Balkon Sohbeti

Bir ayrılık ve umut hikayesi…

Birisii
Yazı Rehberi
5 min readSep 9, 2023

--

Photo by Zyanya BMO on Unsplash

Son balkon sohbetimizi hala çok iyi hatırlıyorum. Sen, son olduğunu bilmeden yine bana çocuksu bir heyecanla bir şeyler anlatıyordun; bense her zamanki gibi kendimden geçmiş bir şekilde seni dinliyordum.

Sözlerin sanki bir şarkı gibiydi benim için. Her notan gülümseme sebebiydi. Öyle güzel anlatıyordun ki bölmeye kıyamıyordum seni. Zaten bana bu yüzden de az kızmadın. “Senin de ağzından kelimeleri kerpetenle alıyoruz. Hayır yani susunca ne oluyor ki anlamıyorum? Hem sıkılmıyor musun? İnsan sus sus patlar en sonunda.” diyemedim ki, “Yanlış notaya basar da tüm şarkıyı mahvederim.” diye. Korkumu bakışlarımın ve senin deyiminle anlamlı sırıtışlarımın ardına sakladım.

Bir gece, yine oturmuş sen anlatırken ben de seni dinlerken bulup söylemiştin bu sözü. “Sırıtma anlamlı anlamlı! Başkalarının gözerinde, bakışlarında olur bu anlam denilen şey; seninse gülüşlerinde var. Ne saklıyorsun onların ardında bir türlü bulamıyorum. Hüzün mü, korku mu, yoksa heyecan mı bilemiyorum. Sahi, ne gizli orada?” Tabii ki sorunun cevabı yine anlamlı sırıtışlarımdan biri olmuştu. Sen de ilk başta sinirli bir bakış göndersen de sonrasında üzerime gitmeyip yine çiçeklerini anlatmaya başlamıştın.

O son balkon sohbetimizde de çiçeklerin büyük bir alan kaplamıştı, tabii bu sefer bunda benim epey büyük bir payım vardı. Kapıyı açmış, beni elimde koca bir saksıyla görünce çok şaşırmış ve de fazlasıyla mutlu olmuştun. Bana daha önce hiç öyle sarıldığını hatırlamıyorum. Sana daha önce çiçek aldığım çok olmuştu ama bu sarılış ve neşe hepsinden daha da farklıydı. Belki sen de olacaklarla ilgili bilmeden bir şeyler hissettin.

Saksıyı hemen elimden aldın ve hızlı adımlarla balkona çıkardın. Balkonun çok büyük değildi ama senin için evinin en güzide yeriydi. Buraya ilk kez geldiğimde bana “Şanslısın, herkes buraya gelme şerefine layık olamaz.” demiştin. Şanslıymışım ki daha sonrasında sadece senin değil, benim de en güzide yerim oldu.

Hemen bir yer ayarladın ona. Sonra da “Ayy, ne iyi oldu. Ben de bizimkilere yeni arkadaş alacaktım. Bir arkadaşlarına sabah veda ettiler de. Zaten son zamanlarda kendileri bana küsmüştü. Sabah bir baktım tamamen gitmiş. Ayrılığımız zor olsa da başardık bir şekil. Bu arada ne çiçeği bu? Açınca anlarım ama daha tohum, büyüyüp açana kadar ben meraktan çatlarım. Evet, nedir bu arkadaşın ismi?” Tabii ki ne olduğunu söylemedim. Çok uğraşmış; beni küsmekle, bir daha konuşmamakla tehdit etmiştin. Ama ikimiz de biliyorduk ki sen konuşmadan duramazdın. Öyle de oldu zaten. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra ayağa kalktın, mutfağa gittin ve her zamanki kahvelerimizle beraber geri döndün. “Söylemezsen söyleme. Bu gece olmazsa başka sefere ben elbet öğrenirim.” Başka gecemiz olmadı. Umarım öğrenmişsindir.

Kahvelerimizi yudumlarken bana patronunun gıcıklıklarından bahsetmiştin. Yaptığın işi onun bir türlü beğenmediğini, onun yüzünden aynı şeyi kırk kez yeniden yazmak zorunda kaldığını, bu gidişle istifa edeceğini anlatmıştın. Bunaldığın, sinirlendiğin, her an bir delilik yapacağın her halinden belliydi ama yapmamalıydın. Zaten bu işi zor bulmuştun, bırakma gibi bir lüksün yoktu. Yoksa evden atılırdın ve en güzide yerin de yok olurdu. Bunu sen de çok iyi biliyordun. Bu yüzden de kendini durdurmak için elinden gelen her şeyi yapardın.

Bir süre daha bana sinirli sinirli olanları anlattın. Sonra aniden durdun ve elinde fincanlarla yeniden mutfağa gittin. Yeni kahveler ve birkaç dilim kekle beraber geri döndün. “Anlatmak acıktırıyor insanı. Tabii sen bilmezsin sessizliğin bekçisi!” Benimle uğraşmak en büyük hobindi. Son günlerde suskunluğuma kafayı takmıştın ama yine de çok üzerime gitmedin. Gözlerini yeryüzüne çevirdin ve bahçedeki ağaçları izledin. Senin için yeryüzü, gökyüzünden daha güzeldi. Göğü sevenlere bir türlü anlam veremezdin. Senin için gökyüzünü sevenler yere ayaklarını sağlam basamayanlardı. Sana göre insanlar, bir şeyleri başarmak istiyorsa bir ağaç misali köklerini yere salmalıydı. Yıldızlardan medet umanlar sadece hayalperestlerden ibaretti.

Ben göğü sevenlerdendim. Ayın evrelerinden en çok dolunayı; takımyıldızlarından Çoban Takımyıldızı’nı, içlerinden de en parlak olan Arcturus’u severdim. Sen bunları bilmezdin. Aslında, benimle ilgili olan çoğu şeyi bilmezdin. Yine de sana her daim yakın hissederdim. Aramızda çözemediğim bir bağ vardı.

Bir süre sen yeryüzünü izlemiştin, bense gökyüzünü. Sonra, gözüme balkon duvarlarından birinin boyanmaya başladığı çarpmıştı. Hemen hissettin ve “Boyamaya yeni başladım. Biraz etrafa renk gelsin istedim. Daha bitmedi ama belki sen geri kalanını boyamamda bana yardım edersin.” dedin. Kafamı olur niyetiyle salladım ama aslında bu tepkimin altında büyük bir iç çekiş vardı. Fark etmedin, tek başına uğraşmayacağının mutluluğuna kapılmıştın.

Bir süre daha çiçeklerden, işten, aşağı sokaktaki pastanenin ay çöreklerinden ve her gün giriş kapısında karşılaştığın sokak kedisinden bahsettin. Senin yanında zamanın nasıl geçtiğini hiç anlayamıyordum. Sabahın ilk ışıkları doğmak üzereydi. Artık gitmem gerekiyordu. Ayağa kalktım, tam kapıya doğru yürüyecektim ki lamba patladı. Karanlık şimdiden aramıza girmişti. “Bunun böyle yapacağı belliydi. Kaç gündür gidip geliyordu, sonunda patladı. Ben zaten tedarikimi yapmıştım. Bugünkü alışverişimde yeni lamba da aldım. Kısa süre içerisinde değiştiririm.” dedin. Kafamı salladım ve balkondan çıktım. Sen de benim ardımdan geldin. Elimi kapının kulpuna uzatmak o kadar zordu ki ama uzattım. Açtım ve sana doğru döndüm.

O gün ilk kez bana “İstersen, kalabilirsin.” dedin. Gerçekten anlamış mıydın? Çünkü bunun başka bir açıklaması olamazdı. O kadar gecenin içinden bu anı bulmak sadece işimi zorlaştırıyordu. Sorunun ardından küçük bir sırıtış dudaklarımda yerini buldu. Seni kendime doğru çektim ve sarıldım. Tam şu an, bu anın içinde kalabilirdik. Benim gıkım çıkmazdı. Yine de her şeye rağmen gitmeliydim. Kulağına eğildim ve “Hoşça kal…” dedim, sonra da oradan ayrıldım.

Benim gidişimin ardından ne oldu, ne hissettin bilmiyorum. Bana çok kızdın mı? Hayal kırıklığı yaşadın mı? Boyamana yardım etmedim diye bana küstün mü? Hiçbirini bilmiyorum ama gitmeliydim ve de yaptım.

Kendimi tanımıyordum. Sağlıklı duygular içerisinde değildim. Hayatla ve kendimle olan düşüncelerim hala yerine oturmamıştı. Kendimi bulmadan seninle bir maceraya başlamak sadece ikimizi yaralardı. Seni üzmek, en son isteyeceğim şeydi. Benimle uğraşmak zorunda değildin. Evet biliyorum, benim için elinden gelen her şeyi yapardın ama buna hakkım yoktu. Sen benim psikoloğum, bakıcım ya da yardımcım değildin. Olmamalıydın da zaten. Eğer bir şeyler başlasaydı kendimi hep eksik, hep bir yük gibi hissedecektim. Ne seni ne de kendimi zorlamak istemedim. Yolumu bulmadan seninle olamazdım. Bu yüzden gittim, belki de senin deyiminle kaçtım.

Şu an her şey eskisinden biraz olsun daha iyi. Doğru yolu tam bulamasam da yeni sokaklara girip denemekten korkmamaya başladım. Yeni bakış açılarıyla tanıştım ve onları hayatıma kattım. Artık eskisinden daha sağlıklı düşünüyorum. Hala bazen kendimi tanıyamadığım anlarım oluyor ama bunun olmasından utanç duymuyorum. Öğrenmenin hiçbir zaman bitmediğini çok iyi anladım.

Şimdi en güzide yerindeyim. Sen yoksun. Çiçeklerin yok. Boya yarım kalmış. Geç de olsa sana yardım ettim ve bugün geri kalanını tamamladım. Diğer duvarlara ağaçlar ve yıldızlar çizdim. Parıldasınlar diye pirinç ışıklar taktım. Her yere “o” çiçeği koydum. Acaba ne olduğunu bulabildin mi? Sana sarı laleler almıştım. O zamanlar ayrılığımın habercisiydi, şu an ise umudumun habercisi. O kadar çok aldım ki evin her yerinde onlar var. Bir gün buradan geçerken belki görürsün ve gelirsin diye yaptım. Gelir misin? Yeniden dener misin? Ben buradayım ve her geçen gün seni bir umutla bekliyorum.

https://open.spotify.com/track/6m3ObG4d6M92hJWYplJfnb?si=LGDadJlhTdegJq612UaZcQ&utm_source=copy-link

Bir küçük teşekkürüm var. Sevgili diş perim, namıdiğer https://medium.com/@kendinedoktor, bu teşekkür sana. Benimle paylaştığın şarkı sayesinde bu hikaye ortaya çıktı. Yazarken sadece bu şarkıyı dinledim. Seni kalbinin en dip noktasından öpüyorum. İyi ki varsın…

Bu da benden size hediye olan bir şarkı. Atmasaydım hikaye eksik kalırdı. Diğer yazılarımda görüşmek üzere. Hoş kalın, hoşça kalın ve benimle kalın…

https://open.spotify.com/track/4vjz7w27dNpI7rHJ64uA3g?si=brYypRPARdmFLAZF8uHS3g&utm_source=copy-link

Editör: Buse Özcan

--

--