Uncanny Avengers | 1

Alperen Çatak
TurkishComics
Published in
3 min readMar 2, 2017

Marvel Now!’ın biz okurlara en büyük güzelliklerinden birisi şüphesiz Uncanny Avengers.

İdeolojiydi, Charles’tı, Xavier’dı derken bir anda derinleşen ve okuyucu kitlesini kültürlendirmek, Google Amca’ya baktırmak zorunda bırakan bu eserde ben sizleri sıkmamak adına bu kadar derine inmeyeceğim. Niye? Çünkü bu bir eleştiri, bir yorum yazısı olacak.

Not: İnceleme yazısında kişisel görüş belirtilmez, belirtilse dahi ön planda olmaz. İnceleme türüne aykırıdır. Eleştiri, yorum yazısı vb. şeylerde ise belirtilebilir ve bunda bir sakınca da yoktur.

Gözlerimizi Xavier’ın ölümüyle açtığımız Uncanny Avengers başlangıcından itibaren okuyucuyu sıkmayan bir yapıda ilerliyor. Çizimleri, hikayesi ve renkleriyle okuyucuyu çektikçe çekiyor kedisine. Xavier öldükten, gözlerinden oraya buraya ışın attıran Cyclops nezarete atıldıktan sonra lidersiz kalan X-Men’e yine bir Summers lider oluyor.

Türkçe basımdan görüntü olmadığı için boşaltıyorum balonları, fantezi olsun diye değil hani.

Eh çok da yanlış sayılmaz. Aralarında en aklı başında takılabilen ve mantıklı düşünen bir kendisi zira, diğerlerinin hepsi atarlı giderli.

Charles’ın ölümünün ardından Captain America iyi niyetli bir amca edasıyla “Bir ihtiyacınız olursa çekinmeden ses edin.” diyor bu sarışın çocuğa.

Insanların mutantlara olan öfkesinin farkında olan ve Charles Xavier’ın ölümünün ilerleyen zamanlarda nasıl sorunlara yol açabileceğini bilen Cap ve Summers türlerin kardeşliği diyerek “yeni bir Avengers kuralım biz kanka” kafasında Uncanny Avengers’ı kamu hizmetine sunuyorlar.

Tabii her şey bu kadar basit ya da kolay olsaydı bunu bir masal kitabı olarak sunarlardı…

O el başa değmeden zihin kontrol edemezsiniz. Altın kural.

Tüm bu karmaşıklığın ve bilinmezliğin ortasında Red Skull belirince işler kontrolden çıkıyor, kanlanıyor ve ideolojikleşiyor.

Pek tabii sizlere tad kaçırtacak detaylar (spoiler) dayayıp döşemeyeceğim. Yapmam. Ters bana. Yok ı-ıı. O yüzden ben çizgi romanın diğer kısımlarına geçiş yapıyorum.

Uncanny Avengers Marvel’ın sinematik akımından etkilenen göze hitap eden hoş bir eser. Tabii bu bahsettiğim sinematiklik daha çok ikinci ciltte kendini gösteriyor olsa da ilk cilt de bu akımdan payını alıyor ve bizlere görsel bir şölen sunuyor.

Realistik çizimleri ne kadar sevdiğimi hem incelemelerde hem de herhangi bir başka türdeki yazımda ya da videomda muhakkak söylüyorum. Now!’ın bir ürünü olan Uncanny’nin beni benden alan alt-metin dolu senaryosunu bir kenara bırakırsak ilk cildin çizimlerinden çok hoşnut değilim. Sanki bir çocuk çizgi romanı okuyormuşum gibi hissettim çoğu zaman.

Vahşi sahneler ve paragraflar olmasa böyle düşünmeye devam ederdim zaten. — Tahmin edebileceğiniz gibi küçük yaştaki okur dostlarımıza uygun değil.

Renkler de bu çizim tarzından direkt olarak etkilendiği için çok da hoşuma giden bir palet ortaya çıkmamış. Fakat palet hikayeye ve çizimlere iyi gitmiş orası ayrı bir mesele. Ya da çizimlerden hoşlanmadım diye palete sarıyorum, bilemeyiz.

Hoş kapak canım.

Uncanny Avengers adlı bu yapım Şef Gerekli’nin mutfağından çıkıyor. 16'ya 24 santimetre boyutlarında servis ettikleri yemekte malzeme olarak birinci sınıf mat kuşe kullanmışlar ve üzerine de iplik dikiş sosu eklemişler. O’lala! Fiyat da ideal hem.

Aperatif olarak güzel bir grafik işçiliği ve çeviriyi de yanında veren Şef Gerekli’ye teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Yapıyorlar vesselam.

Sonuç olarak ideolojinin ve alt-metnin dibine vuran fakat yüzeysel olarak baktığınızda birbiriyle anlaşamayan koca koca insanların sorunlarını anlatan Uncanny Avengers birçok açıdan okunacak bir eser olmuş. Sıkılmadan okursunuz yani, çok şey etmeyin.

Bir başka yazıda görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın. Bol X’li günler!

--

--

Alperen Çatak
TurkishComics

Bir şeyler yazıp, çekip, kurgulamayı seven adamın bir şeyler yazdığı yer.