18 Yaşındaki Halime Söyleyebileceğim 18 Şey

Birce Altay
6 min readMay 7, 2015

Yarın doğum günüm. Aklımın erdiği zamanlardan beni her 4 mayıs gecesi uyumadan önce düşünürüm. “Nasıl geçti bu yaş? Neler yaptın? Neye heyecanlandın? Ne için üzüldün? Neler okudun? Bir seneden aklında kalan şeyler ne?” Bu liste böyle uzar gider. Uzadıkça hüzünlenirim. Yaşım kötü geçtiğinden değil, yaş tamamlanırken bir şeyler hep eksik kalıyor ya da azalıyor gibi gelir.

Bu akşam ilk defa böyle olmadı. Nerden baksanız 11–12 senedir değişmeyen 4 Mayıs gecesi ritüelini o yoğun hüzün takip etmedi. Daha hafiflediğimden mi yoksa hissizleştiğimden mi böyle oldu şu an tam kestiremiyor olsam da, bunun beni mutsuz ettiğini söyleyemem.

Son bir seneyi düşündükten sonra daha da geri gittim bu akşam. Devlet gözünde reşit oluşumun üstünden 10 sene geçmiş. Ailemin evinden ayrılıp Ankara’ya taşınmamın üstünden 11, sigaraya başlamamın üstünden 9, mezuniyetimin üstünden 5, bildiğim her yeri, tanıdığım herkesi bırakıp çekip gitmemin üstünden 3, dönüp İstanbul’a taşınmamın üstünden ise 2.

Kimsenin artık bir şeyler için yürekten pişmanlık duyabileceğine inanmıyorum. Bizim zamanımız, yaşadıklarımız, içinden geçtiklerimiz pişmanlık denen, insanı istediği gibi olmak için harekete geçiren yegane duygunun sürekli olarak hissedilmesini mümkün kılmıyor maalesef. Olsa olsa anlık serzenişlerimiz oluyor, basit keşkeler ile geçiştiriyoruz, hallettiğimizi sanıp yarımyamalak bırakarak çok şeyi, içimizde bir yere kaldırıveriyoruz.

Yine de,

Mümkün olsaydı, 18 yaşımdaki halime Kuğulu’da bir çay ısmarlayıp şunları söylemek isterdim;

  1. Sigara içme. Hemen bırak. Şimdi günde birkaç tane içtiğin şey ileride kendinden nefret ettiğini hissettiğin anlara sebep olacak. İstediğinde bırakacağına seni şimdi inandıran naifliğini kaybetmek için önünde sadece bir iki sene var. Sonrası çok zor. Şimdi bırak. Yol yakınken bırak.
  2. Ailenden uzak yaşamak sandığın kadar muhteşem bir şey değil. Zaman geçtikçe onlara ne kadar ihtiyacın olduğunu daha iyi anlayacaksın. Hatta bir zaman gelecek, onları yaşadığın şehre taşınmaya ikna etmeyi bile deneyeceksin. O yüzden şimdi zamanın varken her fırsatta git yanlarına. Bol bol zaman geçir onlarla. Hiç yetmeyen haftasonu görüşmelerinden dönerken uçağa her bindiğinde boğazına oturan o yumru ancak böyle hafifler.
  3. İnsanlar iyi değil. Bu konuda haklısın. Ama samimiyete öyle büyük anlamlar yüklemeye gerek yok. Dünyanın tüm felaketleri senin başına gelmiyor, büyürken duygusal buhranların birinden bir diğerine koşan sadece sen değilsin. İnsanların iyi olmadığını aklında tut, ama hayatını bunun üstüne kurmak çok yorucu ve anlamsız. Boş ver demeyi de öğren, insanların elini sıkı sıkı tutmayı da.
  4. Geçmiyor dediğin her şey geçecek. Hepsinin de izi kalacak. İyi ki de kalacak. O izler seni hem özgürleştirecek hem ehlileştirecek. Kulağa karmaşık geliyor biliyorum, ama inan olan biten bundan ibaret.
  5. Kardeşinle iyi geçin. Onunla birlikte büyümek, şimdi öyle görünmese de, hayatında başına gelmiş en güzel şey olarak kalacak. Birlikte daha çok zaman geçirmek için fırsat yarat. Onun senin kardeşin olmasının keyfini çıkar; öngörülerine güven. 10 sene sonra dönüp baktığında söylediği her şeyde haklı çıktığını göreceksin.
  6. Okulu ciddiye al. Not ortalaması için değil. Onu boş ver. O zaten bir işine yaramayacak. Okulu ciddiye almak sana disiplinli olmayı öğretecek. Okulda öğrenmediğin bir şeyi iş hayatında öğrenmen çok zor olacak çünkü. Okul hayatın bahanelere en meyilli alanı. Gerçek hayatla çok da alakası olduğu söylenemez.
  7. Klasikleri oku. Okuldaki edebiyat dersleri yeterli değil. Katherine Mansfield’ın kullandığı sıfatların anlamsal istatistiğine falan ihtiyacın yok. İhtiyacın olan şey gerçek edebiyatı okumak. Bir an önce başlaman lazım, başlamazsan 10 sene sonra hala bitirememiş olacaksın çünkü. (☹)
  8. Spor yap. 25'inden sonra vücudunda ve sağlığında olup bitenlere inanamayacaksın. Aynaya baktığın her an yeni bir “eyvahlar olsun.” çıkacak ağzından, hastane randevuların sıklaşacak. (Bunların olmasını engelleyemezsin tabii ama ne hızla ve ne sertlikte olacağını şimdi poponu o koltuktan kaldırdığın anlar belirleyecek.)
  9. Her şeyi bu kadar derinden ve yoğun yaşamak senin için iyi değil. Bunu değiştirmek için çok keskin ve elle tutulur şeyler yapamayabilirsin. Fakat hayatın hep daha sert vurduğunu, hep en çok acıyan yerine nişan aldığını aklında tutmak zorundasın. Bazı şeyler hiç düzelmiyor, bazı şeyler hiç kolaylaşmıyor. Bunlarla yaşamaya alışmanın yolu kendini eve kapatıp, yataktan çıkmamak değil. Onlar varsa sen de varsın. Güçlü olmak, sahiden güçlü olmak asla kalpsiz olmak demek değil çünkü. İkisinin arasında bir yol var; sadece bulması biraz zor.
  10. Hayatta her şey seninle ilgili olmayabilir. Bu senin hayatın ama olan bitenin içindekilerle de ilgisi göbekten, bunu kabul etmek zorundasın. Çabaladığın çok şey daha sonuçsuz kalacak, emek verdiğin çok insan yerlerine yel bırakıp gidecekler. Bireysel felaketlerinin sorumluluğunu almakla bunlar yüzünden kendini suçlayıp durmak iki farklı şey. Hem aynısı senin için de geçerli; bazı şeyleri niyetin belirlemeyecek, “olması gereken” diye lanet bir şeye alıştıracak hayat seni.
  11. Ağzınla kalbin bir olmaya devam etsin. Buna çok takılacaklar ileride, göreceksin. Çok uyaracaklar seni, her şey söylenmez, herkese söylenmez diyecekler. Hatta bunları, “böyle söylersen şimdi, şöyle olur sonra”lar takip edecek. Öyle bir şey yok. Her şey söylenir, herkese söylenir hem de. Üslup önemli; ama bunun önemini savunan çok insanın üsluptan anladığı yüzyüze sırıtırken aklın içindeki binbir tilkiyi ne ile besleyeceğini bilememek. Başka türlüsü de mümkün, kalbinden çıkanı aklın göğsünde yumuşatıp yine gönderirsin ağlara.
  12. Kötü hisler bir şeyleri geride bırakmana yardım etmeyecek. Bir dönem olacak hayatında, öfkeni güçlü ve taze tutmanın sana iyi geldiğine inanacaksın. Öfke karartıyor insanı, içine perdeler çekiyor. İyi olan onca şeyin üstüne de seriliyor, farkına varamıyorsun. Çok sonraları bir kitap okuyacaksın, orda diyecek ki Maya Angelou, “Öğrendim ki insanlar senin onlara ne söylediğini, ne yaptığını unutuyorlar; ama onlara kendilerini nasıl hissettirdiğini asla.” İlla unutmayayım diyeceğin bir şey olursa insanlara dair, bu öfke olmasın, sana kendini nasıl hissettirdikleri olsun. Daha kolay ve daha keskin bir yol.
  13. Bu ülkede herhangi bir şey olmak çok zor ama korkma. İnsan olmak, kadın olmak, erkek olmak, hayvan olmak, ağaç olmak. Aklına ne gelirse. Şimdi bunlar pek düşünmüyorsun ama aklının bir şeyelere daha çok erdiği yaşlarının tamamını bu ülkenin başına gelen en büyük felaketin boyunduruğu altında geçireceksin. Ne olursa olsun, ne kadar güçsüz olduğunu, az olduğunu düşünürsen düşün ama asla korkma. Korku insanı eziyor, ufaltıyor. Göğüs germen, karşısında durman gereken şeylerin çokluğunu gördükçe korkmak gibi bir lüksün olmadığını anlayacaksın. Kendini alıştır.
  14. Hayalini kurduğun şeyler beklediğin şekilde karşına çıkmayabilir. 18 yaşında insan kendi cumhuriyetini kurmaya pek meraklı oluyor, aslında fena bir şey değil bu. Fakat yıllar elleri kolları beklenmeyen bir sürü şeyle dolu halde geliyor genelde. Esneme payı bırak kendine. Her konuda. Öyle katı kurallarla, keskin çizgilerin üstünde yürüyerek de geçer elbet hayat ama çok keyifli olur mu, bilemem. İstediğin şekilde olmaması o şeyi istemediğin anlamına gelmez her zaman. Hayat seni katılaştırmadan sen kendini yumuşatabilirsin belki.
  15. Para önemli değil. Bunu şu an ailesinden harçlık alan sana, kendi parasını kazanmak için haftada 40+ saat çalışan ben olarak söylüyorum. Yaparken kendini iyi hissedeceğin, daha iyi yapmak için sürekli öğreneceğin bir şeyle para kazanabilmenin bedeli parayla ölçülebilecek bir şey değil. Zaten böyle tutkuyla yaptığın bir şeyde iyi olmamak pek mümkün olmuyor, iyi oldukça o çarklar işlemesi gerektiği gibi işliyor. Tabii bunun yanında paranın gerekli olduğunu da unutma. Mesela biraz tutumlu olmayı öğrensen fena olmaz. Yoksa 10 sene sonra ay sonların şu ankinden pek farklı olmayacak.
  16. Aşk hep güzel. Hayat hep böyle zor olacak, sana şunları getirecek, böyle yoracak dedim. İyi haberler de var tabii; aşk hep baki ve çok güzel. Şimdi dünyanın kaç bucak olduğuna dair sana bir fikir veriyor belki ama seneler geçtikçe daha zarif bir şeye dönüşecek. Yine çok güzel olacak ama güzelin tanımını bir kez daha düşünmeni sağlayacak, mutluluk denen şeyin hiç bilmediğin bir tarafını gösterecek sana. Beklemediğin zamanda gelecek, hep kalacak. Dönüştüğü şeyin seninle gurur duyan ve omzundan eksik olmayan bir el olması çok şeyden önemli ve yüce olacak senin için.
  17. Kıymet bilmekten asla vazgeçme. Bu her şey için geçerli. Sağlığının kıymetini, akşam kapısını açıp girdiğin bir evin olmasının kıymetini, içtiğin suyun, canın çok sıkkınken buluşup sarılabileceğin bir arkadaşının olmasının kıymetini, ailenin hayatta ve yanında olmasının kıymetini, kedilerinin kıymetini, domatesin kırmızısının, kokusunun kıymetini bil. Bazı zamanlar olacak hayatında, bildiğin tüm o kıymetler tutunacak dalların olacak çünkü. İşte o zaman kafanı kaldırıp baktığında yemyeşil, yüksek bir ağaç olur böylece tepende, güç verir sana.
  18. İnsanlar konuşacaklar. Hep. Sürekli. Bu böyle olmaz, bunu beğenmedim, bence şöyle yapmalısın, aslında sana yakışan bu, sen öyle biri değilsin ki, ben sana söylemiştim gibi pek çok cümle duyacaksın hayatın boyunca. Her yerde, sokakta, evde, iş yerinde, okulda. Senin yerine karar vermeye çalışmaktan, olduğun şeyi eğip bükmeye çalışmaktan hiç vazgeçmeyecekler. Tanıdıkların yapmazsa toplumda bu işi kendilerine hak görenler yapacak. Hayatını nasıl yaşadığından insanları nasıl sevdiğine, hangi meyveyi yediğinden eteği nerende, hangi renk giydiğine kadar karışmaya çalışacaklar. Hiç susmayacak bu sesler. Şu an yaptığın gibi bunların hepsini dinlersen içini duyamayacak hale gelirsin, cesaretin kırılır, onay almadan adım atamayacak halde bulursun kendini. Önemli olan bunları söyleyenlerden hangilerinin bunları yaparken bahçenden taşan köklerine basmadığını bilmek ve sadece onlarınkileri duymak. Öbürlerini kulak ardı etmeyi sahiden başardığın gün hayatında hiç bilmediğin güzel bir rüzgarın da enseni öpüp geçeceği gün olacak.
Unlisted

--

--