıklarıyla planlarımıza muhalefet etmek için kıyıda köşede bekliyor. En umulmadık anlarda kendisini gösterip sık sık şaşırtmayı da ihmal etmiyor.

Yarınları planlamanın ötesinde insanoğlu en güç koşullarda bile yaşama sağlam tutunma arzusunda olduğundan riskleri göz ardı edemiyor. Haliyle günler ve ayların dışında yıllarını da planlıyor. Gençlik, orta yaş ve yaşlılığını çok erken dönemlerde taslaklaştırıp yeri gelince uygun noktalara yerleştirmek için harekete geçiyor. Farkında mısınız? hayatımızı sürekli programlayarak sürdürüyoruz. Yaşamın içinden samimiyeti aldığını düşündüğüm bu kodlama olayının iyi yanları da vardır belki bahsederim bilemem. Çünkü bu yazıyı planlamadım ve nasıl gelişirse o şekilde ilerleyecek.

Harry Potter kitaplarının yazarı J. K. Rowling şu an 51 yaşında. Photo by Spencer Murphy

J. K. Rowling ve George Lucas olmak

Çok bilindik bir örnekle giriş yapmak istiyorum. Harry Potter. Tüm zamanların en çok okunan kitaplarından olan bu seri pek çoğumuzun hayatında unutulmaz izler bıraktı. Ben bunlardan sadece birisiyim. Neden mi? Çünkü 7 kitaptan oluşan Harry Potter’ın maceralarında tutarsızlığa rastlamak neredeyse imkansızdı. Giriş, gelişme ve sonuçlar birbirleriyle öyle özenli ve lirik bir düzende bağlantılıydı ki ister istemez okur her kitabın son sayfalarında şaşkınlık, hayret, saygı ve hayranlığı aynı anda yaşıyordu. Bunu başarmak dünyadaki en zor işlerden olsa gerek ama başarılmıştı. Serinin yazarı J. K. Rowling bu başarının sırrını henüz ilk kitabı yazmadan Hogwarts’ta geçecek 7 yılı planlamış olmasına bağlıyor. Okuyanlar şu an oldukça şaşkın olmalı. İlk duyduğumda ben de inanamamıştım. Binlerce detay, onlarca karakter ve olayı planlamak. Üstelik tek bir kırılma payı bırakmaksızın.

1970'lerde George Lucas ilk Star Wars filmini taslak haline getirmeden önce tam 6 film planladı ve son anda bir değişiklik yaparak ilk filmi çekmek yerine dördüncü filmden başlamaya karar verdi. Aradan yaklaşık 40 yıl geçti ve tüm dünya ne zaman yeni bir Star Wars filmi yayınlansa adeta ekseninden kayıyor. Sizce Lucas’ın ileri görüşü muazzamlık taşıyan planlama yetisi olmasa böyle bir başarı mümkün olabilir miydi?

Star Wars filmlerinin ardındaki efsane isim George Lucas şu an 72 yaşında. Photo via starwarsringtheory.com

Ağaç dikmeyin orman dikin!

Yani demek istiyorum ki ilkemiz basit: Ağaç dikmeyin orman dikin! Hayır hayır hiç de imkansız değil. Yukarıdaki iki örneği istesem on örneğe kadar çoğaltabilirim fakat mantığın anlaşıldığını düşünüp esas meseleye geçelim istiyorum.

Yeniden ilk örneğe dönecek olursak size plan değil “niyet”ten bahsetmek isterim. Yazının giriş kısmında planların samimiyeti yok ettiğinden dem vurmuştum. Niyetlerse tam tersini yapıyor, işin içine samimiyet ışıkları saçan eski moda ama etkili bir fener daldırıyor. Şöyle düşünelim Rowling ilk Harry Potter romanına bir niyet olmadan başlamış olsaydı, salt planlar ve taslaklarla çalışıp ortaya çıkartacağı kitaptaki karakterler böylesi sahiplenilir miydi? Sanmıyorum. Rowling’in bir niyeti vardı. Harry, Hermione , Ron ve diğerlerinin de. Çünkü hayat tam da budur: “niyetler”

“Büyücülük okuluna giden, kötü bir adamı öldüren sıradışı bir çocuk” ilk aklına gelenin bu olduğunu söylüyor Rowling sonra planlama yaptığını, amaçlarını belirlediğini, taslağı çıkarttıktan sonra ise niyetlerini gözlerini kapatıp uzun uzun düşünerek yazmaya başladığını ekliyor. Netice ortada.

Photo via pixabay.com

İki ayrılmaz partner: plan ve niyet

Düşünme biçimini algılayabiliyor musunuz? Doğrudan sonuç odaklı, plan ile niyetin birleşimi. Başlangıç ve bitiş. Büyücülük okuluna giden garip çocuk başlangıç. Kötü adamı öldürmesi ise bitiş. Aradaki kocaman evrenin boşluğunu dolduran ise niyetler. Özetle plan niyet ikilisi birbirini bütünleyen ve sizi sonuca götüren değerli partnerler. Potter serisindeki her kitabın sonunu hatırlayalım. Tüm o samimiyet, içtenlik ve dolu dizgin heyecan dalgasının ardından kitap sizi sonraki kitabı okumaya yönlendiren planlı bir araca dönüşüyordu. Ama nedense bu hiç rahatsızlık hissi uyandırmıyor, aksine hemen diğer kitap için çılgınca bir okuma dürtüsüne kapılıyorduk. Nedeni basit. Her biri ortalama 500 sayfalık serideki kitaplarda planlar sadece başlangıç ve sonlardan ibaret.

Hayatı planlama noktasına Rowling örneği kapsamında son değinişi yapacak olursam. Kendisi uzun vadeli planları değil niyetleri olan bir kadın olduğu için başarıya ulaştı. Planlarını asla amaçlaştırmadı aksine onları araçlaştırıp bozuldukları an çöpe atıp yenilerini yine kendi elleriyle yaptı. Tam da bu noktada planlarını bile satın alan günümüz toplumuna selam çakmış olalım. Bakınız: yaşam koçları. Rowling büyük düşünmeyi başardı ve kendi ormanında kaybolmadan kendi zirvesine çıkıp yetiştirdiklerini izlemenin keyfine varabilme şansına kavuştu. Üstelik insanların o ormanı daha da büyütmesini, orayı daha da değerli kılmalarını görmek paha biçilmez bir duygu olmalı.

Photo via verssa.ro

Doğal olabilmek

Demem o ki tohumlarınızı nasıl ekeceğinizi planlamaktan ziyade toprağın kalitesini, gün ışığını, hava şartlarını bitkilerinizin sulanma aralıklarını ve isteyecekleri sevgiyi düşünerek işe koyulun. Rastgele planlar sizi kopuk, dağınık ve yarım bırakır. Kontrol edeyim derken kaos yaratır, yaşatayım derken öldürürsünüz. Pek çok sosyal medya planlama şirketinin kısa sürede batma nedenini de bu sığ planlamacılıktan ötede aramaya gerek yok. İnsanların duygularına seslenmeden, ruhlarını okumadan markaları takip etmelerini bekleyemezsiniz. Sizi izleyenler sizden plan değil niyet ister. Tasarım değil doğallık bekler.

5 yıl sonra kendini nerede görüyorsun?

Hep söylediğim gibi siz de kendi hikayenizin yazarısınız. Bununla birlikte merak ettiğim başka bir hususa geçiş yapmak istiyorum. Madem kendi hikayenizi, hikayemizi yazıyoruz ne sıklıkla onu planlıyoruz? Ya da şunu mu sormalıyım nelere niyet ediyoruz? Günlerden, aylardan bahsetmiyorum, uzun yıllardan da. 2017'ye geldik 2018'i düşünmeye şimdiden başlamalı mısınız? mıyız? yoksa çoktan başlandı mı? Acaba?!

Hadi beraber biraz Lucas ve Rowling gibi düşünelim o halde. 1,2,3 hatta 5 yıl sonramızı şöyle bir kaba taslak başlangıç ve bitiş ekseninde hayal edelim, oluşturmaya çalışalım. Ben hemen kendim için yapıyorum;

  • Bir yıl sonra yüksek lisansın ilk yılını bitirmiş olacağım ve eş zamanlı olarak güzel bir dergi ya da ajansta çalışarak geçimimi sağlayacağım.
  • İki yıl sonra alanımda uzmanlaşmış olarak çok gezip görmek istediğim yurt dışındaki şehirlere senelik izinlerimde gideceğim, bu esnada yüzlerce yazım birikmiş ve sosyal medyada daha da tanınmış bir kanaat önderi haline geleceğim.
  • Üç yıl sonra hayatım daha da renklenecek çünkü ruh eşimi bulacağım ve yapmak istediğim şeyleri onun yapmak istedikleriyle bütünleştirip daha istikrarlı kılabileceğim. İşimde de yükseleceğim, oranın genel yayın yönetmeni konumunda olacağım.
  • Beş yıl sonra bir sosyal medya fenomeni olarak çektiğim fotoğraflarla da anılmaya başlayacağım. Bu esnada hem gazetecilik ve sosyoloji lisansı, hem de medya çalışmaları masterı sahibi olacağım. Ruh eşimle ayrı bir eve çıkmış, hatta bir de kedi sahiplenmiş olacağım. Unutmadan o yıllardır beklenen ilk kitabımı da prestijli yayınevilerinden birinden çıkartıp imza dağıtmaya başlayacağım.
Photo via pixabay.com

“Planlar hayaller, niyetler ise gerçekler için faydalıdır’’

Mutlaka farkına varmışsınızdır tüm bu sıraladıklarım “plandı” Planlar iddialı ve kesindir belirsizliğe yer bırakmaz, nettirler. Oysa ki “niyetler” ihtimaller dahilinde sıralanır bazı olumsuzluklar planın kamera arkasından kör noktaya atılmadan çekim yapılır. Yukarıda sıraladığım gibi planları iyi hissetmek ve motive olmak için yapabilirsiniz hiç sorun değil, ama kendinizi tamamen gerçek olacaklarına inandırıp beklentiye girerseniz fazlasıyla kırılırsınız. Planlar hayaller, niyetler ise gerçekler için faydalıdır. Hazırlık aşamalarınızı ve hedeflere ulaşım yollarınızı, bu yollardan geçerken kullanacağınız vasıtaları, yapacağınız aktarmaları da düşünmeniz gerekir.

Ama bunlara kalkıştığınızda harekete geçememe gibi bir riski de göze almış olursunuz. O yüzden plan odaklı “düz mantık” başlangıçlar yapıp sonra Rowling ve Lucas gibi niyetlere geçmenizi öneririm. Belirtmezsem olmaz Rowling’in ilk Harry Potter kitabı 30'a yakın yayınevi tarafından saçma ve orijinal olmadığı gibi gerekçelerle reddedilmiştir. Bilmem anlatabildim mi?Aslına bakarsak her şey konumlandırmayla alakalı. Kendinizi, potansiyelinizi ve neleri yapıp yapamayacağınızı iyice ayrıştırabilirseniz plan-niyet konumlarınızın yükseklik sınırını da ona göre çizersiniz. Evet sınır çizmek zorundasınız çünkü siz bunu yapmazsanız başka birisi yapacak ve belki de sınırı geçen değer oranı yüksek üretimlerinizi de heba edecek. Küçük yavru bir tay olarak başlayın, sonra büyürsünüz. Önce boynuzunuz sonra kanatlarınız çıkar ve sınır tanımak zorunda kalmadan özgürlüğe kanat çırparsınız.

Photo via pixabay.com

Büyüyü bozmak

Şimdi bütün bu anlattıklarımın ardından geldi sıra acı ama gerçek sürprizimize. Zihninizdeki çarklar çok güzel çalışıyor olabilir, harika hayalleriniz ve niyetleriniz olabilir ama GELECEĞİ PLANLAYAMAZSINIZ, ÇÜNKÜ BURASI HOGWARTS DEĞİL! Geldiğimiz noktaya kadar anlatmak istediğimin, derdimin tam olarak bu olduğunu anlayan okurumu tebrik ediyor. Bu kötü sürpriz içinse diğerlerinden özür diliyorum. Alınmak yok! Ben en başından bu yazının plansız olduğunu size söylemiştim.

Dünya hızla değişiyor her gün başka bir yenilikle uyanır olduk ve tüm bu yenilikler yapacağınız o planları anında tepetaklak edebilecek sayısız risk faktörünü de doğuruyor. Ama riskler faydaya dönüştürülemez mi diye soracaksınız? Plan yapmaz niyet ederseniz belki, lakin yine de kimse size bunun garantisini veremez.

Ünlü hayırsever iş adamı Tony Robbins konuyla ilgili şöyle söylüyor; “Kararınızı vermeye kararlı olun, ancak yaklaşımınızda esnek kalın.” Yani plan yapın ama niyeti çantanızın acil durum cebinden eksik etmeyin şeklinde yorumlayabiliriz. İşte fark da yine burada ortaya çıkıyor. Çoğu insan taahhütlü kararlar veremiyor, bundan kaçınıyor. Bu yüzden yalnızca %8 kadarımız yeni yılda şunları yapacağım tarzı listelerimizi tam olarak hayata geçirebiliyoruz.

Photo by Paul McGregor

Taahhütlü olmak

Hazır taahhütlü kararlar demişken burayı da biraz kurcalayalım isterim. John Assaraf ve Lewis Howes arasında geçen bir röportajda Assaraf, ilk akıl hocasının kendisine nasıl taahhütlü hedef belirlemeyi öğrettiğini, bu sayede plan ve niyet arasındaki ayrımı daha güzel yapabilme becerisine sahip oluş sürecinden bahseder;

Bir gün oturduk ve hocam bana hayatının çeşitli alanlarında (sağlık, maneviyat, maliye, ilişkiler, hizmet vb.) hedeflerini belirledikten sonra 1, 3, 5 ve 25 yıl boyunca onlarla hiç ilgilenmeyi düşünüyor musun? Seni bu hedeflere ulaştıracak taahhütlerin var mı? diye sordu. Ben de ona dönüp: ‘Ne fark edecek ki? hedef işte planlıyorum ve yapıyorum dedim’ Bunun üzerine bana söylediği: ‘Çocuğum eğer ilgini çeken hikayeler varsa önce onlar için mazeretlerini masaya diz, kendi nedenlerine ilişkin koşullar bul. Eğer taahhüt edersen negatif olanlar pencerenden uçar gider görüşün genişler. Sen elinden geleni yap yeter.’

Açıkçası, Assaraf’ın yaşamı, muhtemelen 1982'de 19 yaşındayken kendisine hedefler belirlediğinde onun planladığı şekilde değildi. Tıpkı yukarıda yaptığım plan ekseninde benim belirlediğim hedeflerde olduğu gibi. Ancak, bu hedeflerin onu bugünkü yerine doğru yönlendirdiğinden eminim. Benimkilerin de beni yönlendirdiğinden emin olabilirsiniz.

Hikayeniz sizin oyununuz onu planlayın. Bazen büyük oynayın, yazın, çizin. Olmuyorsa karalayın. Bütün sayfa batarsa yırtıp çöpe atın ve yeniden başlayın. Ama asla pes etmeyin ve niyet unsurunu sakın ola pas geçmeyin.

Sonuç: Dünyanızın genişlemesinden korkmayın

Hayallerim, geleceğimin provalarıdır. — David Copperfield

Ne güzel söylemiş öyle değil mi? Deneyip yanılmadan yapamazsınız. Ama kontrol de edemezsiniz. Bırakın hedefleriniz ürkek bir sokak köpeği gibi size alışıp ısınsın. Sonra zaten yanınızdan ayrılmayacak. Kontrol kaygısı en büyük hata. Plan kontrol doğurduğu için muhtemelen çoğu zaman işler istediğiniz gibi gitmeyecek. Ama ne dedik pes etmek yok!

Photo via pixabay.com

Olmasa da olur ilkemiz de var. Siz kendiniz için elbette ki en güzelini ve iyisini isteyeceksiniz ama gerçekleşmezse de mutlu kalabilmelisiniz. Zor olduğunun farkındayım velev mutluluk hali olmayana odaklanmanızı engelleyip derhal alternatife yönelmenizi kolaylaştıracak, alternatifiniz yoksa da yaratmanızı olanak tanıyacak. Bunun da ötesinde gelişmelerin sizin istediğiniz gibi gitmemesi durumun suçlusunun siz olduğunuz anlamına gelmez. Koşullar benim ilk aklıma gelen nedenler. Fakat onlarla da kendinizi yormayın. Kaderinizi belirleyen sizin koşullarınız değil fikir ve düşünceleriniz. Koşullara eğilip başarısızlığın sebebini onlarda aramaya harcayacağınız zamanı fikirlerinizi arama ve değiştirmeye yönlendirirseniz daha verimli olabilirsiniz.

Hayatınızı niyetlerinizden ziyade tasarımlarınıza göre yaşama sorumluluğunu üstlenmeye kalkışırsanız, sürekli aşağılanır ve huşu içinde kalırsınız. Fiziksel dünyanız düşünce yapınıza uyum sağlar, siz yeter ki kendi sahalarınızı kapatmayın. İzin verin dünyanız genişlemeye devam etsin.

--

--