İstanbul’dan Kıbrıs’a kaçtım, mutluyum. Neden mi?

Bir süre önce İstanbul’dan kaçıp Kıbrıs’a yerleştim. Maşallah diyeyim, halimden de pek memnunum. Memnun olmamın sebeplerini de bir anlatmak istedim. Belki sizin de Kıbrıs’a yerleşesiniz gelir. Ya da en azından İstanbul’dan kaçasınız...

Hazar Deniz Aksaylı
8 min readDec 16, 2016

2016 Haziran ayı itibariyle İstanbul’u terk edip, Kuzey Kıbrıs’ta çalışmaya başladım. Türkiye’de “yavru vatan”, “ucuz içki”, “night club”, “bekarlığa veda” keywordleriyle akıllarda yer etmiş bu kara parçasının bunlardan daha fazlası olduğunu anlatmak istedim.

Girizgahı kısa tutuyorum, başlıyorum.

Maaşlar “Allah bereket versin” seviyesinde

MAAŞLAR YATMIŞ MI???

Türkiye’de 1350 TL olan asgari ücret burada 1835 TL. Yani kimse sizi 1000 liraya mahkum edemez. 1835 liraya mahkum edebilir mesela. Zira kapitalizm başlı başına bir mahkumiyet, ama konumuz bu değil.

— Dezavantaj Alert —

Bazı şirketler sterlinle maaş veriyor. Genelde çok düşmüyor, ama Brexit’ten sonra perişan olanlar oldu mesela. Bu aralar yine 4,35 civarlarında. Daha da yükselecek gibi.

Alkol fiyatları sarhoş ediyor

Temsili değil, ben çektim.

Bileti erken alırsanız, Türkiye’de 2 tane 100'lük rakı alabileceğiniz paraya Kıbrıs’a uçup 3 tane 100'lük rakı alıp dönebilirsiniz. “Evde kim uğraşacak yea” derseniz de, bir meyhaneye gidip rakının yanında efsane mezeler ve kebaplar gömebilirsiniz.

Market fiyatları? Alkol fiyatları kadar şok edici değil. Bazı ürünler bizdekinden daha ucuz, bazıları daha pahalı.

Her yer alkol, her yer meyhane

Herhangi bir yerde bir meyhaneye denk gelmek mevzu değil. Apartman altında, bakkal bitişiğinde ya da bomboş bir yolun kenarında meyhane görebilirsiniz. Meyhanelerde sıklıkla Ahmet Kaya, Zeki Müren ve Müzeyyen Senar dinleniyor. Ha bir de ilginçtir, meyhanede kıç kıça oturulmuyor. Herkes içiyor, mekanlar dolu, ama tıklım tıklım değil. Neden derseniz, cevabı bir sonraki maddede.

Ülke değil, adeta tenha bir çay bahçesi

Nüfus yalnızca 300.000. Türkiye’den ve başka ülkelerden gelenler dahil. Kağıthane nüfusu 500.000, oradan hesap edin. Başkent Lefkoşa’nın nüfusu 80.000, pardon kent demişim.

“Trafik var” dediklerinde bana bi’ gülme geliyor

“Gardaş çok trafik var” (temsili)

Hemen herkesin özel aracı olmasına rağmen, tıkalı bir trafik görmek çok zor. Yalan yok, birkaç kez de 15 dakika boyunca ilerlemeyen trafik gördüm. Tekrarlıyorum: 15 dakika. En iyisi susayım, zira her gün Zincirlikuyu’dan geçenler ağlıo şuan .s .s

— Dezavantaj Alert—

Memurların giriş çıkış saatinde trafikte olmayın yine de. Çok memur var, hepsinin arabası var.

Taksiler Mercedes, ama bi’ sor neden?

Sıfır otomobil fiyatı versem reklama girer, ama 2000 model lüks bir otomobili 30.000 TL’ye alabilme imkanınız var. Düşünün, bu ikinci el BMW fiyatı mesela. Daha bunun Fiat’ı var, Volkswagen’i var, Honda’sı var, Toyota’sı var, Honda’sı var, Toyota’sı var, Honda’sı var, Toyota’sı var falan. Japon otomobilleri çok tercih ediliyor evet.

— Dezavantaj Alert —

Direksiyonların sağda olduğunu ve trafiğin soldan işlediğini biliyorsunuz herhalde?

Allah Lefkoşa’yı “kullarım bisiklete binsin” diye yaratmış

“Bisiklet ne ya çocuk gibi xD” demeyen adam gibi adamlara ve kadın gibi kadınlara müjde: Konya Ovası misali dümdüz yollarıyla “bisiklete binin lan!” diye bağıran Lefkoşa’da orta halli bir bisikletin fiyatı 500 TL filan. Şehrin dışında bisiklet yolu bile var. Şehir içinde yok, ama 2 seneye gelir diye umuluyor.

— Dezavantaj Alert —

Kıbrıs’ın yerlisi bisiklete pek binmiyor. Bilhassa Türkiye’den gelen öğrencilerde de otomobil fetişi yaygın olduğundan, sokakta başka bisikletli görmek biraz zor. Ühü.

Bisiklet markaları konusunda da “ambargo” deyip susuyorum. Ünlü markalar pek yok, ÜMİT falan var ama o da fena marka değil ya. Ehe.

Osmanlı’ya 5, Bizans’a 10 dakika uzaklıkta

“Şu boş kalan yere de Mağusa diyelim lala.” -Sarı Selim

Kıbrıs’ı farklı zamanlarda Mısırlılar, Hititler, Fenikeliler, Asurlular, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Lüzinyanlar, Yunanlar, Venedikliler, Cenevizliler, Osmanlılar ve İngilizler yönetmiş. Allah razı olsun, hepsi de bir şey bırakıp gitmiş. “Kıbrıs” diye yazılıyor, “canlı History Channel” diye okunuyor adeta. Othello’nun her şeyi bir öfkeye mahkum ettiği Othello Kalesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlattığı Çıkarma Plajı, Namık Kemal’in kaldığı zindan, iki tarafı birbirinden “koruyan” Birleşmiş Milletler yönetimindeki ara bölge ilk aklıma gelenler.

— Dezavantaj Alert —

T.C. (e harflerini kısa okuyunuz) vatandaşları Rum kesimine geçemiyor. Canlı History Channel’ımıza en heyecanlı yerinde şifre giriyor yani. ☹

Kiralar da evler de gül gibi geçinip gitmelik

Buna uygun görsel bulamadım yea :(

2 yıl Gültepe’de oturmanın bilmişliğiyle yazıyorum bu satırları. Eşyasız 2+1 bir eve 1500 TL kira veriyorduk. Yol parası, gezmek için kat edilen mesafeler, yolda geçen zaman falan da var tabii... Burada merkeze otobüsle 10, bisikletle 15 dakikada ulaşabildiğimiz eşyalı bir eve 1200 TL veriyoruz.

— Dezavantaj Alert —

Buradaki ev sahipleri Türkiyelilerin kira borcu takıp gitmesinden fazlaca muzdarip oldukları için delirmişler, “madem Türkiyeliler saçmalıyor, biz de saçmalayalım” demişler. 6 aylık peşin, 1 yıllık peşin, 6 depozito, 3 aylık periyotlar halinde ödeme vb. talepler maalesef buranın normali olmuş. Ha bir de sterlinle kira alanlar var tabii.

Ama “kiralık ev” diyince anlamayanlar var

Zira ev sahibi olmak büyük bir olay değil. Konut fiyatları makul. İstanbul’da merkezi bir yerden daire alınabilecek parayı Lefkoşa’da öderseniz, Lefkoşa’ya kendi adınızı bile verebilirsiniz.

(Hazargrad, hmm…)

— Dezavantaj Alert —

Bir Türk bankasından yüklü bir kredi almak istediğinizde, KKTC’deki taşınmazlarınızı ipotek ettiremiyorsunuz diye biliyorum. Malum, 1974'te kuzeyden güneye göçen Rumlar olmuş, bıraktıkları arazilere binalar yapılmış. “Kıbrıs’ın birleşmesi durumunda Rum arazisi üzerine yapılan evler kime kalacak?” gibi sorular ve sorunlar var.

Gün 24 saat

Çıkarma esnasında ve sonrasında televizyon kanallarımızı vb. getirirken business kavramlarımızı, plaza adetlerimizi falan Türkiye’de bırakmışız Allah’tan. Fazla mesai diye bir kavramdan haberdar değiller. E mesafeler de kısa tabii, cehennem gibi bir trafikte saatler harcayıp “Abi en azından kendi arabamda bekliyorum” diye kendini avutma seansları da yok. Dolayısıyla İstanbul’da 15–20 dakika süren gün, Kıbrıs’ta 24 saat.

Esiyor!

Hele gece camı pencereyi açınca öyle bir esiyor ki, Ç I L D I R I R S I N I Z. Gündüz cayır cayır tabii, ama her yerde klima var. Yani cebren ve hile ile gündüz de esiyor.

“Kış” değil, “normalden biraz daha soğuk hava birey” diyeceksiniz

[Kıbrıs’ın kışına dair görsel bile yok dlkjsfssf]

Allah’ın belası, nalet k*ş mevsimi buralarda pek yok. Ekim ayının sonlarında, gündüzleri hala 30 derece civarındaydı hava. Kasım sonu gibi hafiften soğudu, Aralık’ta gündüzleri 10'un altına düşmedi. Şubat sonu gibi gidiyormuş bu soğuk. Göreceğiz.

— Dezavantaj Alert —

Belediyeler altyapı olayından pek anlamadıkları için yağmur sonrası Lefkoşa’da Venedik rüzgarları esermiş bazen. Ben henüz denk gelmedim.

Hırsızlık yok denilecek kadar az değil, “ney?” denilecek kadar yok

Kıbrıs’ta hırsızlık (temsili)

Ülkenin son hırsızları, sözlükten “hırsızlık” terimini çalarak kayıplara karışmışlar. Hırsızlık ya da gasp neredeyse hiç yaşanmıyor. Bisikletimi 1 hafta kilitsiz bırakıp Türkiye’ye gittim, yerinden bile kıpırdatılmadı.

— Maşallah Alert —

Yine de varsa içten maşallahlarınızı alalım.

— maşallah —

— maşallah —

— maşallah —

Dünyanın Ortası’nın ortasında

Dört tarafı Akdeniz’le çevrili kara parçası Kıbrıs’ın denize en uzak yeri ödülünün sahibi, özel araçla 20 dakika uzaklıkta yer alan Lefkoşa oluyor; kendisini tebrik ediyoruz. Girne ve Mağusa ülkenin hem yüzmelik hem kıyısında volta atmalık deniz kıyısı rezervinin tamamına yakınını karşılıyor. En kral beach club’a giriş 25 TL (yirmibeş Türk Lirası). Ha bir de Karpaz var. Karpaz mı ne? Karpaz cennet.

Bu arada deniz suyu sıcaklığı Nisan ortası gibi girilecek kıvama geliyor. Eylül sonuna kadar tertemiz yüzülebiliyor, Ekim’de bile yüzen var.

— Dezavantaj Alert —

Adrenalin tutkunlarına müjde; denizin orta yerinde olduğumuzdan çok şiddetli depremler olma riski var. Fakat binaların yıkılma riski yok.

Yemwkleri şshane

(Evet, yazarken titriyorum)

Şeftali

Şeftali, şiş köfte, tavuk dolma, hellim, pirohu, Kıbrıs böreği, Kıbrıs köftesi, kırbaç, macun gibi otantik lezzetler dışında, Türkiye yemeklerini de bizden güzel yapıyorlar iyi mi? Burada yiyeceğiniz lahmacun ve mantıyı ömrünüz boyunca unutamayabilirsiniz. Ha bir de restoranlara malzemeleri Kızılay ücretsiz dağıtıyor sanırım, porsiyonları görünce anlayacaksınız. Ayriyeten, Türkiye’de zor bulacağınız Britanyalı şekerleme markaları da “Commonwealth be kardeşim!” dedirtiyor.

— Dezavantaj Alert —

Kalori, kilo, göbek falan işte. Yok ya ağlamıyorum. Fırk.

Laiklik beee!

Şeriatın İzmir’e uğrama olasılığını beşe bölün, Kıbrıs’a uğrama oranı o kadar. Baba-oğul Şeyh Kıbrısilerin bile ağzından küfür eksik olmamış, öyle bir memleket. İster Ramazan ayında içki içersiniz, ister Süleyman Çakır’a temsili cenaze namazı kıldırırsınız, ister çember sakalla gezersiniz; burada herkesin hayatına kimse karışamaz. Din işleri ve devlet işleri öyle bir ayrılmış ki, arkadaş bile kalamamışlar.

— Maşallah Alert —

IŞİD son yayınladığı hilafet haritasında doğu sınırını Hindistan’a, batı sınırını Portekiz’e dayamıştı, fakat haritada Kıbrıs yoktu bile.

— maşallah —

— maşallah —

— maşallah —

Demokrasi şöleni, if you know what I mean

Kıbrıs demokrasisi (temsili)

Burası akşam birlikte mangal yakıp, sabah mecliste birbirlerine küfreden insanların ülkesi. Siyasi ortam inanılmaz derecede rahat.

Ayriyeten Kıbrıs Türk halkının, bizim Atatürk ilke ve inkılapları dediğimiz çağdaşlaşma adımlarını hiçbir baskı altında kalmadan kendi kendilerine attıklarını da belirtmeliyim. Örneğin Latin alfabesine şak diye geçivermişler, kimse “dödölörömözön mözor toşono okoyomoyoroz” dememiş. Hayret.

Kıbrıs İstanbul’a İstanbul’dan bile yakın

Şu meşhur post.

Çünkü elinizin altında internet var. Reklam, müzik, ticaret… Ne iş yaparsanız yapın, en uzak mesafe iki tık. “Kıbrıs’ta bi ajans var, belli ki manyak herifler” cümlesine gizli özne olmak, İstanbul’daki yüzlerce ajansın binlerce çalışanından biri olmaktan daha forslu üstelik. Bu dünyanın herhangi bir yeri için ve herhangi bir sektör için geçerli.

“İstanbulsuz yaşayamıyorum, burnumda tütüyor” diyorsanız da kış döneminde 300 liraya gidip gelebiliyorsunuz İstanbul’a.

Özetle…

Size “kalkın Kıbrıs’a gelin” diyen yok. Fakat “İstanbul’dan kaçmayı bir düşünün” diyen var. Kaostan, trafikten, stresten, terörden uzak; insan gibi bir yaşam herkesin hakkı. İstanbul ne dünyanın ne de Türkiye’nin merkezi. Dünyanın ya da Türkiye’nin başka bir yerinde biraz daha huzurlu yaşayabilecekken, İstanbul’da kendinizi tüketmek neden?

Umarım bu yazdıklarım sizi biraz eğlendirmiştir. Ve umarım İstanbul’dan ayrı bir hayat kurmak konusunda cesaret vermiştir.

--

--