WWDC Kazananları: Nadin Tamer

WWDC18 kazananı ve şu an Stanford Üniversitesinde eğitim hayatına devam eden Nadin Tamer’in hikayesini keşfedin!

Can Balkaya
TurkishKit
16 min readApr 12, 2021

--

CC Swift ile maceran nasıl başladı? WWDC’ye nasıl başvurmaya karar verdin?

NN Benim WWDC öncesinde Swift ile çok fazla alakam yoktu. Genel olarak kodlama hakkında biraz deneyimim vardı. O zamana kadar Python ile bir şeyler kodlamıştım. Yani aşırı bir deneyimim yoktu WWDC öncesi, yok işte “8 tane mobil uygulama yaptım!” gibi bir durum değildi.

WWDC’yi ben bilgisayar hocamdan öğrendim. O bana söyledi, böyle bir şey var belki başvurusun, diye ve ben aslında biraz boş vaktim olduğundan başvurmaya karar verdim. Açıkçası başvurduğumda bana burs vereceklerini düşünmüyordum çünkü pek bir deneyimim yoktu.

Swift’in detaylarını çoğunlukla başvuru sürecinde projemi geliştirerek öğrendim. Bence yaptığım Playground teknik açıdan çok karmaşık değildi. Çocuklara DNA ve kodlamanın birleşimini öğreten bir animasyonlu bir Playground yaptım. Dediğim gibi bu teknik açıdan çok karışık bir şey değildi, AR ya da CoreML gibi teknolojileri kullanmamıştım sadece SpriteKit kullandım.

CCO zamanlar ARKit veya benzeri teknolojiler gerçekten az projede vardı.

NN Aslında en çok emek verdiğim yer Playground’umun güzel gözükmesiydi ve güzel bir kullanıcı deneyimine sahip olmasıydı.

İleri seviye bir kod yazmadığım için daha çok kullanıcı deneyimine odaklanmak istedim. Bunun için animasyonları kendim çizdim ve genel olarak ilgi alanım olan bir konu ile alakalı bir Playground yaptım. Playground’umun hem eğitim hem de biyoloji -vaktinde ilgimi çekiyordu ama artık ilgimi pek çekmiyor- ile alakalı olduğunu söyleyebilirim.

Nadin’in WWDC18 Scholarship Projesi: The Code of Life

Kısacası, teknik açıdan Swift’te o kadar güçlü olmadığımı bildiğim için daha çok kullanıcı deneyimine odaklanıp oynaması eğlenceli bir Playground yapmaya çalıştım.

CC Bence bu Apple’ın Playground’larda en çok aradığı şeydi. Apple’ın tasarıma verdiği önem ile senin Playground’unun tasarımı ve anlattığı konuyu oyunlaştırması tam olarak örtüşüyordu.

WWDC19’da da Scholarship için başvuru yapmıştın ama bu sefer başvurun -belki de- çok daha üst seviye olduğu için kabul edilmemiş bile olabilir.

NN Bildiğim kadarıyla bir kere kabul edildikten sonra bir kere daha kabul edilmek öncekine göre daha zor çünkü Apple daha önce gitmemiş insanlara daha çok şans veriyor.

Açıkçası ben çok bir şey beklemiyordum 2019’da çünkü o dönemde çok daha fazla vaktim yoktu. Başvurmak için başvurayım demiştim.

Kesinlikle o sene benden daha çok hak eden insanlar vardı, o yüzden bu benim çok üzmedi.

CC Ben de WWDC20 projemi hazırlarken senin 2019’da hazırladığın projene bakmıştım ama bazı Playground’larda olduğu gibi senin projeni de çalıştıramamıştım. Nedense bazı Playground projeleri -benim WWDC20 projem de buna dahil- bir sene sonra çalışmaz hale gelebiliyor.

WWDC19 için hazırlamış olduğun Playground’da sanırım sen CreateML kullanarak romanlar üreten bir CoreML modeli oluşturmuştun. Playground’unun özellikle o kısmını görmek isterdim.

NN Playground’lar neden öyle gerçekten bilemiyorum. Çok garip bir durum. Mesela 2019’daki projemi bir arkadaşıma üç defa yollamıştım test etsin diye, sonra yarısında çalışmıştı. O noktada yapacak bir şey yok diyip projeyi yollamıştım. Belki direkt çalışmadığı için başvurumu kabul etmemişlerdir. O da hoş bir projeydi.

CC WWDC18’deki deneyimlerini anlatabilir misin? Gerçekten etkileyici zamanlardı. COVID-19 öncesi Apple etkilikleri…

NN Evet, artık çok uzak geliyor. Çok kalabalıktı. Şu an COVID bakış açısıyla bakınca en çok onu hatırlıyorum. Çok güzel bir deneyimdi gerçekten. Özellikle Apple’ın ulaşım ve konaklama ile alakalı her şeyi karşılaması çok hoştu.

Benim California’ya ilk gidişimdi. O yüzden çok heyecanlıydı bir yolculuktu.

CC İlk önce -COVID 19 öncesinde yapılan- WWDC etkinliklerinde neler olduğunu baştan sona konuşabiliriz. Sanırım ilk başta her şey oryantasyon kampı ile başlamıştı.

NN Asıl konferans başlamadan bir gün önce Scholar olan insanlar için oryantasyon vardı. İlk başta her şey çok gizliydi. Tam olarak hatırlamıyorum gününü ama bir noktada bize ceketlerimizi ve diğer hediyelerimizi verdiler. Galiba sonraki gündü.

Oryantasyon günü bizi otobüslere aldılar. Sizi gizli bir yere götüreceğiz, diye. Çok heyecanlıydı. Sonra bizi Apple Park’a götürdüler. Çok güzeldi. Her baktığımda, aman allahım ne kadar da güzel, diyordum. Orada bize bir sunum yaptılar, WW’dan en iyi nasıl faydalanabileceğimizi, neler yapabileceğimizi ve WW’ın nasıl işlediğini anlattılar. Bu benim için iyiydi çünkü ben pek bilmiyordum. Biraz okumuştum ama farklı kısımlar da vardı.

Sonrasında Tim Cook geldi ve bir sürü insan onunla fotoğraf çekindi. Ben çekinemedim maalesef. Çok alakasız bir detay olacak ama Steve Jobs Tiyatrosunda dönerek aşağı inen bir asansör vardı.

Hâlâ o kadar insanın bir arada olmasını aşamıyorum. Bana çok uzak geliyor.

CC Geçenlerde Mark Gurmen’in bir yazısını okumuştum. Başlığında, bu son dijital WWDC olacak (umarım), yazıyordu. Ne yazık ki COVID 19 döneminin ne zaman biteceğini bilemediğimizden dolayı sadece umut edebiliyoruz. Neyse moralleri bozmayalım…

Dediğin gibi oryantasyondan sonraki gün herkesin izlediği “Keynote” etkinliği oluyordu. Ondan sonra da daha çok geliştiricilerin izlediği “Platform State of The Union” etkinliği vardı diye hatırlıyorum. Onlar nasıl geçmişti?

NN Keynote acayip iyiydi. Scholar’lar için bir yer ayrılmıştı çünkü ortam çok kalabalık olduğu için eğer en arkada oturursanız çok eğlenceli olmuyor.

Ben Platform State of The Union’a gittim. Açıkçası o noktada Swift’te teknik açıdan çok güçlü olmadığım için orada pek bir şey anlamadım. Bazı kısımlar benim teknik seviyemden daha yüksekti. O noktada ben orada konuşulan bazı konuları anlamadım ama çok moralimi bozmadım. Sonuçta amaç orada eğlenmek ve yeni şeyler öğrenmek ki ben orada baya bir şeyler öğrendiğimi düşünüyorum.

Kısacası, Platform State of The Union’a gittim. Çok bir şey anladım mı? Hayır ama gittim. Sonrasında bir de Apple Design Awards’a gittik ki aynı gün müydü hatırlamıyorum. O da çok iyiydi.

CC WWDC18’de bir Türk ekip Apple Design Awards kazananlarından biriydi hatta.

NN Evet. Bir Türk ekibin yaptığı bir oyun vardı. Bu da benim için oldukça heyecan vericiydi. Türk insanları o tarz yerlerde görünce çok heyecanlanıyorum.

CC WWDC Scholarship de gerçekten çok önemli bir gösterge ama Apple Design Awards kazanınca artık Apple ekosisteminde en çok bilinen kişilerden biri oluyorsun gibi bir durum var. Scholarship kazanmış bir öğrencinin belki de ileriki hedefi Apple Design Awards bile olabilir diye düşünüyorum.

Apple Design Awards kazanan uygulamarı incelemek de gerçekten güzel oluyor çünkü Apple’ın beğendiği tarzda uygulamaların nasıl olduğunu daha iyi anlama şansınız oluyor.

Bu etkinliklerden sonra lab ve session’lar oluyordu değil mi? Bir de senin WWDC18 deneyiminden bahsettiğin TurkishKit makalesinde bahsettiğin bir etkinlik daha vardı diye hatırlıyorum.

NN Lab’lere gidince Apple’da çalışan insanlara teknik sorular sorabiliyorsunuz. Ben Lab’lere sadece birkaç kez gittim. Bundan dolayı biraz pişmanım, keşke daha çok gitseydim böyle bir imkan varken.

Oraya gittiğim sırada bir takımla üzerinde çalıştığım bir uygulama vardı. Bir Lab’de onunla alakalı bir soru sorabilmiştim. İnsanlar çok tatlıydı ve bize hiç kötü bir şekilde bakmadılar.

Orada yaşı benden çok daha küçük insanlarla da tanıştım. Ben gittiğimde 16 veya 17 yaşındaydım ama orada tanıştığım birisi 13 yaşındaydı ve hatta daha küçük yaşta olan insanlar da vardı.

CC Evet, Yuma Sorianto vardı. O zaman herhalde 11 yaşındaydı.

NN Zaten onları görünce ben, ben 11 yaşımda hayatımda ne yapıyormuşum, diyorum.

Orada yaşları sebebiyle hiç kimseyi küçümsemediler. Herkese çok saygı duyarak ve iyi bir şekile yaklaştılar. Çok güzel bir deneyim di bence. Özellikle küçük yaşta olan insanlar için de güzel bir deneyim olmalı.

CC Kesinlikle. Senin de dediğin gibi WWDC teknik tarafın yanı sıra kişiye daha pek çok farklı şekilde pozitif etkide bulunuyor. O havayı soluduğun zaman bir fark oluyor çünkü o ortamda gerçekten normal insanlar yok.

NN Zaten benim Swift’i gerçekten öğrenmem WW’dan sonra oldu. Dediğin gibi orada belki teknik açıdan çok fazla şey öğrenmedim ama bir sürü farklı session’lara gittim ve orada Apple’da çalışan insanlar neler üzerinde çalıştıklarından bahsettiler ve bu bana çok ilham verdi. WW’dan sonra daha çok Swift üzerine çalışmaya başlayıp daha çok öğrendim.

CC Lab ve session’ların dışında Esther Hare’in da katıldığı etkinlikler de yapılıyordu diye hatılıyorum WWDC’de ve sen de onlara katılmıştın galiba.

NN Evet sabahları kadınlar için etkinlikler yapıyorlardı. Bu benim için çok hoşuma gitti çünkü WWDC erkekler tuvaleti için sıranın daha uzun olduğunu gördüğüm tek yer. Hayatımda daha önce böyle bir şey görmemiştim. Kadınlar tuvaleti için hiç sıra yoktu.

“Women’s Breakfast” adında bir şey yapıyorlardı ve orada Apple çalışanlarıyla aynı masada kahvaltı yapabiliyorduk ve sohbet edebiliyorduk. Bu çok müthiş bir deneyimdi. Çok enterasandı, yani o insanlarla aynı masada oturup sohbet etmek çok güzeldi.

CC WWDC18 deneyimi ile alakalı konuşmamızı bitirmeden önce son olarak bu sene WWDC Swift Student Challenge’a başvuracak öğrencilere nasıl tavsiyelerde bulunabileceğini konuşabiliriz.

NN Size anlamlı olan bir proje yapın. Sizin için kişisel olarak önemi olan bir proje yaparsanız, projenizi açıklayacağınız yazıda da bunu açıklayabilirsiniz. Ne kadar heyecanlı olduğunuz gözükecektir.

Benim başvurumdan çıkarılabilecek bir ders varsa, aşırı teknik kodlar yazmadan da şansınız var. Özellikle güzel bir kullanıcı deneyimi oluşturursanız ve yaptığınız projenin sizin için ne kadar anlamlı olduğunu gösterirseniz ortaya güzel bir başvuru çıkartabilirsiniz. Bu benim çıkardığım ders.

Can senin de eklemek istediklerin var mı? Yakın zamanda kazanmış biri olarak.

CC Fikir aslında pek önemli değil. Sonuçta bir üründe de fikir önemli değildir. Onu hayata geçirebilmek ve pazarlayabilmek çok daha önemli oluyor genelde. O yüzden, Playground’unuz için seçtiğiniz konu gerçekten bildiğiniz bir konu olursa sizin için iyi olur. Örneğin Felsefe ile alakalı okumalarınız vardır. Bu okumalarınız ile alakalı bir Playground yaparsınız ve bu şekilde essay’iniz çok etkileyici olabilir. Bu sayede Apple’a projenizi güzel bir şekilde pazarlayabilirsiniz.

Artık konumuzu değiştirebiliriz diye düşünüyorum. Ben de üniversiteye hazırlanan birisi olarak senin Stanford maceran hakkında konuşabiliriz diye düşünüyorum.

Üniversitelere başvurmandan Stanford’dan kabul almana kadar olan süreç nasıldı?

NN Ben oldukça şanslıydım. Amerika’da üniversitelere başvuru iki dalga gibi oluyor. Birinci dalga on ikinci sınıfın birinci döneminde oluyor. Yani ben Stanford’a “Restrictive Early Action” adında bir plan atlında başvurdum. Yani Stanford’a daha erken başvurarak dedim ki “Ben gerçekten size gelmek istiyorum, lütfen beni kabul edin!”. Dolayısıyla Stanford başvurumu Ekim sonunda yolladım. Sonra Aralık’ta beni kabul ettiler. Çok şanslıydım.

Benim üniversite sürecim oldukça erken bitti. Aralık’ta kabul aldıktan sonra oraya gitmek istediğim için başka bir yere başvurmamaya karar verdim.

Amerika’ya başvururken çok fazla farklı kısım var. Bu beni en çok stres eden şeydi çünkü aynı zamanda SAT veya AST gibi üniversite sınavlarını halletmek gerekiyor ve onun yanında yazmanız gereken essay’ler var hem okula özel hem de genel. Bu beni çok stres ediyordu. Şu anda COVID nedeniyle insanlar sınavlara giremediği için biraz daha farklı.

CC Evet, bazı üniversiteler sınav zorunluluğunu kaldırdı.

NN Stanford’da öyle yaptı galiba. Hatta bugün Stanford açıklanıyor.

CC Normalde üniversite başvuru sürecinde onlarca üniversiteye başvuranlar olur ama sen sanırım sadece bir tane başvuru ile bu süreci kapatmışsın.

NN Açıkçası başka okullara başvurdum ama sayısı azdı. Stanford’dan kabul alınca normalden başvuracağımdan daha az okula başvurdum.

CC İnsanların buradan, Stanford’a başvurup kabul almanın kolay olduğunu düşünmeleri çok doğru olmaz…

NN Tabii ki çok şanslıyım. Ben Stanford’dan kabul almayı beklemiyordum. O yüzden güzel bir sürpriz oldu. %4 insanı kabul ediyorlar diyince biraz korkutucuydu. İşin içinde şans da var tabii ki.

CC Hatırladığım kadarıyla Harvard’dan kabul alan kişilerin kabul maillerine bir video paylaşıyorlarmış. O videoda daha önce Harvard’dan kabul alana öğrencilerin reaksiyonlarını ve düşüncelerini gösteriyorlar. Oradaki öğrenciler de “Ben gerçekten kabul aldım mı?!” gibi sözler söylüyorlar.

Tabii ki bu başvurularda şansın çok büyük öneminin olmasının yanı sıra özellikle Amerikan okullarında ekstra ilginç kriterler var. Örneğin Harvard’dan kabul almak için “Harvard tipi”nde olman gerekiyor vs.

Açıkçası akademik anlamda tanıdığım en başarılı insanlardan birisin. Bu konuşma için resume’ne bakmıştım ve orada yazdığına göre senin GPA’in 4.0 olduğunu gördüm. Gerçekten “Wow!” dedim.

NN Akademik başarı da başvurular için tabii ki önemli. Bu arada, söylediğim her şey biraz spekülasyon. Stanford’da başvuruları okuyan insanlar neye göre karar verdiklerini ben tabii ki bilmiyorum ama akademik açıdan güçlü olmak tabii ki önemli başvurular için.

Üniversite zor. Beklediğimden çok daha zordu üniversite.

CC O zaman artık başvuru sonrası üniversite deneyimin ile alakalı konuşabiliriz. COVID-19 öncesi Stanford’a başladığın için bir Kaliforniya mecran oldu. Bir geliş, bir oryantasyon ve sonra. Bunları bize anlatabilir misin?

NN Ben çok şanslıyım, yine. Bir sene sonra mezun olsam COVID ile başlayacaktım üniversiteye. Ben üniversiteye 2019’un son baharında başladım. En azından birkaç ay normal bir üniversite hayatı yaşayabildim. Çok güzel bir deneyimdi. Çok komik aslında, Stanford oldukça geç başlıyor Amerika’daki diğer birçok okula göre.

Biz Eylül sonunda başlıyoruz. Bütün arkadaşlarım üniversiteye başlıyor ve ben hâlâ evdeyim ve gitmeyi bekliyorum… Yazın son kısmı çok sıkıcı geçmişti çünkü herkes gitmişti ve ben tek başıma gitmeyi bekliyordum. Sonra gidince ilk olarak bir haftalık bir oryantasyon haftası var yeni öğrenciler için. Burada bir sürü farklı sunum var. Çok fazla şey vardı aslında. O hafta hayatımda ilk defa Amerikan futbol maçına gitmiştim. Bu arada, ben hâlâ Amerikan futbolunu anlamıyorum, niye Amerikalılar bu kadar çok seviyor çok tuhaf yani.

Aslında normal oryantasyon başlamadan önce bir de “International Student Orientation” adında bir oryantasyon var. Bu da Amerika’dan olmayan öğrenciler için bir oryantasyon. Şahsen bunu ben çok yararlı buldum. Biraz kültür şokunu atlatmak ve başka ülkelerden gelen insanlarla tanışmak güzeldi.

Oryantasyon sürecinde size bir sürü sunum yapıyorlar derslerle ilgili veya kurallarla ilgili vs. Sonrasında dersler başladı ve dersler başlayınca… Buna insanlar “Stanford Kampı” diye dalga geçiyorlar çünkü bir hafta Stanford’dasınız, kampüs çok güzel ve hava da çok güzel ve dersler yok. Dersler başlayınca eğlence biraz daha sakinleşiyor ama evet baya hoş bir haftaydı.

CC Peki şu an Stanford’da hangi dersleri alıyorsun?

NN Şu an aldığım derslerden bahsedebilirim. Şu anda Computer Science okuduğum için almam gereken belli dersler var bu konuya yönelik. Şu an biraz onları bitirmeye çalışıyorum.

Online olarak eğitim görünce bir sürü insan zor olan dersleri online olarak almak istiyor çünkü online daha kolay diye bir algı var. Bu ne kadar doğru bilmiyorum.

Şu anda sistemlerle ilgili bir ders alıyorum. Bence baya zor. “File systems” vs. Daha ikinci haftamız. O yüzden o kadar da fazla şey öğrenmedim ama işletim sistemleri nasıl çalışıyor vs. böyle şeyleri öğreniyoruz. Çok ilgimi çekmiyor açıkçası ama anlamak zorundayım ve büyük ihtimalle yararlı bir şeyler öğrenceğim.

Bu bir dersim. Onun dışında yine bu dönem “Natural Language Processing” ile alakalı bir ders alıyorum. Onun için baya heyecanlıyım. İlginç şeyler öğreniyoruz. Yine ikinci hafta olduğu için yine pek bir şey öğrenmedik daha.

CC Peki ilk senen nasıldı?

NN Evet ilk senemden bahsedebilirim. Mesela ilk dönemimde bir sürü ders aldım. Aslında neden o kadar ders aldığımı bilmiyorum ama eğlenceliydi. Stanford’da en çok hoşuma giden şey bir sürü farklı alanlardan ders alabiliyorsunuz. Böyle bir ders mi var, diyebileceğiniz dersler oluyor.

Mesela ilk dönemimde bir Computer Science dersi aldım. Giriş dersi gibiydi. Herkes için zorunlu olan bir dersti neredeyse. Bazı insanlar o dersi almıyor ama o insanlar “9 yaşımda kodlamaya başladım.” diyen tipler. Gerçekten öyle bir şey var bu arada, benim geçen sene yaşadığım yatakhanede birisi bir yere başvuruyordu ve “Python ile alakalı deneyimlerinizden bahseden misiniz?” diye bir soru vardı ve çocuk cidden “Aa ben dördüncü sınıftan beri Python ile kodluyorum.” Dedim “Ha”.

Stanford’da bu olay komik. Bazı insanlar çocukluğunda beri kodluyor, bazı insanlar “Liseden başladım ama biraz biliyorum.” diyorlar.

Bu dersin yanı sıra bir robotik dersi aldım yumuşak robotlarla ilgili. Öyle bir araştırma alanı varmış.

CC Benim aklıma Mars yüzeyinde gelen bir robot geldi ama onun dışında hiçbir fikrim yok gerçekten.

NN Evet, su altıdan bir şeyler almak için ele benzeyen robotlar… Çok ilginçti. Bir daha robotik dersi almadım çünkü robotik çok ilgi alanıma girmiyor ama çok eğlenceli bir dersti.

Öyle, başka ne aldım tam hatırlamıyorum… Bir tane dans dersi almıştım eğlencesine. O da eğlenceliydi ama genel olarak şimdiye kadar aldığım çoğu dersler Computer Science ile alakalı. Teori dersleri aldım, o da zorunlu veya olasılıkla alakalı dersler aldım.

Computer Science okumanın büyük bir kısmı matematik.

CC Özellikle Lineer Cebir…

NN Evet, Lineer Cebir de aldım. Onun yanında bir de eğitim ile alakalı dersler alıyorum. Bu alanda “minor” -ikinci branş- yapıyorum. Şu anda mesela bir tane online öğrenme platformu yapacağımız bir ders alıyorum. Eğlenceli baya.

CC Buna ilerleyen dakikalarda geri dönebiliriz. Derslerin yanı sıra okulda yapmakta olduğun projelerden de bahsedebiliriz diye düşünüyorum. Geçen sene konuştuğumuzda SwiftUI ve Firebase kullanan bir uygulama geliştirdiğini söylemiştin. Uygulama okul öncesi çocuklar içindi vs.

NN Bu derslerin dışında yaptığım bir proje. Buradaki bir araştırma grubuyla yapıyoruz. Bu geçen yaz bu gruba katıldım stajyer olarak ve şu anda hâlâ üstünde çalışıyoruz. Üniversitede Swift’i en çok burada kullandım diyebilirim.

Üniversiteye geldiğimden beri okul öncesi çocuklar için bir uygulama yapıyoruz. Onlara kodlamayı değil de kodlamanın fikirlerini öğreten bir uygulama. Örneğin “loop”un -döngü- ne olduğu anlatıyor vs. Oldukça eğlenceli bir deneyim.

En çok orada kullandım Swift’i ve SwiftUI öğrendim. Daha öncesinde hiç bilmiyordum. Yine yeni şeyler öğreniyoruz.

CC Peki hâlâ Swift kodluyor musun? Anlattığın çoğu ders ve proje için herhalde Python ve benzeri programlama dillerini kullanıyorsun. Bundan dolayı zamanının az bir kısmı Swift ile geçiyor olmalı.

NN Evet, aldığım derslere bağlı. Dersler farklı kodlama dilleri kullanıyor. Şu anda mesela Python kullanıyorum çoğunlukla ve C ve C++. Geçen dönem React Native ile ilgili bir ders aldım. O baya ilginçti. Cross platform, hem Android hem de iOS’de uygulamalar yapmak içindi vs. O baya ilginçti . İlk defa Swift dışında bir mobil uygulama geliştirdim.

CC Sanırım o geliştirdiğin uygulamanı gördüm. Adı “Pebble”dı galiba.

NN Evet. Bu bizim bir grup projemiz. Bir ders için yaptık. Geçen dönem “Intro to Human Interaction” diye bir ders aldım. Bu bir tasarım dersiydi aslında. En başından en sonuna bir mobil uygulama geliştirdik. Bir sürü insanları “interview” edip -röportaj yapıp- onlara sorular sorduk. “Hayatınızda ne problemler var?” gibi sorular…

Bunu sonrasında prototipledik ve bu prototipi test ettik. Eğlenceli bir dersti ve sonunda öyle bir uygulama yaptık. Hamile kadınların eşleri için bir uygulama. Oldukça spesifik.

CC Tamamen akademik camiadan çıkabilecek bir uygulamaymış. Tamamen “monetization” kavramının dışında bir proje olmuş yani.

Uygulamayı React Native ile yazdığınız için şu an hem iOS hem de Android için çalışıyor herhalde.

NN Tam çalışmıyor çünkü auto layout yapmadık. O yüzden Android’de çalışınca çok komik gözüküyor ama teoride ikisinde de çalışıyor.

Swift çok akademik bir dil değil, ben bunu anladım. Bana böyle geliyor şahsen. Swift daha çok projelere yönelik bir dil ama daha önce hiçbir dersimde Swift kullanmadım.

CC Mesela CS193P adında Swift camiasında belkide herkesin bildiği ders vardır. Hatta geçen sene senin bir arkadaşının bu dersi aldığını söylemiştin.

NN Evet, geçen sene bir arkadaşım aldı o dersi. Ben almadım. Bilmiyorum belki seneye alırım. Tek bildiğim Swift dersi o galiba, direkt Swift öğreten. Onun dışında herhalde proje derslerinde kullanılıyordur diye düşünüyorum.

CC Zaten bakarsak şu an Swift en çok iOS uygulama geliştirmek için kullanılıyor. Her ne kadar son senelerde Swift’i Python gibi Yapay Zeka çalışmalarında kullanmaya çalışsalar da Swift daha çok yeni olduğu için onun daha zamanı var.

Stanford, Apple Park’a en yakın üniversite olabilir. Apple şu anki stajyerlik programlarını fiziksel yapıyor mudur bilmiyorum ama Apple’ın şu an Swift ile alakalı bütün stajyerlik programları sadece Apple Park’ta mevut. Bunu ilk öğrendiğimde gerçekten üzülmüştüm.

Senin bir arkadaşın daha önce Apple Park’taki programlara katıldı mı ya da sen katıldın mı?

NN Apple’da staj yapan birini mutlaka tanıyorumdur ama şu an aklıma gelmedi ama Stanford’dan sonra Apple’da staj yapan insanlar var. Ben de başvurdum. Apple’ın insanları işe alma süreci çok enteresan, ben pek anlamıyorum.

Ben maalesef Apple’da staj yapmıyorum ama bilmiyorum belki gelecekte.

CC Sanırım Pinterest’te stajyerlik yapmıştın diye hatırlıyorum.

NN Pinterest’te staj yapmadım. Onların bir programı var. Birinci ve ikinci sınıf öğrencileri için. O baya güzel bir programdı.

Çok komik çünkü aslında üniversiteye başvurma süreci bittikten sonra bu başvurma işlemleri bitecek diye düşünüyorsunuz ama sürekli bir yerlere başvurmanız gerekiyor. Yok işe başvuruyorum, yok staja başvuruyorum vs. sürekli bir başvurma süreci var. Çok garip bir durum aslında. Bazı kısımları çok hoşuma gitmiyor ama Pinterest’te bir program yaptım. Staja başvurma süreci ile ilgiliydi. Bana şahsen çok yardımcı oldu çünkü ben bu işin nasıl çalıştığını hiç bilmiyordum doğrusu.

CC Stanford gibi bir üniversite seni -ve diğer öğrencileri- oldukça zorluyordur ve bu zaman yönetimini de birlikte getirmesi gerekir diye düşünüyorum.

Üniversitede insaların beş dakika boş zamanları çoğu zaman olmayabiliyor çünkü insanların üstlerinde sürekli işler var.

Birçok şey yaparken zamanını nasıl yönetiyorsun?

NN Stresli bir durum. Bu biraz bilinen bir şey, “Stanford Duck Syndrome” diye bir şey var: Etrafınızdaki herkes çok mutlu gözüküyor ama aslında herkes stresli ve çok fazla iş var.

Stanford’da okuyunca etrafındaki herkes sürekli bir şey yapıyormuş gibi oluyor. Mesela benim dönemimden bir sürü insan “gap year” alıp “Ben Snapchat, Google ve Facebook’ta staj yapacağım!” diyen post’lar atıyorlar. Bazen etrafınızdaki herkes sürekli bir şeyler yapıyor gibi bir izlenim geliyor.

Benim için en önemli kısım kendime öncelikler koymak. Sonuçta günde yirmi dört saat var ve kendime de zaman ayırırsam ve uyursam sağlıklı kalabilirim. Günde on iki saat var işe ve derslere ayırmak için ve tabii ki günde on iki saat direkt çalışmak da istemiyorum. O yüzden, en çok kendime öncelikler koymak ve bazı şeylere hayır demek gerekiyor. Örneğin geçen sene bir sürü kulüpteydim, bu sene bazılarını bıraktım çünkü çok vakit oluyordu ve beni stres ediyordu.

Üstünde çalıştığım birçok projeden zaten keyif aldığım için o kadar da “iş” gibi gelmiyor.

CC Özellikle pandemi başladığından beri üniversite öğrencileri arasında “Ben böyle böyle tool’lar kullanıyorum, söyle şöyle şeyler yapıyorum. Bilgisayarda yazma hızım şu kadar!” diyen bir sürü içerik çıktı. Bunlar önemli olabiliyor. Sen nasıl ders çalışıyorsun?

NN Pandemi döneminde benim için en zor şey dikkatimin dağılmaması çünkü eskiden dersler okulda veya gerçekten bir odada olunca dikkat dağıtıcı objeler pek yoktu ama şimdi her şey Zoom’dan olunca bilgisayar direkt orada ve ben yan pencereden YouTube’a girebilirim, Slack’e girebilirim…

Şahsen Zoom’dan ders yapmak ve orada gerçekten uzun derslere kanalize olmak eskisine göre çok daha zor.

Lisede olanlara daha çok üzülüyorum. Bilmiyorum lisede dersler nasıl işleniyor ama lisede toplam sekiz ders vardı. Çok kötü yani.

Genellikle derslerde dikkatimin dağılmaması için telefonumu kapatıyorum yoksa bakıyorum, bu yüzden kapatıp başka bir yere koyuyorum.

CC Ben de son zamanlarda Slack’i telefonumdan sildim. Geçen “The World Without Email” adında bir kitap okuyordum. Email’in ilk başta şirketlere girdiğinde ne kadar iyi bir etki yaptığını sonrasında ise çalışanları nasıl kötü etkilemeye başlayıp şu anki noktaya geldiğimizi açıklayan güzel bir kitaptı.

NN Onu ben de okudum galiba. Birisi Slack’te “Slack kötü aslında çünkü sürekli bize mesaj geliyor.” diye bahsetmişti.

CCCal Newport’un yeni çıkan kitabıydı.

NN Kitabı okumadım ama yazısını okudum. Nerede çıktığını hatırlamıyorum ama evet katılıyorum.

Bazen hocalarımız dersi anlatırken bilgisayarından Slack sesi geliyor. Hepimiz aynı durumdayız yani.

CC Bir zamanlar Blog yazıyordun. Son olarak bundan bahsedebiliriz. Yazma konusunda da bir şeyler konuşabiliriz. Örneğin senin Swift ile alakalı yazdığın makalelerin sana nasıl bir katkısı olduğunu konuşabiliriz.

Bir WWDC Swift Student Challenge başvurusunda bile kişiye kodlama bilgisini nasıl paylaştığı soruluyor ki bence bu en önemli sorulardan biri.

Blog yazmadaki motivasyonun neydi? TurkishKit’e ilk katıldığın zaman görevin Blog yazmak mıydı?

NN TurkishKit’e Blog yazarı olarak katıldım. Bu benim için çok keyifli bir süreçti. Çok objektif olmayabilir ama bence TurkishKit Swift öğrenmek için en iyi Türkçe içeriklerin bulunduğu yer çünkü bu konular ile alakalı kaliteli Türkçe içerik çok az. Bütün tutorial’lar İngilizce, başka diller nasıldır bilmiyorum ama. Yine de bir dil bariyeri var bazı şeyleri öğrenmek için. O yüzden TurkishKit’in Medium blogu çok hoşuma gidiyor, hâlâ okuyorum yazmasam da.

Tabii ki böyle şeyler yazmak insanlara yardımcı olmanın ötesinde bence yazan insana da katkısı oluyor çünkü böyle bir konuyu açık bir şekilde anlatabilmek için gerçekten konuyu anlamak gerekiyor.

Ben de blog yazma sürecinde bazı şeyleri “Aa böyle bir blog yazıyım.” diyip sonra o blog için konuyu öğrendim vs. O yüzden bana kişisel olarak da katkısı olduğunu da düşünüyorum ama tabii en güzel kısmı insanların okuduğunu görmek. Çok güzel ve anlamlı bir süreç gerçekten.

CC Evet. Zaten üniversitede de yardımcı olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde lise için de yardımcı oluyor. Özellikle üniversitedeki çoğu ödevde bir konuyu gerçekten iyi anlayıp o konuyu görece kısa bir zamanda yazmak gerekiyor. Blog yazmak bu konuda gerçekten iyi bir pratik oluyor diye düşünüyorum.

NNKatılıyorum. Ayırca blog yazınca, düzenli olarak blog yazmak için bir sebebiniz oluyor yoksa ben günlük tutan bir tip değilim yani. O yüzden, blog yazdıkça düzenli olarak yazmak için bir sebep olması güzel çünkü yazdıkça kendinizi de geliştiriyorsunuz.

CC Bu karşılıklı bir şey adeta. TurkishKit olarak daha önce de söylediğimiz gibi biz size bir şeyler öğretiyoruz ama aynı zamanda sizden de bir şeyler öğreniyoruz.

Biz ve başkaları diğerlerine bir şey öğrettikçe, bir “know-how” oluştukça ve o öğrenen kişiler başkalarına öğretmeyi sürdürünce bu süreç bir zincirleme reaksiyon haline geliyor ve işte o zaman bir topluluk oluşabiliyor. Örneğin, Swift dünyada bile az bilinen bir dil, Türkiye’de çok daha az bilinen bir dil.

Swift konusunda bir topluluk oluşturup devamlılığını sağlayabilmek için bilginizi kesinlikle paylaşın. Bu hem size hem de diğer insanlara yararı oluyor.

Bizi daha yakından takip etmek istiyorsanız, sosyal medya hesaplarımıza aşağıdan ulaşabilirsiniz!

Twitter | Instagram | Facebook

--

--

TurkishKit
TurkishKit

Published in TurkishKit

TurkishKit; Apple platformlarında kodlama, tasarım ve yaratıcılık alanlarında eğitici dijital içerikler yayınlar, etkinlik ve eğitimler düzenler.

Can Balkaya
Can Balkaya