İş Görüşmesinde Neden Yalan Söylemek Zorundayız?
+ Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
- Öğrencilik yaptığım sırada çalışmaya başladım, üniversite ikideyken intern olarak çalıştım. Ardından bir adım daha atlayarak kendime Kıvır and Zıvır şirketinde yer buldum. Burada yaklaşık 2 yıl boyunca çalıştım.
+ Peki oradan neden ayrıldınız?
İşte tüm kelimelerin bittiği, kifayetsiz bir an olarak adlandırabileceğimiz o anın içindesiniz. Tam olarak aklınızdan milyonlarca fikir geçerken şu cümle çıkıveriyor ağzınızdan:
- Daha iyi bir pozisyonda daha iyi bir şekilde çalışmak için IbırtKıbırt şirketindeki fırsatı değerlendirdim.
Genellikle bu açıklama insan kaynaklarında konuştuğunuz kişiyi tatmin etmez. İnsan kaynakları sizinle o sırada görüşürken ekstra olarak bir açığınızı kollamayı hedefler. Böylece sizin şu anda görüşme yaptığınız şirket ile hangi süre zarfında çalışacağınızı, nasıl bir çalışma süreci geçireceğinizi düşünmekle meşguldür. Aslında sizin o anda ne söylediğiniz de çok önemli değildir.
Çünkü vücudunuzun duruşu, elleriniz ve kollarınızın hareketleri, mimikleriniz ve her şeyden önemlisi gözleriniz sizi ele vermek üzere çalışmalara başlamıştır bile.
İnsan, her ne kadar yalan söyleme konusunda bir profesyonel olsa da ve hatta 6 aydan itibaren yalancı ağlamalar ve yalancı gülüşler ile yalan söylemeye başlasa da konu iş görüşmesi olduğunda eğer çok başarılı bir yalancı değilseniz vücudunuzun verdiği alarmlar sizi yalan söylemeye iter ve bu söylediğiniz yalanlar görülür.
Asıl mesele şudur: İş görüşmelerinde neden gerçekleri gizleriz?
Bu sorunun ilk nedeni tabii ki de size o sırada alıcı gözlerle bakan kişiye kendinizi beğendirebilmek yani insan kaynaklarının gözünde kocaman bir yıldızlı aferin alabilmektir. Bu sayede diğer adayların arasından sıyrılabileceğinizi, bir adım öne çıkabileceğinizi ve hatta gözde aday haline gelebileceğinizi düşünürsünüz.
Bu düşünce insanın kendini daima beğendirme ve takdir görme isteği ile kafa kafaya giden bir düşüncedir. Doğru LEGO’yu doğru yere taktığında annesine bakıp kocaman bir gülücük alan çocuk, birinci sınıfta karnesinde bir kırmızı yıldız olduğu için babasından bisiklet alan çocuk, üniversiteyi kazandığı için arabayı hak eden kız, mezuniyetinde yurt dışı seyahati ailesi tarafından karşılanan birey.
Özellikle hayati boyuttaki kararlar ve gerçekler sonrasında etraftan gelen onanma duygusu ve “aferin, çok güzel bir iş çıkardın” hissi, insan egosunu en temelde en çok besleyen noktalardan bir tanesidir.
Ya da daha basit düşünelim, karşımızdaki kişinin beğeneceğini düşünerek aldığımız kıyafetler, yaptırdığımız saçlarımız ve diğer tüm modifikasyonlarla birlikte estetik adımlar. Her ne kadar bu paragrafta bahsettiklerim aslında bir yandan kişinin kendine aynada baktığında kendine verdiği takdir ve aferinle alakalı olsa da karşınızdaki kişi için kendi başarılarınızla yaptığınız her eylem bir aferin-magnet’e dönüşecektir.
Konumuza geri dönelim. O anda insan kaynakları yöneticisi ya da sizinle iş tanımı hakkında konuşacak kişiye kendinizi beğendirmek istersiniz.
Ancak.
İş görüşmesinde asla söylememeniz gereken şeyler olarak düşündüğünüz birden fazla konu sizi yersiz bir yalan söyleme serüveninin içine düşürür.
Hemen hemen hepimizin deneyimlediği ya da bir gün deneyimleyeceği bir salgın: Mobbing
Daha önceki iş yerinizde büyük bir çoğunlukla mobbing’le karşı karşıyaydınız. Sabah işe 5 dakika geç gitseniz size “Nerede kaldın sen?” bakışları atılıyor, gün içinde yaptığınız işle alakalı “Ne biçim şey?” gülüşleri gösteriliyor, eğer dijital sektördeyseniz Group Head’iniz sizi bir taraftan darlarken Brand Manager sizi Group Head’iniz ile arada bırakmakla kalmıyor ve sizi marka tarafında da yem etmeye çalışıyordu.
Ne var ki siz bu durumdan herhangi bir şekilde iş görüşmesinde bahsedemiyorsunuz ve aksine kendinizi iyi gösterebilmek için bahaneler üretmeye çalışıyorsunuz. Oysa ki müthiş bir mobbing’in içindeydiniz ve çırpınıyordunuz, kendinizi ofisten nasıl dar attığınızı bir siz biliyorsunuz.
Çünkü mobbing’den bahsettiğiniz, patronunuzu ya da çalışma arkadaşlarınızı kötülediğiniz anda insan kaynaklarının gözünde bir anda “potansiyel sorun çıkarıcı” haline geliyorsunuz.
Kaynaklar da bunu aynı şekilde destekliyor: İş görüşmesinde söylememeniz gereken 30 şey
Mesele çok basit: SİZ MOBBİNG’E MARUZ KALDINIZ VE BUNU SÖYLEYEMİYORSUNUZ!
Peki bunu söylemeye neden hakkınız olmasın? Yaşadığınız sorunlarla nasıl baş ettiğiniz ya da baş etmekten vazgeçtiğiniz de sizin karakterinizle alakalı bir nokta ortaya çıkaracaktır. Örneğin görmüş olduğunuz mobbingle alakalı belki de üstünüzle görüştünüz ve düşüncelerinizi söylediniz, iyi bir yönde ilerlemek için önerilerde dahi bulundunuz. Fakat süreç aynı şekilde devam etti. Tüm bunların sonucunda işten çıkıp kendinize yeni bir iş aramaya hak kazandınız.
Tebrikler, artık işsizsiniz. Hem de sırtında kocaman bir yükü olan işsiz.
Gördüğünüz mobbing’i söyleyemediğiniz ve paylaşamadığınız için maalesef ki kültüründe mobbing olan bir şirket ise görüştüğünüz, aynı oranda mobbing görmeye devam edeceksiniz.
Tabii ki insan kaynaklarının kendi şirket kültürünü bilmesi ve buna göre hareket etmesi de gerekiyor.
Peki ya insan kaynakları yöneticisi kendi çalıştığı şirkette mobbing’e maruz kalıyorsa?
Gerçekliğini yalnızca yaşayanların en yoğun şekilde anlayabileceği bir akım: Adaletsizlik
Bu gerçekten kocaman bir konu. Adalet, başlı başına bir şirketin omurgasını oluşturması gereken konu. Adil bir çalışma ve buna bağlı olarak adil bir rekabet ortamı sağlamak.
Çünkü her ne kadar kendi alanımızda çalışıyor ve çalışma arkadaşlarımızla iyi anlaşıyor olsak da aslında rakibiz ve rekabet etmeye devam ediyoruz. Çünkü bir sonraki ünvan için birden fazla kişi mevcut, ancak mevcut ünvan sayısı 1.
İş görüşmesi sırasında tıpkı mobbing’de olduğu gibi adaletsiz olan bir çalışma ortamından da bahsedemiyorsunuz.
Çalıştığım Kıvır and Zıvır şirketinde yaşanabilecek tüm adaletsizlikleri yaşadım. Buna yalnızca farklı kişileri öne çıkarmak değil aynı zamanda iş dağılımı konusunda da var olan adaletsizlik ek olarak yansıdı.
Diyemediniz.
Bu açıklamayı yapamadınız.
Mesele çok basit: SİZ ADALETSİZLİĞE MARUZ KALDINIZ VE BUNU SÖYLEYEMİYORSUNUZ!
Eğer bu cümleleri kullansaydınız sizin gerçekten insanları çekemeyen, daha doğrusu başkalarının öne çıkarılması, parlaması vb. durumlara katlanamayan, hırslı ve ancak kötü hırslı bir kişi olduğunuz düşünülecekti.
Bu sır sizinle ölene kadar olmayacak, bu sır sizin içinizi kemirmeye devam edecek. Çünkü bunu söylemeye hakkınız olduğunu düşünüyorsunuz. Adaletsizlik gibi bir sorunun olduğundan bahsedemiyorsunuz ve buna karşılık olarak insan kaynakları yöneticisinden başvuruda bulunduğunuz şirketin böyle bir yapıya sahip olup olmadığı ile alakalı bilgi alamıyorsunuz.
Tabii ki de insan kaynakları yöneticisi size “Evet, bizim şirketimizin bel kemiği adaletsizliktir.” demeyecektir. Ancak eğer adalet temelleri ile güçlendirilmiş bir şirket ise size “Bu şirkette böyle sorunlar yaşamayacağına seni temin edebilirim. Ve aksini hissettiğin anda bu konuda yalnızca benimle değil, diğer yöneticilerinle de iletişime geçebilirsin.” diyemeyecek.
Çünkü aranızdaki bu bilgisizlik ve paylaşımsızlık kodu iki tarafı da paylaşımda bulunmaktan, iyi bir gelecek vaad etmekten alıkoyuyor.
Yalnızca görebilenlerin varlığını anlayabildiği ve görülmediği sürece inanılmaktan vazgeçilecek bir din: Yetenek
Bir önceki şirketimde yetenek yönetimi ile alakalı sorunlar mevcuttu. İş tanımları tam olarak uyumlu ve doğru değildi, aynı şekilde bana vaat edilen ve verilen iş arasında büyük bir fark vardı.
Diyemediniz değil mi.
Eğer bu cümleyi kursaydınız sizin “esnek çalışma saatleri”ne uymadığınızın yanı sıra “verilen ekstra görevlere uygun değil” olarak yaftalanma ihtimaliniz çok yüksekti.
Oysa ki bir işe girerken ve hatta başvururken iş tanımında görmüş olduğunuz 10 kalemin neredeyse yalnızca 2 tanesini yapabildiniz, buna rağmen sizinle birebirde alakası olmayan ekstra olarak 12 iş daha yüklendiniz.
Kendinizi bir süre sonra verimsiz ve değersiz hissetmeye başladınız. Çünkü yeteneğinizin öne çıktığı noktaları destekleyemediniz ve bu konuda kararlar alamayıp engellere takıldınız.
Mesele çok basit: SİZ KÖTÜ YETENEK YÖNETİMİNE MARUZ KALDINIZ VE BUNU SÖYLEYEMİYORSUNUZ!
Bir insan kaynakları yöneticisi gözünde siz “İsteseydi, gerçekten inansaydı mutlaka yapardı” insanı değilsiniz. İstediniz, ancak belki de adaletsizlik nedeniyle, belki de mobbing nedeniyle belki de kötü yetenek yönetimi nedeniyle hep duvara çarptınız.
Gün sonunda siz, heybenizdeki gerçeklerle birlikte yalan söyleyerek görüşmeyi bitirmiş oluyorsunuz. İş görüşmesinden çıktığınızda arkadaşlarınıza söylediğiniz ve söylemediğiniz her şeyi anlatıyorsunuz.
Aklınıza tekrar eski iş yerinizdeki kötü anılar geliyor, nasıl bir sonla ayrıldığınızı hatırlıyor ve bir sonraki “Biz sizi ararız.”ın ne zaman olacağını beklemeye başlıyorsunuz.
İş görüşmeleri kodları yalnızca mükemmellik üzerine oturtulduğu için siz mükemmel bir aday, onlar mükemmel bir şirket olmayı hedefliyor. Siz onlara, onların istedikleri yalanları söylüyor ve gerçek bir savaşçı gibi görünüyorsunuz.
Onlar ise her durumda çalışabilecek, her şeye katlanabilecek ve bu konuda çok da fazla “sorgulamayacak” kişiler arıyorlar.
Yaşadığınız huzursuzluklar ve diğer tüm gerçekler iş hayatınız başladığında yük olarak sırtınıza binmeye devam ediyor. Bir gün yükleri taşıyamaz hale geliyorsunuz.
Ve sonra:
+ Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?