Neden Bir Dünya Markamız Yok — II

Marketing Holmes!
3 min readAug 25, 2016

Seriye ilk bölümün ardından ikinci bölümle devam ediyorum.

Fikirlere değil kıyafetlere önem veriyoruz.

“İnsanlar kıyafetiyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır. — Mevlana”

Özgün fikirler, yaratıcı çözümler, ezber bozan değişimler ancak ve ancak özgür zihinlerden, sanal parmakların ardında hapsedilmemiş bireylerden çıkar. Onlar kutunun dışını görebilen, olaylara yeni bir bakış açısıyla bakabilme kabiliyetleri gelişmiş, gömleğinin son düğmesinin boğazını sıkması gibi bir takım sorumlulukları olmayan özgür zihinler. Onlar, ofis demirbaşlarının süzen bakışlarına maruz kalan, buzlu camların ardından her hareketi gözlenen modern dünyanın yarattığı kölelerden değiller.

(Mark Zuckerberg’in çalışma masası diğer tüm çalışanlarla aynı ortamda ve aynı yapıdadır.)

Bugün dünyanın en değerli şirketlerinin yarattığı ofis ortamının arkasında yatan motivasyona baktığımızda yukarıdaki paragrafta süslü cümlelerle anlatmak istediğim baskıcı rejime çalışma ortamlarında yer vermeyen, dünyayı değiştirecek zihinlerin ancak ve ancak özgür düşünebilen bireyler tarafından yaratabileceğine inanan geleceğin liderlerinin yarattıkları değişimi görmek mümkün.

Ancak ve ancak giydikleri kıyafetleriyle, kesmedikleri sakallarıyla, gömleğinin açık kalan son düğmesiyle, CC’de yanlış sıraladığı isimlerce yargılanmayan, işine odaklanabilen ve yalnızca bundan sorumlu tutulan bir birey ezber bozan işlere imza atabilir. Tüm bu yazdıklarımdan disiplinsizliği övdüğüm anlaşılmasın. Asıl disiplin bireyin işine karşı tutumu, fikirlerinin özgünlüğü, düşünce yapısının doğruluğudur, kıyafetleri değil!

“Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” — Ziya Paşa
(Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz; çünkü kişinin aklının seviyesi ancak yaptığı işlerle ortaya çıkar.)

Sonuç odaklı toplum yapısı

“Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil. — Ben Sweetland”

Bizim için başarı sınavlardan 5 almak, üniversiteye kapağı atmak, rapor dönemini geçirmek, kampanyayı sonlandırmak, yıl sonu kapanışını yapmak oldu çoğu kez. Süreçten zevk alan insanlar olarak yetiştirilmedik. Bir marka yaratmak birazda o markayla yaşadığın süreci sevmektir. Başarı bir yolculuktur, varılacak son nokta değil. Yapılan iş neticeden daha önemlidir.

Eğitim Sisteminin Eksiklikleri

Bugün üniversitelerimizde e-ticaret dersi anlattığı halde, Facebook ve Twitter’ın yalnızca sohbet etmek için var olduğunu ve bunun dışında herhangi bir işlevinin olmadığını söyleyen, internetten alışveriş yapanları ise yadırgayan profesörlerin var olduğu bir gerçek. Böyle bir kadroya sahip eğitim sisteminden, Amazon.com’u kuran bireyleri yetiştirmesini beklemek zor. Yurtdışındaki okullarda öğrencilere final ödevi olarak start-up projeleri verilirken, biz daha start-up nedir’e cevap veremeyen nesiller yetiştiriyoruz.

Şimdiye kadar saydığım tüm bu nedenler, buz dağının görünen kısmı. Bu nedenlere benzer birçok mikro neden olduğu gibi, dünya çapında marka çıkaramamamızın birçok makro nedeni de var elbette. Serinin üçüncü ve son yazısında hem bu makro nedenlere hem de yakın gelecekte dünya markası olma potansiyeli taşıyan Türk markalarına değineceğim.

*Bu yazı ilk olarak Marketingholmes.com’da yayınlanmıştır.

Beni Twitter üzerinden de takip edebilirsiniz: @MarketingHolmes

--

--

Marketing Holmes!

Pazarlamanın Sherlock'u. Benim işim başkalarının bilmediğini bilmek!