Pembe Kantaron

Musa Avcı
5 min readJan 31, 2017

--

Geçen sene temmuz ayında memlekete, Kastamonu’ya gittik. Köyün dağlarında gezerken bir çok çiçeğin ve otun arasında bir çiçek ilgimi çekti. Köyün neredeyse her yerine yayılmış olan bu çiçeği İstanbul’a dönerken yanımda götürmek istedim. Çiçekleri koparıp götürmek yerine yetiştirmek için toprağıyla birlikte alıp arabanın bir yerine sığdırdık.

İstanbul’a vardığımızda henüz adını bile bilmediğim bu güzel çiçek hakkında daha detaylı bilgi edinebilmek için Reddit’in “What’s this plant (Bu bitki nedir)” bölümünde çiçeğin resmini paylaştım. Sağolsunlar kısa süre içinde tespit edip Latince adının “Centaurium erythraea” olduğunu söylediler. Sonrasında birazcık araştırmamla halk arasındaki adının pembe kantaron olduğunu öğrendim.

http://www.wikiwand.com/es/Centaurium_erythraea

Ot, çiçek, böcek

İnternette bitkilerin kimliğini tespit etmek için araştırma yaparken keşfettiğim bu Reddit bölümünde “Otun tanımı(Definition of a weed) anlamına gelen sabitlenmiş bir yazı dikkatimi çekti. Oradakiler için tam olarak “ot” diye bir şey yoktu, çünkü her bir bitkinin adı sanı, özelliği vardı. Yazıda teknik olarak istenmeyen otun göreceli durumundan söz ediyordu.

Örneğin; tamamen güllerin olduğu bir bölümde büyüyen domates istenmeyen ot oluyordu. Bizdeki tabiriyle gereksiz ve sıradan gibi olan bu kavrama farklı bir bakış açısı kazanmış oldum. Halbuki domates çok faydalı, fakat bu senaryoda ot oluyordu. Güllerin arasında büyüyen domatesin ot olması gibi, domateslerin arasında büyüyen gül de ot oluyor. Aynı şekilde etrafta gördüğümüz o sıradan yeşillikler de aslında adı sanı, çiçeği, tohumu olan bitkiler.

Mandela etkisi

Mandela etkisi oluşturabilecek bir örnekle daha pekiştirmeme izin verin. Neredeyse Türkiye’nin her köşesinde olduğuna inandığım bir başka bitkiden daha söz edeceğim. Bahçemizin her köşesini saran bir “ot” hakkında bilgi almak için yine Reddit’teki bölümü kullandım.

http://www.wikiwand.com/fr/Conyza_canadensis

İlk bakışta benim için kurtulmak istediğim sıradan bir ottu. Fakat adını öğrendikten sonra buna ve çevremde gördüğüm tüm diğer otlara bakış açım değişti. Bu bitkinin adı halk arasında “Kanada şifa otu” imiş. Çay ve doğal ilaç olarak kullanılan bu otun, ağrı kesici, yara iyileştirici, iç kanamalara iyi gelmesi gibi daha bir çok faydasının olduğunu öğrendim (Kaynak). Yukarıdaki resme dikkatli bakın, bugünden itibaren etrafta gezerken kaldırım ya da yol kenarlarında Kanada şifa otunu görmezden gelemeyeceksiniz.

Bir yeriniz ağrıyor ve ilaç almak için dışarı çıkıyorsunuz. Yoldayken Kanada şifa otlarının üstüne basarak eczaneye giriyorsunuz, para verip bir ağrı kesici alıyorsunuz. Çıkarken tekrar Kanada şifa otlarını ezerek eve dönüp ilacı içiyorsunuz. İlacın içerisindeki onlarca kimyasal sayesinde ağrınız bir şekilde geçiyor, fakat ilaçtaki maddelerden bazısının yan etkisi nedeniyle bir zaman sonra başka bir hastalığa yakalanıyorsunuz.

İlaç almak yerine yoldaki otları toplayıp çay yapın demiyorum ama en azından bazı şeylerin farkında olalım.

Konu ne ara kapitalizme geldi?

Kanada şifa otuna bakıp kapitalizmi görmek bir kenara, birazda etrafımızdakilerin kıymetini bilmekten söz edebilirim. Mesela çevremizde ot gibi gördüğümüz bir çok şey, bir gün bizim şifamız olabilir. Mesela farkında olarak ya da olmadan üzerine basıp geçtiklerinizin kendilerince bir amaçları olduğunu hatırlayabiliriz. Ya da dışarı çıkıp yeşilliğin içinde kendimizi mutlu hissettiğimizde, bunu adını bile bilmediğimiz ama binbir çeşiti olan otların vesilesiyle olduğunun farkında olabiliriz. Yani anlayacağınız üzere mevzu kapitalizm değil, mevzu bakmak ve görmek.

Pembe kantaron da şifalı

http://vikosaoosgeopark.com/2016/07/05/the-miraculous-flora-of-the-vikos-gorge/?lang=en

Konumuz pembe kantaron ama Kanada şifa otundan da bahsetmeden edemedim. Pembe kantaron da şifalıymış, hatta Osmanlı zamanında savaşların pembe kantaronlar sayesinde kazanıldığını okudum. Türkiye ve Avrupa’nın bir çok bölgesinde yetişen bu pembe kantaronlar sayesinde savaşta yaralanan askerler için merhemler yapılmış. Yanıklar üzerinde acıyı dindirici, yanık izlerini geçirici, hücre yenileyici ve kas ağrılarını dindirici özellikleri varmış. (Kaynak)

İlk görüşte aşık olduğum bu çiçeğin iyi huylarının olduğunu da öğrenince ona olan hayranlığım daha da arttı. Ama bu özelliklerini bilmesem de onu zaten seviyordum. Kapitalizmden sonra şimdide bir aşk hikayesine mi geliyor yoksa? Onca güzel çiçeklerin arasından birisine tutulmak. Bir çok şeyi onunla anlamak, ondan sonra hayatının renklenmesi. Eski yaralarının iyileşmesi. Hayatına bir anlam ve sorumluluk yüklemesi …

Biz bunları hoş bir çiçeğe bakıp söyleyebiliyorken, sevdiği insana bakıp bunları göremeyenler var. Yani anlayacağınız üzere aslında mevzu pembe kantaron da değil.

Çiçekler soldu

Derken aradan zaman geçti ve Kastamonu’dan getirdiğim pembe kantaronlar solmaya başladı. Türünü araştırmadaki bir diğer amacım tohumunu elde etmek konusunda bilgi almaktı. Çünkü bu güzel çiçekleri solana kadar değil hep yetiştirmek istiyordum.

By H. Zell via Wikimedia Commons https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Centaurium_erythraea_001.JPG

Fotoğraftaki gibi bir hal alan bazı çiçeklerden kalan parçaları ufalayıp tohuma benzeyenleri ayırmaya çalıştım. Buğday tanesini andıran çiçeğin kurumuş kısımlarını bir saksıya hafifçe serpiştirip üzerine biraz toprak attım. Aradan biraz zaman geçmesine rağmen maalesef serpiştirdiğim topraklardan çıkan bir şey olmadı.

Son ve başlangıç

Başarısız tohum elde etme girişimlerimin ardından vedalaşmak üzere tekrar saksının yanına gittim. O sıralarda tekrar arta kalanları kopartıp incelerken etrafa toz gibi ufak bir şeylerin yayıldığını farkettim. İlk başta bunların tohum olabileceğine ihtimal vermedim.

Sonra bu çiçeğin doğada yaygın bir şekilde bulunduğunu ve bunun olabilmesi için de etrafa kolayca yayılabilecek tohumları olması gerektiğini düşünce, bu ufak şeylerin tohum olabileceği düşüncesi mantıklı gelmeye başladı. Hem bu aşamada artık kaybedecek bir şeyim yoktu. O tozları bir kağıda toplayıp boş bir saksının üzerine serpiştirdim.

Ümitli bekleyiş

Günler geçtikçe bir ümit saksıya bakarak bir hareket var mı diye kontrol ediyordum. Yine ümit ve merakla saksıya baktığım günlerden birisinde minicik yeşil yapraklar gördüm. Aylar önce Kastamonu’dan getirirken amaçladığım şeye ulaşmanın verdiği mutlulukla bu basit gibi görünen ânın tadını çıkarttım.

Biz bu hikayenin sonuna yaklaşmış olabiliriz, fakat minik pembe kantaronlar için macera yeni başlıyor.

Tam her şey bitti derken tohumlara ulaşmak; bana sevdiğim ve inandığım şeylere karşı ümitli olmamı ve pes etmemem gerektiğini öğretti. Tabii benden önce babamın çöpe atmamasının da çok büyük etkisi oldu. Yani başkalarının sevdiği ve inandığı şeylere de saygı duymalıyız. Aksi halde neleri kaybettirdiğimizin farkında bile olamayız.

Pembe kantaron güzel ülkemizin bir çok yerinde açan güzel çiçeklerden sadece birisi. Kanada şifa otu da güzel ülkemizin neredeyse her sokağında büyüyen otlarından birisi. Bakmasını bilmezsek pembe kantaron sadece bir çiçek, Kanada şifa otu da sıradan bir ot. Hayat sizin onu gördüğünüz kadar güzel.

Bir çiçeğe, bir ota, değer verdiğiniz ya da vermediğiniz bir şeye bakıp görmeniz dileğiyle.

--

--