Photo by Ringer illustration

Jennifer Lopez dünyaya karşı

Gürcan Öztürk
7 min readOct 4, 2016

--

Sinema sektörü mağdurları seviyor. O mağdurlardan savaşçı kahramanlar yaratmayı daha da seviyor. Belki de bu anlamda karşımıza çıkan en güzel örneklerden birisi Jennifer Lopez. Pek çokları onu müziği ve kalça boyutlarıyla tanısa da Lopez’de sinema müzikten önce vardı. Çocukluğumun yıldızlarından olması ise onu bende özel kılan en önemli faktör. 25 yıldır sektörün içinde çifte yönlü bir mücadele veren J.LO’nun sinemada ne yaptığına bakalım istedim. Ve bunu yaparken kendisine atfedilen savaşçı, mücadeleci, feminist rollerden gittim. Kariyerinde seslendirmelerle beraber 45 projede bulunmuş olan bir ismin her filmini ele almak tek bir yazıda pek mümkün değil takdir edersiniz ki…

The Cell (2000) Jennifer Lopez, Catherine Deane rolünde.

Benim aklımdan hiç çıkmayan ve ilk bahsetmek istediğim performansını 2000 yılında yer aldığı The Cellde sergiliyor. (Bu arada yazıda kronoloji kaygısı gütmedim.) Lopez’in komadaki insanların bilinç altlarında dolaşmak için makine kullanan Catherine Deane isimli bir psikologa hayat verdiği önemli filmlerinden The Cell. Hakkında çok uzun uzadıya yazmak istemiyorum çünkü bu beni rahatsız ediyor. Neden derseniz, size hemen Vincent D’Onofrio’nun ultra ürkünç komadaki seri katil rolü Carl Stargher’ı ve onun bir adamın midesini makasla parçalarına ayırdığı sahneyi hatırlatırım. Herkesin kaldırabileceği türden görüntüler yok orada çünkü.

  • Kötü: Adamın ince bağırsaklarına kadar parçalanışını görmek.
  • Duble kötü: O ince bağırsakların dikenli bir mızrağa takılıp dolaştırılmasına şahit olmak.
  • Çok kötü: Bahsi geçen mızrağın kurbanın içinde dolaşmadık yer bırakmaması.
  • En kötü: Tüm bunları yaparken Carl’ın çocuk gibi kahkahalar atıp el çırpması.
The Cell (2000) Vincent D’Onofrio, Carl Stargher rolünde.

Sanırım filmden neden uzun uzadıysa bahsetmek istemediğim net bir şekilde anlaşılmıştır. Bu ve buna benzer sahnelerden bolca barındırıyor çünkü. Üstelik anlattığım kısım en hafifi. Stargher, The Cell’in kötü adamı -daha doğru bir ifadeyle zihni The Cell’in canisi- Jennifer Lopez ise onun karşısında duran cesur karakter -daha doğru bir ifadeyle onun zihniyle savaşan gözüpek karakter-

Carl Stargher Lopez’in filmde mücadele ettiği pek çok şeyden yalnızca birisi. Bunlardan bazıları filmde çok sıradan resmedilirken, bazıları ise oldukça az sıradanlık değeri taşıyor. Geri kalanların tümü ise ortada bir yerlerde. Spoiler vermemek adına detaya girmiyorum izlemiş olanlar beni anlamıştır diye düşünüyorum. Figüratif olarak yumruk ve tekmeleriyle, mental olarak da zeka be kurnazlıkla savaşıyor düşmanlarıyla J.LO bahsi geçen filmde.

The Cell’de bir tür döngüsel spektrum içinde gerçek dışı mücadelenin odağında izlediğimiz Lopez hiç gerçek katillerle mücadele etmedi mi? Tabi ki evet! Daima bir şeylerin karşısında oluğu için hemen her filminde aldığı derin sıyrıkları var. En sakin senaryoda bile ne olduğunu anlayamadan kendisini ölüm kalım savaşının içinde bulabiliyor.

Money Train (1995) ‘de Lopez izleyicinin karşısına Charlie Robinson (Woody Harrelson) ve süt kardeşi John (Wesley Snipes) isimli iki polisin seksi Latin ortakları Grace Santiago olarak çıkıyor. J.LO eleştirmenlerce beyazperdedeki en iyi ilk performansını sergilediği bu filmde New York metrosu civarında insanları ateşe veren bir katili kovalıyor. Torch (Chris Cooper) lakaplı bu adam karşısında durmak bir yana güzel Grace çalışma arkadaşı Charlie ile de çetin bir mücadele içinde gösteriliyor.

Money Train (1995) Wesley Snipes, Woody Harrelson ve Jennifer Lopez

Lopez Money Train’de dünyanın türlü derdine bulaşırken müthiş bir sakinlik örneği gösteriyor ve Torch’u açığa çıkarmaya çalışırken takım arkadaşlarının aksine sakinliğini kaybetmemeyi başarıyor. Neticede ne ateşe veriliyor, ne de ölüyor, sakin güç kazanıyor. Bu Lopez’in filmdeki ilk zaferi. Grace’in Harrelson’ın karakterine karşı da bir mücadelesi olduğunu söylemiştim. Şimdi bu kısmı detaylandırayım. J.LO’nun ikinci savaşı yan konu olarak ele alınıyor ve kadınların çalışma hayatındaki zorluklarına eğiliyor. Evet Harrelson’ın karakteri Charlie film boyunca Grace’le yatmak için uğraşıyor. Ancak Grace buna kat'iyen müsaade etmiyor. İzleyiciye ise Money Train’de iki savaş iki zafer ikisi de Jennifer’ın mesajı veriliyor. Kadınların gücü adına!

Son olarak filmde mesleki anlamda kadın erkek cinsiyetsizliği vurgusu da sık sık gündem konusu haline getiriliyor. Kompleks bir konu aksiyon, komedi ve eğlence üçgeni içerisinde eritilerek sunuluyor.

Jennifer Lopez’in genetik bozukluklarla mücadele konusunda da deneyimi var. Jack (1996) Normalden dört kat daha hızlı yaşlanan bir çocuğun hikayesi. Lopez bu filmde sinema efsanelerinden Robin Williams’la başrolleri paylaşıyor.

Jack (1996) Reddedilme sahnesi

Filmde beni en etkileyen sahne hiç kuşkusuz Jack Powell (Robin Williams) ‘ın öğretmeni rolündeki Jennifer Lopez’e onunla dansa gelip gelemeyeceğini sorduğu sahneydi. Bu sahnede Jack sadece 10 yaşında olduğunu ama hastalığı yüzünden 40 yaşında bir insan gibi göründüğü için bu soruyu herhangi bir sınıf arkadaşına soramayacağını dolayısıyla ona sorduğunu biraz çekingen bir edayla açıklıyor öğretmenine. Bunun üzerine Lopez Jack’e böyle bir şeyin uygun görünmeyeceğini söyleyip hayır yanıtını veriyor. Jack ise ağlamaya başlayarak koşarak oradan uzaklaşıyor. Ancak yarı yolda kalp krizi geçirip yere yığılıyor.

Görüldüğü üzere J.LO Jack’te yalnızca genetik bir rahatsızlıkla savaşmıyor aynı zamanda küçük bir çocuğun içindeki yetişkin kimliğe karşı da denge politikası sınırları içerisinde mücadelesini sürdürmeye çalışıyor. Jack’i ilk kez izlediğimde anlattığım sahnede göz yaşlarımı tutamamıştım ama bu durum filmin gerçeğini değiştirmedi. Jennifer korkusuzca savaşmaya devam etti, etti, etti…

Gigli (2003) Jennifer Lopez ve Ben Affleck’in beraber rol aldıkları film sinema tarihinin en kötüleri arasında.

Lopez’in salt kariyeri için dimdik durmaya çalıştığı filmler de oldu. 2003 yılı hiç kuşkusuz en ateşli savaşlarından birinin yılıydı. Ben Affleck’le inişli çıkışlı giden ilişkisi beraber rol aldıkları Gigli’ye gelen korkunç eleştirilerin akabininde daha da sarsıldı. (Filmin IMDb notu 2,4) J.LO filmi ayakta tutmak için elinden geleni yapsa da başarılı olamadı. 2004 yılında çevirdikleri Jersey Girl’de en az Gigli kadar kötüydü. Lopez bu filmde bir şartla rol alacağını söylüyordu o da karakteri ölecekse. Aklından neler geçiyordu bilinmez ama filmdeki karakteri çocuğunu doğurduğu esnada öldürüldü ve Lopez için yenilgiyi kabul ettiğine dair söylentiler hızla yayıldı. Neyse ki küllerinden doğmak diye bir şey vardı.

Ölümcül hayvanların karşısında bir garip ölümlü de oldu. Anaconda (1997) Jennifer Lopez’e Hollywood kapılarını ardına dek açan bilet işlevi görüyordu. Bu filmde bir grup belgesel yapımcısı devasa bir Anakonda’yı araştırmak için ormana dalıyor kosa süre sonra film Anakonda’nın yemi olmama mücadelesine dönüşüyordu. Film ülkemiz ulusal kanallarının hem gündüz hem akşam kuşaklarında yıllar yılı o kadar sık gösterildi ki bu yazıyı okuyanlar arasında hala izlememiş olanların var olduğuna inanmak istemiyorum.

Anaconda (1997) Jennifer Lopez, Terri Flores rolünde.

Jennifer Lopez vahşi, dev, korkunç Anakonda karşısındaki duruşuyla herkesten tam puan almış yeryüzündeki Ellen Ripley’imiz oluvermişti. Filmin sonunda Anakonda ölüyor ve Lopez sağ salim kurtuluyordu. Şimdilerde kafamda tek bir soru var. Leonardo DiCaprio’ya ayıyla verdiği savaş için Oscar layık görenler dünya bir dönem Jennifer Lopez=Anaconda diye dönerken neredeydiler?

Hiç metafizik şeylerle savaştığı oldu mu? O da oldu. J.LO 1998 yapımı Out of Sight’da George Clooney’nin çekimine karşı verdi mücadelesini. Bu savaşı hem kazandı, hem kaybetti çünkü işin içinde George Clooney vardı ve o yıllarda kimse bu adam karşısında %100 bir zafer elde edemiyordu.

Out of Sight (1998) Jennifer Lopez, Karen Sisco rolünde.

Politik savaşların merkezinde de yer aldı Lopez. Cismiyle olmasa bile sesiyle ve ismiyle Antz (1998)’da totaliter çalışma düzenine direnç gösteren bir karıncaydı o. Fordist üretim biçimlerinin bol bol eleştirildiği filmde karınca evreninin iç mekanizmalarında görünmez bir parça olan ve Woody Allen tarafından seslendirilen Z karakteri Jennifer’ın karakteri olan Azteca‘nın isyan yüklü sesiyle görünür hale geliyordu. Tekrardan sıkılan Z kendisi için yeni bir şey istiyordu. Bu fikir hem onu, hem de küçük dünyasını kısa sürede değiştirdi. Filmin iki kazananı vardı Z ve J.LO çünkü Antz’dan sonra güzel yıldız sık sık seslendirme projelerinde yer almaya başlayacaktı.

Hepsi bu kadar da değil. Hayatımızın çoğu zaman inanılmaz derecede rahatsız hale gelmesine neden olan zamanlama sorunuyla da savaştı, ya da kaderin oyunlarına karşı tırnaklarını çıkarttı. Cinsel istismar, kötü koca ve aile içi şiddete dur dedi! Kendisi üzerinden kalıplaşmış latin stereotiplerine yönelik geliştirilmeye çalışılan propagandalara hiçbir zaman geçit vermedi. Karakterlerinin benliklerine karşı da sık sık çetrefilli savaşlar verdi. Dans sevgisini kaybetmemek için, geçmişinden kurtulmak adına, hatta rahmine karşı bile geldi.

Photo by buzzfeed.com

Bakınız:

The Wedding Planner (2001)

Angel Eyes (2001)

U Turn (1997)

An Unfinished Life (2005)

Shall We Dance (2004)

The Back-up Plan (2010) → Maid in Manhattan (2002)

Jennifer Lopez’in sinemasında sürekli bir mücadele var. Son filmlerinden biri olan The Boy Next Door (2015) ‘da bu bir kez daha pekiştiriliyor. Lopez karşı camında yaşayan ve kendisini takıntı haline getiren ergen komşusuna karşı hayatını savunmak için kolları sıvıyor.

Enough (2002) Jennifer Lopez, Slim Hiller rolünde.

Aynı şekilde (2002) yapımı Enough (Şu sıralar Atv’de Yeter adıyla 2. Sezonu gösterilen bir Türkçe dizi uyarlaması bile var) “Bak Jennifer Lopez yine bir şeylerle mücadele ediyor’’ demenin en kolay olduğu filmlerden biri. Hollywood’un alışıldık klişelerinden biri olan ezilen kadının yükselişi Enough’ta Lopez üzerinden adeta şahlanıyor. Filmde J.LO ve boks eğitmeni arasında geçen şu diyalog yıldızın tüm mücadelelerini özetler nitelikte;

Eğitmen- Hazır mısın? Lopez- Evet

Eğitmen- Emin misin? Lopez- Hı hı

Eğitmen- Kaybedecek misin? Lopez- Hayır

Eğitmen- Sana zarar vermesine izin verecek misin? Lopez- Hayır

Eğitmen- Senden güçlü mü? Lopez- Benden çok güçlü

Eğitmen- Senden iri mi? Lopez- Benden çok büyük

Eğitimen- Ya sana vurmayı başarırsa? Lopez- Bu asla gerçekleşmeyecek

Eğitmen- Söyle! Nasıl kazanacaksın? Söyle! Lopez- Saldırarak

Eğitmen- Peki o da sana geri saldırırsa ne olacak? Lopez- Hiçbir şey

Eğitmen- Ne demek hiçbir şey? Lopez- Çünkü ben vurmayı asla bırakmayacağım

Jennifer Lopez kariyerinin hiçbir aşamasında Oscarlık performanslar sergilemedi belki, belki puanları 8–9' larla ölçülen filmlerin içinde de yer almadı. Ama hep savaştı, savaşıyor. Sanırım bu mücadeleci ruhu onu nezdimizde bu kadar değerli kıldı ve yaptığı her şeyi izliyoruz. Kadın hareketinin önemli temsilcilerinden üstelik. Sıradaki hamlesini merakla bekliyoruz.

Referanslar

--

--