Eskiye Olan Özlem

Siz de hiç eskiyi düşünüp üzülüyor musunuz, özlüyor musunuz? O halde yalnız değilsiniz.

Maia Mia
5 min readJun 13, 2023
https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Fwww.theweek.in%2Fleisure%2Fsociety%2F2018%2F03%2F17%2F78-years-of-tom-and-jerry-longest-double-acts-on-record.html&psig=AOvVaw0Ig53hGLSzke96E_dUr-UZ&ust=1685723667384000&source=images&cd=vfe&ved=0CBEQjRxqFwoTCPCXi5XAov8CFQAAAAAdAAAAABAt

İnsan neden büyümek zorunda? Bu soruyu cevaplamak benim için biraz zor açıkçası. Kim büyümek ister, isteyenlerin kişilik yapısını da bilmiyorum ama kimin büyümek istemediğini biliyorum: Kendim.

Ben hiçbir zaman büyümek istemedim fakat büyümek zorunda kaldım. Bu fiziksel veya ruhsal olsun, fark etmez. Ben hayatımda sanırım en çok bebeklere özeniyorum.

Neden mi?

Bebekler, bu hayattaki en masum, en her şeyden habersiz ve en sevilen varlıklar da ondan. Hayatın acımasızlığından, insanların kötülüklerinden uzaklar. Bazen öyle şeylerle karşılaşıyorum ki… Bebek olmak gerçekten bu hayattaki en güzel şey diye düşünüyorum.

Bir bebek, sadece bir ağlaması ile derdini anlatabiliyorken, herkesin ilgisini üstüne çekip eğlenebiliyorken bir de yetişkinlere bakalım. Bir ağlamamız ile kimse anlamıyor. Anlatsak neden ağladığımızı, karşıdaki kişilere belki de saçma gelecek ve anlamayacaklar. Hayatın en berbat ötesi tesellisi olan ‘Buna mı ağlıyorsun ya?’ cümlesini kullanacaklar. Peki mutlu olmak, gülmek? Bu devirde mutlu olmak o kadar zor ki… Hadi diyelim mutlu olduk, bu ne kadar sürebilir?

Eskiler, eskiler…

Peki, konumuz olan eskiye takıntılı olmaya geri dönelim. Sizi bilmem ama ben sık sık eskiyi düşünür ve üzülürüm. Güzel zamanlardı eskiler. İçinizde illa ki çocukluğunu 2000 başlarında yaşamış olan vardır. Ben 2003 doğumlu olarak kendi dönemimi konuşmak istiyorum.

Aslına bakarsanız benim çocukluğum öyle çok iyi geçti diyemem. Yani ailem açısından sorun yaşamadım fakat arkadaş sıkıntısı yaşadım. Bizim mahallemizde yaşıtım olan çocuk yoktu. Gerçi çocuk var mıydı ondan bile emin değilim.

Benim en iyi oyun arkadaşım, kardeşim oldu. Evet, belki onunla her kardeş gibi kedi köpek durumumuz olabilir ama Tom ve Jerry’yi düşünün. Onlar da düşman gibiler ama aslında arkadaşlar. Birbirlerini kızdırmak ve koşturmak hoşlarına gidiyor. Biz de öyleyiz işte. O doğup büyüdüğünde en iyi arkadaşım oldu. Karşımızdaki okulun bahçesinde oynardık her gün.

https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Fwww.sosyalbilgiler.org%2Fbilye-mese-oyunu%2F&psig=AOvVaw0g1Evaip8BgmHLTmLuk9WQ&ust=1685724221267000&source=images&cd=vfe&ved=0CBEQjRxqFwoTCMCb5ZzCov8CFQAAAAAdAAAAABAE

İp atlardık; ortada sıçan, lastik oyunu, kara tahta, istop, voleybol oynar paten kayardık. Belki biraz bisiklet sürerdik. Şimdi etrafıma bakıyorum. Çok çocuk var ama eğlenebiliyorlar mı bundan pek emin olamıyorum. Yani çoğu bisiklet sürüyor falan ama ne top oynuyorlar ne saklambaç…

https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Fzebramo.com%2Fproducts%2Ffutbolcu-karti-4-karti-4-karti-4-karti-4-karti-4-345754747&psig=AOvVaw1hZgLE5bVf5adcDB60_JDU&ust=1685724396890000&source=images&cd=vfe&ved=0CBEQjRxqFwoTCKjE2PDCov8CFQAAAAAdAAAAABAj

Eskiden mesela meşe vardı, tasolar, topaçlar… Bir kız olarak evet taso da oynadım. Bir ara futbolcuların oldu bir kart vardı, her paket içinden üç kart çıkardı. Onlardan da çok oynadım.

Çok güzel çizgi filmler vardı. Teletabiler, Gece Bahçesi, Cedric, Taş Devri, Casper, Tom ve Jerry, Şirinler, Scobby Doo, Temel Reis, Müfettiş Gadget, Winx, Arthur, Calliou, Johny Bravo, Ben On, Winnie The Pooh… Eminim daha saymadığım fakat izlediğim çizgi filmler vardır. Sırf daha fazla izleyeyim diye sabahın yedisinde kalkar sessizce salona geçip televizyonu açar izlerdim. Annemleri de iki üç saat sonra anca kaldırırdım.

Şimdiye bakıyorum, o eski çizgi filmlerden eser kalmamış… Bir iki tane güzel var ama eskinin tadını vermiyor. Eskiden saat yedide kalkan ben artık zorlanıyorum o saatte kalkmakta. Küçükken ne enerji varmış ama…

İlkokul geliyor aklıma… Ne güzel zamanlarımdan biriydi. Eğlenceliydi… Mesela derslere geç girerdim. Arka bahçede demir egzersiz aleti vardı iki tane. Taklalar atar, maymun gibi sallanırdık. Oyun oynarken zili duymazdık, dersi kaçırırdık birazcık. Sınıf öğretmenimiz gelir sınıfa götürürdü. Evimiz okulun karşısında olduğu için ön bahçedeysem de zil çalar çalmaz annem bağırırdı, sınıfa git diye.

Anaokulu arkadaşım vardı, bir dönem onunla arkadaşlığımız devam etmişti. İşte o zamanlar okulun arkasında fakat bahçe içerisinde, iki üç metre yükseklikte ve hafif girintili çıkıntılı taşları olan bir duvarı olan bir anaokulu vardı. Ben de orada okumuştum hatta. İşte arkadaşımla beraber sırayla o duvarı baştan sona geçer, bazen de ortasına geldiğimizde atlar veya o taşlara tutunup yukarıya çıkardık.

Bir de teneffüslerde bir oyun oynardık. Oyunun adını hatırlamıyorum ama kurtlu kuzulu bir şeydi. Renk veya sayı söylerdik kalmadı, kırıldı gibisinden şeyler derdik. Eğer bilirse de ev dediğimiz ağaç altından çıkıp kurt bizi kovalardı, eğer yakalarsa kuzuyu yemiş yakalayamamışsa devam ederdik.

Havuz başında mankenlik oyununu oynardık. Ebelemece oynardık, yerden yüksek oynardık.

İlkokulun beden dersinde bir ara winxçilik oynuyorduk. Evet, winxçilik. Ben Bloom olurdum, bir erkek arkadaşım şu çember üyelerinden biri olur kötülük yapardı. Diğer arkadaşlarım da işte Stella, Flora falan olurdu.

Doktorculuk oynardık…

Ardından ilkokul bitti ve ortaokula geçtim. Oyunlar büyüdükçe normal olarak eksildi, değişti, yenileri geldi. Mesela yerden yüksek oynadık, seksek oynamaya devam ettik. Winxçilik oynamayı bıraktık. Voleybol ve ortada sıçan oynamaya başladık. Şu kurtlu kuzulu oyunu da bıraktık. Ali baba saatin kaç oyununu da oynadık mı yoksa bıraktık mı hatırlamıyorum ama o da güzeldi. Sadece okulda değil kuzenlerimle de oynardık buluştuğumuz zamanlarda.

Ortaokul sonlarında ve lisede artık bana sadece voleybol oynamak kalmıştı. Akşamüstleri sokağa çıkmayı bırakmıştım. Kitap okumaya ağırlık vermiştim. Yeni ve en sadık arkadaşlarım kitaplarımdı. Beni en iyi anlayanlar, teselli edip eğlendirenler…

Lise macerama hiç girmeyeyim… Stalk yapmak diyerek özetlesem çoğu kişi anlar sanırım. En zevk aldığım yıllar ne zamandı, net bir şey diyemem. Ortaokulu bitirdiğimde liseye alışmam zor olmuş ve ortaokuldaki arkadaşlarımı, sınıf ortamımı çok özlemiştim.

İlkokulda güzelce, bolca oyun oynadım. Ortaokulda sınıf ortamım güzeldi ve onlarla da güzel oyunlar oynamıştım. Lise öyle değildi ama… Lise ikinci sınıfta edindiğim ve hala daha arkadaşlığımı devam ettirdiğim arkadaşımla o okulda çok güzel vakit geçirdik. Her ne kadar bir buçuk yıl geçirmiş olsak da beraber…

Peki şu an neler oluyor biliyor musunuz?

İlkokul ve ortaokulu okuduğum okulun yeni bina dediğimiz binası depremde hasar aldığı için yıkıldı, eski bina dediğimiz ve sit alanı içerisinde olan bina ise müze olmak üzere restorasyonda. Arada bakıyorum da ilkokul yıllarımdan çok farklı bir binaya çeviriyorlar, görüyorum.

Peki liseme ne yaptılar biliyor musunuz? Lise olarak gittiğim okul artık ilkokul ve ortaokul olarak kullanılıyor. Lise olarak okuyan öğrencileri dağ başında başka bir okula gönderdiler.

Ben okuduğum bu iki okula her baktığım zaman eskileri hatırlayıp üzülüyorum. Ne zamanlar geçirdim, nereden nereye geldim, nasıl ve hangi ara büyüdüm… Bir yığın sorular kafamda beliriyor. Sonra da neden büyüdüm diye düşünüyorum ama her insan büyür, büyümek zorunda. Ben de bu zorunluluğa uydum işte.

Şu an ne yapıyorum biliyor musunuz? Yaşadığı ilçeden bile doğru düzgün ayrılmamış, sürekli ailesiyle gezmiş olan ben uzaktan eğitime geçesiye kadar -dört buçuk ay- tek başıma yaşadığım ilçeye yaklaşık sekiz saat mesafesi olan bir yerde yaşadım. Daha önceki yazılarımdan birinde bu süreci anlatmıştım zaten. Bu yüzden tekrar anlatmak istemiyorum. Bu paragrafı neden yazdığımı da bilmiyorum aslında. Sadece… Yazmak istedim ve yazdım işte.

Ben eskiye takıntılı mıyım bilmiyorum, emin değilim fakat şundan eminim ki eskiyi çok özlüyorum. Yeni şeylere kapalıyım: Yeni tat, yeni yer… Yeni şeyler bana korkutucu geliyor ama gelmemesi lazım, alışmam lazım. Zor ama yapılamayacak bir şey değil benim için.

Sadece zaman gerekiyor.

Öyle işte arkadaşlar, eskiye olan özlememi sizinle de paylaşmak istedim. Eminim aranızda benim gibi eski zamanları özleyen vardır.

Diğer yazılarımda görüşmek üzere :)

Editör: Pozan

--

--

Maia Mia

Kendisini kitap okumaya ve yazmaya adamış bir kız