Sahte Gerçeklerle Mutluluğa Yolculuk

Bora Ünal
2 min readAug 20, 2015

“Kırmızı hapım nerede benim?”

Popüler kültürün temelini oluşturduğu hayatlarımızda başarının ve mutluluğun sırrı yaşlandıkça daha da ortaya çıkıyor: Sahtekarlık (adli suç olmayanı)

Bence gündelik hayatlarımızdaki sahtekarlığın tanımı şu şekilde:

Aslında olmayan bir şeyi varmış ya da var olan birşey yok gibi kabul etmek, çevresindeki canlı veya cansız nesnelere inandırmaya çalışmak ve bunun daha iyi bir yarına başlangıç olduğunu kabul etmek.

Okuduğumuz zaman bir duygu durum bozukluğu gibi gözüküyor aslında, “Bir doktora görünmelisin” bile diyebiliriz bu belirtileri gösterenlere. Ancak bu şekilde yaşıyoruz.

Yarın sabahın herşeyi değiştireceğine inanmak, bunun için sadece sabahın olmasının yeterli olacağını düşünmek ve bunun mutluluğu ile yatağa uzandığımızda aslında sahte bir hayalin içinde yol almaya başlıyoruz. Tekdüze kişisel gelişim kitapları ile dolu kütüphanelerimizle kendimizi geliştiriyoruz.

Markette satışa sunduğumuz meyve suyunun üzerine “Tamamen Doğal” peynirin üzerine “Köy Peyniri” yazıp içindeki onlarca koruyucu maddenin yok olduğuna ikna etmeye çalışıyoruz birbirimizi.

Bankacıların müşterilerini pamuklar üzerinde tuttuğu, bankaların aslında yardım kuruluşundan farksız birer iyilik meleği olduğu reklamlar yapıyoruz.

Arabımızı emniyet kemerini taktığımıza ikna etmek için kemeri koltuğa direk bağlıyoruz ya da kemer tokası kullanmayı seçiyoruz. Hava yastığının varlığını veya nasıl çalıştığını yok sayıyoruz.

Boyumuzu daha uzun göstermek için gizli topuklu ayakkabılar, göğüslerimizi büyütmek için destekli sütyenler, saçımızı varmış gibi göstermek için tozlar kullanıyoruz.

Girişimlerimizin çok başarılı gösterebilmek için abartılı rakamlar icat ediyoruz.

Genel geçer gerçeklerle dolu basit kitaplar yazıp, bunları para karşılığı anlaşmalı olarak “En Çok Satanlar” listesine sokuyoruz ki, kitabevini ziyaret edenler almaya ikna olsunlar.

Sahtekarlık ile gerçek mutluluğun peşinden koşmaya çalışıyoruz. Mutlu olamayınca da laboratuvar ortamında üretilmiş (ilaç) kimyasallarla mutluluğa yelken açıyoruz.

Peki bu sahte gerçekliği ne kadar sürdürebiliriz? Birisinin bize kırmızı hapı önereceğini ummak saflık olmaz mı?

--

--